25 Kasım 2024 Pazartesi

Nesrin Abdullah: Suriye halklarının yaşadığı acıları ifade edemeyiz

Uluslararası Efrîn'de Demografik Değişim ve Etnik Temizlik Forumu'nda konuşan YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah "Ne kadar anlatsak da sözlerimiz Suriye halklarının bu savaşta yaşadığı acıları hiçbir zaman ifade etmeye yetmeyecektir" dedi.
Uluslararası Efrîn'de Demografik Değişim ve Etnik Temizlik Forumu ikinci gününde devam ediyor. Günün ilk oturumda Efrîn'de etnik temizlik ve demografi değişimi askeri açıdan tartışılıyor. Oturuma Dr. Ehmed Durzi, YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah, Fransız yazar Patrice Franceschi, YPG Sözcüsü Nuri Mehmud katılıyor.
 
Bugünkü oturumda ilk olarak konuşan Nesrin Abdullah, Suriye'de yaşananlara dikkat çeken Nesrin Abdullah, artık hiçbir şeyin gizlenemediğini belirtti ve "Ulus devlet sistemi içerisinde yaşanan sorunların; tarihi, toplumsal, siyasi ve ekonomik krizlerin birikmesi sonucu bölgesel ve iç aktörlerin de etkisi ile uzamıştır. Taraflar kendi ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda Ortadoğu haritasını çizmeye çalışmaktadır" dedi.
 
Abdullah, "Suriye savaşına katılan güçlerin anlaşmazlıkları bu coğrafyada toplanmıştır. Yaşanmakta olan savaş, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere toplumun tüm bileşenlerini, kesimlerini hedef almaktadır. Milyonlarca kişinin göç ettiği, binlerce kişinin kayıp olduğu ve binlerce kişinin de öldürüldüğü, yaralandığı belirtiliyor. Bölge alt yapısı harabeye çevrilmiş durumda. Uluslararası araştırma merkezlerinin resmi raporlarına göre yıkımın maliyeti 400 milyar dolara varıyor" diye belirtti.
 
'TÜRKİYE HİÇBİR ZAMAN HALKLARI SAVUNMADI'
 
Bu savaşta Türkiye, Suriye'ye müdahale yarışında birinci olmak ve halkın demokratik hareketini manipüle etmeyi amaçlamıştır diyen Abdullah, "Türkiye bazen kendisini Suriye halkının savunucusu gibi göstermiş, bazen de Suriye bileşenleri arasında fitne çıkarmaya çalışmıştır. Kendi yanına çektiği muhalefeti de kendi çıkarları için bir araç olarak kullanmıştır. Ayrıca diğer gruplarla da siyasi pazarlıklara girişmiş ve Efrîn de bu güçlerin siyasi pazarlıkların kurbanı olmuş, işgal edilmiştir. Türkiye Efrîn'de gerçeklikten uzak bahanelerle uluslararası hukuku çiğnemiştir ve hala da Suriye halkının kanı üzerinden çıkar hesapları yapmakta, Osmanlı hayalini gerçekleştirmek amacıyla politika yürütmektedir. Ezaz, Cerablus ve Bab'ı işgal etmiş, gözünü Halep'e dikmiştir. Her türlü ağır silahın kullanıldığı büyük bir savaştan sonra Efrîn'i işgal etmiş ve şimdi de Fırat'ın doğusuna saldırı tehditlerinde bulunmaktadır" dedi.
 
Efrîn'de her gün yaşanan öldürme, işkence, kaçırma ve zorla göç ettirme gibi suçların yanısıra toplumun yapısı da değiştirilmek isteniyor diyen YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah, "İşlenen insanlık suçlarının kaydını tutan kurumların hazırladığı 7 aylık rapora göre; 18 Mart-29 Eylül 2018 tarihler arasında 335 sivil şehit olmuş, 729 sivil yaralanmış, 937 kişi kaçırılmış ve 72 çocuk mayın patlamaları nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Bu sayı artmaya devam etmektedir" diye kaydetti.
 
