MLKP/FESK Komutanı Söğüt: Özgür dağlarımızın kirletilmesine izin vermeyeceğiz
MLKP/FESK komutanlarından Yasemin Söğüt, Türk devletinin işgal hevesiyle saldırdığı Zap'ta tıkanma yaşadığını belirtti, gerillanın etkili eylemlerle savaşı yeni bir boyuta taşıdığına işaret etti. "Bu, bölge devrimine yönelik bir saldırıdır. Ne olursa olsun özgür dağlarımızın kirletilmesine izin vermeyeceğiz. Bedel ödemekten korkmuyoruz" diyen Söğüt, Türkiye ve Kuzey Kürdistanlı gençlere silahlı mücadele örgütlerine katılma, olmadığı yerlerde kurma, devlet şiddetine karşı silahlı direniş örgütlerini büyütme çağrısında bulundu.
Türk devletinin Medya Savunma Alanları'na yönelik saldırıları sürerken, işgale karşı tarihi bir direniş sergileyen gerillanın eylemleri de devam ediyor. Türk ordusu, Zap bölgesinde hayal ettiği gibi ilerleme sağlayamıyor, gerilla eylemleri karşısında tıkanma yaşıyor, ağır kayıplar veriyor.
Saray rejimi, baş edemediği gerilla direnişi karşısında uluslararası savaş suçu sayılan kimyasal silah ve nükleer taktik bombalar kullanıyor.
Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) FESK gerillaları da Medya Savunma Alanları'nda süren direnişin bir parçası durumunda. MLKP Hüseyin Demircioğlu Akademisi komutanlarından Yasemin Söğüt, Türk devletinin Zap'ta büyük bir tıkanma yaşadığını belirtirken, gerilla eylemleri karşısında zor durumda olduğunu dile getirdi.
ETHA'nın sorularını yanıtlayan Söğüt, Medya Savunma Alanları'nda devam eden gerilla direnişinin yanı sıra faşist şeflik rejiminin yaşadığı krize ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
FAŞİST İŞGALCİLERE AĞIR DARBE VURUYORUZ
Türk devletinin Medya Savunma Alanlarına yönelik işgal saldırısı sürüyor. Bu savaşın içinde konumlanan komünist gerillalar olarak son döneme ilişkin ne ifade etmek istersiniz?
Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimimize yaşamlarıyla can olan şehitlerimizi anarak başlamak istiyorum.
Hüseyin Demircioğlu Akademisi uzun yıllardır bu alanlarda konumlanıyor ve savaşı büyütüyor. Akademide eğitimini tamamlayan birçok yoldaş daha önce Zap, Avaşîn ve Metîna'da yer almıştı. Şimdi de bulunduğumuz her mevziyi savunarak faşist işgalcilere ağır darbeler vuruyoruz. Daha önce Zap savunmasında Sarin Awaz yoldaşımızı şehit vermiştik. Komünist gerillalar olarak, işgal saldırıları karşısında görev üstlenmekten geri durmuyoruz.
Türk devleti, tüm dünyanın gözü önünde Medya Savunma Alanları'nda özgürlük gerillasına karşı sömürgeci bir savaşı sürdürüyor. Bu saldırı, emperyalistlerin desteği ve KDP işbirlikçiliğiyle gerçekleştiriliyor. Yüksek teknik kapasitesi ve kimyasal silahlar kullanılıyor.
MLKP/KKÖ'den FESK gerillaları olarak, gücümüz oranında Medya Savunma Alanları savunmasında yer alıyoruz. Bu savunmada ölümsüzleşen yoldaşları anıyoruz. Zap'ta ölümsüzleşen komünist gerilla Sarin Awaz'ın ardılları olarak sömürgeci faşizme karşı direnişi büyütüyoruz.
İşgalci faşist Türk ordusu, kendisini yenileyen, taktikte sınır tanımayan gerilla karşısında şu an bir çıkmaz içinde. Bu çıkmazdan kendini kurtarabilmek için kimyasal silah kullanımından tutun, insanlık dışı ne kadar uygulama varsa hayata geçiriyor.
Gerilla eylemlerine ilişkin kaydedilen görüntülerde, yaptığımız savunma ve saldırılar ile birlikte savaşın hangi boyutta olduğu görülüyor. Türk devleti, her gün havuz medyası yoluyla bas bas bağırarak şovenizmi ve ırkçılığı tırmandırmaya çalışıyor. Nasıl bir çıkmazın içine girdiklerini iyi görüyoruz.
