16 Eylül 2024 Pazartesi

Kürdistan kentlerinde 1 Eylül eylemleri: Tecride hayır

1 Eylül Dünya Barış Günü'nde Kürdistan kentlerinde halklar sokağa akın etti. Ağrı, Hakkari, Van Şırnak, Diyarbakın, Adıyaman ve Batman'da bir araya gelen çok sayıda kişi savaş politikalarına karşı mücadele çağrısı yaptı. PKK lideri Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü ve tecridin sona ermesinin istendiği eylemlerde, siyasi tutsaklar selamladı. Silopi'de açıklama sonrası Habur sınır kapısına yüründü, KDP'ye işbiriğine son verme, dört parça Kürdistan'a direnme çağrısı yapıldı.

Kürdistan kentlerinde 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla halklar sokağa aktı. Eylemlerde iktidara savaş politikalarından vazgeçme çağrısı yapıldı, tecridin sona ermesi istendi. 

DİYARBAKIR
Diyarbakır'da Emek ve Demokrasi Güçleri öncülüğünde 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında yürüyüş gerçekleştirildi. Emek ve Demokrasi Güçleri, Yenişehir ilçesine bağlı Ofis semtinde bulunan AZC Plaza önünde bir araya geldi. Yürüyüşe, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Beycan Taşkıran; Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, Barış Anneleri, kentteki siyasi parti ve demokratik kitle örgütleri ve binlerce kişi katıldı.

KÜRT KIYAFETLERİNE ENGEL
Alanda açılan pankartlara polis izin vermezken, Kürt dil ve kültür kurumları, "Hunerê me hebûna me ye" pankartı açtı. Ulusal kıyafet giyenler miting alanına alınmadı. Yapılan görüşmeler ardından kadınlar içeri alınırken, erkeklerin kıyafetlerinde "apolet" olduğu gerekçesiyle sorun çıkarıldı. Polisin tutumuna karşı halk kıyafetlerini çıkarıp, ters tarafından giyerek, yürüyüşe katıldı. 

SOSYALİSTLER MİTİNG ALANINDA YERİNİ ALDI
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) mitinge "Aştiya demokratîk a bi rûmet ji bo wekheviya gelen" pankartıyla katıldı.

YÜRÜYÜŞE BARIŞ ANNELERİ ÖNCÜLÜK ETTİ
Barış Anneleri'nin beyaz tülbentleriyle katıldığı yürüyüşte, polisin uzun süre kitleyi bekletmesi alkışlarla protesto edildi. Yapılan müzakereler ardından en önde beyaz tülbentleriyle yer alan Barış Anneleri Kürtçe ve Türkçe "Özgürlük ve barış tecrit edilemez" yazılı pankartla yürüyüşü başlattı. Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinen Azad-TJA) "Kadınlar barışta ısrarcı" pankartıyla yürüdü.

'BİMRE KOLETÎ' SLOGANLARIYLA YÜRÜDÜLER
KESK Diyarbakır Platformu "Savaşa, yoksulluğa ve emek sömürüsüne teslim olmuyoruz, barış istiyoruz" pankartıyla yürüyüşe katıldı. Yürüyüşte, "Yaşasın barış, bijî aşitî" dövizleri taşındı. Yürüyüş boyunca kitle "Berxwedan jiyane", "Bimre koletî, bijî aşîtî", "İçerde dışarda tecridi parçala" ve "Savaşa hayır, barış hemen şimdi" sloganları atıldı.

