24 Kasım 2024 Pazar

Özel sektör öğretmenleri sendikasıyla direniyor

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası kurulalı henüz iki yıl olmasına rağmen eylemleriyle birçok başarıya imza attı. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasından Uğur Polat ETHA'ya sendikal mücadelelerini anlattı. Polat, "Fabrikada, tekstilde işçiler, emekçiler nasıl yarattıkları mücadele alanında kazanıyorsa öğretmenler de işçi ve emekçilerin direnişini kendine örnek alarak, deneyimleyerek kazanma yoluna gidecek. Bu nedenle özel sektörde çalışan tüm öğretmenleri, sendikalarına üye olmaya davet ediyorum" dedi.

2023-2024 eğitim öğretim yılının ilk zili 11 Eylül'de çalacak. Tarih yaklaştıkça okul malzemesi alışverişleri; okul servisleri, durumu iyi olan ailelerin çocukları için özel okul arayışları da başladı. Sosyal medyada sık sık gündem olan özel okulların "iyi eğitim verme" iddiasıyla ticarethane haline gelmesi.

En "uygun" kayıt ücreti 122 bin liradan başlayan özel okullarda, eğitimin temeli olan eğitim emekçileri ise açlık ve sefalet ücretine, kölece çalışma koşullarına mahkum ediliyor. Hafta sonu başta olmak üzere mesaiye zorlanan eğitim emekçilerine mesai ücretleri ödenmiyor, patronlar tarafından yaşanan en küçük tartışmada aşağılanarak kapı önüne konuyor. Üstelik imzalamaya zorlandıkları belirli süreli iş sözleşmeleri de haklarını aramasını engelliyor.

ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİ DİRENİŞE GEÇTİ
Özel sektör öğretmenlerinin çalışma koşulları da tabiri caizse mevsimlik işçilik gibi. Çünkü işleri bir var bir yok. Çalışmaya başladığı okulda patron memnun kalırsa bir dönem daha kalacak memnun kalmazsa işten atılacak. Yoksulluğun derinleştiği Türkiye'de işten atılma ve işsiz kalma kaygısı taşıyan özel sektör öğretmenleri haklarını arayamıyordu. Ta ki patronlara direnişle yanıt veren Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası kurulana kadar. Kuruluşundan bu yana okul basmaktan, teşhirine yaptıkları eylemlerle eğitim emekçilerinin haklarını arayan sendika, eğitim emekçileriyle yan yana omuz omuza mücadele ediyor.

'110 KİŞİYLE KURULDUK ŞİMDİ ON BİNLERİZ'
Okulların açılmasına sayılı günler kaldı. Ancak hala işsiz olan çok sayıda özel sektör eğitim emekçileri var. Bu kişilerden Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasından Uğur Polat'la konuştuk. Sendikanın kuruluş sürecinden, yürüdükleri zorlu yolu, kazanımları ETHA'ya aktaran Polat, "Kurulduğumuzda 110 kişiydik, şimdi on binleriz. Öğretmenler direndikçe, yan yana mücadele ettikçe haklarını kazanıyor" dedi.

'ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİ PATRONLARIN İNSAFINA BIRAKILDI'
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasından önce özel sektörde çalışan eğitim emekçilerinin çalışma koşulları nasıldı? Polat'tan dinleyelim: "30 Ağustos 2021 yılında İstanbul'da Nazım Hikmet Kültürevinde kuruluş etkinliğimizi gerçekleştirdik. Özel sektörde bir emek sömürüsü vardı. Özlük hakkı olsun maaş gasbı olsun öğretmenler haklarını alamıyordu. Bu nedenle bir mücadele alanı yaratmak gerekiyordu. Özel sektör eğitim emekçileri için bir sendika ihtiyacı hissettik. Sahada da işin hukuki boyutunu yürütebilecek bir araca ihtiyaç vardı ve bunun karşılığı sendikaydı. Bu sebepten dolayı sendika girişimimiz oldu ve sendikayı kurduk. Sadece özlük hakları ve çalışma şartları da değil 2014 yılında kaldırılan bir taban maaş hakkı vardı. Bu taban maaş hakkı, kamuda çalışan öğretmenler ve özel sektörde çalışan öğretmenlerin birbirine denk maaş almasını sağlıyordu. 2008 yılında kaldırılan 625'in son maddesi bir gece yarısı önergesiyle kaldırıldı. Ve öğretmenler patronların insafına bırakıldı. Öğretmenlerin taban maaşı, kamudaki öğretmenlerin maaşıyla denk iken artık asgari ücretle denk olmaya başladı."

