22 Kasım 2024 Cuma

Referendum ve sömürgecilik gerçekliği

Güney Kürdistan'ın kendi iç çelişkileri olsa da, tam demokratik bir muhteva taşımasa da gelinen aşama sömürgecilerle Kürt ulusunu karşı karşıya getirmiştir. Sorun bir parti sorunundan çoktan çıkmış, bir ulusun sömürgeci boyunduruktan kurtulması sorununa dönüşmüştür.
Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını kullanmasını savunmak komünistlerin temel ilkesidir. Hareket noktası bu ilkenin dışına çıktığında, güncel politik değerlendirmelerde yanlış sonuçlara gitmek kaçınılmazdır.
 
KDP, Güney Kürdistan'da antidemokratik bir süreç işletmekte. Parlamento iki yıldır askıya alınmış durumda. Barzani, devlet başkanlığının süresi dolmasına rağmen iki yıldır koltuğu işgal etmiş bulunuyor. Meclis başkanı iki yıldır Erbil'e giremiyor. Ulusal Konferansa yanaşmıyor. Barzani'nin Kürt düşmanlığı tecilli sömürgeci Türk devleti, AKP ve onun faşist şefi Erdoğan'la geliştirdiği ilişkinin Kürt ulusal çıkarlarına hizmet etmediği de bilinen başka bir gerçek. Rojava devrimini tanımaması Kürt ulusunun özgürlüğün önüne dar parti-iktidar ve aile çıkarlarını koyması gerçek sorunlar.
 
Barzani bütün bu dezavantajlı durumuna rağmen bağımsızlık referandumunu bu dönemde neden yapma kararı aldı? Barzani bütün bu dezavantajlı durumunu tersine çevirmek için referandumu bir hamle olarak kullanmış olabilir.
 
Barzani'nin referandumu bölgede siyasal dengelerin ve sınırların değiştiği bir süreçte gündemleştirmesi, bağımsız bir devlet kurulma olasılığının artmasından kaynaklıdır. İçte yaşadığı sıkıntılara rağmen Kerkük ve Musul'un özgürleştirilmesinde oynadığı rol kendine olan özgüveni arttırmıştır. Bundan dolayı referanduma gitmedeki ısrar ve referandumdan çıkacak yüksek oranlı evet Barzani'yi içeride ve bölgede güçlendirecektir. Böyle bir süreci kaçırmak istemeyen Barzani referandumda ısrar etmektedir.
 
Barzani'nin referandumdaki ısrarı bölgenin gerici sömürgeci diktatörlüklerinde telaş yaratmıştır. Bu telaşı yaşayanların başında da Türkiye gelmektedir. Türkiye'nin bütün tehditlerine rağmen Erbil referandumu gerçekleştirmede ısrarcılığını korumaktadır.
 
Türkiye işgal de dahil her türlü girişimde bulunacağını hem Erdoğan hem de diğer AKP yetkilileri üzerinden dillendirdi. Türkiye bu doğrultuda İran'la da görüşmeler yaparak ortak bir harekat planı çıkartmaya çalışıyor. Türkiye öncelikli olarak ne yapabilir? Habur sınır kapısını, petrol boru hatlarını kapatabilir. Erbil-Süleymaniye uçak seferlerini kaldırabilir ve Ankara'daki KDP temsilciliğini kapatabilir… İran ve Irak'la birlikte ekonomik, siyasi ambargo uygulayarak Güney Kürdistan'ı krize sürüklemeye çalışabilir. Bunlardan da sonuç alamazsa askeri seçeneği deveye sokabilir. Sömürgeci Türk, Irak ve İran devletlerinin bütün açıklamaları bu yöndedir.
 
Irak'la devam edelim. Referandum yapılsa ve evet oyu çıksa Irak iddia ettiği gibi Güney Kürdistan'a saldırabilir mi? Son süreçte DAİŞ çetesine karşı elde ettiği başarılardan ve Türkiye ve İran'la aynı noktada birleştikleri için -ki asıl cesareti buradan alıyor, saldırgan bir dil kullanarak tehditler savuruyor. Irak Başbakanı Haydar el İbadi, "Irak'ın ve bölgenin sınırlarına karşı gelirseniz, bu bölge ülkelerine de Irak'ın egemenliğini ihlal etmeleri açısından açık davettir, gerilimin çok tehlikeli biçimde artırılmasıdır" dedi.
 
"Bölgenin sınırlarına", "bölge ülkelerine" kavramları Kürtler için tehdit, Türkiye ve İran'a da "gelin Kürtleri birlikte boğazlayalım" çağrısıdır.
 
Gerçekten referandumu engelleme ya da referandum sonrası Güney Kürdistan'a saldırabilir mi? Bunu tek başına yapamayacağı bir gerçek. Böyle bir hamle yeni toparlanmaya başlayan Irak'ı büyük bir krizin içine sokabilir. Keza Güney Kürdistan'ın da azımsanmayacak bir savaş deneyimi var ve savaşarak bugünlere gelmiş durumda. Irak ordusuna karşı zorlanabilir ama yenilmez. Irak ordusunun da şimdiye kadar yapmadığı katliam kalmadı, bunu yine de başaramadı. Ancak Türkiye ve İran'la ortak hareket ederse yapabilir.
 
Türkiye tek başına böyle bir girişimde bulunabilir mi? Çok zor. Sömürgeci Türk devleti zaten politik olarak içte ve dışta iflasın eşiğinde. Olası böyle bir hamle Kürt ulusal birliğini güçlendiren rol oynar.
 
