20 Eylül 2024 Cuma

Pınar Gayıp yazdı | Alibeyköy: İşçi sınıfının hem evi hem işyeri

Haliç'in yukarısında Eyüp ilçesine bağlı Alibeyköy'de yan yana dizili Küçük Kazan (Genel Makine Sanayi) ve Büyük Kazan (Demir Döküm ve Sungurlar Isı Sanayi) fabrikalarında büyük işçi direnişleri gerçekleşti. Ve bu direnişler işçi sınıfının tarihine altın harflerle kazındı. Alibeyköy, aynı zamanda 15-16 Haziran ile '70-'80 yılları arasındaki işçi direnişlerinde önemli bir yerde duruyor.

İşçi direnişlerinin dalga dalga yükseldiği bugünlerde işçi mahallesi olan Alibeyköy'ün unutulmaya yüz tutan tarihine göz atmakta fayda var. Antifaşist geleneği kadar devrimci sınıf mücadelesinin de mekanı olan bu mahalleyi anlatırken işçi sınıfının devrimci öğretmeni Limter-İş Eğitim Uzmanı Süleyman Yeter'i anmadan başlamak olmaz. 7 Mart 1999 tarihinde gözaltında işkenceyle katledilen Yeter, Alibeyköy mezarlığında sonsuzluğa uğurlandı.

Yeter ve sınıf mücadelesinde ölümsüzleşenlerin anılarını yad ederken, onların ektiği tohumların bugün direniş alanlarında işçi sınıfının bağrında çiçek açtığını belirtelim.

Haliç'in yukarısında Eyüp ilçesine bağlı Alibeyköy'de yan yana dizili Küçük Kazan (Genel Makine Sanayi) ve Büyük Kazan (Demir Döküm ve Sungurlar Isı Sanayi) fabrikalarında büyük işçi direnişleri gerçekleşti. Ve bu direnişler işçi sınıfının tarihine altın harflerle kazındı. Alibeyköy, aynı zamanda 15-16 Haziran ile '70-'80 yılları arasındaki işçi direnişlerinde önemli bir yerde duruyor.

BÜYÜK VE KÜÇÜK KAZAN FABRİKASI DİRENİŞLERİ
1970 yılında Sungurlar fabrikasında başlayan direnişler 85 yılına kadar dalga dalga yayılarak devam etti. 25 Mart'ta 600 işçinin Çelik-İş'ten istifa ederek Maden-İş'e geçmesiyle patronun sarı sendikasına karşı ilk direniş başlatıldı. Direnen işçiler, fabrikayı işgal etti. İşgalin 14. gününde askerin girdiği fabrikadan işçiler işkenceyle çıkarıldı, direniş fabrikanın yanındaki durakta kurulan çadırda devam etti. İşçilerin kararlı duruşu sonucu patron geri adım attı, talepler kabul edildi, işçiler işe geri döndü ve sarı sendika baskısı sona erdi. Sungurlu fabrikasındaki bu ateşi; '75, '79, '85 yılında yeni direnişler takip etti.

Elbette işçiler sadece ekonomik taleplerle direnmiyordu. '76 ve '77 1 Mayısına katılan Sungurlar işçileri, DGM mahkemelerinin kapatılması talebi ile yapılan eylemlere de katıldı. Direnişin yükseldiği bu fabrikada işçiler sık sık faşistlerin hedefi oldu, Niyazi Balcı kurşunlanarak katledildi. Patronun tüm kirli girişimlerine rağmen birlik ve beraberliklerini, dayanışmasını koruyan direnişçi işçiler, katledilen Balcı için iş durdurdu. Patronlara tüm imkanların sunulduğu 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi ve sonrasında da uzun süre fabrikada, işçilerin değişik taleplerle başlattığı direnişler devam etti. Alibeyköy, 1984-1989 yıllarında fabrikaların Haliç'ten taşındığı döneme kadar birçok görkemli eylemin adresi oldu. Daha sonra 95 yılında Gazi ayaklanması patlak verdiğinde, büyük çoğunluğu mahallede yaşayan Darsa tekstil işçileri; şalter indirdi, kortej oluşturup ellerinde Gazi direnişini selamlayan pankartlarla yürüyüş düzenledi ve ayaklanmaya destek veren ilk yerlerden biri oldu.

PSAKD'NİN İLK ÖRGÜTLENDİĞİ YERLERDEN
Alibeyköy, işçi ve emekçilerin direnişinin yanı sıra Pir Sultan Abdal Kültür Derneği'nin (PSAKD) ilk örgütlendiği yerlerden biri aynı zamanda. Çok sayıda devrimci örgütü ve devrimciyi bağrında taşıyan Alibeyköy, Kürt ve Aleviler yoğunlukta olsa da Yugoslavya, Bulgaristan ve Karadeniz'den göç etmek zorunda kalan emekçilere de ev sahipliği yaptı, yapıyor. Dersimliler Derneği, Çağdaş Erzurum Dernekleri Federasyonu, Parseller Spor Kulübü, Karadolap Spor Kulübü ve PSAKD'nin çalışmalarını yürüttüğü mahallenin ne yazık ki eski örgütlülüğü yok. Çünkü tıpkı diğer emekçi mahallerde olduğu gibi devletin ve sermayenin özel olarak yöneldiği, sayısız saldırı ile darbe vurduğu devrimci mücadele nispeten daha zayıf. Binlerce insanın katıldığı yürüyüşler, uyuşturucu/çeteleşme karşıtı ve kentsel dönüşüme karşı mücadele; yani Alibeyköy'ün antifaşist geleneği ve damarı unutturulmaya çalışılıyor.

