22 Kasım 2024 Cuma

Seda Baykan yazdı | Yoldaş olmak

Yoldaşlarımızı dinleyip duygu dünyalarına giriyor muyuz? Yoldaşlarımız ne düşünüyor, nerelerde zorlanıyor biliyor muyuz? Yoldaşlık birbirinde tamamlanmaksa onunla hemhal olup kendi eksiğimizi de yolda gidermeyi deniyor muyuz? Birbirimizin yüreklerine dokunmayı, içten sarılmayı, yürekten kahkahalarımızın birbirine karışmasının kıymetini biliyor muyuz?

Yoldaş olmak sadece bir eylem birliği midir? Ortak umutları, hayalleri büyütüp güçlendirmek... Aynı kaynaktan beslenip, aynı nehre akmak...

Bitimsiz sevginin, onulmaz duyguların adıdır yoldaşlık... Dünyanın en temiz, en soylu duygusudur. 'Ben'in bittiği yerde biz ve yoldaşlık başlar. Sorumluluktur aynı zamanda. Kendinden çok yoldaşını düşünmek, emek vermek, fedakarlık, özveri, bitimsiz sevgi; her biri yoldaşlığı büyütmek içindir.

Yıllar evvel gördüğüm, devrimci bir örgütün afişinde; "Kapitalizmin kirlettiği beyinleri yıkıyoruz" yazıyordu. Bu şiarı günümüze uyarlarsak, "kapitalizmin kirlettiği beyinleri, yürekleri yoldaşlıkla yıkayıp sadeleştiriyoruz" desek daha doğru olur. Yoldaşlığın eleştiri-özeleştiri sisteminin işletilmesiyle beslenmesi, birbirimize karşı sorumluluklarımızın bir sonucudur.

Tasfiyeci sürecin etkisiyle; yoldaşlarımıza karşı, halklarımıza karşı yabancılaşma, içe dönme, kendini yaşatma ve ortamlardan kendini yalıtma pratikleri artmaktadır.

Kendini yaşatmanın 'meşruluk' kazandığı günümüzde; yoldaşlarımızı ne kadar düşünüyoruz, ne kadar emek veriyoruz? Sorunlarıyla ne kadar hemhal oluyoruz? Yoldaşlarımızın kıymetini biliyor muyuz? Gündelik yaşamda bir daha göremeyecek olma fikri ne kadar gündemimizde?

Faşist diktatörlük baş eğdiremediği devrimci iradeyi katlederek, yok ederek bitirmeyi veyahut zindana atma, aranır duruma düşürme gibi yöntemlerle devrimci iddia ve iradesinin tasfiyesini sağlama amacındadır. Politik çalışmanın hızla dışına düşebiliriz veyahut yoldaşlarımız düşebilir. Sabah sarılıp uğurladığın yoldaşı bir daha göremeyecek olma duygusu; Suruç'a giden yoldaşlarla, gitmeden evvel yaptığımız planları düşünelim... "Geldiğinde ....... yaparız"la biten planlar...

Oysa son kez gördüğümüzü bilsek, dönük defalarca sarılmaz mıydık? Yerine gitmek için uğraşmaz mıydık? İnsana en ağır gelen; bir daha görememek, temas edememek, gülüşüyle buluşup aklından yararlanamamaktır. Tabi yerlerine sorumluluk almayı da beraberinde getirir.

Yok mu böyle uğurlayıp yitirdiklerimiz... Her birimizin hayatında vardır. Son kez el salladığını bilmeden, son kez sarıldığını bilmeden vedalaştığın yoldaşının kısa bir süre sonra ölümsüzleştiğinin haberini almak... O 'son'a dair neler düşünülür sonrasında, keşkelerse dilden hiç düşmez. Bir daha görememe haline ya da 'keşkesiz' yaşamaya ne kadar yoğunlaşıyoruz. Yoldaşlarımızı dinleyip duygu dünyalarına giriyor muyuz? Yoldaşlarımız ne düşünüyor, nerelerde zorlanıyor biliyor muyuz? Yoldaşlık birbirinde tamamlanmaksa onunla hemhal olup kendi eksiğimizi de yolda gidermeyi deniyor muyuz? Birbirimizin yüreklerine dokunmayı, içten sarılmayı, yürekten kahkahalarımızın birbirine karışmasının kıymetini biliyor muyuz? Bir yoldaş, mücadele gerilediğinde ya da ideallerinden vazgeçtiğinde, ardından üzülmek yerine, onu ayağa kaldırmak için öncesinden emek vermek gerekmez mi? Bunun için duygu dünyasını, zorlanmalarını bilmek gerekmez mi? Kendi sesimizi kısıp yoldaşlarımıza yoğunlaşmak gerekmez mi?

