16 Eylül 2024 Pazartesi

Nadiye Gürbüz yazdı | İşbirlikçi sendikacılıktan işçi düşmanı patronluğa yükselişin hikayesi

Türkiye'deki en büyük sermaye tekellerinden olan Sabancı holdingin gölgesine saklanan bu sınıf düşmanı CarrefourSA'da taşeronluk yaparak DGD-Sen'in sendikalaşmasını engellemeye çalışıyor. İSİG önlemleri almayarak işçilerin can güvenliğini tehdit ediyor, işçilere düşük ücret vererek karına kar katıyor. Hakkını arayan işçileri işten atıyor. Direnen işçilerin karşısına polis, jandarma zorunu dikiyor. Maalesef Gürsel Doğrugillerin sayısı oldukça fazla. Bunlar sadece açığa çıkanlar. Hala sendikacılık yaparken, kurdukları şirketlerle ihalelere giren, örgütlü oldukları alanlarda patronluk yapanlar bile var.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan topraklarında işçi sınıfı mücadelesi üzerine bugüne kadar çokça yazdık. 1980 öncesi ve sonrasında çeşitli dönemlerde işçi sınıfının politik mücadelelerine tanıklık ettik. Yoksullaşma krizinin derinleştiği bugünlerde ise işçi sınıfının daha çok ekonomik mücadelelerine tanık oluyoruz. Ancak ekonomik taleplerle başlayan bu mücadeleler işçi sınıfında belli bir düzeyde politik bilinç de yaratıyor. Sermaye ile iktidardaki temsilcilerinin nasıl işbirliği içinde olduğunu, bu işbirliğinin polis, jandarma zoruyla işçi sınıfına saldırıya dönüştüğünü, aslında patronun, iktidarda bulunanların, onların zor gücü polis ve jandarmanın işçi sınıfının düşmanı olduğunu net bir şekilde görüyor işçiler.

İşçi sınıfı bu direnişlerinde başka bir şeye daha tanıklık ediyor: İşbirlikçi, sarı sendikacı anlayış.

Bu yazının konusu başlığından da anlaşılacağı üzere işbirlikçi sendikacılıktan, yani işçilerin değil patronların çıkarını, yani kapitalist sistemin sömürü çarklarını savunan sendikacılıktan işçi düşmanı patronluğa yükselenlerin hikayesi olacak.

CarrefourSA'nın İstanbul Esenyurt'ta bulunan deposunda çalışan işçiler 12 Ağustos'tan bugüne direnişte. İşçiler, ücretlerinin artırılmasını, işçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) önlemlerinin alınmasını istemiş, patronun bu taleplere yanıtı aralarında DGD-Sen işyeri temsilcisinin de bulunduğu işçileri işten atmak olmuştu. 2021 yılında da uzun süren bir direniş örgütleyen depo işçileri, taleplerinin karşılanmaması ve işten atma saldırısına karşı bir kez daha direniş başlattı.

Direniş başladıktan kısa bir süre sonra işçilerin patronunun eski bir sendikacı olduğunu öğrendik. Bahsi geçen kişinin adı Gürsel Doğru. Soyadının sessiz harflerinden oluşan DGR Servis AŞ'nin sahibi Gürsel Doğru'yu, geçmişte, Türk-İş'e bağlı Tez Koop-İş Sendikasının Genel Başkanı olarak tanıyoruz. Doğru, Tez Koop-İş'te, 1982 yılında uzman, 1989'da Şube İdari Sekreteri, 1992'de İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı, 1995'te genel merkez yöneticiliği görevlerini yaptı. İki yıl süren genel merkez yöneticiliğinden sonra 2007 yılındaki 8. Olağan Genel Kurulda genel başkan seçildi. 2009'daki olağanüstü kongrede bir kez daha genel başkan seçilerek 4 yıl görev yaptı.