Türkiye insanlığa karşı savaş suçu ilendiğini ifade eden Abdullah, 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi ve 1954 tarihli özel mülkiyetin korunmasına ilişkin uluslararası sözleşmelere göre, Türkiye tarafından gerçekleştirilen bu hak ihlalleri savaş ve insanlığa karşı suç olarak tanımlamaktadır diye kydetti ve sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Eğer başa dönersek yani Efrîn bölgesinin YPG ve YPJ tarafından Suriye rejiminden kurtarılmasına dönersek, Türk devleti radikal cihatçı grupları Efrîn'e saldırılarda kullanmıştır. İlk saldırı 2013 yılında Qestel Cindo köyüne gerçekleşmiştir. Qestel Cindo köyüne saldırı Ezaz kenti tarafından Liwa Asifet El Şimal grubu tarafından düzenlenmiştir. Aynı yıl Eylül ayında DAİŞ terör örgütü Suriye muhalefeti koalisyonuna bağlı İslami gruplar yardımıyla Cindires bölgesinin Der Belut, Dewa ve Celeme köylerine kapsamlı bir saldırı düzenlemiş ve bu saldırı yaklaşık bir ay sürmüştür" dedi.
 
Ambargoya rağmen Efrîn bölgesi işgale kadar göçmenler için en güvenli bölge durumundaydı diyen Nesrin Abdullah, "Suriye'nin farklı yerlerinden göçmenler çok renkli toplumsal yapı ve ortak yaşam anlayışı sayesinde Efrîn'de birarada yaşamakta, Efrîn halkı mevcut imkanlarıyla göçmenlere destek olmaktaydı. Efrîn Toplumsal Çalışmalar Konseyi'nin raporlarına göre 2014 yılından işgale kadar geçen süre içerisinde aralarında kadın, çocuk ve yaşlıların olduğu 400 binden fazla göçmen Efrîn'lilerin evlerinde ve Rubar Kampı'nda kalmıştır" diye kaydetti.
 
Türk devleti Efrin'e saldırarak halka karşı korku salmış uluslararası güçler bu saldırıya gözlerini kapattı diyen Abdullah, "İşgalci Türk devleti ve komutası altındaki terörist gruplar, 18 Ocak 2018'deki saldırıları ve işgal planlarının ardından vahşi özel savaş yöntemleriyle uluslararası kuralları ve hukuku ihlal etmiştir: Siviller ve yurtsever şahsiyetler kaçırılmış, katledilmiş, korku ve huzursuzluk yaratmak amacıyla cenazelere dahi saldırılmaktadır" diye belirtti.
 
Abdullah, "Ne kadar anlatsak da sözlerimiz Suriye halklarının bu savaşta yaşadığı acıları hiçbir zaman ifade etmeye yetmeyecektir. Sizlere sadece kısa ve öz olarak kan üzerinde kurulan siyasetleri tanımlamaya, anlatmaya çalıştık. Özellikle Türk devletinin yaşadığı korkuyu görünür kılmaya çalışıyoruz. O korku ki, kendi stratejik amaçlarını hayata geçirmek için işgal ettiği bölgelerde, özelde de Efrîn'de anti demokratik uygulamaları ve hak ihlallerini hayata geçirmekte hiçbir beis görmemektedir. Türk devleti işlediği bu savaş suçlarını tüm dünyanın gözleri önünde işlemeye devam etmektedir. Ancak bu gerçeklik, Suriye'de bulunan diğer devletlerin suç işlemediklerini, hak ihlallerini gerçekleştirmedikleri ya da  Suriye'deki krizini çözmek istedikleri anlamına da gelmemektedir" diye konuştu.
 
Yüzbinlerce Efrin'li kadın ve çocuğun acılarınıı derinden hissediyoruz diyen Nesrin Abdullah, "Kadınlar ve çocuklar ulus devletin ve teröristlerin tutuşturduğu ateşle hala yanmaktadır. Her türlü taciz, tecavüz ve saldırıya maruz kalan kadınların hakkıı ve hukukunu kimse savunmamaktadır. Onun için hukuksal ve yasal olarak haklarımızı savunacak, her türlü savunmamızı gerçekleştirecek bir mekanizmanın oluşturulması için birbirimize destek olmaya devam edeceğiz. O nedenle tüm gücümüzle barışın, güvenliğin ve halklar arası birliğin geliştirilmesi ve büyütülmesi için mücadele etmekten başka seçeneğimiz yoktur. Bu temelde her şeye rağmen yanımızda duran, barışa ve direnişe destek veren, insanlığın onurunu savunana herkese sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz hiçbir zaman dünya kadınlarının bize verdiği destekleri unutmayacağız. Onlar bizim manevi güç kaynağımız oldular. Biz bir kez daha söz veriyoruz ki; kadın özgürlüğünün ve adaletinin sağlanması için tüm gücümüzle çalışacağz. Bir kez daha tüm Kuzey Suriyeli ve YPJ'li kadınlar adına size sonsuz teşekkürlerimizi sunarken, insanlık değerlerini koruma ve savunma mücadelenizde herkese başarılar diliyoruz" diye belirtti.