Bulunduğumuz alan yüzlerce kez bombalanmasına rağmen, kayıp vermeden savaşı büyüterek eşitsiz koşullarda başarıya odaklanmışız. Bulunduğumuz mevzileri koruyor, üstüne yeni mevziler açıyoruz. İşgalciler, istedikleri kadar indirme yapsın. İndirilen askerler ve onlara erzak taşıyan helikopterler hedefimizdir. İşgalcileri geldiklerine pişman etmek temel görevimiz. Halkımız şunu iyi bilsin, bu saldırılar aynı zamanda Kürt halkı ve bölge devrimine yöneliktir. Gerilla demek cüret demek, gerilla demek taktik, sabır ve zaferin mutlak müjdeleyicisi demektir.
Şehit Sarin yoldaşımızın dediği gibi, "Ne olursa olsun özgür dağlarımızın kirletilmesine izin vermeyeceğiz." Bedel ödemekten korkmuyoruz. Özgür dağlarımıza sefer olur ama zafer olmaz.
Türk devletinin içine sürüklendiği kriz sürecini ve son dönemdeki politik-askeri gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rojava halklarının Kürt halkının öncülüğünde kazandığı zafer, bilindiği üzere bir kadın devrimi biçiminde başladı. Ortadoğu ve dünya halklarına özelde de kadınlara eşitlikçi yeni bir toplumsal yaşamı vaat edişiyle adeta ışık oldu. Bu ışığın gücü elbette Türkiye ve Bakurê Kürdistanlı gençler ve kadınları başta olmak üzere her ulustan ve her inançtan özgürlük isteyenlerin umudunu yeşertti. Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da gelişen HDP'nin 7 Haziran seçim zaferi de bu dönemde gerçekleşti.
Ezilen halklarımız lehine bu iki önemli gelişme, halklarımız da geleceğin ancak ve ancak mücadeleyle kazanabileceği düşüncesini perçinledi. Birleşik mücadele zemininde kazanılan bu iki zafer, sömürgeci faşist Türk burjuva devletinin kimyasını bozdu. Kürt halkına yönelik inkarcı sömürgeci çizgiyi, "Çöktürme Planı" adı verdikleri imha konseptiyle yeniden devreye soktu. Planın ana hedeflerinden biri, Kürt özgürlük mücadelesi ile Türkiye devrimci sosyalist hareketi arasındaki bağı koparmaktı. Pirsus katliamı bu planın başlangıcı oldu. Ankara Gar katliamı, özyönetim-özsavunma direnişleri, 15 Temmuz darbe girişimi gibi gelişmeler ile birlikte sonu belli olmayan OHAL ilanlarıyla devlet terörü koyulaştı. Halklarımızın öncü bölüklerine, birleşik devrimci güçlere yönelik tutsak alma ve işkence saldırılarını zirveye çıktı. Bırakalım devrimcileri sosyal medya yoluyla itirazını dile getiren haklarımız adliye koridorları ya da nezarethanelere dolduruldu.
Pandemi sürecinde derinleşen ekonomik kriz ile halklarımız iyice yoksullaştırıldı, işsizlik arttı. Erkek şiddeti ve cins kırımının arttığı bir süreç oldu bu dönem aynı zamanda.
Sömürgeci Türk devleti, talan, rant ve yolsuzluk gerçeğiyle her yanından çürümüş halk düşmanı siyasi çizgiyi sürdürüyor. Rejim eskisi gibi toplumsal rıza üretemeyişi ve yönetme krizi yaşaması sonucu, tek çıkış yolunu faşist devlet terörünü sokağa taşımakta görüyor. Zindanlarda devrimci yurtsever tutsaklara yönelik baskı ve zulmü artırdılar. Tek tek imhaya vardırdılar saldırılarını. Şu an temel kilitlendikleri konu, Kürdistan üzerindeki inkarcı sömürgeci savaştır. Varlarını yoklarını bu savaşa yatırmış durumdalar. Kürt halkı üzerinde öyle bir inkar ve imha savaşı yürütüyorlar ki, bunu Medya Savunma Alanları'nda gerillaya yönelik saldırılarında görüyoruz.
Türkiye'de her dört kişiden üçü, temel sorunu yoksulluk olarak görüyor. Türk işçi ve emekçileri, aydınları, gençleri çalınan her dilim ekmeklerinin öncelikle Kürdistan'da yürütülen sömürgeci, işgalci savaşa harcanan devasa bütçelere gittiğini bilerek isyan etmelidir. Türk halkı onuru için Kürt halkı ve gadre uğramış diğer halklarla birlikte sömürgeci Türk devletine karşı birleşik mücadeleyi yükseltmelidir.
