26 Aralık 2024 Perşembe

Liyan Aspir yazdı | Bir toplu kadın intiharının hikayesi

Sudan'daki toplu kadın intiharı, 130 kadının önceden planlanmış bir eylemi, ataerkil sistemden bir eksodus olarak anlaşılmalıdır. Kadınlar, insanlık dışı ve militarize bir kaosun cinsel zulmü yerine kendi ölümlerini tercih etmişlerdir. Bu son derece trajik ama bilinçli eylem, tepeden tırnağa silahlanmış ataerkil düzene karşı kadınların örgütlü ve silahlı özsavunmasına duyulan hayati ihtiyacın simgesidir.

Küreselleşmiş emperyalizmin kaotik ortamında, genel savaş hazırlıkları, yeni bir emperyalist paylaşım savaşının erken habercileri olurken; Filistin'de yaşanan benzersiz soykırım, yapay zekanın yıkıcı potansiyelinin test mecrası olarak gelecekteki denemelere örnek teşkil ederken, Sudan'daki gelişmeler nispeten az ilgi görmektedir. Geçtiğimiz ay Sudan'da sivillere yönelik bir toplu infaz gerçekleştirildi. Katliam, paramiliter Hızlı Destek Güçleri (RSF) birliklerinin Sudan Silahlı Kuvvetleri'ne (SAF) katılmasıyla tetiklendi. Cezire bölgesindeki bir köyde, RSF askerleri yaklaşık 500 erkeği evlerinden sürükleyerek açık alanda infaz etti. Ardından, aynı gün yaklaşık 130 kadın, tecavüze uğramamak için topluca hayatlarına son verdi.

SUDAN'DA NELER OLUYOR?
Sudan, Nisan 2023'ten bu yana, SAF ile RSF arasındaki iktidar mücadelesinin yol açtığı gerici iç savaşla boğuşuyor. Şimdiye kadar, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu on binlerce insan hayatını kaybetti. Dünyadaki en büyük göç hareketi, bu savaşın bir sonucu olarak meydana geldi. 11 milyondan fazla insan yerinden edildi, ancak çok nadiren savaş bölgesinden çıkabiliyorlar; çünkü hem SAF hem de RSF, şehir sınırlarını ve insani yardım koridorlarını kontrol ederek geçişi engelliyor.

Bu iktidar mücadelesi, iki rakip askeri birim arasında, RSF'yi devlet ordusuna entegre etmeyi amaçlayan kırılgan bir barış sürecinin ardından patlak verdi. SAF komutanı General Abdel Fattah El Burhan ile RSF komutanı Mohamed Hamdan Dagalo arasındaki gerilim, her iki tarafın da Hartum ve Darfur gibi merkezi bölgeler üzerinde kontrol iddia etmesiyle tırmandı.

Oysa Burhan ve Dagalo, 2019'da Ömer El Beşir diktatörlüğünü deviren devrimci demokratik kitle hareketinin ezilmesinde işbirliği yapmışlardı. Devam eden protesto ve grevlere işçi, öğrenci ve mahalle komiteleri öncülük ederken, Sudanlı kadınlar da mücadelenin ön saflarında yer aldı. Ancak El Beşir'in devrilmesinden sonra bir geçiş hükümeti kuran partiler, göstericilerin siyasi ve sosyal taleplerini gerçekleştirmekte yetersiz kaldı. O dönemde ordunun gücü dokunulmaz kaldı ve silahlar, stratejik anlaşmalar ile uluslararası politikadaki kararlar üzerindeki tekeli sürdü. Bu durum, kanlı ifadesini 2021'de SAF ve RSF tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen ve sivil geçiş hükümetinin kalıntılarını, ayrıca kitlelerin öz örgütlenmesini yok eden askeri darbede buldu. Burhan ve Dagalo arasındaki iktidar mücadelesinin ardında temel politik farklılıklar yoktur. Her ikisi de, yabancı sermayeye yeraltı kaynaklarını satarak bir askeri diktatörlük rejimi kurmak istemektedir. Anlaşmazlık, böyle bir rejimin başında hangi kliklerin bulunacağı ve kazançlı gasp anlaşmalarına kimlerin erişim sağlayacağı sorusu üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu son derece gerici iktidar mücadelesi, iç savaşın akıl almaz bir sefalete sürüklediği Sudanlı işçiler, yoksullar ve gençler, özellikle de kadınlar, pahasına sürdürülmektedir.

SAF, giderek daha fazla alanda bombalama yaparak, savaş uçakları ve insansız hava araçlarıyla rakip askerleri ve sivilleri öldürmektedir. Öte yandan, RSF'nin kara birlikleri, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere sivilleri rehin alıyor. Kurbanlar işkence görüyor, tecavüze uğruyor ve öldürülüyor. Özellikle Darfur bölgesinde, RSF'nin Massalit halkına yönelik katliamları soykırım boyutlarına ulaşmış durumdadır. SAF'ın bombaları ve her iki tarafın tankları, Darfur'daki Hartum ve El Faşir şehirlerinin çoğunu tahrip etmiş ve yaşanmaz hale getirmiştir. Yüzlerce mülteci kampı da  saldırılardan yerle bir edilmiştir.

