23 Kasım 2024 Cumartesi

SGDF Eşbaşkanları: Öncelikli hedefimiz saray faşizmi

Tahliye edilen SGDF Eşbaşkanları Tuncer ve Danacı, gençlik faşizme karşı mücadele azminden dolayı devletin hedefi olduğunu belirtti. SGDF'nin birleşik mücadele ile sokakta olma kararlılığından ve hiçbir saldırı karşısında geri adım atmama iradesinden dolayı özel hedef alındığını kaydeden eşbaşkanlar, SGDF üzerinden gençliğe gözdağı verilmek istendiğini de ekledi. "Saldırılara karşı mücadeleden başka çıkış yok bu nedenle mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Öncelikli hedefimiz saray iktidarı" diyen eşbaşkanlar, SGDF'ye ve gençliğe yönelik saldırıları, hapishanedeki hak gasplarını ve bundan sonraki mücadelelerini ETHA'ya anlattı.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'na (SGDF) yönelik 12 Mart 2023 tarihinde düzenlenen operasyonda muhabirimiz Elif Bayburt, SGDF Eşbaşkanları Yaren Tuncer ve Okan Danacı, MYK üyesi Senem Pektaş, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Meclis üyesi Tanya Kara, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Parti Meclisi üyesi Birkan Polat'ın yanı sıra Can Papila, Deniz Bahçeci, Alev Özkiraz, Gençlik Komünleri'nden Devrim Barış gözaltına alındı.

Aynı saatlerde gerçekleşen ev baskınlarında Aze Deniz Akşar'ın evini basan polis, evin kapısı da dahil olmak üzere birçok eşyayı parçalamıştı. 12 Temmuz günü görülen ilk duruşmada 7 sosyalist tahliye edilmiş, Tuncer ve Danacı'nın ise tutukluluğuna devam kararı verilmişti. 14 Eylül günü görülen ikinci duruşmada ise SGDF Eşbaşkanları Yaren Tuncer ve Okan Danacı da tahliye edildi.

'MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Operasyonun amacı, SGDF'ye yönelik saldırılar, uzun tutsaklık süresi ve hapishanede maruz kaldıkları hak gasplarını Tuncer ve Danacı ile konuştuk. Eşbaşkanlar, gençliği devrimci bir mücadele çizgisinde buluşturmak için çaba sarf etmekten vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi.

SDGF Eşbaşkanları Yaren Tuncer ve Okan Danacı'nın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

TUNCER: FAŞİST HESAPLARDAN SGDF KRİMİNALİZE EDİLMEYE ÇALIŞILDI

12 Mart 2023 sabahı düzenlenen operasyonda gözaltına alındınız ve tutsak edildiniz. Bu saldırı elbette SGDF'ye yönelik ilk saldırı değil. Neden SGDF bu kadar çok hedef alınıyor, sürekli gözaltı ve tutuklama saldırısına maruz kalıyorsunuz? Bu saldırıların nedenini açıklar mısınız?
Tuncer: MYK üyelerimiz ve önceki dönem eşbaşkanlarımızın gözaltına alındığı son 12 Mart operasyonunda, faşist sosyal medya hesaplarında direkt polis tarafından görüntüler servis edildi. Ev baskınları sonrası başımızı eğerek ve ters kelepçe işkencesinde görüntü almaya çalıştılar. Ancak her birimizin yanıtı direniş ve slogan oldu. Aslında ev baskınları, düzmece dosyalarla; faaliyetlerimiz kriminalize edilmeye çalışılıyor. Bu tip saldırılarla, dosyalarla gözaltı ve tutsaklıklara alışık bir örgütüz ne yazık ki.

DEVLET SGDF'Yİ HEDEF ALIYOR
2015 yılında Suruç'ta 33 düş yolcusunu kaybettiğimiz, 33'leri ölümsüzlüğe uğurladığımız günle de artan bir saldırı dalgası var.  Bu topraklarda devrimci demokratik, sosyalist gençlere ve toplumsal mücadele kuvvetlerine dönük, tehdit, ajanlaştırma, işbirlikçileştirmeye çalışma faaliyetleri, işkenceyle karşı karşıya kalıyoruz. Esasen AKP-MHP faşist iktidarının bir biçimiyle kendi varlığını sürdürmesini, devletin bekasını güvence altına almaya çalışmasının araçlarından biridir bu. SGDF Suruç katliamından bu yana hiçbir zaman başını eğmedi, gençliğin talepleri etrafından örgütlenmeye çalışmaktan, bu talepleri kazanma mücadelesinden ve gençliği sosyalist mücadele ile buluşturmaktan vazgeçmedi. Aynı zamanda Suruç Katliamından bu yana "Suruç için adalet, herkes için adalet" mücadelesini veriyoruz ve biz bunu çok daha özgün bir yere koyuyoruz. Ki biz adalet mücadelesinin, özgürlüğün, sosyalizmin kazanımını, kendisinin de birleşik mücadele ve yoldaşlık ile beraber gelişeceğini düşünüyoruz.  Bu nedenle bu faşist abluka karşısında her zaman toplumsal mücadele kuvvetleri ile, gençlik hareketi ile birleşik biçimde barikatın başında olmaya özen gösteriyoruz. Devlet de bu nedenle SGDF'yi özel olarak hedef alıyor.

