25 Kasım 2024 Pazartesi

Simge Yardım yazdı | Eğitim emekçileri mücadeleyi büyütüyor

Tüm muhalif kesimlere dönük baskı ve saldırıların yoğunlaştığı süreçte daha güçlü bir mücadeleyi örgütlemenin önemli olduğu bir süreçten geçiyoruz. Bugün haklarımıza, geleceğimize dönük saldırılara karşı tüm kamu emekçilerinin güçlü bir mücadele hattını örgütlemesi çok daha önemli hale gelmiştir. Tüm emek ve demokrasi güçlerinin birlikte yürüteceği bir mücadele barış, demokrasi, özgürlük ve emek mücadelesini ileriye taşıyacak, yeni yaşamın inşasında öncü rol oynayacaktır. İçinden geçtiğimiz süreç tam da bu mücadeleyi büyütmenin zeminini sunmaktadır.

Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) gündeme geldiği günden bu yana eğitim emekçilerinin yoğun tepkisiyle karşılaştı. Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimin asli bileşenlerinin ve sendikaların görüşünü almadan, masa başında hazırlanmış meslek kanunu ile eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını tek taraflı olarak düzenlemiştir. Eğitim emekçilerinin ve sendikaların bütün eleştirilerine rağmen kanun yasalaşmıştır. Siyasi iktidar, öğretmenler arasında var olan aday, sözleşmeli, kadrolu, ücretli ayrımına yenilerini eklemekle kalmamakta, eğitim sisteminin rekabetçi ve eleyici yapısını Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden daha da pekiştirmektedir. Adaylık sınavının kaldırılmasının bir değerlendirme komisyonuna devredilmesi ise öğretmenlerin adaylığının kaldırılmasında bugünlerde yoğun olarak tartışılan mülakat-torpil uygulamasının benzerinin uygulanacağı izlenimi vermektedir.

Öğretmenlik Meslek Kanunun iptal edilmemesi halinde, öğretmenler arasındaki ilişkiler ve mesleki dayanışma bozulacak, statü ve ücret farklılaşması okullarda yeni sorunları ve ayrımları beraberinde getirecektir. Öğretmenler arasında ortaya çıkan farklı statü ve unvanlar, zaman içinde giderek belirginleşen "sınıfsal" ayrışmalara, katı ve hiyerarşik çalışma ilişkilerinin oluşmasına yol açacaktır. Bu durum eğitim emekçilerini karşılaştıkları sorunlara birlikte çözüm üretmede gösterdikleri politik ve mesleki dayanışmadan uzaklaştıracaktır. Öğretmenlik mesleği ve öğretmenin saygınlığı, öğrenci ve velilerin farklı değerlendirmeleri ile polemiğe açılacak, öğretmenlik mesleği daha da itibarsız hale getirilmiş olacaktır. Çocuğunun sınıfına uzman ya da başöğretmenin girmesini isteyen velilerle okul idaresi ve öğretmenler arasında sorunlar yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Eğitim Sen kanuna dair sürecin en başından bugüne itirazlarını yükseltmiş, gerek eylem ve etkinliklerle, gerekse hukuksal mücadeleyle bu kanunu ve bağlı süreci durdurmaya çalışmıştır. Sendikaların Öğretmenlik Meslek Kanununa karşı ve eğitim emekçilerinin haklı talepleri doğrultusunda ortak bir mücadele yürütmesi ihtiyacından hareketle eğitim sendikalarına çağrılarını sürdürmüştür. 2 Kasımda yapılan iş bırakma eylemi bu ortak mücadele çağrılarının sonucu, eğitim emekçilerinin de sendikaların ortak mücadele etmesi talepleri üzerine gerçekleştirilmiştir. Uzun bir süreden sonra ilk defa eğitim emekçilerinin ortak bir kararla iş bırakma eylemi gerçekleştirmiş olması önemlidir. Eğitim Sen’in 15 Ekim tarihinde gerçekleştirdiği merkezi Ankara mitingi ise iş bırakma eyleminin örgütlenme sürecinin en önemli araçlarından biri olmuştur. Siyasi iktidarın muhalif olan tüm kesimlere karşı baskıyı arttırdığı bir süreçte iş bırakma eylemi ve alanlara yansıyan güçlü eylemler yeniden umudun büyütüldüğü bir sürecin başlangıcı olmuştur. Özellikle 20 Temmuzda OHAL ilanı ile başlayan ihraç, sürgün ve baskı ortamıyla haklarımıza dönük saldırıların da arttığı bir süreci yaşadık. İş bırakma eylemi siyasal iktidarın yarattığı baskı ve kaygı ortamının dağılmasında da önemli bir etki yarattı. Bu bağlamda ÖMK ile ilgili yapılan merkezi miting ve iş bırakma eylemi eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesinin yeniden dinamikleştiği bir süreci başlatmış oldu. İş bırakma eylemlerine yansıyan coşku, direngenlik önümüzdeki süreçte mücadelenin yükseleceğinin de göstergesidir. İstanbul eyleminde polis ablukasına rağmen kitlenin saatlerce alanda direnmesi de bu durumu açıkça ortaya koymuştur.
 
Tüm muhalif kesimlere dönük baskı ve saldırıların yoğunlaştığı süreçte daha güçlü bir mücadeleyi örgütlemenin önemli olduğu bir süreçten geçiyoruz. Bugün haklarımıza, geleceğimize dönük saldırılara karşı tüm kamu emekçilerinin güçlü bir mücadele hattını örgütlemesi çok daha önemli hale gelmiştir. Tüm emek ve demokrasi güçlerinin birlikte yürüteceği bir mücadele barış, demokrasi, özgürlük ve emek mücadelesini ileriye taşıyacak, yeni yaşamın inşasında öncü rol oynayacaktır. İçinden geçtiğimiz süreç tam da bu mücadeleyi büyütmenin zeminini sunmaktadır.

Eğitim Sen olarak tarihimizden aldığımız mücadele birikimiyle bu baskı ortamına karşı mücadelenin daha da büyütülmesi gerektiği inancıyla haklarımızı ve taleplerimizi içermeyen ÖMK’nın iptal edilmesi başta olmak üzere, en az yoksulluk sınırının üzerinde, insanca yaşayabilecek bir ücret, parasız, bilimsel, laik, anadilinde eğitim talebimiz karşılanana kadar iş yerlerinde, alanlarda mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz.

*Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri