Sokağa çıkma korkusu ve koltuk değneği siyaseti
CHP'nin "İlk seçimde gidecekler, bütün sorunların çözümü erken seçimde" tekerlemesinin, faşist şef Erdoğan'a koltuk değneği olmaktan başka bir işlevi yok. Çünkü, faşist şeflik rejimi siyasi iktidarın seçimlerle el değiştiremeyeceği bir yönetim biçimi olarak yapılanmışken, CHP'nin seçimleri faşist şef Erdoğan'dan yegane kurtuluş yolu diye pazarlamasının emekçiler ve ezilenler nezdindeki sonucu yalnızca yeni bir hayal kırıklığı olabilir. Faşist şefin seçim sandığını gözü dönmüş faşist saldırganlıkla kuşatacağı besbelliyken, CHP'nin sokağı faşist şef Erdoğan'ın güya oyununa gelmemek için gayrimeşru ilan etmesinin emekçiler ve ezilenler nezdindeki sonucu yalnızca siyaseten silahsızlanmak ve güçsüzleşmek olabilir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir kez daha tekrarladı: "Beyefendi sokağa çıkmamızı istiyor anlaşılan. Zorlayacak ama çıkmayacağız. Gereğini sandıkta yapacağız. Bizim kitabımızda sokağa çıkmak diye bir şey yok."
Ondan hemen önceyse, İYİP Genel Başkanı Meral Akşener konuşmuştu: "Sokakta mücadele etmek, sokağa dökülmek gibi bir cümle kimsenin ağzından çıkmamış. Nereden baksanız acayip, nereden baksanız saçmalık."
Burjuva düzen partisi CHP'nin ve burjuva muhalefet bloku Millet İttifakı'nın aynı bayat nakaratı!
Pahalılığa, işsizliğe ve yoksulluğa sokakta tepki gösteren, "Geçinemiyoruz" diyerek seslerini yükselten emekçilere, "Aman oyuna gelmeyin, seçimi bekleyin" telkininde bulunuyorlar.
HDP binalarının basılmasına ve katliamcı saldırılara karşı sokakta öfkeli protesto gösterileri düzenleyen antifaşistlere, "Provokasyona alet olmayın, oylarınızla hesap sorun" diyorlar.
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkış kararına karşı sokakları fetheden, hakları ve hayatları için direnen kadınlara, "Danıştay'a başvurun, meclisteki muhalefetimizi destekleyin" öğüdünü veriyorlar.
Demokratik ve parasız eğitim isteyen, barınma hakkı için sokak eylemlerinde sabahlayan öğrencilere, "Sokak eylemine gerek yok, belediyelerimiz sorunu çözer" diye sesleniyorlar.
Oylarıyla belirledikleri belediye başkanlıklarını gasp etmiş kayyumlara karşı sokakta direnişe geçen Kürtlere, "Sokaktan uzak durun, tepkinizi sandıkta gösterin" yaklaşımı sergiliyorlar.
İnançlarının yok sayılmasına, evlerinin kapılarına konulan işaretler üzerinden katliamla tehdit edilmelerine karşı sokağa çıkan Alevilere, "Merak etmeyin, onlardan kurtulmak için bize oy verin" çağrısı yapıyorlar.
Art arda açılan kapatma davası ve Kobanê davası sonucu partilerinin kapısına kilit vurma planına karşı sokakta politik özgürlüğü savunan HDP'lilere, "Hukuk ve parlamento yolundan ayrılmayın" mesajı iletiyorlar.
1 Mayıs mitinginin, toplu iş sözleşmesi grevinin, direniş çadırının yasaklanmasını sokakta yanıtlayan işçilere, "Fazla ileri gitmeyin, hakkınızı sandıkta arayın" nasihatinde bulunuyorlar.
Ağacının, deresinin, toprağının sermaye tarafından yağmalanmasına karşı sokakta doğa savunusu yapan köylülere, "Sakın yasaları çiğnemeyin, talebinizi oylarınızla dile getirin" sözleriyle hitap ediyorlar.