KOÇAK: DEĞİŞMESİ GEREKEN İKTİDARDIR
Yürüyüş Dağkapı Meydanında son buldu. Burada ilk olarak konuşan KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, yoksul emekçiler, ötekileştirilen halklar ve gençlerin yan yana barış diye isyan ettiğini dile getirdi. Koçak, "Çünkü bu ülke başta olmak üzere coğrafyamızda ve dünyada maalesef 2023 yılı yoğun çatışmaların yaşandığı bir yıl olarak geçti. DAİŞ çeteleri binlerce insanımızı katletmişti. Çocuklar, kadınlar yola düşmüştü, sürgün yaşanmıştı. Benzer bir görüntüyü daha yeni Gazze'de yaşadık. Yoksul halklar ile ezilen halkların kaderi aynıdır. Nasıl ki Kürtler barış içerisinde yaşamak istiyorsa, barışla çözüme ulaşmak istiyorsa yine Filistin meselesi de aynı şekilde onurlu bir barış temelinde çözülecek. Ama bunu çözecek olan timsah gözyaşı döken siyasal iktidarlar değil. Halkların dayanışması çözecek bu meseleyi. Bütün halklar barış istiyor. Bugün yaşadığımız sefalet varsa, bugün emekçiler yoksulluk sınırının yarısında yaşamak zorunda kalıyorsa, gençlerimiz mülakat altında yapılan torpillerle geleceğini kaybediyorsa bunun sebebi savaş politikalarını sürdüren iktidardır. Değişmesi gereken bu iktidardır. Yaşasın barış" ifadelerini kullandı.

GÖKKAN: SAVAŞA VE TECRİDE KARŞIYIZ
Koçak'ın ardından DEM Parti Milletvekili Adalet Kaya, TJA Aktivisti tutsak Ayşe Gökkan'ın avukatları aracılığıyla 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında Barış Anneleri'ne gönderdiği mesaj okundu. Gökkan'ın mesajı şöyle: "Barış Anneleri, sizler köklerinizde yeşeriyorsunuz. Sizler yaşamı doğa ve direnişle var ettiniz. Sizler barışın filozofları oldunuz. Tüm yaşamınız barış mücadelesi ve özgür bir toplumu oluşturmak için geçti. O yüzden savaş severler tüm araçlarını size karşı seferber ettiler. Siz barış hasreti ve çocuklarınıza hasret kalarak, yaşamınızı yitirdiniz. Ancak sizin ardıllarınız binlercedir. Sizin direnişiniz gösterdi ki savaşseverler, toplumun barış mücadelesini geriye götüremezler. Dünya bu mücadeleye şahitlik etti.Siz tarihsel direnişinizle şu mesajı verdiniz. Biz tek ve aç değiliz, yersiz ve yurtsuz değiliz. Biz buradayız, barışın halefleriyiz. Biz savaşa ve tecride karşıyız. Sizin bu sözleriniz bize ulaştı. Biz mücadele eden tutsak kadınlar olarak, sizin mücadelenizi anıyor ve önünüzde saygıyla eğiliyoruz. Sizlere borçluyuz, beyaz örtüleriniz yerde kalmayacak. Sizi hiçbir zaman toprağın altına koymayacağız ve üzerinize toprak atmayacağız. Sizi yüreğimizde yaşatacağız. Sizi hasretle anıyoruz. 1 Eylül Dünya barış gününüz kutlu olsun. Umut ediyoruz, barış ve özgürlüğe vesile olur."

TAŞKIRAN: BİZ KAZANACAĞIZ
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Beycan Taşkın ise şöyle konuştu: "Siyonist İsrail'in 40 bin Filistinliyi katlettiği günlerde, barışı konuşuyoruz. Kürdistan'da işgalciliğin, katliamların bize dayatıldığı zamanlarda barışı konuşuyoruz. Kadınların her gün katledildiği koşullarda barışı konuşuyoruz. Sermayenin işçi sınıfımıza karşı savaş ilan ettiği koşullarda, barışı konuşuyoruz. Emperyalistlerin NATO'cu katillerin halklarımıza savaş, zulüm, acı, kayıplar gerçeğinde barışı ve özgürlüğü konuşuyoruz. O yüzden biz inanıyoruz ki, ancak özgürlüğü ve barışı ezilenlerin birleşik mücadelesi getirebilir. Eşitlik olmadan kardeşlik olmaz. Özgürlük olmadan buna barış denmez. Özürlük için mücadele etmezsek köleliği kabul etmiş oluruz, kabul etmedik. Mücadelenin her alanında direnen yoldaşlarımız, halklarımız olarak özgürlüğü, onurlu barışı birleşik mücadelesiyle kazanacağız. Herkese çağrı yapıyoruz: Başka halkları ezenler adaletli bir dünyada yaşayamaz. Ancak eşitlik ortak davayla gelir. Bu kirli savaşa karşı herkesi ortak mücadeleye, Kürt annelerinin sesini duymaya çalışıyoruz. Özgülük ve barış böyle gelecek. Biz kazanacağız."