KOLERA SALGINI VE KITLIK
Sudan'daki hastanelerin üçte ikisi kapanmış ya da ağır şekilde hasar görmüş, bu durum sağlık hizmetlerinin neredeyse imkansız hale gelmesine yol açmıştır. Su ve elektrik gibi temel ihtiyaç maddeleri eksik. Buna ek olarak, tıbbi tesisler ve yardım kuruluşları hedef alınmakta, özellikle Darfur'da korkunç bir kolera salgını baş göstermektedir. Kolera, tıbbi müdahale eksikliği nedeniyle kontrol altına alınamamakta ve üç milyondan fazla çocuğun hayatını tehdit ediyor. Aynı zamanda dünyanın en şiddetli kıtlıklarından biri hüküm sürüyor. Savaşın ve köylülerin, kırsal yerleşimlerin yerinden edilmesinin ardından tarım faaliyetleri büyük ölçüde kısıtlanmış, tarlalar işlenemez hale gelmiş ve hayvanlar sıkça SAF ve RSF tarafından yağmalanmakta. Gıda fiyatları hızla artmış, birçok insan için temin edilmesi neredeyse imkansız hale gelmiştir. Şu anda 25 milyondan fazla insan açlık sınırında yaşamaktadır; dört milyona yakın yeni doğan ve küçük çocuk ise yetersiz beslenme nedeniyle hayati tehlike ile karşı karşıyadır.

KÜRESEL BAĞLAMDA SUDAN
Coğrafi konumu ve zengin yer altı kaynaklarıyla Sudan, pek çok tarafın sınırsız sömürü hedefi haline gelmiş bir kaosun merkezinde yer almaktadır. Emperyalist ve bölgesel gerici güçler, SAF ile RSF arasındaki iktidar mücadelesini, kendi nüfuzlarını bölgedeki çıkarlar doğrultusunda artırmak için kullanmaktadır. RSF, Rusya ve Çin emperyalizminin desteğini alırken, Kasım 2023'e kadar Wagner grubu olarak bilinen "Afrikanski Korpus" paralı askerleri, Rusya Savunma Bakanlığı'nın resmi temsilcisi olarak RSF'yi desteklemekteydi. Ana hedefleri, altın, uranyum ve elmas madenlerini koruyarak, Rus şirketlerinin çıkarları için uygun ticaret koşulları yaratmaktı. SAF ise hem Rusya hem de Batı emperyalizminin, İran'ın ve Ukrayna ile ilişkiler sürdürmekte ve özellikle küresel bir silah ihracatçısına dönüşme peşindeki Türk sömürgeci devletinin silah desteğini almaktadır. Sudan'ın madenleri, Suudi Arabistan, Çin, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin ekonomik çıkarları için büyük öneme sahiptir. Aynı zamanda Avrupa Birliği de RSF'nin yükselmesinekatkıda bulunmuş, Hartum Süreci kapsamında bu milisleri, Afrika içindeki sınırları militarize etmek ve mülteci akışlarını engellemek amacıyla finanse etmiştir. Sudan, Kongo ve Afrika Boynuzu'ndan Avrupa'ya ulaşan mülteci akışlarının önemli bir geçiş noktasıydı.

TOPLU İNTİHARIN ANLAMI
Bu gerici, patriyarkal iç savaş, yıkım, dehşet, kitlesel ölümler, toplu tecavüzler ve derin toplumsal travmalar yaratmaktadır. Her iki rakip fraksiyon da halkı savaşa çekmiş ve onları kendi safında savaştırmak için silahlandırmıştır. RSF'nin uyuşturulmuş çocuk askerleri bile sahaya sürdüğü bildirilmektedir; SAF ise halkı silahlandırarak, tecrübeli RSF milislerine karşı canlı kalkan olarak kullanmaktadır. Kadınlar ve çocuklar, her iki tarafça da sistematik bir şekilde savaş silahı olarak tecavüze uğramaktadır.

Sudan Komünist Partisi gibi siyasi güçler, üyelerini ülkede kalmaya ve halkı korumaya çağırmakta, aynı zamanda halkın kendi kendini örgütlemesini savunmaktadır. Ancak, halkın silahlı özsavunma ve öz örgütlenmesine dair çok az bilgi bulunmaktadır. Cinsel şiddete karşı direnişin örneklerinden biri, El Faşir'de kurulan kadın birlikleridir. Daha 2019 yılında kadınlar sokaklarda protestoları düzenleyerek demokrasi mücadelesinin ön saflarında yer almışlardı. Veya, Britanya İmparatorluğu'na karşı verilen bağımsızlık savaşına kadar uzanan Sudanlı Kadınlar Birliği, 2019 yılında yeni hükümette kadın ve erkeklerin eşit olarak yer almasını talep etmişti. Sudan'daki toplu kadın intiharı, 130 kadının önceden planlanmış bir eylemi, ataerkil sistemden bir eksodus olarak anlaşılmalıdır. Kadınlar, insanlık dışı ve militarize bir kaosun cinsel zulmü yerine kendi ölümlerini tercih etmişlerdir. Bu son derece trajik ama bilinçli eylem, tepeden tırnağa silahlanmış ataerkil düzene karşı kadınların örgütlü ve silahlı özsavunmasına duyulan hayati ihtiyacın simgesidir. "Sudan'daki kadınların toplu intiharları, aynı zamanda erkeklerin toplumsal yüzleşmesi ve insanlığın erkek egemenliği ile hesaplaşmasının önemli bir konusudur."