Burjuva düzen partisi CHP'nin asli misyonu ve süreğen gerçeği bu. CHP emekçilere ve ezilenlere mütemadiyen sokaktan uzak durmayı öğütlüyor.
CHP genel başkanı yeni yılın ilk günlerinde de işte bu öğüdü yineledi. Zira CHP'nin kent meydanlarında mitinglere başlayacağını duyuran Kılıçdaroğlu, önce faşist şef Erdoğan'ın açık tehdidiyle karşılaştı: "15 Temmuz'da o sokağa dökülenlere bu millet nasıl dersini verdiyse, siz de dökülün siz de aynı dersi evvel Allah alırsınız. Bizler, Cumhur İttifakı olarak hepinizi önümüze katar gideceğiniz yere kadar kovalarız.", "Anladıkları dilden konuşmasını biliriz" şeklinde CHP'ye faşist gözdağı veren Erdoğan'ı, birkaç gün sonra, "Barışçıl protestolar diyerek neyin hazırlığını yapıyorsunuz? Türkiye'den Kazakistan çıkarmayı mı planlıyorsunuz?" diye höyküren faşist Bahçeli takip etti. Eh, bunca tehdide uğrayan Kılıçdaroğlu da korku ve panik halinde "Bizim kitabımızda sokağa çıkmak diye bir şey yok" sözlerini geveledi.
"Oyuna gelmeyin, provokasyona alet olmayın, sokaktan uzak durun, seçimleri bekleyin" klişesi, CHP'nin, faşist şeflik rejimi karşısında, daha en baştan ne siyasi isteği ve cesareti, ne de siyasi mecali bulunduğuna işaret ediyor. CHP ve onun başını çektiği burjuva muhalefet, tedirginlik dolu bu tekerlemeyle, mevcut siyasi iktidar tekelinin olağan bir burjuva seçim rekabeti sonucu el değiştirmeye kapalı oluşunu düşünmüyor bile. Dolayısıyla faşist saray iktidarına karşı etkili bir siyasi mücadele yürütme niyetinden uzak olduğunu ortaya koyuyor.
Fakat mesele esasen niyetsizlik ve takatsizlikle ilgili değil. Bundan çok daha önemlisi, emekçilerin ve ezilenlerin ekonomik veya politik herhangi bir talepleri uğruna sokakta mücadele etmelerine, böylece kaderlerini siyaseten kendi ellerine almaya yönelmelerine basbayağı karşı çıkıyor CHP. Çünkü bir düzen partisi o. Burjuva düzenin sol sosa bulanmış siyasi temsilcisi, halklarımızın isyan düzlemindeki tepkilerinin siyasi itfaiyecisi.
İçerdiği güncel ve potansiyel tüm olanaklarla emekçinin ve ezilenin sokak mücadelesi, CHP'nin savunageldiği ve varoluşunu borçlu olduğu gerici burjuva düzeni aşıp geçebileceği, bütün tarihsel kökleriyle beraber ölümcül bir krize tutulmuş gerici burjuva cumhuriyetin yerine devrimci-demokratik halk cumhuriyetleri birliğini geçirebileceği içindir ki, CHP'de adeta genetik alerjiye neden oluyor. Evet, bunun içindir ki, ana muhalefet partisi iddiasına rağmen CHP, demokratik hakları en temel savunma mevzisi olan sokağı siyaseten gayrimeşru ilan etmekten çekinmiyor.
Soyutlamayla ifade edersek, burjuva liberalizmi ve reformizmi her halükarda burjuva düzene kökten bağlıdır, işçi sınıfı ve ezilenlerin toplumsal ve siyasal çıkarlarıyla bir alakası yoktur, devrimden ölesiye korku duyar, nihayetinde karşıdevrimci nitelik taşır. Türkiye Cumhuriyetinin güncel gerçekliğinde burjuva liberalizmi ve reformizminin, emekçilerin ve ezilenlerin mevcut sermaye ve devlet düzenini sarsacak devrimci-demokratik mücadelelerinden duyduğu korku, Erdoğan'ın faşist şeflik rejimine olan karşıtlığından çok daha baskındır. Neredeyse bütün burjuva reformist ve liberal akımların halihazırdaki birleşme potası olarak CHP'nin misyonu, demek ki, sömürgeci faşist sermaye düzeninin kısmi değişikliklerle devamını sağlamak, böylelikle işçi sınıfı ve ezilenlerin bu düzene devrimci temelde başkaldırmalarının önünü almaktır.