UÇAR: GAZETECİLERİN ÖLDÜRÜLMESİ SAVAŞ SUÇUDUR
DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, sözlerine 1 Eylül Dünya Barış Günü'nü kutlayarak başladı. Ardından Türkiye'nin saldırılarında yaşamını yitiren 2 Kürt gazeteciyi anan Uçar, "Kürt gazeteciler gerçeklerin nasıl yazıldığını gösterdi. Ardılları o kadar çok ki; öldürerek bitiremeyeceksiniz. Bütün arkadaşlarımız dünyanın neresinde olursa olsunlar gerçeğin izinde mücadele ettiler. Hiçbir yalanınız, operasyonunuz, saldırınız bu hakikati değiştiremedi, değiştiremeyecek. Gazetecilerin öldürülmesi bir savaş suçudur. Gazeteciler gerçekleri yazdığı için katlediliyor" diye tepki gösterdi.

'TÜM ZULME RAĞMEN KÜRT HALKI BARIŞ DİYOR'
Barış sürecinin PKK lideri Abdullah Öcalan'la yürütülebileceğini belirten Uçar, şöyle devam etti: "Kürt halkı susmadı. Kürt halkı durmadı. Bütün zulme rağmen 'barış' dedi. Hiçbir kuvvet bunu durduramaz. Kürt halkının kendi coğrafyasında barış yürüyüşüne izin vermeyenlere cevap olacağız. Kürt halkının tırnağı olamayanlar; korkutamazsınız. Kürt kadınları, Kürt gençleri, Kürt halkı ayakta. Şark İslahat Planı'ndan başka elinizde bir şey yok. Sadece savaş politikası var. Siz siyaset yapmıyorsunuz. Sadece ölüm, savaş üzerine ekonomiyi kurmaya çalışan yalnız kalmış bir iktidarısınız. Kürt halkının diline tahammül edemeyen bize laf söyleyemez. 'Peşî pêya' yazısına tahammül edemediler. Anadilimizle, kültürümüze savaş ediyorlar. Ortadoğu'da yaşayan hiçbir halka tahammülle yok."

'SAYIN ÖCALAN CESARETLİ SİYASİLER ARIYOR'
Savaş politikalarıyla insanların intihar edeceği kadar yoksulluğun derinleştiğini sözlerine ekleyen Uçar, "Bundan sonra yok böyle bir siyaset. 25 yıldır İmralı'da tecrit uyguluyorsunuz. Türkiye'nin fotoğrafına bakmak isteyen İmralı'ya baksın. Hukuksuzluk orada. İmralı'da istenen onurlu bir barış. Sayın Öcalan onurlu barışı inşa etmek için cesaretli siyasiler arıyor. Burada Kürt halkının değerlerinden bahsediyoruz. İktidar 'terör' kavramıyla toplumu susturmaya çalışıyor. Susmadık susmayacağız. Her birimiz onurlu barış inşa olana kadar mücadele devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

Miting çekilen halaylar ardından sona erdi. 

