24 Kasım 2024 Pazar

Sevük: Krizi derinleştirip devrimi örgütleyelim

Devrimci Öğrenci Birliği'nden Sevük, dinci faşizmle birlikte mafyaların devletin tepesine kadar yükseldiğini söyledi, bu çürümüş düzeni teşhir etmek ve pratik politika sorunu haline getirmenin önemine işaret etti.

Devrimci Öğrenci Birliği'nden Defne Vera Sevük, devlet-mafya-kontra örgütlenmelerine ilişkin ETHA'ya konuştu.

Devlet içindeki çatışmanın sonucu olarak bu ifşaatların gerçekleşmesinin kaçınılmaz olduğuna işaret eden Sevük, devrimcilerin görevlerine işaret etti, "En başta gençliğin geniş kesimlerinin ve milyonlarca emekçinin, kadının, LGBTİ+'ların, Kürt halkının kendi talepleriyle katılacağı ve politik iktidarın fethiyle sonuçlanacak, sonuç alıcı bir mücadeleye yakıcı bir şekilde ihtiyacımız var" dedi.

Sevük son olarak şunları söyledi: "Bu dönemi tanımlayacak olan hat cüret, sokağa dayanan militan mücadele ve gençliğe götürülecek ayakları yere basan, politik olarak net olan bir devrim programının taşınması olduğunu düşünüyorum."

Devrimcilerin yıllardır söylediği, devlet-mafya-kontra örgütlenmeleri içeriden ifşalarla bir kez daha gündeme geldi? Bu süreci nasıl ele alıyorsunuz?
Kapitalist sistem ve onun yaşadığımız topraklardaki siyasal örgütlenmesi dinci-faşizm tepeden tırnağa çürümüş durumda. Bu çürüme bugün başlayan bir şey değil. Kapitalist üretim ilişkileri asalaklaşma eğilimindedir, burjuvazinin sınai üretimden kaçıp doğal olarak kupon kırpmaya başlaması çürümenin sistemin bağrındaki kendi işleyişinin bir sonucudur. Ama aynı zamanda yaşadığımız topraklarda uzun iç savaş ve devrimci mücadelenin egemenler üzerinde oluşturduğu baskı bu çürümeyi derinleştirir ve ilerletir.

Devlet-mafya-kontra ilişkilerinin iç içeliği ve bu ifşaatların gerçekleşmesi kaçınılmazdı. Faşizm egemen olduğu günden bu yana mafya ve paramiliter yani kontra örgütlenmelerle iç içeydi ve uzun yıllar boyunca her türlü uyuşturucu, kara para ve mafyatik örgütlenmeyi birlikte planladı.

70'li yıllarda devrimci mücadelenin en güçlü olduğu dönemde bizzat devlet eliyle örgütlenen ve sokaklara salınan paramiliter örgütlenmeler, mafyalar, işçilere, devrimcilere yönelik onlarca katliamı gerçekleştirdi. Dinci faşizmle birlikte bu mafyaların devletin tepesine kadar yükseldiğini görüyoruz ve bugün olan biten bir iç hesaplaşmadan ziyade devrimin tepeden yaratmış olduğu çatlakların kendi aralarında yaratmış olduğu çatışmadır. Bu açıdan bu sadece AKP ile anlatılabilecek bir durum değil, kurumsallaşmış bir devlet anlayışı içindeki çatışmanın sonucudur.

AKP ve saray kendisini uyuşturucusundan, yasadışı petrol ticaretine, kontra örgütlenmelerine kadar bu ilişki biçimlerinin dışında göstermeye çalışıyordu. Şu an ortaya saçılanlar üzerinden, var olan yöneteme krizi, çelişkiler nasıl derinleştirilebilir?
Burjuvazinin tepeden tırnağa faşistleştirilmiş devleti paramiliter örgütleriyle, mafyasıyla, polis, ordu, zindanlar, mahkemeler ve vergi kurumlarıyla tepeden tırnağa işçi sınıfına ve emekçilere düşman olarak şekillenmiş durumda. Derin devlet diye ifade edilen bu güçler faşist devletin en önemli kurumlarından olan vergiler ve kayıt dışı gelirler ile beslenen, desteklenen, hazırlanan ve halkın üstüne salınan güçler.

Bu birimler devletten bağımsızmış gibi görünse de devletin en tepesinden birçok kademesine kadar emperyalistlerin tüm destek ve onayını alarak burjuvazi gerici iç savaşı kazanabilmek için bu birimleri ve bu vahşi unsurları kullanmaktan hiçbir zaman geri durmadı.

JİTEM örgütlenmesi veya dinci-faşizmin uzantıları olan paramiliter dinci-gerici örgütlenmeler, devletin en üst noktasına kadar yükselen mafyalar. Bu çelişkiler onların yani karşıdevrim cephesinin içinden, yani onlardan olan birinin ifşaatlarıyla giderek derinleşti.

Uzun zamandır burjuvazinin ekonomik ve politik krizinden bahsediyoruz, bu ifşaatlar politik krizi derinleştirme, onların saflarını güvensiz hale getirme, onlar arasındaki keşmekeşi büyütme açısından önemli bir yerde duruyor. Elbette toplumun geniş kesimleri, emekçi kitleler, gençliğin büyük çoğunluğu bu iç kavgayı görüyor, zaten ekonomik krizin getirdiği yıkımın beraberinde artan politik baskılar, derinleşen geleceksizlik, işsizlikten bunalmış durumda ve dinci-faşist iktidarın bundan sorumlu olduğunun farkında, düzene karşı öfke giderek cisimleşiyor. Ayrıca bu ifşaatların halkın bilincinde daha derin bir etki bıraktığını düşünüyorum, ancak bu çatışmanın iki taraf arasında devam eden ve geniş kesimlerin uzaktan izlediği bir biçime dönmemesi gerekiyor.

