22 Kasım 2024 Cuma

Nikaragua'da halk ayaklanması

Ortega, Sandinist devrime ihanetin bir örneğidir. Bu ihanet karşısında halk kitleleri, "barış", "özgürlük" ve bir dizi eski sandinist sloganla birlikte "Ortega ve Somoza ikisi de aynı" (Ortega y Somoza son la misma cosa) diyerek sesini yükseltiyor.
Nikaragua'da hükümetin yeni emeklilik yasa tasarısını açıklamasının ardından emeklilerin düzenlediği gösteriler ülke geneline yayılan bir ayaklanmaya dönüştü. Nikaragua, 70'li yıllarda ABD'nin yeni sömürgeleştirme saldırısına karşı yürütülen ulusal bağımsızlık mücadelesinden sonra en şiddetli ayaklanma günlerini yaşıyor. Eylemler devrim günlerini anımsatıyor. 
 
Başkent Managua'da emeklilerin 18 Nisan'da başlattığı eylemlere hızlıca kendi gelecekleri için seferber olan üniversiteliler eşlik etti. Köylülerin, kilise mensuplarının ve şirket temsilcilerinin bile katıldığı eylemler León, Chinandega, Matagalpa, Estelí, Matiguás, Nueva Guinea, El Tule, Masaya, Estelí ve Bluefieldse şehirlerinde devam etmekte.
 
İşçilerin ve şirketlerin sosyal sigorta ödemelerini ve böylece 700 bin işçinin vergilerini yüzde 22,5 oranında arttıracak, ayrıca emekli maaşlarını yüzde 5 indirecek yeni yasa tasarısına karşı kendiliğinden gelişen protestolar aynı zamanda Cumhurbaşkanı Daniel Ortega'ya biriken öfkenin de bir yansıması. Biriken öfke bütün bir çürümüş rüşvet ve yolsuzluk sistemine yöneliyor. Yüksek Seçim Konseyi Başkanı Roberto Rivas'ın Costa Rika ve İspanya'da lüks villalara sahip olduğunun açığa çıkması, odun mafyasının illegal ağaç kesimleri, uyuşturucu ticareti, doğayı ve halkın yaşam alanlarını talan eden kanal projeleri de ayaklanmayı ateşleyen etmenler arasında.
 
Ortega ise polisini, ordusunu ve motorlu, elleri sopalı, maskeli paramiliter güçlerini eylemcilerin üzerine saldı. Yine de eylemleri bitirmeyi başaramadı. Ayaklanmada barikatlar kuruldu, belediyeler basıldı ve yağmalandı. Ayaklanma özellikle Managua ve üniversitelerde yoğunlaşıyor. Eylemlerde çocuklar ve kameraların önünde canlı yayında katledilen bir gazeteci de dahil olmak üzere 43 kişi hayatını kaybetti.
Ortega önce eylemcileri kınadı, eylemleri ABD destekli sağcı provokasyon olarak tanımladı. Ayaklanmayı durduramayınca önce şirket sahiplerine açık diyalog çağrısında bulundu, sonra ise yasa tasarısını geri çekmek zorunda kaldı. Fakat eylemler sadece yasaya karşı değil, uzun yıllara dayanan saldırılar ve devletin yağmalarının son bulması içindi ve halkın öfkesi dinmedi.
 
İHANETLE HESAPLAŞMA
 
Ayaklanmanın göze çarpan özelliği Nikaragua halkının devrimci geleneğine sahip çıkmasıdır. 20. yüzyılın başında Sandino önderliğindeki gerillalar, ABD’ye ağır darbeler indirmişti. Gerillaların "Ya özgür vatan ya ölüm" şiarı, dillerden düşmeyen türküdür. Yine 1979'da ABD destekli faşist diktatör Somoza'nın, Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi FSLN öncülüğünde halkın, işçi, köylü ve öğrencilerin örgütlü ve silahlı gücü tarafından yıkılmasıyla dünya çapında umut yaratan Sandinist devrimin zaferi, hala Nikaragua halkının hafızasında tazeliğini koruyor. 
 
Emeklilerin eyleminin bu denli sahiplenilmesinin başka bir nedeni de o kuşağın bu devrimin sahipleri ve kahramanları olarak görülmesi. Yaşlılara özel bir saygının beslendiği Nikaragua'da bağımsızlığı kazanan ve bugün emekli olan bu kuşak ülkenin ulusal onurudurlar. Bu nedenle eylemler sırasında bir yaşlının saldırıya uğradığı görüntünün hızla sosyal medyada yayılması öfkeyi tetikledi. Halk kitlelerini ve özellikle gençliği devletle hesaplaşmaya itti.
 