'KİMSENİN DİREKT SÖZ SÖYLEMEDİĞİ BİR ALANDI'
Sorunlar ortadayken mücadele yürütecek, öğretmenlerin yasal haklarını da arayabileceği bir araca ihtiyaç duyulduğunu belirten Polat, "Bizden önce çalışma yürüten dernekler, örgütlenen sendikalar vardı. Sipesifik açıdan özel sektörde çalışan eğitim emekçilerini kapsayan sendika söz konusu değildi. Tabir-i caizse bakir bir aladı. Çünkü daha öncesinde kimsenin net söz söylemediği, ifade kuramadığı sesini net çıkarmadığı alanda. Bu sendikanın kuruluşunu gerçekleştirdik" dedi.

Eve kapanmaların yaşandığı pandemide online toplantı, tartışma süreçlerinde sendikanın önüne özel sektör öğretmenlerini de içiren meslek kanunu ve taban maaşını geri kazanmak üzere hedef koyduğunu ve bu hedefler doğrultusunda çalışmaya başladıklarını söyleyen Polat'a şu soruyu yönelttim: "Öğretmenler her an işten atılma riskiyle karşı karşıya. Sizin eylemleriniz de radikal sonuçta okul basmaktan, patronu teşhirden bahsediyoruz. Radikal eylemler sıkça eleştirilir siz nasıl değerlendiriyorsunuz?"

'RADİKAL EYLEMLERİMİZ ANIN İHTİYACINI KARŞILADI'
Polat, gülerek şöyle yanıtladı: "Öğretmenlerin de mevcut sistem nedeniyle korkuları, çekinceleri olabiliyor. Ama, ‘haklarımızı savunan birileri var ve bu toplamın içindeyiz, başımıza bir şey geldiğinde, patronla ya da hukuki bir şeyle karşı karşıya geldiğimizde yanımızda duran sendikamız var.' Biz öğretmenlere bu güveni verdik. Aslında sizin radikal dediğiniz gündem olan her eylem bir deneme yanılma yöntemiydi. Şu zamana kadar Türkiye'de gerçekleşmeyen bir şey yaptık. Sendika yöneticileri kurumu bastı, bu daha önce olan bir şey değil. Ancak grev ya da direniş varsa sendika yöneticileri orada olurdu. Biz dedik, ‘öğretmenler mağdur ediliyor, sendika olarak gideceğiz, hukuksuzluğu durduracağız.' Öyle de yaptık, ancak bunların hiçbirini planlamadık, uzun saatler süren toplantılarda uzun uzun tartışmadık. Anın ihtiyacını karşıladık."

'HUKUK KOMİSYONUMUZLA ORTAK HAREKET EDİYORUZ'
Burada araya girdim ve "özel okul da olsa karşınızdaki sermayedar. Hukuki sorunla karşılaştınız mı" diye sordum. Polat, "Sendikamızda gönüllü avukat dostlarımızın oluşturduğu bir hukuk komisyonu var. Yaptığımız her işin öğretmenleri zora sokacak bir geri dönüş olmaması için hukuk komisyonumuzla ortak hareket ettik. Yasal haklarımızı bilerek gittik. Yani her eylemin hukuki zeminini biliyorduk. İki şey koyduk yaptığımız her eylem meşru mücadele hattında gerçekliği olan aynı zamanda da hukuki gerçekliği olanlar eylemlerdir" yanıtı verdi.