Bu çürümüş düzeni teşhir etmek ve pratik politika sorunu haline gelen devrimi örgütleyebilmek için dinci-faşizmin içinde bulunduğu politik krizden yararlanmak gerekiyor. Milyonlarca insanın gözleri önünde devam eden bu iç kapışmada emekçilerin özelde gençliğin, bu ifşaatların yaratacağı, kitlelerin katılmadığı, faşizme karşı devrimci bir mücadele verilmeden, bu düzen yıkılmadan bir değişimin olmayacağını anlaması gerekiyor. En başta gençliğin geniş kesimlerinin ve milyonlarca emekçinin, kadının, LGBTİ+'ların, Kürt halkının kendi talepleriyle katılacağı ve politik iktidarın fethiyle sonuçlanacak, sonuç alıcı bir mücadeleye yakıcı bir şekilde ihtiyacımız var.

Örgütlü gençlere yönelik özellikle 2015 sonrası yaşanan kaçırma, kaybetme girişimleri, işkence, işbirliği teklifleri düşünüldüğünde aslında kontra devlet gerçeği görülüyordu. Buna karşı nasıl bir mücadele perspektifiniz var?
Yaşadığımız topraklar faşizmin devrim mücadelesinin parçası olan güçlere karşı nasıl vahşice saldırdığının, nasıl binlercesini acımasız işkencelerden geçirdiğinin, katlettiğinin, zindanlara tıktığının örnekleriyle dolu.

2015 sonrası mücadelenin daha da sertleştiği bir döneme girdik. Egemenler, egemenliklerini zor yolu dışında başka bir şekilde sürdürebilecek durumda değildi. Her türlü yıkımı, katliamı, işkenceyi, kaçırmayı, kaybetmeyi, ajanlaştırma çabalarını yoğunlaştırdılar. Bu saldırıların yoğunlaşması gençliğin devrimcileşmesinden, toplumsal mücadelenin güçlü bir parçası haline gelmesinden duydukları büyük korkudandır.

Bu saldırılar faşizmin sistematik hale gelen saldırılarının bir parçası, bu açıdan gençliğin devrimci saflara daha yoğun ve güçlü bir şekilde katılması için ısrarlı bir politik faaliyet yürütmemiz gerekiyor, aynı zamanda bu saldırıların özel amacı da psikolojik olarak devrimci güçler üzerinde korku yaratmaktır. Bu saldırıların boşa düşürebilmesi için düşmanımızı iyi tanımak ve yönelen her saldırının teşhirini yapıp bu saldırıların bizi yıldırmadığını ve nasıl boşa düşürüleceğini, yani daha fazla sokakta olarak püskürtebileceğimizi göstermeliyiz.

Gezi direnişinin 8. yılındayız, 2021'in başından itibaren de Boğaziçi'nde başlayan İstanbul ve diğer kentlere yayılan bir öğrenci gençlik hareketi var. Bu süreçte mücadelenin ortaklaşması ve mafya devletine karşı mücadelenin büyütülmesi bakımından somut planlarınızı paylaşır mısınız?
Gezinin 8. yıldönümünü yaşarken Boğaziçi ile başlayan ve birçok kente yayılan öğrenci hareketi, öğrenci gençliğin geniş kesimlerinin özlemlerini ifade etti. Başlayan bu hareketin daha sürekli olabilmesi ve gelecekte patlak verecek toplumsal hareketlerle daha sıkı buluşabilmesi ve daha geniş öğrenci gençlik kesimlerine ulaşabilmesi için kitle örgütlerinin yaratılması gerekiyor.

Bunlar komite, konsey ve meclisler olarak ifade edilebilir. Bu süreçte harekete geçen tüm öznelerle bu mücadele organlarında birleşmek gerekiyor. Aynı zamanda öncü devrimci öğrencilerin öğrenci gençliğe politik şiarları, yani bir devrimin zorunluluğu ve bu devrimin zaferi için devrimci hareketin militan bir gücü olarak işçilerle, kadınlarla, Kürt halkıyla birlikte mücadele edilmesi gerektiği bilincini götürmeliyiz.

Aynı zamanda üniversite dayanışmalarının içinde yer alan öznelerle bu sürece bir yön verme adına koordinasyon ve iletişim güçlendirilmeli. Ama devrimci öğrenciler olarak öfkeli olan ve bir şeyler yapmak isteyen bağımsız kitlelere ulaşmak için toplumsal gündemleri iyi değerlendirmek ve kapitalizmin, burjuva toplumun ve devletin nasıl çürümüş olduğunu anlatmalıyız. Birleşik mücadele anlayışının kitle örgütlerinde, bağımsız kesimlerde olgunlaştırılması gerektiğini düşünüyorum. Bu dönemi tanımlayacak olan hat cüret, sokağa dayanan militan mücadele ve gençliğe götürülecek ayakları yere basan, politik olarak net olan bir devrim programının taşınması olduğunu düşünüyorum.

Yarın: Gençlik Meclisleri'nden Doğanay Karasu