'Özgürlüğü belirleyen kadının nasıl yaşamak istediğidir'
2. İslam ve Sol Çalıştayı'nın 2. gününde, kadın sorunlarının ülke siyasetinin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulanırken SKM adına konuşan Ebru Yiğit, "Kadın özgürlük hareketi geldiği noktada her kesimden kadın bu hareketin öznesi" dedi. Perihan Koca ise "Patriarkanın denetim merkezi ailedir ve bu yüzden AKP çubuğunu aileye bükmüştür" değerlendirmesinde bulundu.
2. İslam ve Sol Çalıştayı, Balat'ta bulunan İnşa Kültür Evi'nde "İslam kadın ve sol" başlıklı oturumla devam etti.
Çalıştay, sürgünde olan Sonia Cihangir'in videolu mesajıyla başladı. Cihangir mesajında, "Bozulmuş dinlerin ortak yönü, kadınları aşağılamada birleşmesidir. Modern çağda Hristiyanlık kadın konusunda ileri olsa bile geleneksel İslam fıkhında hala uygulanmakta olan birtakım şeyler var. Çalıştayınızda başarılar dilerim, umarım güzel sonuçlara ulaşırsınız" dedi.
Ardından moderatörlüğünü Zeynep Duygu Ağbayır'ın yaptığı, Berrin Sönmez, Ebru Yiğit, Fatma Akdokur, Perihan Koca'nın konuşmacı olarak katıldığı "İslam, kadın ve sol" başlıklı oturuma geçildi.
'KADIN SORUNLARI ÜLKE SİYASETİNİN AYRILMAZ BİR PARÇASI'
İlk sözü alan Berrin Sönmez, İslam'ın temel kaynağı olan Kuran'ın farklı yorumladığını dile getirdi ve "Sadece kadınlar değil, tüm ezilen kesimlerle ilgili ayetlerin 'farklı' yorumlanmasıyla geleneksel İslam dediğimiz model çıktı" dedi.
Ortaçağ Arap toplumunun gelenekleri doğrultusunda kadını değiştirdiğini söyleyen Sönmez, konuşmasına şöyle devam etti: "Kadın konusunda kültürün etkisine yer vermiştir Kur'an. Temel prensipler koymuştur. İslam'da kadın mücadelesi yürütebiliriz. Elimizde argümanlar, sureler var. Bunu yaparken de yeniden inşa süreci gerekiyor, eski algıyı yıkıp yeniyi yerine koymamız gerekecek. Bu yolda kadın sorunlarının ülke siyasetinin ayrılmaz bir temel parçası olduğu aklımızda olmalı."
Laikliğin devletin dine, dinin devlete müdahalesini önlemek için ortaya çıktığını savunan Sönmez, "Sosyal hayattan dini çıkarıp, dini vicdanlara hapsetmemiz gerekiyor. İslam'ın temelinde laiklikle bir çatışma söz konusu" dedi. Sönmez, "Birçok ülkede görüldüğü gibi laiklik daha çok dindarların kendi dinlerini yaşama biçimlerini kolaylaştırma fırsatı bulmuştur" dedi ve laikliğe karşı Türkiye'de ruhban sınıfı oluşturulduğunu, bunun "paşa babası"nın da diyanet olduğunu kaydetti.
'SORUNUMUZ İSLAMLA DEĞİL, KADININ TOPLUMDAKİ YERİNİN BUNUNLA BELİRLENMESİYLE’
Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) adına konuşan Ebru Yiğit ise "Müslüman kadınlarla her ne kadar ortak olduğumuzu söylesek de çok fazla platform da yan yana gelemiyoruz" dedi. Sosyalizmin kendi başına kadın özgürlük mücadelesi için yeterli olmadığına işaret eden Yiğit, sosyalizmin sihirli değnek olmadığını tarihin gösterdiğini hatırlattı.
Özel mülkiyete karşı sosyalist kadınların mücadele yürütürken en temel karakter olan erk sisteme karşı da mücadele yürüttüklerini belirten Yiğit, şöyle konuştu: "İslam'ın kendisiyle ya da Müslümanlıkla bir sorunumuz yok. Dinde kadının yeri Kur'an'da nasıl yer almıştır, nasıl yaşamasını betimlemiştir gibi meselelerle ilgili de özel sorunumuz yok. İnanmak isteyen kendi inandığı gibi yaşayabilir bu bizim için problem değil. İslam'ın politikleşerek, faşist bir iktidar biçimi olarak topluma dayatılması ve kadın cinsinin toplumdaki yerinin bununla belirlenmesiyle derdimiz var."
İktidarın "makbul" ile "hak eden" olarak kadınları ayrıştırdığına dikkat çeken Yiğit, toplumsal yaşamın İslami referanslarla belirlenmesine karşı olduklarını ve bunun kadın cinsini baskı altına almanın en kurnaz yöntemi olduğunu dile getirdi. Yiğit, "Toplumsal yaşam kadın bedeni üzerinden dizayn edilmeye başlandığından itibaren bizim bedenimiz siyaseti arenaya dönüyor" dedi. Yiğit, kadına yönelik şiddetin ortak payda olduğunun altını çizdi ve ekledi: "Bugün her ne kadar yasalar 'eşit' uygulansa da kadın cinsine eşit uygulanmıyor. Mini etek tahrik indirimi sayılırken, Müslüman bir kadının ev içinde yaşadığı şiddet de ailenin kutsallığı çerçevesinde cezai indirime tabi oluyor. Biz yasaların ezilen ve ötekileştirilen muhataplarıyız."