FAŞİST DEVLET KESKİN BİR VARLIK YOKLUK SORUNU İLE KARŞI KARŞIYA
Faşist devlet terörü sonucu geriye çekilen kitle hareketi, başta partimiz olmak üzere emekçi sol hareketin öncülüğünde, ama özellikle kadın hareketinin sokağı terk etmeyen ısrarlı mücadelesi sonucu yükselmeye başladı. Direniş eğilimi gelişti. Geçtiğimiz aylarda onlarca işçi direnişinde kazanımlar elde edildi. Bu gelişen son derece önemli işçi direnişlerinin, ekonomik hak temelli olmaktan ileriye sıçrayıp, Kürt sorununun çözümü, inkarcı sömürgeci, yayılmacı savaşların son bulması, politik özgürlük gibi hedefler kazanması büyük önem taşıyor.
Partimiz MLKP, Komünist Kadın Örgütümüz ve Komünist Gençlik Örgütümüz bulunduğu her alanda ve her cephede; erkek egemen kapitalist sistem ve inkarcı sömürgeci faşizmin yıkılması için mücadele ediyor. Emekçi halklarımızı antifaşist mücadelede saflaştırma ve kendi kaderlerini ellerine alarak faşist şeflik rejimini yenme onurlu savaşımına seferber etmek için sarsılmaz bir kararlılıkla bu mücadeleyi sürdüreceğiz.
Sömürgeci faşist şeflik rejimi tarihinin en zayıf dönemini yaşarken, mezarlıkta ıslık çalanlar misali güçlü olduğu imajı yaratmaya çalışıyor. Faşist şef Erdoğan'ın savaşı bu derece yoğunlaştırması, demokratik mevzilere saldırması, halkımızı hareketsizliğe sürükleme gayretidir. Bu, içinde bulundukları krizi aşmakta ne kadar zorlandıklarının işaretidir. Faşist Türk devleti uzun yıllar sonra bu denli keskin bir varlık yokluk sorunu ile karşı karşıyadır.
FAŞİST ŞEF VE MİLİTARİST GÜÇLERİNE KARŞI MÜCADELE YÜKSELTİLMELİ
Ezilenler bu süreçte nasıl bir mücadele örgütlemeli?
Devrimci kitle hareketinin gelişmesi, Kürt özgürlük mücadelesi ile işçi sınıfı ve ezilenlerin, kadın cinsinin kurtuluş mücadelesinin birleşmesi yaşamsal önemdedir. Faşist diktatörlüğün topyekun saldırılarına karşı birleşik bir direnişin ortak bir karşı koyuşun örgütlenmesi gerekiyor. Tarih devrimcileri, enerjilerini yüz misli artırmaya, işçi sınıfı ve ezilenlerin, halklarımızın devrimci demokratik seçeneğini yükseltmeye çağırıyor. Şimdi tarihin bu devrimci çağrısına yanıt olma zamanıdır.
Saray rejiminin asker, polis ve Sadat gibi paramiliter çetelerine karşı özsavunmayı güçlendirmekte hız kazanmaları gerek. Milis gibi değişik tipte özsavunma örgütleriyle, devrimci kitle şiddetini yaygınlaştırarak büyütmeleri gerekiyor. Toplumsal devrim mücadelesinin her evresinde olduğu gibi öncülük görevi silahlı direniş ve savaşta en başta gençlerin omuzundadır.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da halkların kanlı düşmanı faşist şef Erdoğan'a ve faşist militarist güçlerine karşı mücadele savaşın tüm araç ve biçimleriyle yükseltilmelidir. Halkları birbirine düşman ederek varlığını sürdürmeye çalışan bu sömürgeci faşist sisteme karşı her türlü zor aracını etkin şekilde kullanmanın her zamandan daha meşru hale geldiğini görmemiz gerekir.
Öncülerin ve kitlenin direnişi ve devrimci şiddeti sömürgeci faşizmi yenilgiye götürecek en temel yoldur. Faşizmin çıplak zor aygıtlarına karşı devrimci şiddet eylemlerini, askeri mücadeleyi daha fazla büyütmek gerekir. Bu kapsamda dağlarda ve kentlerde silahlı mücadeleyi büyütmemiz ve askeri faşist kurumlar olmak üzere faşizme hizmet eden, onu ayakta tutan ve yaşatan her türlü kurum ve kişi hedef haline getirilmelidir.
GENÇLER BU MÜCADELENİN EN ÖNEMLİ GÜCÜDÜR
Faşizme karşı gençlik mücadelesine ilişkin neler söylemek istersiniz?
