Özgür: Balkon sendikacılığı miadını doldurdu
Koronavirüs pandemisi ile birlikte inşaat işçilerinin yaşam haklarının dahi ihlal edildiğini belirten İnşaat İş Sendikası Genel Sekreteri Yunus Özgür, sendikaların bu süreçte sınıfın çıkarlarını korumada aciz kaldıklarını söyledi. "Balkon sendikacılığı yürüten sendika ve konfederasyonlar iflaslarını gösterdiler ve bizce milatlarını doldurdular" diyen Özgür, emek örgütlerinin ortak hareket etmesiyle sürecin göğüslenebileceğini vurguladı.
Covid-19 pandemisi, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de en çok işçi sınıfını etkiledi. Bir taraftan kriz nedeniyle tırmanan işsizlik, diğer taraftan bunun yarattığı yoksulluk ve çalışmak zorunda bırakılan işçilerin salgınla karşı karşıya kalması… Buna karşılık sınıfın öz örgütleri olan sendikalar, bütün bu süreci adeta izleyerek, en iyisi ise "açıklama" yapmakla yetinerek geçiştirdi. Buna karşılık işçi sınıfının çok az bölükleri hak arama mücadelesinin içerisinde oldu.
Krizin en çok etkilediği sektörlerin başında, inşaat gelmekte. Sektör, zaten örgütsüz ve dağınık çalışma alanı olması nedeniyle işçi sınıfı için zor bir alan. "Çalışma koşulları dünkünden daha ağır ve insanlık dışı bir hal aldı" diyen İnşaat İş Sendikası Genel Sekreteri Yunus Özgür, inşaat işçilerinin pandemi süreci ile birlikte haşam haklarının ihlal edildiğini vurguladı.
Az sayıda sendikanın işçi sınıfının çıkarlarını korumak için mücadele yürüttüğünü belirten Özgür, "İşçi ve emekçiler için 'normalleşme'nin anlamı, daha fazla sömürü, daha fazla iş cinayeti ve daha fazla yoksullaşmadır" tespitinde bulundu. Özgür, "Sermayenin topyekûn saldırılarına karşı sınıfın çıkarlarını savunan emek örgütlerinin ortak hareket noktalarında hareket edilmesiyle bu süreç göğüslenebilir" dedi.
"Balkon sendikacılığı"nın miadını doldurduğunu söyleyen İnşaat İş Sendikası Genel Sekreteri Yunus Özgür'ün ETHA'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
İNŞAAT İŞÇİLERİNİN YAŞAM HAKKI BİLE YOK SAYILDI
Koronavirüsün en çok etkilediği kesimlerden biri inşaat işçileri. Virüs özellikle inşaat işçilerini nasıl etkiledi?
Kuşkusuz işçi sınıfın bütünü bu dönem sermayenin saldırı ve hak gasplarına maruz kaldı. Fakat, Türkiye işçi sınıfı içerisinde dağınık ve en örgütsüz kesimlerden biri olan inşaat işçileri beklide bu süreci en ağır yaşayan kesimlerin başında yer alıyor. İnşaat işçileri ülkemizde koronovirüs salgınının yaygınlık kazanmaya başlamasıyla birlikte yoğun bir işten atılma furyasıyla yüz yüze kaldı. Özellikle Kürt illerinden, başta İstanbul olmak üzere çeşitli büyük şehirlere gurbetçi işçi olarak gelen inşaat işçileri ücrette dahil tüm hakları gasp edilerek sokağa atıldılar dersek yerinde olur. Birçok gurbetçi inşaat işçisi arkadaşımız seyahat yasakları nedeniyle memleketlerine dönemeyerek günlerce sokaklarda, parklarda yatmak zorunda kaldılar. Tüm hakları gasp edilerek işten atılıp açlığa terk edilen inşaat işçilerinin dışında, şantiyelerde çalışmaya devam eden inşaat işçilerinin de, salgına karşı şantiyelerde alınmayan önlemler bağlamında yaşam hakları hiçe sayıldı, sayılıyor. Birçok şantiyede işsizlik kırbacıyla ücretler aşağıya çekilmeye başlandı. Çalışma koşulları dünkünden daha ağır ve insanlık dışı bir hal aldı.
