4 Ekim 2024 Cuma

Özlem Gümüştaş yazdı | Yanıt!

Faşizme karşı mücadele; özgürlük, adalet, halklara eşitlik ve barış mücadelesidir. Faşizmi yıkmak; söz, basın, toplantı, örgütlenme, eylem ve ulusal kaderini tayin özgürlüğünün üzerindeki gerici, faşist yasakları kaldırmak, tüm bu hakları Anayasal biçime kavuşturmaktır. Ekmeği, hakları, güvencesi, bedeni, kararları, geleceği, tercihleri, doğası, üniversitesi, dili, inancı, kimliği, cinsel yönelimi için direnenleri, ezilenleri açık bir saflaşmaya çağırıyoruz. Yaşamlarımız üzerine kurulmak istenen faşist tahakküme karşı birleşme, örgütlenme çağrısı yapıyoruz. Özgürlük, adalet, halklara eşitlik mücadelesini birleşik antifaşist mücadele ile büyütmenin sözünü veriyor, kazanmayı vaat ediyoruz.

Birleşik Mücadele Güçleri olarak 4 Şubat'ta Kadıköy'de yapacağımız açıklamamız 'pandemi gerekçesi' ile yasaklandı, eylemimiz '2911 Sayılı Kanun'a Muhalefet' olarak suç kapsamına alındı. 61 arkadaşımız bu iddia ile günlerdir gözaltında ve bugün Adliye'ye getiriliyor. 

Eylemin 'yasak' olması iddiasının yanı sıra gözaltındaki arkadaşlarımızın GBT kayıtları, haklarındaki davalar, sosyal medya paylaşımları, katıldıkları kimi eylemler, taziyeler vb… soruşturma dosyasına gün gün eklenen evraklar oldu. Bu 'delil'ler yandaş medyaya servis edilerek yoldaşlarımız hedef gösterildi. 

Ve elbette idari makamların şu kadarı şu örgütten, bu kadarı bu örgütten… istatistiği paylaşıldı, bu istatistik 'devlet' mührü basılarak yayıldı. 

Şimdi durumun başka bir aşamasındayız; 

Faşizmle mücadele ve özgürlüğü kazanma 'dava'mızı karakol-adliye duvarlarından çıkarıp, yeni bir gerçeği gözler önüne serme eyleminde!

Şimdi ve sonranın tutanağını tutacak, fezlekelerini hazırlayacak polis şeflerine,

Şimdi ve sonranın sorgusunu yapacak savcı ve sulh ceza hakimliklerine,

Şimdi ve sonranın haberini, istatistiğini yapacak basın ve idari birimlere,

Şimdi ve sonranın umutlu bekleyişini sürdürecek, cesaretli hareketini geliştirecek işçi sınıfı ve ezilenlere yanıt verme zamanında. 

Gözaltındaki Eş Genel Başkanımız Şahin Tümüklü'ye soruluyor;

4 Şubat 2021 tarihinde neden Kadıköy'deydiniz? 

Böyle soruluyor çünkü 'yasak' kararı tebliğ edilmiş lakin meşruiyetin gücü bükülememiş. Halk sağlığı adına tek bir önlemin dahi alınmadığı pandemi koşullarının bu yasağa gerekçe yapılması inandırıcı bulunmamış; alan ve açıklama yasağı meşru görülmemiş. 

Soruyu doğrultalım; yasağa, baskıya-zora rağmen nasıl geldiniz, neden oradaydınız! Siyasi yargılamaların hukuk-politik diliyle açımlayalım; Kimsiniz? Neyi temsil ediyorsunuz? Nedir varlık nedeniniz?

4 Şubat'ta yanıtlanmış bir soru bu. Sözlerle ifade edeceksek; Geliyoruz! Kuşatılan bütün alanları açmak, kuşatılan yaşamımızı kurtarmak, gasp edilen haklarımızı koparmak, kaderimizi elimize almak için. Kendinizin bile uymadığı yasaklarınızı değil, işçi sınıfı ve ezilenlerin, emekçi halkımızın çıkarlarını esas aldığımız için.

4 Şubat'a dair nereden geldin, nasıl geldin, kimle geldin, kimi tanıyorsun, el ilanında ne anlatıyorsun… sorularının belli bir aşamasında bu karşı hareketi belirleyen özne seziliyor. Ve soruşturma dosyasının kapsamından, ifade tekniğinden taşan, dosdoğru bir soru geliyor;

"Faşizm" derken neyi-kimi kastettiniz? "Faşizmin yıkılması"ndan kastınız nedir? 