AĞRI
Ağrı Emek ve Demokrasi Güçleri, Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İl Örgütü binası önünde toplanarak, Cumhuriyet Caddesinde bulunan PTT şubesine yürüdü. DEM Parti Ağrı Milletvekili Heval Bozdağ'ın yanı sıra çok sayıda kişi yürüyüşe katıldı. Sık sık "Bijî Aştî" ve "Savaşa hayır, barış hemen şimdi" sloganları atılırken, "Barış hakkı insan hakkıdır" yazılı pankart taşındı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Ağrı Şubesi yöneticilerinden avukat Vural Kaya, Türkiye'nin Kürt sorununa güvenlikçi politikalarla yaklaştığını ifade etti. 40 yıldır devam eden savaş nedeniyle ciddi hak ihlallerinin ortaya çıktığına dikkati çeken Kaya, "40 yıldır devam eden çatışmalı süreçte başta yaşam hakkı olmak üzere en temel insan hakları sistematik olarak ihlal edilmiştir. Devlet, toplumdan gelen temel hak ve özgürlüklerin tanınması talebine karşı aşırı güvenlikçi politikalarla cevap vererek, meselenin çözümünden uzaklaşmıştır. Bu durum Türkiye toplumunun kutuplaşmasına neden olmuştur" dedi. 

HAKKARİ
Hakkari'de öğlen saatlerinde Yüksekova'da İHD bir açıklama yaptı. Öğleden sonra ise merkezde demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler DEM Parti önünde açıklama yaptı. Yerine kayyum atanan Belediye Eşbaşkanı Viyan Tekçe'nin yanı sıra çok sayıda kişi açıklamaya katıldı. Açıklama öncesi barış şarkıları seslendirildi. Kürtçe ve Türkçe "Savaşa karşı barışı, tecride karşı özgürlüğü haykıralım" pankartı açıldı.

DEM Parti Hakkari İl Eşbaşkanı Kadir Şahin, Kürt sorununun inkarından vazgeçilmesini istedi. Şahin, "Kalıcı bir çatışmasızlık için çatışmanın tarafları sorumluluk almalılar. İmralı Hapishanesinde tutulan sayın Abdullah Öcalan ve arkadaşları üzerindeki tecrit ve izolasyona son verilerek, aileler ve avukatları ile görüşmeleri sağlanmalıdır. Hapishanelerdeki tüm siyasi mahpuslar serbest bırakılmalı" dedi.

ŞIRNAK
Şırnak'ın Silopi ilçesine bağlı Cumhuriyet Mahallesinde Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) il örgütleri öncülüğünde 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla şölen düzenlendi. DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, DEM Parti Şırnak, Mardin ve Siirt milletvekilleri, Tevgera Jinên Azad (TJA), Barış Anneleri Meclisi, DEM Parti Gençlik Meclisi ve binlerce kişinin katıldığı şölen sonrası halk Habur Sınır kapısına yürüyüş gerçekleştirdi.

"Li hemberî şer aşitî, li hemberî tecrîdê tekoşîn, li hemberî dagirkeriyê berxwedan" pankartının açıldığı, "Bimre îxanet bijî Kurdistan", "Jin jiyan azadî" ve "Tekoşîna jinê li her derê ye" dövizlerinin taşındığı yürüyüşte sık sık "Bimre îxanet bijî Kurdistan", "Tecride hayır barış hemen şimdi" sloganları atıldı.

‘ZİNDANLARIN KAPISI AÇILMADAN BARIŞ GELMEZ'
Yürüyüşün ardından ilk olarak Barış Anneleri Meclisi adına Meliha Atak konuştu. Başta tutsaklar olmak üzere herkesin Dünya Barış Günü'nü kutlayan Atak, "Artık savaş dursun. Anneler ağlamasın. Gazeteciler şehit edilmesin. 4 parça Kürdistan'a sesleniyorum. Artık katliamlar dursun. Bu katliamları kınıyoruz. İhanete yeter artık" dedi. "Tecrit kalksın barışın sesi yükselsin" vurgusu yapan Atak, "İmralı'nın sesini duymak istiyoruz. Dünyaya barış sesi yükselsin. Zindanların kapısı açılmadan barış gelmez. Öldürmekle insanlar bitmez. Bunun için sadece barış barış diyeceğiz" ifadelerini kullandı.

