DÜNYA
Sırbistan Emek Partisi'nin enternasyonal kampı sona erdi
Sırbistan Emek Partisi'nin (Partije Rada) her yıl düzenlediği enternasyonal kamp bu yıl Ağustos başında Bosna Hersek'te gerçekleşti. 3 gün süren kampa katılan örgütler ülkelerindeki politik ve örgütsel durma ve Balkan devrimci örgütlerinin birbirleriyle iletişim zayıflığı üzerine tartışmalar yapıldı.
Sırbistan Emek Partisi'nin (Partije Rada) her yıl düzenlediği enternasyonal kamp bu yıl Ağustos başında Bosna Hersek'te gerçekleşti. 3 gün süren kampa Avusturya'dan Devrimci İnşa, Yunanistan'dan KKE-ML (Yunanistan Komünist Partisi/Marksist-Leninist), Türkiye ve Kürdistan'dan MLKP, Sırbistan Emek Partisi'nin Sırbistan ve Bosna Hersek'teki örgütleri ve Filipinler barış görüşmesi delegelerinden bir ILPS temsilcisi katıldı.
Kampta politik tartışma ve sunumlarla ülkelerin politik durumları, devrimci ve komünist hareketlerin örgütsel ve politik sorunları, özellikle Balkan devrimci örgütlerinin birbirleriyle olan iletişiminin zayıflığının nedenleri üzerine analizler gerçekleştirildi.
Avusturya Devrimci İnşa örgütü, ülkelerindeki işçi sınıfının büyük çoğunluğunu göçmen işçilerin oluşturduğunu, bunların da çok büyük çoğunluğunun eski Yugoslavya ülkelerinden, Türkiye'den ve Almanya'dan gelen göçmenlerden olduğunu belirtirken Avusturya burjuvazisinin Balkanlar üzerindeki ekonomik etkisinin büyük olduğunu dile getirdi. Ayrıca son 1 yıl içerisinde gerçekleştirdikleri Ekim Devrimi'nin 100. yılı, Avusturya Komünist Partisi'nin kuruluşunun 100. yılı ve Mao Zedung'un Kültür devriminin 50. yılı kampanyaları ve örgütlenme çalışmalarıyla ilgili aktarımda bulundu.
Emek Partisi ise kamptaki sunumunda Yugoslav iç savaşından sonra 2000'lerin başından itibaren milliyetçiliğin adım adım etkisini yitirdiğini özellikle Sırbistan'da millyetçiliğin politik anlamda önemini kaybettiğini dile getirdi. Sırbistan'ın neredeyse tek uluslu bir devlet haline gelmesiyle birlikte ülkede esas mücadele alanının anti-emperyalizm olduğunu düşündüklerini söylediler. Sırbistan'ın Kosova'yı muhtemelen bu yıl sonuna kadar tanıyacağını, çünkü bunun ABD ve NATO tarafından dayatıldığını, ayrıca AB üyeliği için ilerleme adına da atılması gereken bir adım olduğunu dile getirdiler. NATO, ülkeyi yaklaşık 20 yıl önce bombalamış olsa da halkın yüzde 30'unun NATO üyeliğini desteklediğini söylediler. Sırbistan üzerinde AB-ABD bloğu, Rusya ve az da olsa Çin emperyalistlerinin rekabetinin yaşandığını eklediler. Balkanlar'da şu an yaşanacak bir savaşın Rusya'nın aleyhine olacağını çünkü Rusya'nın buradaki askeri gücünün zayıf ancak yine de ülkelerde istikrarsızlık yaratacak politik etki gücüne sahip olduğunu belirtiler.
Emek Partisi, Sırbistan başbakanı Vucic'in halkın tepkisi karşısında bir denge politikası gütmek için basın üzerinden sene sonuna kadar Kosova konusunda bir başarı hikayesi yazmaya çalıştığını düşünüyor. Balkanlar'dan Avrupa'ya çok hızlı bir beyin göçü olduğunu, bunun Hırvatistan'da özellikle üniversite bitirmiş en yetenekli insanların AB'nin emperyalist ülkelerine giderek orta sınıflaşma isteğiyle ama Sırbistan ve Bosna'da ise vasıflı veya vasıfsız her türden insanın yoksullukla boğuştukları için gerçekleştirdiklerini belirttiler. Ne Bosna'da ne de Sırbistan'da herhangi bir sosyalist veya devrimci örgütün ülkedeki ana politik konulara müdahale edecek güçte olmadığını bu nedenle de Balkanlar'daki tek tek ülkelerdeki devrimci örgütlerin bir araya gelerek bir Balkan Direniş Hareketi yaratmaları düşüncelerini açıkladılar. Emek Partisi ayrıca son kongrelerinin 2001'de gerçekleştiğini ve bu kampla birlikte yeni bir kongre sürecini de başlatmış olduklarını duyurdular. Kongre süreciyle birlikte programatik ve stratejik değişiklere gitmeyi planladıklarını belirttiler.