'EYLEMLERİMİZ SONUCUNDA MEB HAREKETE GEÇMEK ZORUNDA KALDI'
Eylemlerin de olumlu geri dönüşleri olduğunu ekleyen Polat, şöyle devam etti: "Okul basma, okul teşhiri eylemlerimiz o kadar çok şey değiştirdi ki bu eylemlerden önce MEB'de denetimsizlik vardı; ilçe müdürlükleri, il müdürlüğü, bakanlık o kadar denetimden uzaktı. Patronlar da o kadar fütursuz, pervasız hareket ediyorlardı. Biz ne zaman ki bu eylemleri yaptık, karşısında biz dururuz, buradayız dedik o zaman denetimler başladı. MEB de artık kendisinin burada olduğu gerçekliğini hatırlattı. İş yapmaya başladı, kısmen. Tam anlamıyla iş yapıyor mu dersek hayır. Bugün özel sektörde çalışan öğretmenlerin problemi çözülmedi hala patronların fütursuzluğuyla karşı karşıyayız."

'MEVSİMLİK İŞÇİ NOKTASINDA PARÇA BAŞI İŞ YAPIYORUZ'
"Okulların açılmasına az kaldı. Ancak hala sözleşme imzalamayan özel sektör öğretmenleri var. Sizin çalışma tarzını tam karşılamasa da mevsimlik tarım işçileri gibi görüyorum. Belirli bir dönem iş var ama keyfi olarak da işsiz kalma durumunuz var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz çalışma koşullarınızı" soruma Polat, "Aslında bize geleceksizliği ve güvencesizliği yaratan şeylerden biri belirli süreli iş sözleşmesi. Sözleşmelerimiz 1 Eylül itibariyle başlıyor 31 Ağustos itibariyle bitiyor. Mevsimlik işçi noktasında parça başı iş yapıyoruz. Eğer beğenilirse işimiz bir sonraki yıl çalışıyoruz. Beğenilmezse performans düşüklüğü gibi insani olmayan bir yaklaşımla sözleşmemiz yenilenmiyor. Bizim işe alımlarımız yılın her döneminde olabiliyor, yılın her döneminde de işsiz kalabiliyoruz" dedi.

'BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ BİZİM ALEYHİMİZE'
Belirli süreli iş sözleşmesini dezavantajı olduğunu söyleyen Polat, şöyle devam etti: "Patron bizi işten çıkardığında ödeyeceği en fazla şu oluyor, kıdem tazminatı ve sözleşmemizin süresi öncesinde feshettiği için ücret. Onun dışında her hangi bir ödeme yapmak zorunda kalmıyor. Çoğu patron da ‘aman hadi biraz daha sabredeyim zaten 31 Ağustosta sözleşmesi sona eriyor bir daha yenilemem' bakış açısıyla yaklaştığından bir sonraki dönem nasıl iş bulacağız bunun kaygısıyla yaşıyoruz.

'ÖĞRETMENLERE ASGARİ ÜCRET DAYATIYORLAR'
"Bizdeki iş görüşmeleri şubat ayında başlar ikinci dönemin hemen başında ve hazirana kadar tamamlanır. Geçtiğimiz dönem için bunu söylemek çok mümkün değil. Çünkü bir asgari ücret zammı var ve bu zamla birlikte çoğu öğretmen işsiz kaldı. Çoğu öğretmen iş bulamadı. Çünkü asgari ücret zammından sonra 'hocam sizinle seneye devam edemeyiz edeceksek de asgari ücret düzeyinde devam edeceğiz' dedi. Kabul etmeyen öğretmenler de şu an işsiz. Herhangi bir yasadışı süreçte de belirli süreli sözleşme olduğu için işe dönme davası açamıyoruz. Bu da yasal olarak önümüzü tıkıyor.