'SAVAŞIN OLDUĞU YERDEN BARIŞI HAYKIRIYORUZ'
"Beyaz tülbentli annelerin" her zaman barış talebini yükselttiğini kaydeden Atak, şöyle konuştu: "Anneleri saygıyla selamlıyorum. Dünya Barış Günü bütün Kürdistanlılara kutlu olsun. Bugün Botan'da barış gününde annelerimiz ve gençlerimizle birlikteyiz. Kürdistan ve Türkiye'de her yerde eylemler var onurlu bir barış için. Fakat Silopiya'ya gelişimizin anlamı ayrıdır. Çünkü 40 yıldır Kürdistan savaş alanıdır. Bunun için Silopiya'da anneler beyaz tülbendiyle barışın sesini yükseltiyordu. Savaşın olduğu Silopi'den barışı haykırıyoruz. Binlerce anne özgürlük ve barışı haykırıyor" dedi.

'MUHATAP SAYIN ÖCALAN'DIR'
DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ise barışın, çözümün PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü ile sağlanacağına dikkat çekerek, "Bu iktidar savaş ve tecritle amacına ulaşamayacak. Kürt halkı mücadelesiyle muhatabı gösteriyor. Muhatap sayın Öcalan'dır. 4 parça Kürdistan'da AKP-MHP savaşı yürütüyor. Federe Kurdistan'da en büyük savaş yürütülüyor. Yıllardır devam ediyor ve her geçen gün artıyor. Biliyoruz bu savaşın ortakları var. Bu ortakları KDP'dir. Bu ortaklıkla Kürt halkının yüzlerce kahramanı katledildi. En son Silêmanî'de 2 kadın gazeteci katledildi. Onurlu Kürtleri katlediyorlar. Bu katliamları yapanlar bunun ortağıdır. Silopiya'dan sesleniyoruz. Bu ortaklığı ve ihaneti kabul etmiyoruz. İhanete karşı duracağız. Birbirimizden uzak değiliz. Aramızda bir sınır var. Fakat Bakur ve Başur'daki annelerin yürekleri arasında hiçbir sınır yok" dedi.

VAN
Emek ve demokrasi örgütleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla alanlarda. Van'da 1 Eylül dolayısıyla "Savaşa ve işgale karşı barışı, tecride karşı özgürlüğü haykıralım" şiarıyla Musa Anter Barış Parkında miting düzenleniyor. DEM Parti Van İl Örgütü binası önünde bir araya gelen kadınlar, insan zinciri oluşturarak miting alanına yürüdü. Yürüyüş boyunca "Jin, jiyan, azadî" sloganları yükseldi. Kadın ve gençlerin yoğun katılım gösterdiği mitingde, annelere beyaz karanfil dağıtıldı. Alandan sık sık "Bijî aşitî, bimire koletî" ve "Bê serok jiyan nabe" sloganları yükseldi.

Mitingin düzenlendiği alana ise, "Ji girtiyên nexweş re azadî", "Bi jin, jiyan, azadiyê ber bi azadiyê", "Ji qirkirina jinê re na", "Savaşa değil halka bütçe", "Savaşa hayır", "Ölüme karşı yaşam", "Tecride hayır" dövizleri taşındı.

'BARIŞI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
Devim şehitleri anısına yapılan saygı duruşunun ardından tertip komitesi adına Rojbin Bor konuştu. Bor, mitingin PKK lideri Abdullah Öcalan'ın özgürlüğüne vesile olmasını diledi. DEM Parti Van İl Eşbaşkanı Gülşen Kurt, "AKP'nin tüm toplumsal muhalefeti baskı altına alması ve Kürt sorununda tercih ettiği savaş siyaseti ülkeyi bir cenderenin içerisine sokmuştur. Buna karşı çıkan herkes hain ilan ediliyor. Ülkede yaşanan savaş nedeniyle ülkede hiçbir şey yolunda gitmiyor. Bedeli ne olursa olsun barışı savunmayı devam edeceğiz. Bu topraklara barış gelmeden hiçbir sorun çözülemez. Kürt sorunu çözülemeden ülkedeki hiçbir sorun çözülmez. Faşizme karşı direniş ruhuyla mücadele etmeye devam edeceğiz" dedi.