Alibeyköy'in devrimci-demokratik mücadele geleneğinin içine doğan bir mahalleli, yürütülen kirli politikayı şöyle özetliyor: "Alibeyköy'den Eminönü'ne kadar, yani Haliç boyunca sanayileşmenin yoğun olduğu bir bölgeydi burası. Doğudan, Karadeniz'den ve Türkiye'nin birçok bölgesinden insanlar çalışmak için buraya göç ediyordu. Bu bölgeyi o insanlar oluşturdu. '70 sonrası siyasi atmosferle işçiler de politikleşti. Alibeyköy yanı başında fabrikaların olduğu bir gecekondu semtiydi."

"1984-1989 arasında İstanbul'un ilk Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan ve dönemin politikaları nedeniyle fabrikalar kaldırıldı. Haliç bölgesindeki fabrikaların Trakya ve Gebze'ye taşınmasıyla birlikte fabrika ayağı gitti, semt kaldı. AKP ile beraber kentsel dönüşüm adı altında ciddi rant politikaları uygulanmaya başlandı. Bu semt varoşken bir anda merkezi bir noktaya dönüştü; metro sistemiyle ulaşım kolaylaştı, büyük alışveriş merkezleri kuruldu, demografik yapı değişti. Burada eskiden belirli yöre insanları varken şimdi her bölgeden zengin insanlar var.

'BURADA DOĞUP BÜYÜYEN BİRİ BUGÜN MAHALLEDEN EV ALAMAZ'
"Alibeyköy'de fabrikaların yarattığı sınıf bilinci, emekçi ve muhalif kitlede bir siyasal hareketlenme yarattı. Halk ve devrimcilerin birlikte mücadele yürüttüğü bir mahalleydi. Devletin yönelimiyle birlikte ciddi bir gerileme yaşandı. Uyuşturucu çeteleri Alibeyköy'e hakim oldu. Yoksulların yaşadığı yerlerde şimdi lüks binalar yükseldi. Yüksek güvenlikli, her şeyin kayıt altına alındığı kameralı siteler kuruldu. Herkesin birbirini tanıdığı, komşuluk ilişkilerinin, dayanışmanın hakim olduğu mahalle kültürü yok oldu. Şunu da eklemek lazım buradaki daire fiyatları çok yüksek. Yani bu mahallede doğan, büyüyen birinin mahallede kalabilmek için o dairelerden birini alması imkansız. Burada eskiden kooperatif üzerinden alınan daireler yıkılıyor. Yerlerine kurulan siteler havuz, spor salonu, alışveriş merkezi, kapalı otopark, market barındırıyor. Girmesi imkansız. Oysa biz müstakil evlerde kalanlar kapıyı çalıyor sohbet ediyorduk."

'ALİBEYKÖY'DE KARARLARI DEVRİMCİLER VERİYORDU'
"Alibeyköy de tıpkı 1 Mayıs, Gazi Mahallesi gibi devrimciydi, Alibeyköy'ün birçok kararını devrimciler belirliyordu. Ve devrimciler güçlüyken çeteler mahalleye giremiyordu. Ama şu an devrimciler neredeyse yok denecek kadar az. Devletin de desteğiyle çeteler mahallede. Alibeyköy, çeteler için pazara dönüştü. Sürekli çeteler arası hesaplaşma çatışmaları yaşanıyor. Çocuklarımız öldürülüyor.

'ALİBEYKÖY HALKI MAHALLEYİ GERİ ALMAK İÇİN MÜCADELE ETMELİ'
"Devletin Alibeyköy'e özel yönelimini görmek lazım. Devlet; sınıf hareketinin yükseldiği, devrimcilerin örgütlü olduğu bu mahallede devrimci hareketi zayıflatmak için özel bir çaba sarf etti. Ama yine de geçmişten kalan bir direniş geleneği var. Halk devrimcilerin olmamasından, çetelerin iç hesaplaşmasında çocuklarının öldürülmesinden rahatsız. Devrimciler olmadığı için bir mutsuzluk ve yılgınlık halinde. Burada çubuğu hem halka hem de devrimcilere bükmek lazım. Alibeyköy halkı mahallenin şu anki halinden rahatsız ama mücadele etmiyor, 'birileri gelsin bizim adımıza mücadele etsin, mahallemizi kurtarsın' diyor. Bu yanlış. Halk da, biz de mücadele etmeliyiz.

'DEVRİMCİLER TAKTİK DEĞİŞTİREREK MAHALLEYE GERİ GİRMELİ'
"Devrimcilerin de eski mücadele yöntemleri sonuç vermiyorsa, mücadele yöntemlerini değiştirmeleri gerekiyor. Döneme göre mücadele yöntemlerini değiştirmedikleri için var olan gücünü kaybederek mahalleden geri çekilmek zorunda kaldı. Devrimcilerin yenilenip taktik geliştirmesi lazım. Ve en önemlisi girdikleri, kazandıkları alanlardan çıkmamaları gerek. Çünkü devrimcilerin çıkmak zorunda kaldıkları yere çeteler, faşistler ve devlet konuşlanıyor. Bu mahallede küçük çaplı da olsa hala süren direniş, devrimcilerin ve halkın birlikte mücadele etmesinin önemini gösteriyor."

Gazete olarak 3 hafta önce devrimci, emekçi mahallelerin kuruluşunu, devrimcilerin ve halkın ortak mücadelesiyle devletin tüm saldırılarının nasıl püskürtüldüğünü, çetelere geçit verilmediğini aktarmaya başladık. Yazı dizilerimizin amacı işçi, emekçi ve devrimcilerin birlikte kurduğu bu mahallelere devletin özel ve yoğun saldırıları sonucu çetelerin nasıl girdiğini göstermek ve mücadeleyle mahallelerimizi geri almanın hiç de zor olmadığını anlatmak. Bir parça da olsa kırılan umudu tazelemek...