Parti programımız ile tarif edelim; faşizm; söz, basın, toplantı, örgütlenme, eylem ve ulusal kaderini tayin özgürlüğünün üzerindeki gerici diktatörlüktür. İdeolojik, kurumsal, kadrosal ve yasal olarak perçinlenmiştir. Faşizme karşı mücadele; özgürlük, adalet, halklara eşitlik ve barış mücadelesidir. Faşizmi yıkmak; söz, basın, toplantı, örgütlenme, eylem ve ulusal kaderini tayin özgürlüğünün üzerindeki gerici, faşist yasakları kaldırmak, tüm bu hakları Anayasal biçime kavuşturmaktır. Yeni bir düzen, özgür bir yaşamın inşası mücadelesidir. 

Bu yüzden geliyoruz! Bu yüzden ilk soru ve eylem var!

Bu sebeple 'Faşizme karşı birleşelim, örgütlenelim, mücadeleyi yükseltelim' çağrısı yapıyoruz. Ekmeği, hakları, güvencesi, bedeni, kararları, geleceği, tercihleri, doğası, üniversitesi, dili, inancı, kimliği, cinsel yönelimi için direnenleri, ezilenleri açık bir saflaşmaya çağırıyoruz. 

Yaşamlarımız üzerine kurulmak istenen faşist tahakküme karşı birleşme, örgütlenme çağrısı yapıyoruz. Özgürlük, adalet, halklara eşitlik mücadelesini birleşik antifaşist mücadele ile büyütmenin sözünü veriyor, kazanmayı vaat ediyoruz. 

Yüreğimiz yetiyor, daha da gelişiyoruz. 

Ve diğer… 

Cenaze törenine neden katıldın, 'sağ aldınız, sağ vereceksiniz' açıklamasını neden yaptın?

Eşbaşkanından ilçe yöneticisine, Sosyalist Kadın Meclisleri'nden mahalle temsilcisine kadar her partilinin karakolda, mahkemede, zindanda yanıtını yüzlerce kez verdiği, sorgusunu ise ancak ölümsüzlerimiz ve tutsaklarımız huzurunda yapacağımız konular. Sorulmaz ise kendimizi, devrimci pratiğimizi eksik bulacağımız, esas o zaman hesaplaşacağımız konular. 

Son olarak, bir sorudan ziyade bu gözaltı saldırısının ve fezlekenin bir kaygısı olarak şu cümleyi bırakalım buraya; 

"Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atanmasıyla alakalı bu tarihe kadar gerçekleşen olaylara yapılan sosyal medya çağrıları incelendiğinde söz konusu sokak eylemlerine, basın açıklamalarına ve protestolara yapılan çağrıların yasadışı örgütler güdümünde paylaşım yapan sosyal medya hesaplarından yapıldığı ve bu çağrıların ülke bütünlüğünü hedef alan örgütlerin alt yapısında legal bir zemine oturtulmaya çalışılarak halkın algısıyla oynandığı bir durumun oluşması hedeflendiği değerlendirilmiştir." 

Ne bizler üst akıl/üst kimliğiz. Ne de Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ile dayanışma içinde olan binlerce insan, yüzlerce kent-meydan algı yönetimine kapılmış nesne/olgu. 

Kayyum rektöre karşı süren direnişle dayanışmamız, öğrencilerin eylemini büyütme çağrımız ile Boğaziçili'yiz. Kayyum rektör değil, özerk demokratik üniversite istiyoruz, tutuklanan arkadaşlarımızı istiyoruz. Boğaziçi ile dayanışma içinde AKP-MHP faşist blokuna ve onun gaspçı, yasakçı politikalarına karşı birleşen emekçilerle 'bütünlük' içindeyiz. Bütünlüğü katiyen önemsiyoruz, zaman-zemin, özne-nesne tartışmasına hiç mi hiç girmeden karşı safı dolduruyoruz. 

Bu genişlik, bu yaygınlık can sıkıyor belli. Ama böyle de sorulmaz ki! O yüzden bu soruda susma hakkımızı kullanıp, slogan atıyoruz; Her yer Boğaziçi, Her Yer Direniş!

*Ezilenlerin Sosyalist Partisi Eş Genel Başkanı