Ortega, Sandinist devrime ihanetin bir örneğidir. Sandinist devrimin zaferinden sonra eski gerilla komutanı Ortega, 1985 ve 1990 arası ülkeyi yönetti. 1990 ABD ve onun örgütlediği kontraların yoğun baskısı altında Ortega hükümetten ayrılmak zorunda kaldı fakat 2007'de tekrar iktidarı aldığında çoktan sosyalist yurtsever fikirlerinden uzaklaşmıştı. Ülkede aşırı sömürünün önünü açtı. Yolsuzluğa bulaşmış ırkçı siyasetçilere, şirket sahiplerine ve kiliseye dayanarak iktidara geldi ve iktidarını sağlamlaştırmaya dönük her türlü yönteme başvurdu. Anayasa değişikliği yaptırarak kendisini yeniden seçtirdi. En son 2016'da gerçekleşen cumhurbaşkanı seçimlerinde Ortega bütün muhalefeti bastırarak kendi iktidarını sağlamıştı. Ortega başlangıçta kendisini gösterişli sözleri ile yoksuldan yana gibi gösterdi, genel sağlık sigortası ve daha iyi bir eğitim vaat etti. Gerçekte olan ise bugün Ortega'nın bir multimilyonere dönüşmüş olması. Aynı zamanda devleti cumhurbaşkanı yardımcısı ve hükümet sözcüsü olan eşi Rosario Murillo ve oğlu ile yöneterek aile oligarşisine dönüştürmesi; ailesine ait benzincilerin, enerji ve tarım şirketlerinin, televizyon kanallarının olması. Ortega, devleti, parti yapılarını en küçük köye kadar rüşvet ve faydalanma ilişkileri üzerine kurdu.
 
Bu ihanet karşısında halk kitleleri, "barış", "özgürlük" ve bir dizi eski sandinist sloganla birlikte "Ortega ve Somoza ikisi de aynı" (Ortega y Somoza son la misma cosa) diyerek sesini yükseltiyor. "Ortega bizi yağmalıyor" diye haykıran kitleler, başkent Managua'da Rosario Murillo'nun "süsleme" amaçlı diktirdiği rengarenk metal ağaçları el yapımı patlayıcılarla havaya uçurdu. Milyonlarca dolar harcanan ve "yaşam ağaçları" adı verilen bu metal ağaçlar kıtanın en yoksul ülkelerinden biri olan Nikaragua'da devlet yağmasının simgesi. Havaya uçurulan sadece iktidarın suni ağaçları değildi, boş vaatlerle beslenen, halkın arzu ve taleplerini alay edercesine çiğneyen çürümüş diktatörlüğün geleceğiydi aynı zamanda. Ünlü yazar Gioconda Belli eylemleri desteklediğini Twitter'dan şu cümlelerle açıkladı: "Nikaragualıyım, Sandinistim ve bu mücadeleyi desteklediğimi açıklıyorum, çünkü barış, adil seçim ve demokrasi olmaksızın zulümle, istismarla sağlanamaz. Nikaragua sadece bir çiftten ibaret değil, hepimiz Nikaragua'yız."
 
LATİN AMERİKA'DA KESKİNLEŞME DÖNEMİ
 
Emperyalist küreselleşme dönemindeki kapitalizmin varoluşsal krizi, yönetememe krizi Latin Amerika genelinde ve Orta Amerika'da yeni bir keskinleşme dönemi olarak kendisini gösteriyor. Burjuvazinin çürümüşlüğü, rüşvet, kadına yönelik şiddet, faşist darbe tehditleri ve toplumsal uçlaşmalar bunun emareleri. Burjuva demokrasisi içinde hapsolmuş düzeniçi sosyal demokrat hükümetlerin Brezilya, Bolivya ve Arjantin gibi ülkelerde halkların özgürlük ve eşitlik talepleri doğrultusunda iktidara geldikten sonra başarısızlığı ve sıkışmışlığında kapitalizmin krizi açıkça görülüyor. Kıta çapında reformcu, halkçı hükümetler kriz dönemlerinde halka umut verdi, fakat talepleri yerine getirmeyince yeni krizlerin kapısını araladı. Bu örnekler tekrar sermaye egemenliği altındaki en ileri halkçı önlemlerin dayandığı sınırlarını gösterdi. Hele ki Nikaragua örneğinde Ortega gibi bir diktatörün halkçı söylemlerle iktidara sarılması halkın öfkesini arttırdı.
 
Öfke, Nikaragua gibi 'sakin' görünen ülkede patlak verdi. Uzun yıllar boyunca Venezuela'nın mali desteklerinden yararlanan Ortega hükümeti bu destekleri kendi aile çıkarları doğrultusunda harcadı. Venezuela'nın destekleri petrol krizinden kaynaklı kesildikten sonra uzun yıllardır biriken çıkar açığını yeni emeklilik yasası ile halkın omuzlarına yüklemeye çalıştı. Nikaragua halkının devrimci geleneğine bağlı bu sonuç alıcı başkaldırısı, örgütsüz ve plansız olmasına karşın adalet arayışının gücüne işaret ediyor. 
 
Özellikle gençler, bu keskinleşme döneminde tayin edici dinamikler arasında. Ortega yasasını geri çektikten sonra diyalog ve uzlaşma önerisinde bulunduğunda, ayaklanmada söz sahibi olan öğrenci birlikleri belirli koşullar öne sürdü. Şiddet uygulayan polislerin işten atılması ve cezalandırılması, hayatını kaybedilenlerin yakınlarının adalet sürecine dahil olunması, yargılama sürecinin kamuoyuna açık yürütülmesi ve bu doğrultuda bir komisyonun kurulması şart koşuldu. Hükümetin bizzat kurduğu hakikat komisyonu ise reddedildi, çünkü ailelere göre; katiller kendilerini yargılayamaz ve yargılama hakkı adalet arayışçılarında olmalı.