24 Kasım 2024 Pazar

Sosyalist gençler için 8 Nisan'da Ankara'ya

SGDF MYK üyesi Okan Danacı ve Yücel Yavuz ile SGDF üyesi Devrim Taylan Eryılmaz, 6 aylık tutukluluğun ardından 8 Nisan günü hakim karşısına çıkacak. Sosyalist gençliğin mücadelesini sokaklarda büyüten SGDF'liler, yürüttükleri mücadelenin yargılanamayacağını mahkeme salonlarında anlatacak. ETHA'ya konuşan SGDF Eşbaşkanı Bahçeci ve MYK üyesi Tuncer, üç sosyalist gencin mahkemesine katılım çağrısında bulundu.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) MYK üyesi Yücel Yavuz ve Okan Danacı ile SGDF üyesi Devrim Taylan Eryılmaz, öğrenci gençlik mücadelesinde aktif yer aldıkları için Ankara'da tutuklandı. Yaklaşık 6 aylık tutukluluğun ardından ilk duruşmaları 8 Nisan'da görülecek.

Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 8 Nisan Perşembe günü görülecek duruşmaya katılım çağrısında bulunan SGDF Eşbaşkanı Deniz Bahçeci ve SGDF MYK üyesi Şükran Yaren Tuncer, üç sosyalist gencin tutuklanmaları ve iddianamede yer alan iddialara ilişkin ETHA'ya konuştu.

Yücel, Devrim ve Okan'ın tutuklanmasına ilişkin hazırlanan iddianamede, örgüt üyeliği ve öğretim hayatını engelleme iddiaları var. Tutuklandıkları süreç ve iddialara ilişkin ne söylemek istersiniz?
Deniz Bahçeci: Son yıllarda faşist rejimin ezilenlere ve ezilenlerin öncüsüne ve toplumsal mücadelenin öznelerine yönelik tutuklama, gözaltı, baskı, sindirme politikaları var. En nihayetinde bunların bir parçası olarak değerlendiriyoruz Okan, Yücel ve Devrim'in tutuklanmasını. HDP'ye yönelik operasyonlar, toplumsal mücadelenin diğer özneleri çeşitli dönemlerde gözaltı, tutuklama, kaçırma gibi saldırılarla karşı karşıya kalıyor. SGDF de bu saldırıları sıkça yaşayan gençlik örgütlerinden biri. İlk başta konjonktürel olarak değerlendirmek lazım. Faşist rejimin temel hedefi devrimci örgütleri, gençlik örgütlerini hareketsiz bırakmak, kitlelerle bağını koparmak...

Diğer kısmı da özel olarak SGDF'nin hedefleşmesi ve çeşitli yalan beyanlarla kriminalize edilmeye çalışılması. Sahte deliller, itirafçı ifadeleri veya çeşitli örgütlerle ilişkilendirmeye çalışmak gibi. Aslında meşru olmayan ve hukuki dayanağı olmayan iddianamelerle hukuksuzca yoldaşlarımız tutsak ediliyor.

Yücel ve Devrim tutuklanmadan önce Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde (DTCF) faşistlerle devrimciler arasında çatışmalar olmuş, faşist saldırılar yaşanmıştı. Devrim ve Yücel de hedef haline getirilmeye çalışılmıştı. İddianamede de 4 faşistin adı müşteki olarak geçiyor.
Şükran Yaren Tuncer: Ankara'daki en dinamik ve hareketli kesimin öğrenci gençlik olduğunu söylemek gerekiyor. Ankara'da, üniversitelerde faşist çetelerin beslendiği ortamda, üniversite içerisinde devrimcilerin alanını korumaya çalışan ve devrimci faaliyeti, sosyalist faaliyeti yükseltmeye çalışan Yücel ve Devrim'e devlet tarafından bu tip saldırının gelmesini açıkçası olağan buluyoruz.

Şunu da söylemek gerekir ki, faşizmin bir hukuku var ve faşist hukukla saldırıyor her defasında. Fakat bugün kendi faşist hukuklarına uymayan iddianamelerle karşımıza çıkıyorlar. 4 kişinin eğitim öğretim hayatını engellemekten yargılanıyor Yücel ile Devrim. Ancak o dört kişiden yalnızca bir tanesi öğrenci. Böyle absürt içi boş ve komplo iddianamelerle sosyalist gençliği yıldırmaya, sesini kesmeye çalışıyorlar. Çünkü devlet bakımından Ankara gibi kentte, öğrenci gençlik hareketi ve bu öğrenci hareketinin içerisinde de sosyalist gençler ciddi bir tehlike.

Ankara'da gençlik örgütlerinin son dönemlerde birleşik mücadele pratiği vardı. Suruç'un 5'nci yıl çalışmalarıyla kendini gösteren, sonra Ankara 10 Ekim katliamı ve peşine bazı gündemlerle özellikle de üniversitelerde faşist çetelerin saldırısı ve faşist çetelere karşı üniversiteyi savunma mücadelesinde gençlik örgütlerinin birleşik karakterde, yoldaşça mücadelesi var.

Okan, Devrim ve Yücel, bu mücadelenin bilinen, tanıdık, öne çıkan yüzleriydi. Yücel ve Devrim için şunu söyleyebilirim, DTCF'de, hemen hemen demokrat, ilerici her öğrencinin tanıdığı, sevdiği, sohbetinden hoşlandığı iki yoldaşımızdı. Aslında sadece SGDF'lilere veya sosyalistlere değil, gençlik örgütlerine, birçok bağımsız demokrat, ilerici gence yoldaşlardı.

