22 Kasım 2024 Cuma

Kürt işçiye sahipsizlik faşizmin gübreliği

Bugün Erdoğan-Bahçeli-Perinçek MC'si, Kürde yasak ve soykırımcı saldırılar ve işgali reva görürken, halk içinde ırkçı ve politik islamcı çürüme yayıyor. Bu çürüme, Türk işçisine kadar geliyor.
İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası Başkanı A. Öztutan, Kayaşehir Kuzey Yaka Projesi inşaatlarında çalışan Kürt işçilere, Yapı & Yapı ana firmasının genelgeyle anadillerini konuşma yasağı koyduğunu açıkladı.
 
Firma kendi resmi adında "ve" bağlacını İngilizce yazdığına göre Türkçe dışındaki dillere düşman değil. Fakat Kürtçe konuşma ve yazmaya düşman.
 
Kürtçe konuşma ve yazmaya düşmanlık elbette Türk burjuvazisinin sömürgeci asimilasyonundan kaynaklanıyor. Resmen ve zor yoluyla, kamu alanında uygulandığı gibi, fiilen Türk halk arasında da yaygınlaştırılıyor. Fiilen ve tamamen başarmanın ancak Kürt halkını ya tümüyle diaspora halkına dönüştürmeleri veya yok edip Brecht'in deyimiyle yeni bir halk ısmarlamaları gerekir!
 
Ama burjuvazi ve şovenistler olabildiğince yasak ve engellemeyle asimilasyonu ne denli ilerletirlerse o ölçüde Kürdün ulusal özgürlük mücadelesini engelleyeceklerini hesaplıyorlar.
 
Kürt işçi üzerindeki sömürgeci zulüm Kürtçe eğitim ve konuşma yasağıyla sınırlı değil. Öncesinden başlayarak Erdoğan faşizmi döneminde linç ve öldürme saldırıları yeniden tırmandırıldı. Bu saldırılar öncelikle HDP'lilere, gerilla cenazelerine, devrimcilere yapılsa da, Kürt işçilere de yapılıyor.
 
On yıllar boyunca gerilla cenazeleri, askeri cemselerin arkasına bağlanarak sürüklendi, Katledilen Kürt kadın gerillaların çıplak bedenleri de yerlerde sürüklendi. En son Varto'da Ekin Wan'ın cenazesine bu zulmü uyguladılar. Türk askerleri gerilla kulaklarını keserek kolye olarak kullandı. Alanya'da toprağa gömülen Kürt gerillalarının cenazelerini yerli faşistler toprak altından çıkarıp attılar. Aysel Tuğluk'un annesinin ve Sırrı Sakık'ın eşinin naaşlarının mezara gömülmelerine faşist güruh izin vermedi.
 
Çok azını örneklediğimiz bu zulüm, Kürt halkını korkutmak, hakları için mücadeleden vazgeçirmek ve teslim almak için.
 
İnsanlık dışı zulüm örnekleri yalnızca gerillalara ve siyasilere karşı yapılmakla kalmadı. Kürt olduğu için işten atmaktan başlanarak, linç ve kurşun da Kürt işçiye reva görüldü.
 
Kağıthane'de telefonda annesiyle Kürtçe konuştuğu için öldürülen Batmanlı genç işçi... Muğla Seydikemer'de linç edilen ve sonrasında kanlar içinde Atatürk heykeli öptürülen Kürt işçi... Üçüncü Boğaz köprüsü inşaatında yakılarak öldürülen Kürt işçi... Giresun'da fındık işçisi aile çadırında kurşunlanarak öldürülen Kürt kadın işçi...
 
Türkiye'de Kürt işçiye linç, yakma ve ölüm kusan saldırıların asıl suçluları, elbette Türk burjuvazisi, partileri, askeri ve polis şefleri ile onları yöneten Erdoğanlar, Çillerler, Demireller, Türkeşler, Baykallar, Erbakanlar, şovenizm yarışına giren Kılıçdaroğlulardır.
 
