4 Ekim 2024 Cuma

'Kuşandığınız cüret ve birlikte mücadelenin gücüyle direnişi sürdüreceğiz'

Boğaziçi ile dayanışmak için İzmir ve Ankara'da saldırıya ve işkenceli gözaltılara rağmen eylem alanını terk etmeyen direnişçiler; aynı irade ve cüretle birleşik mücadelenin gücüyle direnişi yükselteceklerini kaydetti. 

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi'ne kayyum rektör atanan Melih Bulu'ya karşı başlayan direniş dalga dalga yayıldı. 

İlk günden bu yana ne hedef göstermeler ne de polisin saldırısında işkenceli gözaltılar direnişi zayıflatabildi. Aksine eylem alanları kuşatıldı, eyleme katılanların iradesi, cüret ve cesareti ile direniş yükseldi.

İzmir ve Ankara'da direnenler ETHA'ya konuştu. Topyekun süren saldırıya karşı birleşik mücadele ve dayanışmanın gücüyle alanı dolduklarını kaydeden direnişçiler, bu cüret ve bilinçle mücadeleyi yükselteceklerini vurguladı. 

YILMAZ: GEZİ VE LGBTİ+'LAR HEDEF GÖSTERİLDİ
Boğaziçi direnişine katılan LGBTİ+'ların devlet yetkilileri tarafından homofobik, cinsiyetçi ve nefret söylemleriyle hedef gösterildiğini belirten Ertürk Yılmaz, iktidarın Gezi direnişinin tekrarlanmasından korktuğunu belirtti. Boğaziçi direnişinin sadece kayyum rektör Bulu'ya yönelik değil ezilen tüm kesimlerin öfkesini dışa vurma hali olduğunu belirten Yılmaz, "Yandaş medyadan yapılan açıklamalar Gezi ve LGBTİ+'lar karalandı" dedi. 

Boğaziçi direnişinin yayılmasının sadece öğrencilerin değil ezilen tüm halkı kapsadığını söyleyen Yılmaz, "Kayyum politikaları ilk değil daha önce Kürt halkının birçok belediyesine kayyum atandı, onlar da bu direnişin bir parçasıdır. Bizler diyoruz ki Melih Bulu ve tüm kayyumlar istifa edene kadar tutuklanan ve ev hapsi alan tüm arkadaşlarımız serbest bırakılana kadar direnişimiz kampüste, sokakta ve meydanlarda devam edecektir" vurgusu yaptı.

COŞKUN: KADINLARIN İRADESİ EYLEMLERDE GÜCÜNÜ HİSSETTİRDİ
Direniş sırasında kadınların varlığını ve gücünü hissettiğini söyleyen Gizem Coşkun, eylemlerin her anında direnen kadınların iradesinin görüldüğünü hatırlattı. "Biz aslında Boğaziçi'nin savunulmasını özerklik, yani özerk bir üniversite tartışmasıyla bir görüyoruz" diyen Coşkun, "Boğaziçi Üniversitesini savunmak yaşamı, alanları savunmak ama feminist bilinçle özerkliğini savunmak" ifadelerini kullandı. 

Gözaltında kadınların maruz  kaldığı çıplak arama işkencesine dikkat çeken Coşkun, "Bizi çıplak aramayla tehdit etmeleri zaten cinsel taciz ve biz buna çok sık şekilde uğruyoruz. Tecavüz tehditlerini de yoğunlaştırdılar. Gözaltında çıplak arama, taciz ve tecavüz tehdidi yeniden gündeme geldi. Direndik. Ama bundan sonra da bu direnişin yükselmesi gerekiyor. Çünkü onlar bu 'özel' yöntemleri kullanacaklar bizim de buna karşı daha fazla mücadele etmemiz gerekiyor" diye konuştu.

