Mustafa Aktaş yazdı | Grev hakkı için grev işgal direniş
Bu grevin kazanımla sonuçlanması sadece Bekaert işçilerinin yaşam ve çalışma koşullarında bir dizi iyileşme sağlamayacak, grev yasaklarının etkisiz hale gelmesine katkı sağlayacaktır. Kazanım tüm işçi sınıfının kazanımı olacaktır. Aynı zamanda politik islamcı faşist şefin yasak ve saldırıları karşısında bir bariyer örülmüş olacaktır. Bekaert işçilerinin kazanımı burjuvaziye ve onun faşist devlet yapılanmasına karşı tüm ezilenlerin kazanımı olacaktır.
Bekaert patronlarının imdadına yine faşist şef yetişti ve işçilerin grevini yasakladı. Faşist şef önceden benzer yöntemle 19 kez milli güvenliğe zarar verdiği gerekçesiyle grev yasaklamıştı. Böylece işçilerin patronların karşısında en etkili silahı olan grev hakkını gasp etmişti. Fakat bu kez grev yasağını işçiler tanımadı. Birleşik Metal-İş Sendikasına üye Bekaert işçileri sadece toplu sözleşme taleplerinin kabul edilmesi için değil aynı zamanda grev hakkını da savunmak için greve çıktı.
İşçi sınıfımız tarihsel mücadelelerle grev hakkını kazandı. Ancak grev hakkını kullanmak o kadar kolay değil! Yasaya göre bir sendikanın yetki alabilmesi için işkolundaki işçilerin yüzde birini ve işyerindeki işçilerin yarısını sendikaya üye yapması gerekiyor. Bunu yapan sendika yetki için Çalışma Bakanlığına başvuruyor. Patronlar sendikanın yetkisini engellemek için mahkemeye itiraz ediyor, yıllarca süren davalarla işçilerin kazandığı hak kullandırılmıyor. Yetki sürecinde patron sistemin yasalarının sunduğu olanaklarla işkolunu değiştirerek sendikanın yetkisi olmadığını iddia ediyor ya da sendikalı işçileri işten çıkartıyor. Patronlarda oyun çok. Tabii ki en önemlisi onların arkasında burjuva faşist devletin yasaları, polisi ve medyası var.
Bin bir çeşit engeli aşarak yetki alan sendika ve işçiler toplu sözleşme sürecini başlattığında, taleplerini kabul ettirmek için en önemli silahı grev oluyor. Bu silahı etkisiz kılmak için faşist şef Erdoğan tarafından işçilerin karşısına 2003 yılından bu yana 19 kez grev yasağı çıkartıldı.
Böylece işçi sınıfımızın en önemli mücadele araçlarından olan grev silahı kullanılamaz hale getirildi. Grev silahını kullanmak için öncelikle bu hakkı kullanmada ısrar etmek, yasağı tanımamak, grev hakkını grevle savunmak ve fiili grevleri örgütlemek gerekir.
Grevlerin yasaklanması için de bahane çok. En bilineni ise "milli güvenliği tehdit". Aslında "milli güvenlik" denilen, burjuva faşist düzenin ve patronların bekası, güvenliğidir. Böylece patronların çıkarları kollanırken, kuralsız ve sınırsız sömürüsü için de sınırsız olanaklar yaratılır. "Milli güvenlik" gerekçesiyle grevi yasaklanan Belçika menşeili Bekaert fabrikasında araba lastiği için çelik tel üretiyor. Araba lastiği telinin "milli güvenlikle" alakalı olmadığını hepimiz biliyoruz. Geçmiş grev yasaklamalarında da benzer bir durum var. Mesela çay bardağı üretimi yapılan bir fabrikada grevin yine "milli güvenliğe" zarar verdiği gerekçesiyle yasaklanmıştı.
