24 Kasım 2024 Pazar

Stockholm'deki Avrupa Onur Haftası yürüyüşüne 45 bin kişi katıldı

Bu yıl İsveç'in başkenti Stockholm'de düzenlenen Avrupa Onur Haftası, kent merkezindeki 45 bin kişilik yürüyüşle sona erdi.
Avrupa'daki LGBTİ+ örgütlerinin üst kuruluşu EPOA'nın önerisi üzerine bu yıl İsveç'in başkenti Stockholm'de düzenlenen Avrupa Onur Haftası, kent merkezinde gerçekleşen 45 bin kişinin katıldığı bir yürüyüşle sonlandırıldı.
 
Evrensel'in haberine göre; Cumartesi günü belediye binası önünde başlayan yürüyüşe katılan sendikalar, kiliseler, meslek örgütleri, göçmen grupları, kendi flama ve talepleriyle kortejlerde yer aldı. İsveç Başbakanı Stefan Löfven de elinde gökkuşağı bayrağıyla yürüdü.
 
LGBTİ+'ların haklarını tanımayan ülkeleri kınamak için bir grup da ağızlarına siyah bantlar takarak yürüyüşte yer aldı. Bu grupta yer alanlar, Onur Yürüyüşlerini yasaklayan ve LGBTİ+'lara polisin saldırdığı Türkiye'yi kınayan dövizler de taşıdı.
 
Bu arada Nazi Kuzey Direniş Hareketi üyesi ve sempatizanı bir grup, yürüyüşü sabote etme girişiminde bulundu. Polis, 12 Nazi ile onlara taş atan bir kişiyi gözlatına aldıktan sonra serbest bıraktı.
 
HOMOFOBİYLE MÜCADELE İÇİN YENİ YASA
 
Öte yandan Avrupa çapında düzenlendiği için Avrupa ve dünyanın  diğer ülkelerinden gelen katılımcıların da yer aldığı festivalde, LGBTİ+'ların sorunlarını ele alan konferans, panel ve sinema gösterimleri düzenlendi.
 
Eşit Cinsel Haklar Federasyonu (RFSL) tarafından düzenlenen panele de ırkçı ve göçmen karşıtı İsveç Demokratları'nın dışında parlamentoda grubu bulunan 7 partinin liderleri katıldı. İsveç Demokratları, LGBTİ+'lar ve göçmenlere yönelik olumsuz tutumlarından dolayı panele davet edilmedi.
 
Panele konuşmacı olarak katılan siyasi parti liderleri, toplumda hoşgörünün azaldığı, homofobinin engellenmesi gerektiği ve bunun gerçekleşmesi için de yeni bir yasanın parlamento gündemine getirilmesi üzerinde görüş birliğine vardı.
 
Irkçı ve Nazi örgütlerin yasaklanması da liderlerin gündemindeydi ancak bu konuda mutabakat sağlanamadı. Başbakan ve Sosyal Demokrat İşçi Partisi Başkanı Stefan Löfven, Nazilerin İsveç'te yerleri olmadığını ve yasaklanmaları gerektiğini savunurken Sol Parti Lideri Jonas Sjöstedt'in, Nazilerin örgütlenmesini "örgütlenme özgürlüğü" kapsamında sayarak bunu kısıtlayacak girişimlere karşı olduğunu söylemesi dikkat çekti.
 
'NAZİZM DÜŞÜNCE DEĞİL İNSANLIK SUÇUDUR'
 
Liberal Parti lideri Jan Björklund ise Nazileri sokaklardan uzakta tutmak için mevcut yasaların yeterli olduğunu belirtti. Nazizmin bir düşünce değil bir insanlık suçu olduğunu söyleyen Merkez Partisi Lideri Annie Lööf de faşist ve ırkçı örgütlerin yasaklanması gerektiğini ifade etti.
 
Hristiyan Parti lideri Ebba Busch-Thor da Nazi ve LGBTİ+ karşıtı örgütlenmeleri eleştirdikten sonra "İsveç Demokratları'nın değer yargılarımızı terk etmemiz için baskı yapmasına izin vermemeliyiz" dedi.
 
ORDUDAN LGBTİ+ KAMPANYASI
 
Onur Haftası dolayısıyla kampanya yürüten İsveç Silahlı Kuvvetleri'nin, Stockholm metro istasyonlarına astığı ve gazetelere verdiği ilanlarda, yüzlerini gökkuşağı renkleriyle boyayan kadın ve erkek askerlerin resimleri bulunuyordu.
 
Projenin sorumlusu Nemo Stjernström, görevlerinin tüm İsveçlileri savunmak olduğunu belirterek "Normal olarak kamuflaj yapmak için yüzümüzü boyarız. Ama bu durumda tersini yapıyor ve  görünmek istiyoruz" dedi.
 
FİLİSTİNLİLERDEN 'İSRAİLLİ ŞARKICI' TEPKİSİ
 
Bu yıl festival dolayısıyla düzenlenen konserlerde İsrailli Şarkıcı Netta Barzilai'ın Avrupa Onur Haftası kapsamında İsveç'te sahne alması tepkiyle karşılandı.
 
Barzilai, Portekiz'in başkenti Lizbon'da düzenlenen 63. Eurovision Şarkı Yarışması'nda 'Toy' adlı şarkısıyla İsrail'i temsil ederek birinci olmuştu. Gazetelere verdiği söyleşilerde İsrail için çalışma yapmayı bir görev olarak gördüğünü söylemişti.
 
Yazılı bir açıklama yapan Filistin Grupları, Barzilai'yı İsveç'e davet eden Onur Festivali yetkilileri ve konser programını organize eden İsveç Devlet Televizyonu'nu eleştirdi, konserleri iptal etmeleri çağrısı yaptı.
 
Filistin Grupları Başkanı Kerstin Andersson da İsveç Devlet Televizyonu'nun "Birleşmiş Milletler kararlarını hiçe sayan, bir başka ülkeyi işgal eden ve ayrımcılık yapan bir ülkeyi temsil eden" bir sanatçıya ev sahipliği yapmasının rahatsız edici olduğunu söyledi.
 
Barzilai'nin "her 8 saate bir çocuğu hapseden bir ülkenin" reklamını yaptığını belirten Andersson, İsveç Devlet Televizyonu yöneticilerine "Eğer 1980'li yıllarda İsveç Devlet Televizyonu en iyi yayın saatlerinde Güney Afrika'nın apartheid rejimi tarafından finanse edilen bir beyaz sanatçıya yer verseydi ne olurdu?" sorusunu yöneltti.