Sığınma evine alınmayan trans kadın sokakta yaşamını yitirdi
İstanbul Trans Onur Haftası Komitesi, trans kadın Palmiye Deniz'in ölümüne ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde basın toplantısı düzenledi. Toplantı öncesi Taksim'de bulunan İHD İstanbul Şubesi yoğun polis ablukasına alınırken, basın toplantısına çok sayıda kişi katıldı.
İstanbul Trans Onur Haftası Komitesi adına basın açıklamasını İris Mozalar okudu. 11 Şubat'ta Cihangir Parkı'nda yaşamını yitiren Palmiye Deniz'in sokakta yaşamak zorunda bırakılan 45 yaşında bir trans kadın olduğunu belirten Mozalar, Deniz'in gidecek bir yeri olmadığını, kadın sığınma evlerine ise trans olduğu gerekçesiyle alınmadığını kaydetti.
'DENİZ BARINMA VE SAĞLIK HAKKINDAN MAĞRUM BIRAKILDIĞI İÇİN ÖLDÜ'
Deniz için çok sayıda farklı kamu kurumuna başvuruda bulunulup çözüm sağlanmaya çalışıldığını dile getiren Mozalar, Deniz'in trans bir kadın olduğu için en temel haklardan olan barınma ve sağlık hakkından mahrum bırakıldığını söyledi.
Mozalar, şöyle devam etti: "Sokakta yaşamanın getirdiği birçok sağlık sorunu sebebiyle hastanelere gitti, oralardan da uzaklaştırıldı. Bizler biliyoruz ki Deniz'in ölümü önlenebilirdi. Onu evsiz bırakan, hastanelerden geri gönderen, sığınma evlerinden geri çeviren tüm kurum, kuruluş ve kişiler ölümünden sorumludur! Deniz'i İstanbul'a sığdıramadılar. Deniz'i öldürdüler. Deniz'i devletin transfobik ve kadın düşmanı politikaları öldürdü!"
Translara dönük saldırılara, tahakküm çabalarına karşı yan yana olduklarını ifade eden Mozalar, "Devlet eliyle üretilen ve örgütlenen nefret politikaları nedeniyle katledilen ve intihara sürüklenen tüm arkadaşlarımızın faillerini biliyoruz. Zirve Soylu, Hande Kader, Okyanus Efe, Eylül Cansın, Roşin Çiçek, Doski Azad, Ahmet Yıldız ve diğer tüm arkadaşlarımızın hesabını soracağız. LGBTİ+fobik devletin bize reva gördüğü bu düzeni kabul etmemekle birlikte bu suça ortak olan herkesin adını yüksek sesle haykırıyoruz" ifadelerini kullandı.
Devletin yanı sıra trans dışlayıcı feministlerin de nefret söylemleriyle bu suça ortak olduğunu dile getiren Mozalar, "Translar ne bakım evlerinde ne sığınma evlerinde ne hastanelerde ne de sokaklarda var olabiliyor" dedi.
'DEVLET ALAN AÇMADIĞI GİBİ GÜVENLİ ALANLARIMIZI YOK EDİYOR'
Devletin ihtiyacı olan translara alan açmamakla birlikte, transların kendilerine açtıkları güvenli alanları da yok ettiğini vurgulayan Mozalar, trans kadınların evlerinin mühürlendiğini, sistematik eşitsizliğe ve yoksulluğa karşı çözüm üretme sorumluluğunun da üzerlerine bırakıldığını kaydetti.
Deniz'in ölümünün münferit olmadığını dile getiren Mozalar, Deniz'i öldürenin kronik hale gelen nefret siyaseti, devletin transları yalnızlaştırma çabası olduğunu söyledi. "Ama bizler tüm bunlara rağmen buradayız, örgütleniyoruz, güçleniyoruz. Bir arkadaşımızın daha ölümüne, nefret ve yalnızlaştırma politikasının yaratacağı bir cinayete, intihara tahammülümüz yok" diyen Mozalar, Maraş merkezli depremlere de değinerek, ihmal ve para hırsından ölen halkları andı.
'DEPREMDE YARALANAN LGBTİ+'LARLA DAYANIŞMA GÖSTERECEĞİZ'
"Depremde yaralananlarla kendi politik değerlerimiz çerçevesinde uzun süreli dayanışma göstereceğimizi duyuruyoruz" diyen Mozalar, deprem gibi afetlerde LGBTİ+'lar, mülteciler, engelliler, toplumsal eşitsizliğe maruz kalan grupların daha fazla etkilendiğine dikkat çekti. LGBTİ+ depremzedelerin çadırlara alınmadığı, yardımlardan mahrum bırakıldığı, yardım isterken tehdit edildiği yönündeki haberleri hatırlatan Mozalar, "Afet ortasında şiddet tehdidi altında hayatta kalmayı reddediyoruz. Deprem insanları eşitlemiyor, aksine var olan eşitsizlikleri derinleştirip daha da görünür kılıyor" ifadelerini kullandı.
Mozalar, şöyle devam etti: "Hatırlatmak ve bir kez daha söylemek istiyoruz: Deniz'in ölümü önlenebilirdi. Onu evsiz bırakan, hastanelerden geri gönderen, sığınma evlerinden geri çeviren tüm kurum, kuruluşlar ve kişiler onun ölümünden sorumludur! Deniz'in ölümünün de gösterdiği gibi evsizlik, yoksulluk, barınma, sağlık haklarına erişim translar için hayati problemlerdir. Arkadaşımızın anısına sahip çıkıyoruz. Deniz için buradayız ve onun için yas tutuyoruz. Bir kez daha haykırıyoruz: Trans ölümleri politiktir!"