DANACI: DEVLET UZUN ZAMANDIR GENÇLERİ YEDEKLEMEYE ÇALIŞIYOR
Okan Danacı: Tutuklama saldırısının hangi döneme denk geldiğini değerlendirmek lazım. 6 Şubat depreminin ardı ve seçimlerin öncesi. Siyasal iktidar tüm toplumsal kesimlere uzun zamandır saldırıyor, baskılamaya çalışıyor. Örneğin bir beka sorunu tarifi yaparak ses çıkartan, itiraz eden kesimleri abluka altına almaya çalışıyor. Burada da en özel kesimlerden biri gençlik oluyor. Gençlik siyasal iktidarın çok uzun zamandır kazanmaya, yedeklemeye çalıştığı bir kuvvet ancak gençlik bunu kabul etmedi, itiraz ediyor, reddediyor; AKP-MHP faşizminin istediği o çizgiyle bir araya gelmiyor; özgürlük, güvenceli eşit bir yaşam istiyor, haklarına sahip çıkıyor. Doğal olarak onun bu duruşu hedefleştiriyor da. Rejim, keskin bir şekilde öncülere saldırıyor. Örneğin SGDF bunlardan birisidir veya değişik gençlik örgütleri, siyasal parti ve hareketler de bunlara dahildir.

SGDF ÇOK ÖZEL BİR SALDIRININ MUHATABI OLDU
Gözaltı, operasyon ve saldırılarla, ailelerini arayarak, kaçırarak, tehdit ederek kırmaya ve teslim almaya çalışıyorlar fakat yine istedikleri sonuca ulaşamıyorlar. SGDF de çok özel bir saldırının muhatabı oldu bu dönemde. Çünkü onun tarihsel birikimi, deneyimi, niteliği, gençlik mücadelesinde de, toplam siyasal mücadelede de üstlendiği rol devlet ve gençlik bakımından bir şey ifade ediyor. Devlet ciddi bir tehdit olarak görüyor, gençliğin aklı, fikri, enerjisi, dinamizmi güçlüdür, yaratıcıdır. Enerjisi kuvvetlidir. Doğal olarak bunu kontrol altına almak siyasi iktidarın temel motivasyonu, gençliğin de SGDF'nin de motivasyonu teslim olmamak, aynı zamanda bütün bu baskılara, saldırılara boyun eğmemek, itaat etmemek ve geleceğine, özgürlüğüne sahip çıkan bir gençlik yaratmak, sosyalizm fikrini kitlelerle buluşturmak. Bu yüzden de sürekli devletin saldırılarına maruz kalmış oluyor.

TEK ÇIKIŞ YOLU MÜCADELE

Özelde SGDF'ye yönelik ama toplamda gençlik örgütlerine, devrimci-sosyalist gençlere dönük saldırıları hatırlattınız. Saldırıların giderek artacağına da işaret ediyorsunuz. Peki nasıl mücadele edilmesi gerekiyor?
Yaren Tuncer: Ablukalara ve bütün saldırılara karşı her zaman direnme umudu ve cesaretini tüm gençlere aşılamanın çıkış yolu olduğunu düşünüyoruz. Tek çıkış yolu mücadele. Bunun için de mücadele ediyoruz.