Bunları düşünürken aklıma Mahir Çayan yoldaşın mahkeme salonunda yoldaşına sarılışı geliyor. Cevahir yoldaşın ölümsüzlüğü ardından söyledikleri, o yoldaşları sevme hali hepimizi etkilemiştir. O yoldaşlık, Mahir yoldaşları Kızıldere pratiğine götürmüştür. Deniz Gezmiş yoldaşların da mahkeme salonlarında benzer görüntülerini hatırlarız. Ve tarihimizde onlarca örnekle çoğaltılabilecek pratiklerdir. Kutsiye yoldaş için Ahmet Muharrem yoldaş gibi, Hüseyin Demircioğlu yoldaş için yoldaşları, Serkan yoldaş için Yasemin yoldaş, Sarya yoldaş için devrim ve yoldaşları, Ahmet Metin yoldaş için Bahadır yoldaş, Suruç'ta birbirinin önüne siper olan yoldaşlar ve onlar yerine orada olmayı isteyen yoldaşlar... Devrimci saflar yoldaşlaşma örnekleriyle doludur.

Yıllar öncesine ait bir an geliyor hatırıma; uzun yıllar mahpus yatmış bir yoldaşın, uzun süredir tutsak olan bir yoldaşın mahkemesine katılmasına şahitlik etmiştik. Yıllarca birbirini görmemiş iki yoldaşın, mahkeme aralarında birbirlerine bakışı, kuş gibi heyecandan titreyişleri, yeniden görmenin mutluluğunu o ana şahitlik edenlerin dışındakilere tarif etmek zordur. Her birimize; sevgiyi büyütme halleri, sınır tanımayan yoldaşlık pratiği kendimizi sorgulatmıştır.

Her şeyin, her durumun bir yoldaşlığı vardır. Her biri kendi özgünlüğünde yoldaşlık birliği, sevgisi büyütür. Ama insan en çok zor zamanların yoldaşlıklarını unutamaz. Akılda en çok zor dönemlerin üstesinden birlikte gelen yoldaşlık ilişkileri kalıyor. Aklıma gelen onlarca örnek var ve eminim ki sizlerin de onlarcası hatırınızdadır. Zorlu zamanları birlikte göğüslediğimiz yoldaşlarımız her birimiz için yaşamlarımızda özel yere sahiptirler.

Yakın zamanda bir yenisini daha eklemiş olduk yüreklerimize. İki yıldır kaldığım koşullarda, iki koridor ötemde yüreğimizin aynı ritimde attığı bir yoldaşımla paylaşıyoruz hayatı. Çok özel koşullarda üretiyoruz sevgimizi, yoldaşlığı. Aynı anlarda benzer şeylere gülüp, benzer şeylere öfkeleniyoruz.

İlk kez yakın temas kuracak düzeyde denkleştik... Yoldaşa sarılmak, gülen gözlerin, ellerin buluşması, yoldaş sesinin, yüreğinin yerini bulması ve o sesin dinlendiriciliğini anlatmaya kelimelerim tarifsiz kalır. Tarifsiz ve zamansız anlardır. Hangi mekanda ve koşullarda olursa olsun buluşmak aynı ritimde atan bir yürekle, gözlerle paylaşmak, sevgiyi, coşkuyu çoğaltmak... Onca özlem ve hasret duygusunu; sanki bir çekişte tüm ummanı ciğerlere dolduracakmışçasına eritiyoruz yoldaşlığımızla...

Kutsiye yoldaşın, yürekleri zeybeğe davet ettiği duygularla zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Heybemizde yeni anılar, yüreklere doldurduğumuz onca dile gelmiş veya gelememiş duyguyla, kısa süreliğine, vedalaşıp ayrıldık. Şu an ikimiz de o anları çağırıp gülümsüyoruzdur. Bu temasların en güzel yanı da birbirini iyi bulmaktır. Coşkunun, motivasyonun birbirine geçmesi ve örgütlenmesi... Her bir yoldaşın birbirine katacağı onlarca güzel duygudan bir kazıdır.

Zor zamanların yoldaşlıkları her birimizin yaşamında çok önemli bir yer tutmaktadır. Peki bu dönem zor zaman devrimciliği ve yoldaşlığı değilse nedir?

Politik çalışma koşullarının geldiği durumda, tecrit, çalışma dışına düşme, düşman gerçekliği ile birlikte öngörülebilir kayıplar ve yaşamın önümüze çıkaracağı yeni koşullar her birinin var olan koşullarımızı değiştireceğini düşündüğümüzde, yoldaşlarımıza karşı hiçbir bahaneye ihtiyaç duymadan amasız, fakatsız, lakinsiz yoldaş sevgisini büyütmeliyiz. Sınırsız paylaşımlar ve bitimsiz sevgilerle yoldaşlaşmaya...