22 yaşından itibaren sendikal alanda çeşitli görevler üstlenen Gürsel Doğru, bugünün patronu. Üstelik saf bir işçi düşmanı ve sıkı bir CHP fanatiği. Sadece Gürsel Doğru değil, kardeşi ve çocukları da sıkı CHP'li. İstanbul'un çeşitli belediyelerinde yönetici görevlerdeler. Gürsel Doğru ise 2015 genel seçimlerinde CHP'den İstanbul 3. bölge aday adayı olmuş. Kendisini "emek cephesinin tanınmış ismi" diye lanse ederek işçilerin, emekçilerin oylarına talip olmuş.

Doğru ve Tez Koop-İş Sendikasının genel olarak sendikacılık pratiğine kısa da olsa bir göz atalım. Tez Koop-İş Sendikası Türk-İş'e bağlı pek çok sendika gibi kamuda örgütlü. Ama özellikle 90'lı yıllardan itibaren açılan zincir marketler bu sendikanın örgütlenme alanına giriyor. Sendika 90'lı yılların sonuna doğru zincir marketlerde örgütlenme dönemini başlatıyor. CarrefourSA da bu zincir marketlerden biri. Tez Koop-İş CarrefourSA'da 1996'da başlattığı örgütlenme sürecinde işten atma saldırısı vb. nedeniyle uzun süre başarılı olamıyor. 2007 yılının Eylül ayında patron geri adım atıyor ve CarrefourSA'da toplu sözleşme imzalanıyor. İlk imzayı atmak ise bugün CarrefourSA'nın Esenyurt deposunda DGD-Sen üyesi işçileri işten atan DGR patronu, dönemin Tez Koop-İş Genel Başkanı Gürsel Doğru'ya nasip oluyor. Nereden nereye diyenler çıkabilir. Ancak hiç de nereden nereye durumu yok. Nedenlerini birazdan ortaya koyacağız.

Önce Gürsel Doğru'nun yalnız olmadığını anlatalım. Migros işçisi, 1987 grevinde "işçi önderi", 1989 grevinde gözaltına alınan, aracı bombalanan Tez-Koop-İş Sendikasının İstanbul 3 Nolu Şube yöneticisi, şube başkanvekili, şube başkanı ve genel başkan yardımcısı görevlerinden tanıdığımız Veysel Cingöz, bugünün Migros taşeronu Us Grup'un patronu. Migros'un Esenyurt deposunda çalışan 257 işçiyi 2022 yılında işten atan, direnişi kırmak için polis şiddeti uygulatan, milyonluk tekneleri ile övünen Cingöz de yalnız değil. Migros'un depolarındaki diğer taşeron olan ve Us Grup'la birlikte işçi atan MBM'nin patronu Mehmet Emin Meriç de Migros işçisiyken yıllarca Tez-Koop-İş'te yöneticilik yapmış.

Veysel Cingöz ve Mehmet Emin Meriç'in sendika yöneticisiyken patronla yaptığı anlaşmalar, Migros'ta taşeronlaştırmanın başladığı süreci beraberinde getiriyor. Ve en has taşeron şirketlerin patronu oluyor bu iki isim.

Verdiğimiz üç örnek de işçilerin örgütlendiği Tez Koop-İş Sendikasının başına çöreklenen "sol"cu görünümlü kişilerin, işçilerin hakları için mücadele etmeleri gerektiği dönemde patronla işbirliği sonucu taşeron şirketlerine iş alanı açarak zenginleşmenin yolunu nasıl bulduğunu gösteriyor. Aslına bakarsanız bu kişiler, taaaa sendikacılık yaptıkları dönemde patronluğa soyunmuş.