SGDF'YE BASKILARLA GENÇLİĞE GÖZ DAĞI VERİLMEK İSTENİYOR
Dosyamızda yer alan suçlamalar da mücadeleden başka bir yol olmadığını gösteriyor. Örneğin, yoksulluk ve geleceksizlik girdabının büyüdüğü, hayat pahalılığının arttığı bir dönemde halkın ve gençlerin geçinme problemine ses çıkararak, geçinemiyoruz eylemine katılmamız suç sayılmış. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde Taksim yasağını tanımayarak sokakta oluşumuz; kadın cinayetlerinin politik olduğunu söylememiz, bunu sokaklarda genç kadınlarla beraber dillendiriyor olmamız ve genç kadınlara özgürleşme çağrısını devamlı büyütüyor olmamız suç sayılmış. Çünkü kadını itaatkar ve makbul bir çerçeveye sokmaya çalışan, genç kadınları baskılamak için giyiminden yaşam tarzına, her şeyine müdahale eden, kadın üniversiteleri açmaya çalışan iktidarı korkutuyoruz. Onlar açısından bizi tehlikeli kılıyor. Bu yüzden bizim bu fiillerimiz, Suruç için adalet mücadelesi yürütüyor olmamız; her sene İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, Suruç'ta, Dersim'de, Diyarbakır'da ve birçok kentte Suruç anmalarına polis saldırıyor, işkenceli gözaltılar gerçekleşiyor. Bu yıl arkadaşlarımız Suruç için adalet istediği için tutsak edildi. Ancak sokaktan çekilmedik. 33'lerin bayrağını göğe yükseltmeye çalışıyoruz ve bu nedenle bizi tehlikeli gören devlet gözaltı, tutuklama saldırılarıyla baskılamaya çalışıyor. SGDF'ye yönelik baskılarla gençlik örgütlerine de gözdağı vermeye çalışıyor.

DANACI: TÜRKİYE HAPİSHANELERİNDE GERÇEK BİR TECRİT VAR

6 aya yakın bir tutsaklık süreciniz oldu. Hapishanelerde devrimci tutsaklara yönelik saldırılar artıyor. SGDF'li Kalender Polat, hapishanede ajanlaştırılmak istendi örneğin. Siz maruz kaldığınız ya da tanık olduğunuz hak gasplarını biraz aktarır mısınız bize?
Okan Danacı: Önce şunun altını çizmek gerek, bizim yaşadığımız hak gasplarını binlerce devrimci tutsak yaşıyor. Hatta adli tutsaklar da yaşıyor. Herkesin yaşadığı bir sorunlar silsilesi var. Türkiye hapishaneleri gerçek bir sorun. Geniş şekilde incelemek, tartışmak gerekiyor ama bizim dosyamız kapsamında, tutuklandığımız süreç boyunca neler yaşadığımızı ifade etmek gerekir. Görüşçü sorunu büyük sorun. Gerçek bir tecrit var Türkiye hapishanelerinde. Görüşçüleriniz bir güvenlik soruşturmasıyla karşı karşıya kalıyorlar, arkadaşlarınız görüşe gelemiyorlar. En ufak bir şekilde gözaltısı olan, soruşturması olan ki olmayabilir de gözaltı ya da soruşturma dosyası olanları dahi hapishane yönetimi hiçbir gerekçe göstermeden reddediyor. Örneğin tutuklananlar arasında öğrenci arkadaşlarımız var, hiçbir şekilde eğitim haklarının gerekliliklerini yerine getiremiyorlar. Dilekçe yazıyorsunuz, sınavlara başvuru yapacaksınız, ders kitaplarını, notlarını istiyorsunuz, değişik sınavlara başvuru yapmak istiyorsunuz fakat buralarda keyfi bir biçimde engelleme söz konusu. Aynı zamanda hapishanenin kendi tarif ettiği haklar var, sohbet spor gibi. Bunlar kısıtlanıyor, engelleniyor, keyfi biçimde ortadan kaldırılıyor, fiilen uygulanmamış oluyor.

HAK GASPLARI ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM MÜCADELE BAŞLIKLARIMIZ OLACAK
Görüşlerde sorunlar yaşıyorsunuz, örneğin aileniz geliyor bir saat görüş hakkınız var, on dakika giriş, on dakika çıkış buralar tırpanlanıyor ve siz aslında yarım saat görüşebiliyorsunuz. Hücre baskınları sık sık yapılıyor, kıyafetlerinize karışılıyor. Kaynaklarınız, kitaplarınıza bir sınırlama var, on kitaptan fazla alamazsınız, "şöyle kitaplar alamazsınız, böyle kıyafetler giyemezsiniz" benzeri dayatmalar da söz konusu. Aynı zamanda radyo, televizyon değişik iletişim araçlarına ulaşmak zor. Çok müthiş bir pahalılık var. Kadınlar bakımından çok daha özel sorunlar, engellemeler söz konusu. Bunların hepsi bizim de başımızdan geçmiş oldu. Aslında çok uzun zamandır, katmerleşerek devam eden bir hapishaneler sorunu var. O yüzden bir tecrit halini, baskı ve sindirme halini özel olarak incelemek gerekiyor. Kalender Polat, SGDF üyesidir. Kim olduğu belli olmayan birileri tarafından "avukat görüşü var" diyerek çağrılarak görüş kabinine götürüldüğünde polislerle karşı karşıya kaldı. Normalde yasada, hukukta bunlar yoktur ama avukatın var diye kandırıp götürüyorlar, arkadaşımıza orada ajanlık dayatmasında bulunuyorlar, işbirliği teklif ediyorlar. Bu da sindirmenin bir parçasıdır. Tabii ki cevabımızı vermiş olduk. Bu hak gaspları da bizim bir mücadele konumuz olacak tabii ki. Onu da önümüzdeki dönem başlıklarımız arasında alacağız.