BU SÜREÇ SENDİKALARIN BÜYÜK ÇOĞUNULĞUNUN İFLASINI DA GÖSTERDİ
Pandemi sürecininin ekonomik ve siyasal sonuçları ile sendikal hareketin buna karşı pozisyonunu kısaca değerlendirir misiniz?
Tek kelimeyle özetlersek, belirli sınıf sendikacılığı çizgisinde ısrar eden sendikaları dışında tutarsak, bütünsel anlamda on binler, yüz binleri bulan konfederasyonların ve sendikaların iflasını gösterdi bu süreç. Koronavirüs salgınını "tanrının bir lütfu" gibi değerlendiren sermayenin akıl almaz saldırılarına karşı 1 Mayıs'ı dahi balkonlardan alkışlarla geçiştiren bir balkon sendikacılığından söz ediyoruz burada. İşçi sınıfı ve emekçi kesimlerin açlık nedeniyle çaresizlikten intiharlara yöneldiği böylesi bir süreçte kılını dahi kıpırdatmaktan aciz bir sendikal anlayışın hakimiyetidir yaşanan.
Erdoğan, geçtiğimiz hafta 'normalleşme' planını açıkladı. Gerçekten bir 'normalleşme' olacak mı? Plan işçi sınıfı için ne içeriyor?
Koronavirüs salgınının ülkemizde de yaygınlık kazanmasının ardından, kimi göstermelik düzeyde kalan önlemleri saymazsak, işçi ve emekçileri alınan önlemlerin dışında tutan AKP iktidarı bu politikasının devamını sürdürerek işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam haklarını gasp etmeye devam ediyor. İşçi ve emekçiler için 'normalleşme'nin anlamı, daha fazla sömürü, daha fazla iş cinayeti ve daha fazla yoksullaşmadır. Tamamen sermayenin çıkarları göz önüne alınarak bir süreç örülmeye çalışılıyor AKP tarafından.
EMEK ÖRGÜTLERİ ORTAK HAREKET EDEREK SÜRECİ GÖĞÜSLEYEBİLİR
AKP'nin 'normal' diye sunduğu projeye karşı işçi sınıfı ve özellikle de sendikalara düşen görev nedir? Önümüzdeki dönemde en temel sorun olarak öne çıkacak olan yoksulluk ve işsizliğe karşı neler yapılmalı?
İlk olarak şunu en başta belirtmek istiyoruz; sendikalara düşen görev derken, sınırlı sayıdaki sınıf sendikacılığında ısrar eden sendikalar ve balkon sendikacılığı olarak soruyu ikiye ayırmak gerektiğini düşünüyoruz. Balkon sendikacılığı yürüten sendika ve konfederasyonlar bu süreçte sergiledikleri tutum ile sendikal anlayışlarındaki iflaslarını gösterdiler ve bizce milatlarını doldurdular. Bu anlamıyla üye sayılarına rağmen, kimi istatistikler ve göstermelik açıklamaların dışında yapacakları bir şeyin olmadığını, daha doğrusu buna mecallerinin kalmadığını düşünüyoruz.
Diğer anlamda, tüm zayıflıklarına rağmen sınıf sendikacılığında ısrar eden ve bu noktada çaba harcayan sendikaların ortak kesenler ekseninde hareket etmelerinin bu süreçte önemli olduğunu düşünmekteyiz. Bu anlamıyla da atılan adımları değerli buluyoruz. Kısacası, sermayenin topyekûn saldırılarına karşı sınıfın çıkarlarını savunan emek örgütlerinin ortak hareket noktalarında hareket edilmesiyle bu süreç göğüslenebilir.