Yunanistan'dan katılan KKE-ML, ise ülkelerinde SYRIZA'nın iktidara gelişi sonrası kitle hareketinde yaşanan sönümlenmeye dikkat çekti. SYRIZA'nın Yunanistan halkı için büyük hayal kırıklığı olduğunu, insanların sol seçeneği de deneyip tükettikleri hissinde olduklarını gözlemlediklerini söyledi. Parti olarak başından beri SYRIZA'nın dışında yer aldıklarını, genel seçimlere katıldıklarını ama AB kemer sıkma programı referandumu da dahil AB'yi meşrulaştıracak süreçlerde boykot ettiklerini eklediler. Parti, şu an durgun olan kitle hareketini yaratmak için "Halk Direnişi" (Popular Resistance) adında geniş bir cepheleşmenin içinde yer alıyor. Bunun dışında SYRIZA'dan kopanların oluşturduğu ama yeni bir Syriza yaratma peşine olan People's Unity adlı cephe hareketinin kitleler için bir seçenek olamayacağını söylediler. Yunanistan'da Türkiye-Yunanistan gerilimine yaklaşımda sosyal-şovenlerin Türkiye'yi tek taraflı bi tehdit olarak ele aldıklarını ve bunun savunma harcamaları dahil kitleler üzerinde etkisi olduğunu belirttiler. 11 milyonluk ülkede yaklaşık 6 milyon insanın yoksulluk sınırı ve altında yaşadığını, genç işsizliğinin son dönemde yüzde 50 arttığını söylediler. Tıpkı Sırbistan-Kosova gibi Yunanistan-Makedonya'nın isim sorunu üzerinden yaptıkları anlaşmanın emperyalistlerin bölge rekabetinden kaynaklandığını ve gerici olduğunu düşündüklerini açıkladılar. Son yaşanan büyük yangın sonrası ilk anda konulan eyleme sadece 500 kişi katılmış. KKE-ML ayrıca ülkede anarşist hareketin gençlik üzerine etkisinden, işçi sınıfının örgütsüzlüğünden, gençlerin Avrupa'ya göçünden, soldaki revizyonist, reformist ve devrimci çizgiler arasında ayrışmanın belirginleştiğinden bahsetti.
Kampa katılan ILPS temsilcisi ise Filipinler Komünist Partisi'nin tarihini, Yeni Halk Ordusu'nun nasıl büyüdüğünü, Ulusal Demokratik Cephe'nin ülkeyi oluşturan yaklaşık 7000 adada nasıl örgütlendiğini aktardı. Ülke nüfusunun halen yüzde 75'inin köylü olduğunu ve sadece yüzde 14'ünün işçi olduğunu belirtti. FKP'nin birçok bölgede devletin yerini aldığını, ülkedeki 300 ulusal dilin pek çoğu için ders kitaplarını ilk kez partinin hazırladığını, sıkça yaşanan doğal afetlerde partinin kurtarmaya gelen ilk güç olduğunu ekledi. FKP'nin en son 50 yıl önce yaptığı 2. kongresi sonrasında barış sürecinin verdiği fırsatla 2016'da 3. kongresini yaptığını belirtti. Barış sürecinin Duterte'nin seçim vaatlerinden olduğunu ve gerçek durumu güç dengelerinin belirlediğini söylerken Ulusal Demokratik Cephe'nin bu süreçteki toprak reformu, ulusal sanayinin geliştirilmesi, yoksullukla mücadele ve anayasal reform taleplerinden geri adım atmadığını açıkladı.
MLKP temsilcisi ise Türkiye ve Kürdistan'da faşist sömürgeci devletle süren mücadelenin son dönemdeki seyrini anlatarak başladığı konuşmasında ekonomik krizin gelişimi, son seçim süreci ve antifaşist mücadele, Kürdistan'daki silahlı mücadele, Rojava'nın geleceği, partinin bu süreçte izlediği taktikler gibi konulara değindi. Balkanlar'da olduğu gibi pek çok yerde devrimci özne sorununa dikkat çekerken örgütsel yapının önemi ve nasıl geliştirileceği üzerine düşünclerini aktardı.
Kampta ayrıca, Brezilya'da 2014 futbol dünya kupası protestoları sonrası tutuklanan Igor Mendes ve 23 politik tutsağın serbest bırakılması için dayanışma pankartı hazırlandı ve mesajlar iletildi. Katılımcılar her yıl düzenlenen kampın diğer Balkan ülkelerinden de katılımla genişlemesi için şu andan itibaren ilişkiler geliştirmenin önemini vurguladılar.