TUNCER: TUTSAKLARA ÇOK AZ PORSİYON VERİLİYOR
Yaren Tuncer: Siyasi iktidar hapishaneleri de bir yıldırma aracı olarak kullanıyor. Suruç'ta katledilen 33'lerin yoldaşları olarak hapishanede bir anma programı düzenledik kendi aramızda. 33'lerin isimlerini anmamız, onlar anısına türküler söylememiz idare bakımından soruşturma konusu haline getirildi, ceza verildi. Hapishanede karşılaştığımız hak gasplarına karşı slogan atmamız hemen bir soruşturma konusu haline getirilip, tutsaklara cezalar verilmekte. Bunun dışında hapishane koşullarının devamlı olarak, siyasi tutsaklar bakımından zorlaştırılmaya çalışıldığı bir ortamdayız. Ben çölyak hastasıyım, hapishanede özel beslenme yani diyet programında beslenme alıyordum. Ancak çok küçük porsiyonlarla yemekler veriliyor. Örneğin bir keresinde gelen yemeği üşenmeden kontrol ettik sadece bir yemek kaşığı bezelye vardı ve bununla doymam bekleniyor. Hastalık sebebiyle ya da politik bir tercih olarak vegan, vejetaryen beslenen arkadaşlarımız var. Onlara da çok az porsiyonlar veriliyor. Yemekler yalnızca haşlama veriliyor. Tutsaklar karnını doyuramadığı gibi enerjiyi sağlayacak şekilde besin de tüketemiyor.

HAPİSHANE ERKEKLERE GÖRE DÜZENLENMİŞ
Kadın tutsaklar açısından ise hapishane yalnızca erkeklere göre düzenlenmiş. Kadınların erişmek istediği hijyen, kişisel bakım, temizlik malzemeleri, regl dönemlerinde kullanmaları gereken ped, tampon gibi ürünler çoğu zaman bitiyor. Pedler tek çeşit veriliyor ve son kullanma tarihi iki sene geçmiş oluyor. Defalarca söylediğimiz, tartıştığımız halde bu durum değiştirilmiş değil. Tampon satımı ve tampon alımına izin verilmiyor, uygun görülmüyor hapishanede. Böyle bir yaşam tarzı, müdahalesi var. Aynı zamanda da hapishane içerisinde görüşe giderken ya da zaten kısıtlanan spor hakkına çıkarken devamlı gardiyan kıyafetimize müdahale ediyor. "Burası erkek hapishanesi, üstündeki uygun değil" yorumları yapıyor.

Tel kafeslerle çevrili bir alandasınız ve burası kameralarla gözetleniyor. Renkli toka alımı bile yasak, sadece siyah toka veriliyor. Basit gibi görünse de bu tutsağın dünyasını daraltmak. Siyasi tutsaklara çok özel uygulanan bir müdahale hali var. Uzun yıllar hapishanede siyasi tutsakların verdiği mücadeleyle elde ettiği hakları gasp edilmek isteniyor. Yaşam tarzından, kıyafetine, kendine kurduğu alana müdahale etmek istiyorlar. Bu nedenle tutsakların sesi olmak önemli.

BAŞARISIZ BİR SEÇİM SÜRECİNİ GERİDE BIRAKTIK

Tahliye oldunuz ve ayağınızın tozuyla yoğun bir gündemde çalışmaya başladınız. SGDF bundan sonra neler yapacak bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Yaren Tuncer: Seçimleri geride bıraktık. Sonuç olarak bu seçimlerde şöyle olanaklarımız vardı, çok daha geniş, emekçi, kadın, gençlik kesimlerine dönük, Kürt ve Alevi halkına dönük çok daha geniş propaganda yapma şansımız vardı. Bu geniş kesimleri, ezilenleri bir üçüncü cephenin altında toplama ve birleştirme şansımız vardı. Kendi özkuvvetlerini, kendi özgüçlerini örgütleme ve bu seçimlere böyle girme gibi bir şansımız vardı. Bunu bugün üçüncü cephemiz de kendi bakımından değerlendiriyor, biz sosyalistler de gençlik hareketinin diğer kesimleri de değerlendiriyor. Maalesef başarılı bir seçim sürecini sosyalistler, devrimciler, demokratlar bakımından geride bırakmış değiliz.

ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYLE HAYAL KIRIKLIĞINI TERSİNE ÇEVİREBİLİRiZ
Ama bu başarısızlığın kendisini de şöyle yorumlamak gerekiyor, bir burjuva muhalefet cephesine kendimizi yedeklediğimiz takdirde, burjuva muhalefet bayrağı altında özgürlük ya da değişik haklarımızın kazanımı ya da kısmi de olsa bir demokrasi beklentisi şeklinde hareket ettiğimiz takdirde kazanamayacaktık ne yazık ki sürecin kendisi de biraz böyle gelişmiş oldu. Bu doğal olarak hem genç kitlelerde hem de emekçi kesimlerde bir çaresizlik hissi, bir umut kırılması, bir hayal kırıklığını besler. Ancak çaresizliği, umut ve hayal kırıklığını da sokakta mücadeleyi yükselterek, faşist ablukaya karşı; demokrasinin, özgürlüğün, eşitliğin, adaletin, bunların yalnızca ezilenlerin ellerinde yani bizim ellerimizde olduğunu, bizim örgütlü kuvvetimizle, mücadelemizle gelebileceğinin farkında ve sokakta olarak, alan kazanarak tersine çevirebiliriz.

SARAY İKTİDARIYLA MÜCADELE ÖNCELİKLİ KONULARIMIZDAN BİRİ
Okan Danacı: Öncelikle şunu önümüze almamız gerekiyor, bu ülkede bir faşizm ve ideolojik saldırısı var. Gençliği kuşatmaya çalışan bir iktidardan bahsediyoruz. Aynı zamanda, hak talepli mücadelelerden tutalım da, değişik biçimlerde örgütlenen siyasal toplumsal talepli eylem ve etkinliklere kadar hepsini yasaklayan, baskı altına alan bir siyasi iktidar var. Kadınları, LGBTİ+'ları özel hedef alan, Kürt halkını inkar ve imha politikalarına tabi kılan bir devlet gerçeği var. Doğal olarak evvela her şeyin bağlandığı bir saray iktidarı var. Buna karşı mücadele etmek, hakkımıza, geleceğimize sahip çıkmak öncelikli konularımızdan bir tanesi olacak tabii ki.

BAŞARACAĞIMIZA İNANIYORUZ
Özellikle seçimlerden sonra yaratılan bir yılgınlık atmosferi var. Mücadeleyi her bir yana yaymak, sadece sandığa seçime, şuraya buraya değil de, sokaklarda, üniversitelerde, kampüslerde her yerde itiraz etmek, kabul etmemek ya da dayatmaları reddetmek, başka bir dünyanın mümkün olduğunu anlatabilmek, gençlik kitlelerini özgürlük ve adalet mücadelesinde bir araya getirebilmek, gençliğin birleşik mücadelesini örgütleyebilmek için bütün koşulları zorlamak ve aynı zamanda deneyimlere yaslanarak örgütlemek, hedeflerle birlikte yürümek esaslı görevlerimizden bir tanesidir. Aynı zamanda devam eden işçi direnişleri, eylemler, değişik toplumsal taleplerle bir araya gelen buluşmalar yapılıyor. Örneğin Aleviler değişik zeminlerde bir araya geliyor. Liseliler itiraz ediyor. Kadınlar daha özgün zeminlerde mücadele pratiklerini ortaya koyuyorlar. Bu toplumsal kesimlerin bir araya gelmesi, gençliğin burada rol alması, ezilenlerin mücadelesinde üzerine düşen sorumluluğa göre hareket etmesi, tarihsel mirasına yaslanarak yeni yolu açma çabası içerisinde olması bizim bakımımızdan bir gündem olacaktır. Başaracağımıza inanıyoruz.

GENÇLİK ÖYLE KOLAY TESLİM ALINAMAZ
Tarihimiz bize bunu gösteriyor. Gençlik hareketinin tarihi bunu gösteriyor. Gençlik öyle kolay kolay teslim alınamaz, gençliği öyle ha deyince hizaya getiremezsiniz, kontrol altına alamazsınız. Bu korkunun sebebi de budur. Onun ne yapabileceğini kestirmeniz zordur ve bu örgütlü bir güce dönüştüğü anda karşısındakini yerle bir edebilecek bir güce de sahiptir. Bizim bütün işimiz gücümüz, gençliği devrimci bir mücadele çizgisinde buluşturmak ve bunun için çabalamak olacaktır.