CHP'nin "İlk seçimde gidecekler, bütün sorunların çözümü erken seçimde" tekerlemesinin ve faşist şef Erdoğan'ı bir erken seçime mecbur bırakma taktiğinin, emekçilerin ve ezilenlerin en acil taleplerini burjuva mecliste yanıtlama vaadinin ve gerici burjuva parlamenter restorasyon programının aslı astarı bu. Fakat bu tekerleme ve vaadin, bu taktik ve programın, faşist şef Erdoğan'a koltuk değneği olmaktan başka bir işlevi de yok. Çünkü, faşist şeflik rejimi siyasi iktidarın seçimlerle el değiştiremeyeceği bir yönetim biçimi olarak yapılanmışken, CHP'nin seçimleri faşist şef Erdoğan'dan yegane kurtuluş yolu diye pazarlamasının emekçiler ve ezilenler nezdindeki sonucu yalnızca yeni bir hayal kırıklığı olabilir. Çünkü, faşist şefin kaybedeceği bir seçime seyirci kalmakla yetinmeyeceği ve seçim sandığını gözü dönmüş faşist saldırganlıkla kuşatacağı besbelliyken, CHP'nin sokağı faşist şef Erdoğan'ın güya oyununa gelmemek için gayrimeşru ilan etmesinin emekçiler ve ezilenler nezdindeki sonucu yalnızca siyaseten silahsızlanmak ve güçsüzleşmek olabilir.
CHP'nin, 16 Nisan 2017'deki başkanlık sistemine geçiş referandumun sonuçlarına tepki göstererek sokağa akan ve büyük bir politik öfke patlamasının kendiliğinden ilk işaretlerini ortaya koyan halk kitlelerini sokaktan çekilmeye nasıl canhıraş çağırdığını, sarayda tezgahlanmış Yüksek Seçim Kurulu oyununun geçerliliğini nasıl derhal kabulleniverdiğini, "Aman oyuna gelmeyin" diye diye faşist şeflik rejiminin kurumsallaşmasında Erdoğan'ın bu kritik politik virajı hileyle dönmesine nasıl çanak tuttuğunu hatırlayalım. "Bizim kitabımızda sokağa çıkmak diye bir şey yok" sözünün karşılığı işte bu.
Saraydaki faşist şef Erdoğan Gezi-Haziran ayaklanması kabusundan bir türlü uyanamadığını ortaya koyuyorken, sarayın faşist dayanağı Bahçeli yakın gelecek sezgisiyle Kazakistan halk ayaklanmasını hatırlatıyorken, emekçileri ve ezilenleri sokaktan adeta men eden siyaset faşizmin ekmeğine resmen yağ sürüyor. Faşist şeflik rejiminin tekçi politik programını halen nihai sonuca ulaştıramamış olmasının tek nedeni kentlerdeki ve kırlardaki yasal ve yasadışı, silahsız ve silahlı, barışçıl ve şiddete dayalı mücadeleler, tabii ki antifaşist sokak direnişleriyken, emekçilere ve ezilenlere sokaktan uzak durmayı telkin eden siyaset faşizme düpedüz koltuk değneği oluyor.
Ne CHP'yle demokrasi ittifakı ummak, ne CHP'ye paralel erken seçim çağrıları yapmak, ne de CHP'li burjuva parlamenter restorasyonu ehven-i şer saymak! Halklarımızın birleşik antifaşist mücadelesini büyütme hedefindeki emekçi sol hareket için görev, burjuva düzen partisi CHP tarzı siyaseti yalıtmak ve antifaşist sokak hareketlerine odaklanmaktır.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 14 Ocak tarihli 45. sayı başyazı.