Fakat, baro başkanları Kocasakallar, Feyzioğlular, sendika başkanları Özbekler, Ergün Atalay'lar, Pevrul Kavrak'lar, mafya şefleri Pekerler, bu yasak ve cinayetlerden, sömürgeci diktatörler kadar suçludurlar. Sartre, Cezayir kurtuluş mücadelesinde sömürgeciliği destekleyen Fransızlar için "Hepimiz Katiliz!" diyerek suçlarını yüzlerine vurmuştu. Saydıklarımızın hepsi ve daha fazlası da yasakçı ve katil!
 
Erdoğan'ın işbirlikçisi Perinçek ve yalakaları, Kürde acil soykırım isterlerken, Erdoğan'dan daha az mı katil ve suçlular?
 
Peki Türk işçisi, kirli savaşçı sömürgeci katillere katılan mensuplarıyla da dili yasaklanan, işten atılan, yakılan, kurşunlanan Kürt işçiyi savunmayan tutumuyla da elbette suçlu ve kendisini de faşizme ve emeğinin talan edilmesine mahkum ediyor.
 
Şuna geliyoruz. Bugün Erdoğan-Bahçeli-Perinçek MC'si, Kürde yasak ve soykırımcı saldırılar ve işgali reva görürken, halk içinde ırkçı ve politik islamcı çürüme yayıyor. Bu çürüme, Türk işçisine kadar geliyor. Türk işçisi, sendikacısı, Kürt işçiye linç ve katilliği, en iyi haliyle sessizlikle geçiştiriyorsa çürümenin vardığı düzeyi gösteriyor.
 
Bu canice, Kürdfobik, ırkçı, politik İslamist, ulusalcı, ezen milliyetçi, bölücülük paranoyası şaşkını, sessizce onaylamacı yaygın çürüme, selefleri gibi Erdoğan faşizminin de kitle desteğini güçlendiren gübrelik.
 
İşçi sınıfı ve komünizm adına hareket ettiklerini iddia edenlerden bazıları, örneğin KP liderleri de "bölücülük" paranoyası şaşkını olarak çürümeye dahil oluyorlar. KP liderleri de devrimci hareketin, "Türkiye'nin emperyalist projeler doğrultusunda parçalanmasının gündemde tutulmasına karşı koymadan işsizlik yoksulluk özelleştirme sendikasızlaştırma gibi başlıklarda söz sahibi olamayaca"ğını teorize ediyorlar. "Bölücülüğe karşı" safta yeralmak amacıyla teori uyduranlar, Kürt işçinin dilini konuşması yasağına, yakılması ve kurşunlanmasına karşı işçileri eyleme elbette geçirmek istemezler.
 
Oysa sosyalizm temel hedefiyle mücadele, demokratik özgürlükleri ve bir parçası olan Kürde özgürlüğü de en kararlıca savunursa, Kürde kirli savaşa ve işgale karşı mücadeleyi yükseltirse, Kürt işçisinin yakılmasına, kurşunlanmasına karşı mücadele geliştirirse, Türk işçisini sosyalizm için mücadele edecek düzeyde eğitebilir.
 
Bu başarıldığı ölçüde, çürümeye neşter atan kararlılık ve işçi enternasyonalizmi ruhu ve bilinci yaygınlaştırılabilir.
 
Bu komünizmin abc'sidir.
 
Yumurta-tavuk ikilemine gerek yok. İşçilerin günlük talepleriyle mücadelesi yaygınlaştırılırken, Kürt işçiye ve Kürde yasak ve ölüme karşı işçiye tutarlı tavır ve bilinç vermek; Kürt işçinin katledilmesine, Kürde savaşa karşı kararlı mücadele ederek Türk işçiyi enternasyonalist tavırla mücadeleye çekmek, birbirini güçlendiren ve işçi sınıfının sonal amacı için eğitimini sağlayan mücadele diyalektiğidir. Zordur ama çürümeyi neşterle kesecek, işçi kardeşliğini ve sonal amacı için mücadele birliğini de geliştirecek olan tek yol budur.