Sömürgeci faşist Türk devleti Kürt ulusunun özgürlük mücadelesi her parçada geliştikçe can havliyle çırpınmaktadır. Kürt ulusunun özgürlük mücadelesinin kazanımları sömürgeci devletlerin başında gelen Türkiye'nin köküne kibrit suyu dökecektir. Erdoğan gücünden değil korkusundan avazı çıktığı kadar bağırmaktadır. Güçsüz olan, çatırdayan, yıkılan işgalcilik ve sömürgeciliktir. Bahçeli'nin şu sözleri Erdoğan'ın gördüğü kâbusun kısa özetidir: "Kürdistan kurulursa Türkiye felç olacaktır." Günleri sayılı olan AKP ve sömürgeci diktatörlüktür. Süreci durdurabilmek için son bir çırpınışla arabulucu olabileceklerini söylüyor Çavuşoğlu: "Bu referandum Iraklı Kürtlere istikrar veya daha fazla hak getirmeyecek ve hem ülkede hem bölgede iç savaşa, diğer karmaşalara ve istikrarsızlığa yol açabilir. Dolayısıyla bu çok hassas bir mesele. Kürdistan Bölgesel Yönetimi yetkililerinden bu süreci durdurmalarını istiyoruz ve sorun anayasal hakları ile ilgiliyse, onların bu hakları garanti altına almasına yardımcı olabiliriz." Çok dokunaklı! Peki, Bakur'da, Rojava'da yapılan Kürt düşmanlığı ve katliamlar hangi hukukla yapılıyor?
 
İran da aynı durumdadır. O da Güney Kürdistan'a bütün esip gürlemesine rağmen tek başına saldıramaz. Sömürgeci devletlerin, emperyalistlerin onayı olmadan Güney Kürdistan'a saldırmaları bölgede çok büyük bir kaosun çıkması anlamına gelecektir. Örneğin bu İran için ABD emperyalizminin ona saldırma gerekçesine dönüşebilir. İran bunu göze alabilir mi? Sanmıyoruz.
 
Sömürgeci Türkiye, İran ve Irak devleti kendi sonlarını da hazırlayacak savaşa ve işgale girişebilir mi? Evet, bunu birlikte yapabilirler. Emperyalistlerle her birinin ayrı ayrı yaşadığı çelişkilerden yararlanarak emperyalistlerin ortak hareket edemeyeceklerini öngörerek böyle bir yola başvurabilirler. Böylesi bir saldırganlığı referandum öncesi yapmaları zor. Hiçbir ulusun barışçıl bir biçimde kendi kaderini tayin için referanduma gitmesinin savaş ve işgalle karşılık bulmasının zemini yok. Deneyen kaybeder, bu kesin.
 
ABD emperyalizmi başta olmak üzere Rusya, Almanya, Fransa referandumun ertelenmesinden yanalar. Referanduma ve Güney Kürdistan'ın bağımsızlığına karşı değiller. Sadece zamanlamasını doğru bulmuyorlar.
 
Üstelik bütün bu emperyalist devletlerin sömürgecilerle ve Güney Kürdistan'la gelişkin ilişkileri var. Yine unutmamak gerekir ki referandum hemen ayrı devlet kurma anlamına gelmiyor. Ama bunun masada olması, diyelim ki bir koz olarak kullanılma ihtimali bile olsa sömürgecilerin korkulu rüyası olmaya yetiyor.
 
Referandum ertelenebilir mi? Olabilir. Barzani, İngiltere Savunma Bakanı Michael Fallon ile Erbil'de yaptığı görüşme sonrası, "Eğer Bağdat Kürdistan'ın bağımsızlığı konusunda belirli bir süre çerçevesinde görüşmeler yapmayı kabul eder ve Kürdistan'ın bağımsızlığı üzerine varılacak bir anlaşmanın hayata geçirilmesi için uluslararası garantiler verirse…" şartını öne sürdü. Bu, Erbil yönetiminin talepleri (Kesilen bütçe, anayasanın 140. Maddesinin uygulanmaması, Kerkük, Musul'un bazı bölgelerinin statüsünün belirlenmemesi, Irak ordusunda Kürt oranının artırılmaması) ABD ve BM garantörlüğünde bir anlaşmayla kabul edilirse referandum ertelenebilir demektir. Bu bile zaten uluslararası bir meşruiyet demektir, Güney Kürdistan bu opsiyonu kabul edebilir. Ama bunu sömürgeci devletlerin kabul etmesi zor.
 
Güney Kürdistan'ın kendi iç çelişkileri olsa da, tam demokratik bir muhteva taşımasa da gelinen aşama sömürgecilerle Kürt ulusunu karşı karşıya getirmiştir. Sorun bir parti sorunundan çoktan çıkmış, bir ulusun sömürgeci boyunduruktan kurtulması sorununa dönüşmüştür. Kürt ulusunun bağımsız bir devlet kurma hakkı ve isteği güncel değeri bakımından bir partinin yararına gözükse bile son tahlilde bir ulusun kendi kaderini tayin hakkına kilitlenmiş ve özünü bu gerçeklik oluşturmaktadır. KDP-Barzani eksenli tartışmalar ve politik yön tayinleri eskimiştir.
 
Çelişkinin merkezine sömürgecilere karşı yürütülen ulusal kurtuluş mücadelesi yerleşmiştir. Türkiye'de, Bakur'da, Rojava'da… Sömürgeci diktatörlükler temel hedef haline getirilmelidir. Referandum ulusal boyunduruğun parçalanmasında önemli bir rol oynayacaktır ve desteklenmelidir.