GÜNCEL
Mehmet Bozgeyik #ETHAiçin yazdı: Basın özgürlüğünün önündeki engel OHAL
İşçi ve emekçilerin, kadınların gençlerin, farklı inanç ve kimliklerinden dolayı ötekileştirilen tüm kesimlerin sesi olan ETHA, editörlerine ve basın çalışanlarına yönelik haksız, hukuksuz uygulamalara karşı onlarla dayanışma içerisinde olduğumuzu belirtmek isterim.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle uluslararası sivil toplum kuruluşu Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından açıklanan küresel Basın Özgürlüğü endeksinde Türkiye 180 ülke içerisinde 157. sırada yer alarak son 30 yılın en kötü seviyelerine geriledi.
Ülkede neredeyse iki yıldır yürütülen OHAL ve KHK rejimi ile muhalif basına yönelik baskıların, basında muhalif ve çok sesliliği ortadan kaldıran yasal düzenlemelerin KHK’ler aracılığı ile arttığı, birçok muhalif gazete, televizyon, radyo ve ajansın kapatıldığı, kayyumların atandığı bir dönemde bulunmaktayız. Düşüncelerini ifade ettikleri için, yazdıkları, gazete ve ajans editörlüğü yaptıkları için bugün birçok basın emekçisi cezaevinde tutuklu (190 gazeteci). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen adil bir yargılama yok.
Basına dönük baskıların yoğunlaştığı ajansların başında da Etkin Haber Ajansı (ETHA) gelmektedir. Halkın, emekçilerin doğru ve objektif haber alma özgürlüğü çerçevesinde basın çalışmalarını yürüttükleri için uzun süredir hükümetin hedef haline getirdiği, kriminalize etmeye çalıştığı ve editörlerinin, muhabirlerinin sürekli gözaltına alındığı, tutuklandığı bir süreci yaşamaktadır. Özellikle OHAL sürecinde muhalif kesimlere yönelik baskıların artması, AKP’nin baskıcı, otoriter politikalarına karşı mücadele eden kesimlerin etkisiz hale getirilmesi, kör ve sağır bir toplum yaratma çabası nedeniyle muhalif basına dönük baskılar artmış, Tek Adam, Tek Parti, Tek Millet, Tek Din söylemine Tek Basın eklenmeye çalışılarak halk üzerinde ideolojik bir hegemonya oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu İttihat ve Terakki zihniyeti herkesi kendi belirlediği mevzilere dizerek toplumsal kesimleri dizayn etmeye çalışmaktadır. İşte buna karşı direnen, bu baskıcı otoriter ve faşizan politikalara itiraz eden, bu konuda düşüncelerini kamuoyu ile paylaşan, muhalefetin, işçi ve emekçilerin, kadınların gençlerin, farklı inanç ve kimliklerinden dolayı ötekileştirilen tüm kesimlerin sesi olan ETHA, editörlerine ve basın çalışanlarına yönelik haksız, hukuksuz uygulamalara karşı onlarla dayanışma içerisinde olduğumuzu belirtmek isterim. Basının ve basın emekçilerinin olmadığı, basın üzerindeki baskıların arttığı ülkelerde demokrasiden söz edilemeyeceği çok açıktır. Demokratik ülkelerde basın, iktidarlar üzerinde bir demokratik basınç ve kontrol aracıdır. İktidarın ideolojik hegemonyasının aracı haline geldiğinde özgür basın kimliğini kaybetmiş olacaktır.
Bugün yaşadığımız bu açık faşizm kendisi dışındaki herkesi hain ve düşman ilan etmiştir. Türkiye’de her siyasi eğilim tehdit altındadır. Bugün iktidar bloğuna muhalefet eden, en demokratik eleştiri hakkını kullanmak isteyen herkes gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Barış istemek suç haline gelmiştir. Basın üzerindeki baskı had safhaya çıkmış, neyin nasıl yazılacağı tek merkezden belirlenmekle halkın objektif haber alma hakkı ortadan kaldırılmış, muhalif gazeteciler baskı altına alınmış, savaşa karşı çıkan öğrenciler hedef haline getirilerek gözaltı ve tutuklamalar yaygınlaştırılmıştır. Emekçilerin OHAL sürecinde karşı karşıya olduğu işten çıkarma, güvencesiz çalıştırma, taşeron ve arabuluculuk sistemi, sendikal örgütlenmenin engellenmesi, grevlerin yasaklanması, kayyumlara karşı yürütmek istedikleri en demokratik hakları engellenmekte, sokaklar emekçilere kapatılmakta en demokratik, meşru haklarımız KHK’lerle ortadan kaldırılmaktadır. Yine toplumsal yaşam alanlarına, seküler yaşama yönelik baskılar her geçen gün daha fazla artmakta, kadına yönelik taciz, tecavüz artmakta ve ceza indirimleri ile bu uygulamalar meşrulaştırılmak istenmektedir. Bu eril zihniyetle mücadele etme yerine geçici tedbirlerle sorunların üstü örtülmek istenmektedir.
Son söz; bugün yükselen değerlere karşı kendi öz değerlerimizi öne çıkarma, açık faşizme karşı asgari bir demokrasi ve mücadele programı etrafında yan yana gelme zamanıdır. Devletin sınırlarını çizdiği mevzilerden çıkarak emekçilerin, demokrasi ve barış isteyenlerin önermeye çalıştığı mevzilerde buluşma zamanıdır.
Bu çerçevede bir kez daha ülkemizde hala haksız hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan 190 basın emekçisinin özgürlüklerinin sağlanmasını talep ediyoruz.
*KESK Eşbaşkanı