Milli güvenlik gerekçesinin dillendirilmeyen esas yanı ise faşist şeflik rejiminin patlayacak bir grev dalgası ve genel direniş korkusudur. Gezi ayaklanması korkusu devam ediyor. Sınıfı işçi sınıfı ve yoksul halklarımızın faşist şeflik rejimine karşı öfkesi gün geçtikçe artıyor. Kitlelerin hak arama eylemleri gelişiyor. Faşist şef polis gücüyle sokak eylemlerini şiddet, işkence ve gözaltılarla kontrol altında tutmaya çalışıyor. İşçi eylem ve grevleri, zevki sefa içinde yaşayıp zulümle halklarımızı yöneten saray zenginleri için bu yüzden bir isyan tehdidi anlamı taşıyor. Bir kıvılcımın koca bozkırı tutuşturacağını saray zorbaları çok iyi biliyor. Bekaert grevinin toplumsal-siyasal anlamı tam da burada açığa çıkıyor. Demek ki emekçi ve ezilenler için güvenli bir gelecek ancak sermaye sınıfını koruyan ve onlar adına yöneten saray zenginlerine karşı mücadele ile gelişebilir ve anlamlı kazanımlar elde edebilir. O nedenle yasağı tanımayan Bekaert işçilerinin haklı sesini tüm işçi ve emekçilere duyurmak tüm emekçilerin ve ezilenlerin öncü-mücadeleci güçlerinin güncel görevidir. Bunu için bin bir yol bulunabilir.
Önümüzdeki aylarda metal işkolunda büyük toplu sözleşme süreci var. Bekaert işçileri MESS üyesi patronlara karşı yürünecek yolu gösterdi. Metal işçileri Bekaert işçilerinin onurlu duruşundan güç alacaktır. MESS patronları, olası grev yasaklama kararının işe yaramayacağını bilecektir.
Yasağı tanımayan 400 Bekaert işçisinin grevi bu nedenle de önemli. İşçiler grev alanında gece gündüz aileleriyle birlikte direniyor. Bekaert patronu işçileri tazminatsız işten atmakla ve grev süresince yaşadığı zararı işçilere ödetmekle tehdit ediyor.
Bu grevin kazanımla sonuçlanması sadece Bekaert işçilerinin yaşam ve çalışma koşullarında bir dizi iyileşme sağlamayacak, grev yasaklarının etkisiz hale gelmesine katkı sağlayacaktır. MESS üyesi patronlara karşı grup toplu sözleşme sürecinde işçi sınıfının gücü olacak. Halen devam eden sendika üyesi oldukları için işten atılan işçilerin kazanımının yolunu açacak. Yani kazanım tüm işçi sınıfının kazanımı olacak. En önemlisi de politik islamcı faşist şefin yasak ve saldırıları karşısında bir bariyer örülmüş olacak. Bekaert işçilerinin kazanımı burjuvaziye ve onun faşist devlet yapılanmasına karşı tüm ezilenlerin kazanımına dönüşecek.
Bekaert grevinin kazanımla sonuçlanmasına kilitlenen ve dayanışmayı aşan eylemli bir pratik örgütlenmelidir. Yasağı tanımayan işçilerin izinden giderek fiili meşru tüm eylemler yapılabilir. İşyerlerinde, fabrikalarda ve emekçi semtlerde Bekaert işçileriyle dayanışma komiteleri kurulabilir, yıllardır yapılmayan dayanışma grevleri pekala Bekaert işçileri için örgütlenebilir. Kent meydanlarında, fabrikalarda, emekçi mahallelerde dayanışma eylemleri yapılabilir. Konserler, sanatsal etkinlikler, duvar yazılamaları, yol kesmeler, Bekaert işçilerinin katılacağı paneller, söyleşiler düzenlenebilir. Grev hakkının gasp edilmesini hep beraber eylemli bir duruş gösterirsek engelleyebiliriz. Adım adım genel grev genel direnişin taşlarını döşeyebiliriz. Bekaert işçilerinin grevinin çağrısı grev, işgal, direniştir. Bu çağrıya kulak verelim.