SKM Genel Sözcüsü Aktaş: Genelge yargının cezasızlık politikasını engelleyecek mi?
Adalet Bakanlığı'nın yayınladığı genelgeyi değerlendiren SKM Genel Sözcüsü Deniz Aktaş, kadına yönelik şiddette devletin rolünün görmezden gelindiğine dikkat çekti, "Kadına yönelik şiddeti artıran medyanın, yasaların, yargının cezasızlık politikasının adını bile anılmıyor. Tahrik indirimlerinden vazgeçilecek mi, özsavunma hakkı meşru bir hak olarak tanınacak mı?" diye sordu.
İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre son 5 yılda 1890 kadın, erkek şiddetiyle yaşamını yitirdi, 1 milyon 15 bin 337 şiddet olayı kayıt altına alındı. Kadın örgütleri, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, kadınlar için adaletin uygulanması talebini sıklıkla dile getiriyor.
Tepkilerin bir sonucu olarak Adalet Bakanlığı 17 Aralık'ta "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması Genelgesi" yayımladı.
Genelgede yer alan kimi düzenlemeler şöyle:
Cumhuriyet başsavcılıkları bünyesinde, "Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Bürosu" kurulacak, bu bürolarda çalışan Cumhuriyet savcılarının uzmanlaşmaları sağlanacak. Şikayette bulunan mağdurun hayatî tehlikesinin bulunması halinde, geçmişte talebinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın geçici koruma altına alma tedbiri için işlem başlatılabilecek. Şiddet uygulayana yönelik öfke kontrolü, stresle başa çıkma konularında eğitim, rehabilite, tedavi, muayene tedbirleri talep edilebilecek. Özel hayatın gizliliği, mahremiyet hakkı, lekelenmeme hakkı, kişisel verilerin korunması gibi temel haklara önemle riayet edilecek.
'ŞİDDET GÖREN ANNE'DE ISRAR EDİYORLAR
Sosyalist Kadın Meclisi (SKM) Sözcüsü Deniz Aktaş genelgeyi değerlendirdi.
Genelgenin devletin ve özellikle de AKP'nin kadına yönelik şiddetteki rolünün teşhir edilmesinin yarattığı basınçla yayınlandığını söyleyen SKM Sözcüsü Deniz Aktaş, gerekçede kadının aile içinde tanımlandığına dikkat çekti. Aktaş "Genelgenin içeriğine baktığımızda AKP'nin kadını aile içinde tanımlama politikasının devam ettiğini görüyoruz. Ailenin önemi ile başlayan genelge AHİM'in adının geçtiği bölümler dışında kadından, 'şiddet gören anne' diye bahsetmekte ısrar ediyor" dedi.
DEVLETİN ROLÜ GÖRÜLMÜYOR
Genelgede erkek şiddetinin artması konusunda devletin rolünün görmezden gelindiğini kaydeden Aktaş, "Sorun savcılık ve polisin evrak takibindeki sorumluluğunu yerine getirmemesine, şiddet sonrası kadının nasıl korunacağına odaklanıyor. Örneğin, 'Cumhuriyet savcılarının uzmanlaşmalarının sağlanarak zorunlu durumlar dışında farklı işlerde görevlendirilmemesi ve sık işbölümü değişikliği yapılmaması' gibi bir madde yer alıyor genelgede. Kadına yönelik şiddette savcılığın iş yükünün azaltılması veya savcıların soruşturma açmak için konuda uzmanlaşmasını öneriyor. Birçok kadının savcılığa başvurma olanağının azlığını, başvuruların savcılıklarda bekletildiği ve işleme konulmadığı ya da kadınların başvuru yapamadan öldürüldüğü gerçeğini görmezden geliyor" diye konuştu.
YARGININ CEZASIZLIK POLİTİKASININ ADI ANILMIYOR
Şiddet uygulayan kişiye davranış terapisinin önerildiğini de hatırlatan Aktaş, "Kadına yönelik şiddeti artıran medyanın, yasaların, yargının cezasızlık politikasının adını bile anılmıyor. Genelgeye baktığımızda 'Tahrik indirimlerinden vazgeçilecek mi', 'Özsavunma hakkı meşru bir hak olarak tanınacak mı', 'Koruma kararını hayata geçirmeyen polise bir ceza uygulanacak mı', 'Kadına yönelik şiddeti öven televizyon programlarına müdahale edilecek mi' gibi sorularımıza cevap alamıyoruz. Sadece kamu görevlerine, sorumluluklarını yetirme tavsiyesinde bulunuyor. Adalet Bakanlığı, tavsiyeden öteye gitmeyen genelge ile kadına yönelik şiddetin artmasındaki sorumluluğunu üstünden atmaya çalışıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Aktaş son olarak, "Kadın örgütlerinin taleplerini görmezden gelen, kadını aile içinde tarif etmekten vazgeçmeyen hatta "Şiddete uğrayan anne" tanımlaması ile aile içindeki kadını da sadece annelik rolü üzerinden öne çıkaran, somut bir yaptırımdan uzak bu genelge, olsa olsa AKP'nin suçunu savuşturma genelgesi olur ancak" dedi.