İktidarın kadın karşıtı söylemleriyle birlikte "Bugün Müslüman kadınların tacize uğramadığını iddia etmek yanlış bir yanılsama" diyen Yiğit, erk iktidardan beslenen erkek cinsinin kadına yönelik şiddette bu söylemlerden güç aldığını vurguladı. Yiğit, kadın emeğinin ayrım yapmaksızın dünyanın dört bir yanında emek sömürüsüne uğradığına işaret ederek, "Kadın özgürlüğü ve bedeni erk referanslarca belirlenip kalıba sokuluyor. Aydınlanmacı modern yaklaşımın kadın özgürlüğünü cinselliğe indirgemesi her ne kadar yanlışsa, makbul kadının örtülü tarifi aynı yanlış politikanın ürünüdür. Özgürlüğü belirleyen; nasıl yaşamak istediğimizdir" dedi.
Kadın cinsi olarak ne kadar bir araya gelinirse, o kadar erkek cinsin karşısında güçlü olacaklarını kaydeden Yiğit, "Bu tarihsel süreçte Müslüman kadınlarla yan yana yürümek istiyoruz. Amacımız üstenci bir tavırla cins bilinci aşılamak değil. Kadın özgürlük hareketinin geldiği noktada her kesimden kadın bu hareketin öznesi" diye belirtti.
'BİRİNDE TÜRBANI ÇIKARMA, BİRİNDE TAKMA ZORUNLULUĞU VAR'
Fatma Akdokur da iktidar tarafından şekillenen İslamcıların hesaplaşma güdüsüyle hareket ettiğini dile getirdi ve kendisinin de önemli ölçüde bu hesaplaşma hareketinin içerisinde olduğunu ifade etti. Akdokur, şunları söyledi: "13 yaşından beri başını örten ve bu kimliğin mücadelesini her yerde veren kadınım. İçinde bulunduğum kıyafet hiçbir zeminde gizleyebileceğim bir şey değil. Ben nerede isem, aidiyetim orada. Benim hayata bakışımda İslam referansı yer alıyor. 1979 İran İslam Devriminde kadınlara yönelik yapılan yanlışlarla, ülkemizdeki yanlışlar aynı. Birinde çıkarma, birinde takma zorunluluğu var. Ben ikisine de itiraz ediyorum. Benim örtünmemi yasaklayan sisteme nasıl itiraz ediyorsam, İran'daki yasaklara itirazımı gösterdim ve arada hiçbir fark yok."
"Ne kadar birbirimize temas edersek, zulmedenleri tespit etme şansımız artar" diyen Akdokur, "Toplumda adalar halinde yaşıyoruz. Birbirimize temasımız yok. Bu yüzden çalıştayı önemli buluyorum" dedi.
'AKP ÇUBUĞUNU AİLEYE BÜKMÜŞTÜR'
Perihan Koca, Sosyalist Feministlerin Marksist teoriye en büyük katkısının "Patriarka Kapitalizm" tanımı olduğunu ifade etti. Koca, "Kapitalizm gelişirken patriarkayı yok edememiştir. İki sistem çatışsa da bugün yan yanadır, homojen değillerdir" diye belirtti.
Ataerkinin dayanak noktaları kurumların patriarka ideolojisini mutlaklaştırdığını söyleyen Koca, konuşmasında şunları söyledi: "Hikmet Kıvılcımlı'nın söylediği gibi: En çok spekülasyonun olduğu kurum, din kurumudur. İslam başlığı açarken, sermayenin araçsallaştırdığı bir ideolojiden, feminizmi mücadele alanına alan bir ideolojiden söz ediyoruz. Tarihin çeşitli momentlerinde kadınlar genel itibariyle daima kurucu kolondur."
Koca, Mustafa Kemal'in "modernleşme" iddiasında ki tehlikeli adımlara dikkat çekerek, "Kürt halkının ulusal özgürlüğü, komünistlerin varlığı ile farklı inançlar rejimin kurulmasında tehlike odağı görüldü. Modernleşme projesinin adımları çok yönlü saldırılarla devam etti. Devlet bekası için halifelik yerine Diyanet Kurumu ortaya çıkarıldı. Laiklik despotik olarak inşa edildi ve çürümüşlükleriyle beraber önümüzde duruyor" dedi. "Okullarda öğretilen laiklik tanımı; 'din devlet işleri ayrımı' bu toplumda uygulansaydı başörtüsü kullanan kadınların tasfiye edildiği süreç yaşanmazdı" diyen Koca, AKP'nin bugün ilericilik ve gericilik çatışmasından faydalandığını söyledi.
Koca, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: "Modernleşme adı altındaki reformları kadınlar söke söke aldı. Çok fazla iktidar yaşadık ama AKP gibi bir dönem yaşamadık. Ordu rejimini yıkıp kendi rejimini inşa edecek sahip bir iktidar gerçekliği var. İktidar kendine ait aile ve kadın söylemlerine hız verdi. Rejim şekillenmesinde, cinsiyeti merkezi unsur olarak ele aldı. Kadınlara biçtikleri yol ise kazanılmış hakları tasfiye ederek erkliğe sıkıştırmaktı. Patriarkanın denetim merkezi ailedir ve AKP bu yüzden çubuğunu aileye bükmüştür."
Çalıştay, "Kişisel tecrübeler" oturumuyla devam ediyor.