SAVRAN: DİRENİŞ BÜYÜTÜLMELİ VE ORTAKLAŞTIRILMALI
İlker Savran ise, "Varlıklarının amacı sonucu bu şekilde davranıyorlar. Saldırdıklarında daha da zayıflıyorlar. Bir gün daha fazla nefes almak için koltuklarını koruyabilmek için saldırıyorlar" dedi. Bu saldırılara karşı başta gençler olmak üzere birleşik mücadele iradesinin daha da kenetlendiğinin altını çizen Savran, "Direnmeyi, dayanışmayı öğreniyor. Böyle olduğunda da saldırıların bizim açımızdan zayıflatıcı bir hükmü yok. Daha da güçlenip bir araya geliyoruz. Doktorlara, avukatlara, kadınlara, LGBTİ+'lara, direnen köylülere saldırıyorlar. Bu direniş Boğaziçi olmaktan çıktı. Bütün direnişler bir araya geliyor. Bugün yapılabilecek en büyük çağrı bu baskılara karşı bütün direnişlerin daha da büyütülmesi ve bu direnişleri ortaklaştırmak" dedi. 

SAVRAN: BİRLEŞİK MÜCADELE İLE DİRENİŞİ SÜRDÜRECEĞİZ
2016 yılında ilan edilen OHAL'in ardından Ankara'da özel bir yöntem uygulandığına dikkat çeken Şamil Parlak, yer yer resmi yer yer fiili olarak eylem ve etkinliklerin yasaklandığını söyledi. Boğaziçi direnişi ile birlikte sokağa çıkan öğrencilerin daha önce uygulanmayan yöntemlerle karşılaştığını belirten Parlak, "Öğrencilerin evlerinin önüne polis konuşlandı. Gerekçe gösterilmeden GBT bahanesiyle durduruldu, 7-8 sivil üzerine çullandı ve gözaltına alındı. Gözaltı işlemi dahi yapılmadı. Eylem saati geçene kadar gözaltına alındıkları araçların bagajında tutuldu, eylem bitince serbest bırakıldı. Güvenpark'ta eylem yapılacaktı çağrı bu yöndeydi. Kızılay polis ablukasına alındı. Genç yaşta onlarca insan durduruldu, GBT adı altında taciz edildikten sonra Güvenpark'a doğru gitmemesi yönünde 'uyarıldı'. Ancak tüm engellemelere rağmen Güvenpark'a çıkıldı ve polis saldırısına rağmen açıklama yapıldı" diye konuştu. 

Devletin Boğaziçi direnişi ile dayanışma seslerinin yükselmesinden korktuğu için bu saldırıların yoğunlaştığının altını çizen Parlak, "Saldırılara rağmen sokağı dolduran bir cüret ve irade söz konusu. Boğaziçi direnişi birlikte mücadelenin önemini gösterdi. Bundan sonra da dayanışma ve birlikte mücadele ile direneceğiz. Devletin tüm saldırılarına karşı birleşik mücadele ile direndik, bundan sonra da böyle devam edeceğiz" dedi. 

TUNCER: BU KARARLILIK VE BİRLEŞİK MÜCADELEYLE YÜRÜYECEĞİZ
Boğaziçi direnişinin yalnızca Boğaziçililerin katıldığı bir direnişi ilk günden aştığının altını çizen Yaren Tuncer, şu ifadeleri kullandı: "Faşizm ilk başından beri faşist demagoji, gözaltı, eylem yasağı ile bu direnişi bastırmak istedi. Ancak Boğaziçi'nden iki arkadaşımızın tutuklanması ile beraber eylemler okulun dışında, polis barikatına karşı direniş düzeyine yükseldi. Yalnızca öğrenci gençliğin kayyum rektör itirazı ve özgürlük mücadelesinden çıktı ve tüm toplumsal mücadelenin kalbi haline geldi. Yalnızca İstanbul'da değil birçok kentte eylemler yapıldı. Ankara'da devlet her eyleme saldırısının sürdürürken, korku yaymak susturmak isterken kitlesel bir araya gelişler oldu. Polis saldırısına karşı direniş bu kente yayıldı. Eylemler kararlılık ve yaygınlık kazandı. Bu kararlılık ve yaygınlık ile fiili meşru ve tüm mücadele kesimleri ile birleşik bir şekilde yürümemiz ve bu şekilde devam etmemiz lazım."