Serêkaniyê'den yönetilen MİT ağı çökertildi
QSD'nin, MİT ajanlarına yönelik yürüttüğü Yemin Operasyonu kapsamında Serêkaniyê'den yönetilen bir ağ çökertildi. Yakalanan 3 ajanın itirafları Ronahi TV'de yayınlandı.
Türk devleti, Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye halkına karşı gerçekleştirdiği SİHA saldırılarının yanı sıra MİT eliyle yürüttüğü ajanlaştırma faaliyetine yönelik Demokratik Suriye Güçleri'nin (QSD) Yemin Operasyonu adını verdiği çalışma sürüyor. Operasyon kapsamında çok sayıda MİT ajanının yakalandığını duyuran QSD, tutuklanan Ebu Hacer, Kanivar Hac Qasim ve Ehmed Hesen Ali adlı 3 ajanın itiraflarını paylaştı. Ronahi TV'de yayınlanan itiraflarda, ajanların birbirlerini tanımadığı ancak, hepsinin Serêkaniyê'nin Alya bölgesinde düzenlenen operasyonda öldürülen Ebû Nur ve Ehmed El Hemze adlı kişilerle bağlantılı olduğu anlaşılıyor.
EBÛ HACER: DAİŞ VE MİT ÜYESİ
MİT'e ajanlık yapan Ebu Hacer adlı DAİŞ çetesi, sivil halk ve savaşçılara yönelik saldırılarla ilgili itiraflarda bulundu. Bir buçuk yıl boyunca Cebhet El Nusra içerisinde yer aldığını, Heqil Omer bölgesinde siperlerin inşa edilmesi işine baktığını anlatan Hacer, daha sonra DAİŞ'e katıldığını söyledi. Havaalanı ve Dêrazor kırsalında kaldığını, 2 yıl sonra DAİŞ'ten ayrıldığını Meyadin şehrine giderek QSD'ye katıldığını söyleyen MİT ajanı Hacer, DAİŞ'in tehditlerinin ardından QSD'den ayrılarak DAİŞ için çalışmaya başladığını belirtti.
Kendisine talimat veren kişinin DAİŞ'te üst düzeyde yer aldığını ve Baxoz yenilgisinden sonra DAİŞ'in uyuyan hücresi olduğunu aktaran Hacer, "Katıldığım ilk olay Ziban şehrinde 2 QSD savaşçısının öldürülmesiydi. Katıldığım 17 saldırıda 18 savaşçı ve bir kadın öldü, bir petrol bekçisi yaralandı" sözleriyle suçlarını itiraf etti.
QSD tarafından tutuklanacağını anlayan Ebu Hacer, Serêkaniyê'ye giderek MİT ağına da katıldığını belirterek şunları anlattı: "QSD operasyonu sırasında Xalid ve Recep adlı meslektaşlarım öldürüldü. QSD tarafından aranınca Serêkaniyê'ye kaçtım. Orada tanıdığım birçok kişi vardı, onlar da DAİŞ'teydi. Yaklaşık 2 yıl Serêkaniyê'de kaldım. Serêkaniyê'de DAİŞ için sadece bir eylem yaptım. O da DAİŞ'li aileleri teslim eden birine karşıydı. İdlib'e gitmek istedim ama oradaki Amerikan operasyonu nedeniyle gidemedim. Serêkaniyê'de Özgür Ordu'da çalışan Ebu İsmail adında biriyle tanıştım. Beni Ebu Ömer ile tanıştırdı. Ebu Ömer de beni Ebu Nur ile tanıştırdı. Ebu Nur, Türkiye'nin şehirlerinde yaşıyor ve MİT'te çalışıyordu. Türk komutanlarla konuşuyor, onlara 'Xal' diyor ve ayrıca Kebiş adında soruşturmadan sorumlu bir kişiyle konuşuyordu. Ebu Nur'un tüm çalışanları genellikle Dêrazor'daydı. 2 kardeşi rejimle çalışıyordu. Dêrazor'a her inişinde 3-4 gün kalıp geri dönüyordu. Suriye rejimiyle çalıştığından şüpheleniyordum ama eski bir DAİŞ üyesi, rejimle nasıl çalışabilir?"