'TECRİT KALKMALIDIR'
DEM Parti İl Eşbaşkanı Veysi Dilekçi, "Ortadoğu'da savaşlar devam ediyor. Biz kardeşlik, özgürlük dedikçe, onlar öldürmeye devam ediyor. Buradan bir kez daha artık savaşa yeter diyoruz. Acilen uzatılan barış elinin tutulması gerekiyor. Tecrit politikası kalkmalıdır. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kalkmalı ve barış masası kurulmalıdır" diye konuştu.

Bu sırada alandan "Bijî Serok Apo" sloganları yükseldi.

'TEK TALEBİMİZ BARIŞTIR'
Barış Annesi Zekiye Kaya, "Biz barışın yakın olduğunu biliyoruz. Barış, özgürlük ve halkların kardeşliğidir. Anneler olarak çağrı yapıyoruz; kimse barıştan korkmasın. Barış gelmeden bu ülkede hiçbir şey düzelmez. Ölümlere, katliamlara, kadın kırımına artık yeter diyoruz. Barış dışında bir talebimiz yok" dedi.

'BARIŞ İNSANLIĞI KURTARACAK YEGANE ŞEYDİR'
KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz ise, şunları söyledi: "Emperyalist savaş politikalarına karşı yaşasın halkların kardeşliği. Bu dünyada artık insan ölümleri bir istatistik olarak görülüyor. Biz halklara düşen görev dayanışmak ve barışta ısrar etmektir. Barış, insanlığımızı kurtaracak yegane şeydir. İktidar baskılar, kayyım atamalarıyla tekrar gündeme geliyor. Bu politikayı protesto ediyoruz. Türkiye özgürlük konusunda dünyanın en kötü 10 ülkesi arasındadır. Bu tablo bile ülkenin ne durumda olduğunu göstermeye yeter. Bizi susturmaya çalışanlara söylüyoruz; korkmuyor ve asla geri adım atmayacağız. Bizim, ekmek, su ve hava gibi ihtiyaç duyduğumuz şey barıştır. Barışı savunmaya ve bunun mücadele etmeye devam edeceğiz. Coğrafyamızı kana bulayan ve yaşanamaz hale getirenleri buradan bir kez daha protesto ediyoruz" ifadelerini kullandı.

BAKIRHAN: BARIŞA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE SAHİP ÇIKALIM
Söz alan DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, PKK lideri Abdullah Öcalan ve arkadaşlarına selam gönderdi. Bir gün halkın bu topraklara barışı getireceğini söyleyen Bakırhan, "Dünyada zalimler barış istemezler, zalimler barıştan hoşlanmazlar. İçinde bulunduğumuz coğrafyada hala kan dökülüyor, savaş var, çocuklar öldürülüyor, insanların yaşadığı evler başlarına yıkılıyor. Ortadoğu'da her gün onlarca cenaze kaldırılıyor. Birkaç diktatör rahat yaşasın diye. Niye, birkaç emperyalist kapitalist ülke oranın enerjisini doğalgazını yeraltı yerüstü zenginliklerini sömürsün diye. İşte bizler bugün Van'da olduğu gibi savaşa sömürüye ranta inkara karşı barışa güçlü bir şekilde sahip çıkabilirsek emin olun Gazze'de ölen çocukların gençlerin ölmesini engelleyebiliriz. Rojava'da İHA ve SİHA'larla katledilen çocukların katledilmesini engelleyebiliriz. Süleymaniye'de katledilen Kürt sivil yurttaşların ölümünü engelleyebiliriz" diye konuştu.