Suruç'un 5'nci yıl çalışmalarında, Okan yoldaş sürükleyici bir pozisyonda öne çıkmış isimlerdendi. Ayrıca, Ankara 10 Ekim katliamı için gençlik örgütleriyle ortak bir program çıkarmıştık, Yücel'de orada, öne çıkan bilinen isimlerdendir.

Yücel ile Devrim tutuklandığı zaman gençlik örgütleri bu saldırı 'SGDF'ye değil, gençlik örgütlerinedir' diyerek sahiplenme içine girdiler. Bunda aynı zamanda Okan, Yücel ve Devrim'in, devrimciliğinin, yoldaşlığının etkisi olduğunu düşünüyoruz.

Gerçi şunu da söylemek gerekir, o iddianame konu olan şeyler, Suruç çalışmaları, Atılım Gazetesi'nin 25'nci yıl çalışmaları ve okuru olmak, ODTÜ'de Kavaklık direnişine katılmak, 33'ler için fidanlık yapmış olmak veya çeşitli eylemlere, devrimcilerin cenazelerine katılmak... Dolayısıyla o iddianameye açıp okuyanlar, bu gençler iyi devrimcilerdir diyeceklerdir. Hakikaten de iyi devrimcilerdir.

Yücel ve Devrim tutuklandıktan 2 ay sonra hapishanede ayakta sayım vermedikleri için saldırı yaşadı. Öncesinde dışarıda faşistlerin saldırısına uğruyorlardı. Bunların birbiriyle bağlantısı var mı?
Deniz Bahçeci: Faşizm çok yönlü saldırıyor. Hapishanelerde tek tip dayatması, kitap yasakları gibi keyfi uygulamalar, işkence, kaba dayak, ayakta sayım, çıplak arama dayatması gibi çeşitli işkence ve şiddet biçimleri ayyuka çıkmaya başladı. Bu da faşizmin toplam saldırılarının bir parçası. Yücel ile Devrim'e ise özel bir konsept uygulandığını düşünüyoruz. Bugün, itiraz eden, isyan eden herkes o ya da bu şekilde bu tip uygulamalarla karşılaşıyor. Boğaziçi eylemine gelenler çıplak arama dayatmasına maruz kalıyor veya gözaltında şiddet görüyor, işkence yaşıyor.

Suruç iddianamede özel olarak yer alıyor. 5. yıl kampanyası ve Suruç için yapılan tüm faaliyetler. Suruç katliamına yönelik SGDF üzerinden özel yönelimin nedeni nedir?
Şükran Yaren Tuncer: Devlet Suruç katliamını bitirmemekte kararlı. Biz Suruç katliamında kaybettiğimiz yoldaşlarımızın ardından yaşadıklarımız şunlardı; cenazelerimize yönelik saldırılar, mezarlarımızın mermerlerinin kırılması, tahrip edilmesi, Suruç gazisi yoldaşlarımızın tutuklanması, sürekli soruşturma dosyalarıyla karşılaşması, Suruç ailelerimizin polis tarafından taciz edilmesi ve adalet mücadelesi veren ailelerimize dönük soruşturma, gözaltı, eylemlerdeki polis darbı gibi süreçler yaşandı, yaşanıyor. Bırakalım davaya adalet, sorumluların faillerin açığa çıkarılmasını, yaralılar, aileler ve Suruç'ta ölümsüzleşenlerin yoldaşları üzerinden devlet şiddeti, işkencesi ve terörü açıkça devam ettirilmekte.

SGDF, bulunduğu her alanda, her kentte her ay, her yıl dönümünde Suruç için adalet mücadelesini sokakta ve birleşik bir şekilde vermeye devam ediyor. Onlarla sokakta buluşmaya ve adaleti sokakta kazanacağını dile getirmeye, bunun mücadelesini vermeye devam ediyor.

Devlet de şunun farkında, Suruç için adalet mücadelesi kendisi için tehlikeli bir mücadele. Devlet, Suruç çalışmalarını iddianamede suç delili olarak koyarak yaptıkları saldırıyı boşa düşürmeye çalışıyor. Fakat biz, Suruç için adalet istenmesinin meşru olduğunu, gayri meşru olanın bu saldırılar, katliamlar olduğunu, unutmayacağımızı tekrar dile getiriyoruz.

SGDF de dosyada kriminalize ediliyor. Eşbaşkanlık, MYK üyesi olmak yasadışı örgüt üyeliğiyle eşdeğer tutuluyor. Özellikle SGDF'ye yönelik son dönemde kriminalize etme çabasının nedeni ne sence?
Deniz Bahçeci: Bu iddianameler polis fezlekelerine ve polislerin yorumlarına dayanıyor. Ancak bu dönem, hakkını arayan bir işçi, kayyum rektöre karşı olduğu için itiraz eden bir öğrenci veya İstanbul Sözleşmesi için sokağa çıkan bir kadın, terörist ithamlarıyla karşılaşıyor. Rejim kendini buradan tahkim etmeye ve meşru saha oluşturmaya çalışıyor. İddianamelere veya medyaya yansıyan şeyin kendisi de bu.

6 aydır tutuklular, duruşmaya dair çalışmanız var mı?
Deniz Bahçeci:
Duruşma günü yaklaştıkça, sosyal medya aracılığıyla gençlik örgütlerine, demokratik kamuoyuna çağrılar yapıyoruz. Yücel, Okan ve Devrim'i sahiplenmeye çağırıyoruz. Bu sadece Sosyalist Gençlik Derneklerini ya da Okan'ı, Yücel'i, Devrim'i sahiplenmek değil, aynı zamanda itiraz eden sosyalist gençleri sahiplenmektir. Herkesi 8 Nisan günü Ankara'ya çağırıyoruz.