Gürsel Doğru'nun şirketi DGR Servis AŞ. 1999 yılından bu yana hizmet sektöründe faaliyet yürütüyor. İlk kurulduğunda temizlik hizmeti sunarken, bugün güvenlik, fizibilite uygulama, koruma, işletmecilik, eğitim, danışmanlık, bina yönetimi ve teknoloji güvenlik, ses-görüntü sistemleri satış ve kurulumu hizmetlerini ekliyor. 2500 işçi çalışıyor DGR'de. Şirketin sitesinde "Misyonumuz" başlığı altında, "(...) çalışanlarımızın hep daha iyiye ulaşması için gerekli imkanları sunmak ve gelişimlerini en yüksek seviyede tutarak sektörde öncü olarak katkı sağlamak" ifadesiyle, işçilerin emeklerinin karşılığının ve haklarının verilmesi kastedilmiyor tabii ki. Kastedilen tastamam işçiyi iliğine kadar sömürmek.

Sitede "İSİG politikamız" başlığı altında ise, "Tüm çalışanlarımızdan kendi faaliyetlerini sürdürürken, işçi sağlığı ve iş güvenliği gereklerine uymaları, çevreyi, mal ve mülkiyeti korumaları beklenmektedir" denilerek, İSİG önlemlerini almak patronun sorumluluğu olmaktan çıkarılıyor, işçilerin sorumluluğu olarak gösteriliyor. En önemlisi de işçilere patronların malı ve mülkünü koruma sorumluluğu yükleniyor.

Tez Koop-İş Sendikasında uzun yıllar yöneticilik yapanların sendikanın örgütlenme alanları olan zincir marketlerde taşeron şirketleri bulunması da bu sendikaların başına çöreklenenlerin işçi sınıfının değil patronların çıkarını gözettiğinin somut örneği. Patronlarla işçilerin haklarını savunmak için yan yana geldiklerinde, şirketlerini büyütme pazarlığı yaparak, işçileri sattıklarını söylemek için müneccim olmaya da gerek yok.

CarrefourSA Esenyurt depo taşeronu DGR patronu Gürsel Doğru'nun şirketinin kuruluş tarihine baktığımızda sendikada görev yaptığı tarihte de patron. Bir yandan işçi sınıfını satarak kurduğu şirketin kasasını dolduran diğer yandan işçileri sömürerek kasasını dolduran Gürsel Doğru, ikiyüzlü tutumunu halen sürdürüyor.

Sosyal medyasında CHP'nin adının zikredilmediği tek bir satır bile bulunmayan Gürsel Doğru, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan'ı, Victor Jara'yı, Sivas şehitlerini anan, Terzi Fikri'nin adını ağzına alarak kirletmeye çalışan, her yıl 1 Mayıs'ta işçi sınıfının mücadele gününü kutlayan, 2018 yılındaki bir eylemlerinde polis şiddetine maruz kalan Real işçilerini sahiplenen bu ikiyüzlü, işçi düşmanı patronun X hesabında hala Tez Koop-İş eski Genel Başkanı yazması ise işçi düşmanı kimliğini gizlemeye yetmiyor.

Türkiye'deki en büyük sermaye tekellerinden olan Sabancı holdingin gölgesine sığınan bu sınıf düşmanı, bugün de CarrefourSA'daki taşeron şirketinde DGD-Sen'in örgütlenmesini engellemeye çalışıyor. İSİG önlemleri almayarak işçilerin can güvenliğini tehdit ediyor, işçilere düşük ücret vererek karına kar katıyor. Hakkını arayan işçileri işten atıyor. Direnen işçilerin karşısına polis, jandarma zorunu dikiyor. Maalesef Gürsel Doğrugillerin sayısı oldukça fazla. Bunlar sadece açığa çıkanlar. Hala sendikacılık yaparken, kurdukları şirketlerle ihalelere giren, örgütlü oldukları alanlarda patronluk yapanlar bile var.

Bu asalaklardan kurtulmanın tek yolu; işçi sınıfının kendi iç örgütlülüğünü sağlaması, fabrikalarda, işyerlerinde komiteler kurması, sınıf sendikacılığı yürüten sendikalarda örgütlenmesi, kapitalist düzene karşı devrimci mücadelede yer almasıdır.