Liseli, üniversiteli, işçi yada işsiz genç kadın, erkek ve LGBTİ+'ların, insanlık onuruna yaraşır biçimde yaşamlarını kurabilmesinin önündeki en büyük engel bu erkek egemen kapitalist sistemdir. Politik islamcı, inkarcı faşist şeflik rejiminin yerle bir edilmesi gerekiyor. Bu büyük savaşım; halk gençliğinin öncülerine büyük görev ve sorumluluk yüklüyor. Bugün gençlerimizin geleceğe dair hayal kurma hakları dahi ellerinden alınıyor. Bu derin yoksulluk nedeniyle eğitimini sürdüremeyenler, 3-5 kuruşa mutlaka çalışmak zorunda kalıyor. Hasbelkader eğitimlerini tamamlayanlar işsizler ordusuna katılıyor.
İnsanca bir yaşam, adil, eşit, cins özgürlükçü ve doğayla uyumlu bir hayat ancak örgütlü devrimci mücadeleyle mümkündür. "Türk ve Kürt halklarının eşitliğini savunmadan bu faşist diktatörlükten kurtulamazsın. İşçi sınıfının taleplerine sırt dönerek yarınını hayal edemezsin. Kadınlar ve LGBTİ+'ların özgürlüğünü savunmadan insanlaşamazsın" diye düşünülmeli.
Gençler bu mücadelenin en önemli güçlerindendir. Bu dinamiğin yeterince hareket halinde olmadığını söylememiz gerek. Bu da gençliğin yeni bir atılıma, devrimci çıkışa ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Düşmanı ininden çıkmaya cesaret edemeyeceği bir savaşçılığa, her türlü haksızlığa karşı koyacak adalet bilincine, emperyalist talana, her türlü sömürüye karşı koyacak güçlü antiemperyalist bilince, ezilen halkların taleplerini bayraklaştıracak halk sevgisine, ezilen ulusların kaderini ezen ulusun terör aygıtlarına bırakmayacak yurtsever bilince ve kadına reva görülen her türlü şiddete karşı koyacak devrimci bir kişiliği geliştirme dünden daha fazla ihtiyaç haline gelmiştir.
GENÇLERE SİLAHLI DİRENİŞ ÖRGÜTLERİNİ BÜYÜTME ÇAĞRISI
Gençlere çağrınız nedir?
Zaferler kuşağının genç militanlarının, faşist şeflik rejiminin yenilgiye uğratılmasında dünden daha kapsamlı görevleri olduğu çok net. Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı olarak, gençlerimizi sömürgeci faşizme karşı silahlı mücadele alanlarında daha fazla sorumluluk almaya, sınırsızca onur ve özgürlük savaşının neferleri olmaya çağırıyoruz.
İddialarımızın kuru sözlerden öteye geçebilmesi için, gençlik kitlelerini antifaşist mücadelede örgütlemeli ve devrimci şiddeti kuşanmasını sağlamalıyız. Bu, özsavunma ve milis gibi örgütlere can taşımaktan geçiyor. Sözümüzün ulaştığı her genci sömürgeci faşizme karşı onurlu, insanca, eşit ve özgür bir yaşam için akademimize çağırıyoruz.
Türkiye ve Kuzey Kürdistanlı gençleri, dağlara gelip savaşı öğrenmeye ve gerilla savaşının bir parçası olmaya davet ediyoruz. Faşist şeflik rejimine karşı silahlı mücadele örgütlerine katılmak, olmadığı yerlerde kurmak, mutlaka ama mutlaka devlet şiddetine karşı silahlı direniş örgütlerini büyütmek bugünün en acil görevlerinden biridir.
Partimizin kent ve kır savaş örgütü olan FESK örgütlenmesinde; birleşik devrimci savaş örgütlenmemiz olan HBDH ve KBDH'de yer alarak faşizmin zulüm ve zorbalığına karşı devrimci şiddet hakkını kullanmaya ve faşizmden hesap sormaya çağırıyoruz.
DEVRİMCİ İRADE HER CEPHEDE GÜÇLENİYOR
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Partimiz MLKP, halklarımızın özgürlüğü için yaşamını cesaretle ortaya koyan, komünizm idealine bağlı bir feda bölüğü kararlılığıyla yürüyen komünistler yetiştirmeye büyük bir özveriyle kitleneceğini söylerken, mutlaka ama mutlaka halklarımıza karşı işlenen sayısız suçun ve ölümsüz yoldaşlarımızın hesabını soracağı sözünü de vermişti. Bu söz, bugün düşmanın tasfiye saldırılarına karşı devrimci iradenin her cephede daha da güçlenmesiyle karşılığını buluyor.