'BAHÇEŞEHİR KOLEJİNDE HER EYLEMDE PATRON ÖDÜN VERMEK ZORUNDA KALIYOR'
"Şu an çok fazla öğretmen işsiz, iş bulma kaygısı taşıyor. Farkındayız. Ama bunun için bir mücadele alanı yaratmak gerek. Bir Bahçeşehir Koleji eylemliği başlattık, Bahçeşehir'de öğretmenler örgütlendi, yan yana durdu ve sonunda kazandı. Her eyleme geçtiklerinde ve yan yana geldiklerinde Enver Yücel dediğimiz bir sermayedar ödün vermek zorunda kaldı. Bu bir şekilde öğretmenlerin önünü açtı. Bugün Bahçeşehir Kolejinde veli olan öğretmenlerden ücret alınmıyor. Geçen şubata kadar geçerli değildi. Geçen yıl öğretmenler asgari ücrete direndi, alkışlama eylemi yaptı, mail attı ve yan yana mücadele etti, haklarını savundu ve kazandı. Maaşlarına 2 bin lira zam yapıldı. Öğretmenler mücadele ettikçe, örgütlendikçe kazanıyor. Somut örneklerini iki yıldır yaşıyoruz. Bir yıl önce 30 Ağustosta Ankara'da basın açıklaması yapmak istedik, polis saldırısı ve şiddetiyle karşılaştık. O gün ülkenin gündemine özel sektörde çalışan öğretmenlerin sorunları girdi. Bakanlık bizimle görüşme talep etti.

'MİLLİ EĞİTİM YETERSİZ KALDIĞI NOKTADA BİZDEN YARDIM İSTİYOR'
"Bu yaşanan tüm usulsüzlüklerin ve hak gasbının, emek sömürüsünün patlamasının karşılığıydı. Çünkü orada ses çıkaran bir kitle vardı ve bu kitle öğretmenlerden oluşuyordu. Öğretmenler artık eskisi gibi çaresiz, mutsuz, yalnız değillerdi. Sendikaları var. Gönül rahatlığıyla mücadele edebileceklerini biliyorlar. O kadar spesifik örneklerle karşılaştık ki ilçe milli eğitimlerden bize dönüş oldu, 'hocam bu öğretmenin sorunun sendika olarak siz çözebilirsiniz' dediler ve çözdük de. Milli eğitimin yetersiz kaldığı bir konuda öğretmenlerin sorununu biz çözdük. Eğer bu mücadeleyi sürdürürsek daha güçlü bir şekilde ileriye taşıyabilirsek, on binlere dayanan sayımız yarın daha da artarsa bir şekilde patronların geriye adım attığı gibi kanun yapıcılar da geriye adım atacak. Bir noktada ülkenin kanayan yarası hale geldi, bir yarış meselesi değil. Kamuda çalışan öğretmen arkadaşlarımızla aynı işi yapıyoruz, oradaki emeği yadsımıyor, görmezden gelmiyoruz. Aynı haklara sahip olmamız gerektiğini savunuyoruz. Bu da en insani hak, burada bir emek ve emek mücadelesi var.

'ÖĞRETMENLER İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN DİRENİŞLERİNİ ÖRNEK ALIYOR'
"Sendikayı kurduğumuzda 110 üyemiz vardı, İstanbul'da ilk buluşmamızda 20 kişiydik. Şimdi on binlere vardık. Öğretmenler kazandıkça, mücadelesini büyüttükçe, sendika öncülük ettikçe öğretmenlerin yanında yer aldıkça kazanacağız. Biz bu mücadeleyi öğretmenlere ‘kahramanlık' olarak sunmadık. Biz öğretmenlerin ne önünde ne arkasındayız, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası olarak öğretmenlerle yan yana, birlikte, omuz omuza mücadele ediyoruz. Fabrikada, tekstilde işçiler, emekçiler nasıl yarattıkları mücadele alanında kazanıyorsa öğretmenler de işçi ve emekçilerin direnişini kendine örnek alarak, deneyimleyerek kazanma yoluna gidecek. Bu nedenle özel sektörde çalışan tüm öğretmenleri, sendikalarına üye olmaya davet ediyorum."