Casus Ebu Hacer, MİT adına yeni bir saldırı planını ve QSD tarafından Rakka'da tutuklanmasını şu sözlerle anlattı: "Bir hafta sonra Ebu Nur, Rakka şehrinde birini öldürmemi istedi. Bana birinin fotoğrafını gösterdi, onu öldürürdüm. Çalışanlarından biri beni karşılamaya geldi. Bana telefon, para ve tabanca getirdi. Orada çok çalışanımız var ama bu eylemi yapamıyorlar, dedi. Kabul ettim ve Rakka'ya gittim. Gitmeden önce Ebu Nur fotoğrafımı çekti ve 'MİT'e göstereceğim' dedi. 3 gün kalıp eylemi gerçekleştirip geri dönecektim. Ama burada tutuklandım."
'TEHDİTLE CASUSLUĞA TEŞVİK ETTİLER'
Amûdê ilçesine bağlı Kerengoz köyünden Kanivar Hec Qesim adlı bir MİT ajanı da MİT şebekesi başkanı Ebu Nur ile ilişkisine ilişkin itiraflarda bulundu: "Ailemi Türkiye'ye geçmesi için Serêkaniyê'ye gönderdim. Ama ne aldılar ne de geri getirdiler. Sonuç olarak ben de oraya gittim. Xalid adında biriyle konuştum, o geçişleri sağlıyordu. Bana gelmemi söyledi. Oraya geldiğim gün çocuklarım Türkiye'ye götürüldü. Ama geri dönmek istediğimde izin vermediler. Ebu Nur adında bir kişi geldi ve benim 'parti' ile çalıştığım yönünde ellerinde bilgi olduğunu söyledi. Kendileriyle çalışmamı ve arkadaşlarımın yerini söylememi istediler. Benden kimliğimi aldılar, evini biliyoruz, çocukların bizim elimizde, dediler. Beni tehdit ettiler. Omer isimli bir kişi de irtibattaydı, kendisine tüm bilgilerimi gönderdi. Mardinliyiz dediler. Onlara tamam demek zorunda kaldım."
'RUSLARIN KOORDİNATLARINI İSTEDİLER'
Kanivar isimli casus, MİT ile yaptığı ilişkisine ilişkin de şunları anlattı: "Bir süre sonra Hesekê'ye gönderildim. '2 gün sonra beni aradılar neden bilgi göndermiyorsun?' dediler. 7-8 gün hiçbir bilgi vermedim. Ama bir türlü ellerinden kurtulamadım. 'Bize Rusların nerede olduğunu' söyle, dediler. Arkadaşlar ve Rusların birlikte kaldığı bir yerin Amûdê'de olduğunu söyledim. Tam sayılarını bilmediğimi de ekledim. Ayrıca Matarê Dikê'deki noktada 25-30 kişi olduğunu söyledim. Çaxir Bazar'da bir yeri ve Tirbespiyê'nin Mizgeft köyündeki noktaların yerlerini bildirdim. Bu noktalardan kimlerin sorumlu olduğunu sordular isimlerini söyledim. Bazı noktaların fotoğraflarını da attım. Arkadaşların ve Rusların toplantı aldığı bir noktanın koordinatlarını verdim. Koordinatlarını verdiğim bazı yerler Öz Savunma Güçleri noktalarıydı. Bilgileri Telegram üzerinden gönderiyordum. 15 gün sonra bana Ebu Nur'un öldürüldüğü söylendi. Kısa bir süre sonra arkadaşlar beni de yakaladı."
Hesekê'nin Eziziyê mahallesinden Ehmed Hesen Ali adlı casus da 4 yıl boyunca Ş. Sarya Hastanesi'nde hemşirelik yaptığını anlattı. Nisan sonunda Eziziyê'den 2 kişinin kendisiyle irtibata geçtiğini söyleyen Ehmet Hesen Ali, "Aynı zamanda akrabam olan ve kardeş olan bu iki kişi Riha'da (Urfa) Ebu Nur Mergeda aracılığıyla MİT ile çalışıyordu. 'Almanya'ya gitmene yardımcı olabiliriz ama bizimle çalışman şartıyla' dediler. Ben de kabul ettim. Hastane müdürü, yönetimi ve yaralılar hakkında benden bilgi istediler. Hastane müdürü ve bir komutanın da adını ve fotoğrafını gönderdim. Bir süre sonra sana göndereceğiz, dediler ama göndermediler. Bir süre onlar için çalıştım sonra tutuklandım" dedi.