'ÜLKEYİ YÖNETENLER KÜRTLERİ HEDEF GÖSTERİYOR'
Güney Kürdistan'ın Duhok kentinden İstanbul'a gelen ve Kürtçe konuştuğu için katledilen Hakim Lokman'ı anan Bakırhan, "3 Kürt, Kürtçe konuştuğu için saldırıya uğruyor, bir tanesi kalbinden bıçaklanarak katledildi. İki insanımız da şu an hastanede can çekişiyorlar, yaşam mücadelesi veriyorlar. Bu devletin en başında bulunanlar kavga istiyorsa sabah kalkıp akşama kadar Kürt düşmanlığı yapıyorlarsa bunun İstanbul'da restorandaki yansıması da katliam oluyor. Bu katliama sebep olanların Allah belasını versin. Bu katliama sebebiyet verenlere bir kez daha Van'dan sesleniyoruz; biz Kürtler bu topraklarda bin yıllardır yaşıyoruz, biz Kürtler bu topraklarda bizimle birlikte yaşayan halklara karşı asla ihanet etmedik, düşmanlık etmedik. Tarihin binlerce yıl öncesi bugüne kadar komşumuza, yanı başımızda bulunan bizim gibi olmayan, bizim gibi konuşamayan insanlara kardeşçe insanca davrandık. Ama maalesef son 10 yılda Türkiye'de bu ülkeyi yönetenler bilinçli bir şekilde Kürtleri hedef gösteriyor. Kürtlerin bu faşist güruhlar tarafından katledilmesini linç edilmelerine neden oluyor" dedi.

'FASİT ZİHNİYETİN SON BULMASI İÇİN BARIŞ DİYORUZ'
"Biz neden barış diyoruz" diye soran Bakırhan, "Bu ırkçı, faşist zihniyetinin son bulması için barış diyoruz. Kürt İstanbul'da da, Amed'te de, Dersim'de de özgürce dilini konuşabilsin diye barış diyoruz. Hewler'de Süleymaniye'de yaşayan Kürtler kendi geleceklerine kendileri karar versin diye barış diyoruz. Rojava'da oradaki gençlerin kadınların Kürtlerin ve orada yaşayan Arapların diğer halkların kardeşçe bir arada yaşaması için barış diyoruz. Ama bu sistem ve bu ülkeyi yönetenler ne diyor, Kürdistan Bölgesi için çatışma diyor, Rojava'da İHA, SİHA ve bomba diyor, İstanbul'da Kürt, Kürtçe konuştuğu için linç edilsin diyor. Bu iktidarın can suyu inkardır. Bu iktidar kendisini inkar ve Kürt düşmanlığı üzerinden var ediyor. Onun için barış diyeceğiz barış demeye devam edeceğiz. Türkiye halklarıyla birlikte bu ırkçı bu halklar ve inançlar düşmanı sistemin gitmesi için kaybetmesi için başta Van olmak üzere Amed'ten İstanbul'a Kürtlerin yaşadığı her yerde barış demeye devam edeceğiz. Bunların en korktuğu şey barıştır, çünkü bunlar çatışma ve savaş üzerinden kendilerini var ediyorlar. Bizden korkun çünkü biz barış demeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. "Pêşî Peya" yazılarının silinmesine tepki gösteren Bakırhan, "Bu devlet bu valilik kaymakamlık emniyet uyumadı gece çetelerle birlikte iki Kürtçe kelimeyi silmek için günlerce uğraştılar. Sizlere lanet olsun. Bu ırkçı bu retçi sistem karşısında bizim tek bir gücümüz birlikte mücadele etmek ve bu inkar sistemini boşa çıkarmaktır. Ben inanıyorum ki geçmişten bugüne kadar onurlu duruşuyla birçok oyunu boşa çıkaran Van halkı bu ret ve inkar politikalarını savaş politikalarını da bir gün boşa çıkaracaktır. Bu iktidar tek tip toplum yaratmak istiyor. Bizler bu iktidarın tek tip toplum yaratma anlayışına karşı onurluca mücadele etmeye devam edeceğiz. Böylesine bir ırkçı bir sistemle karşı karşıyayız ki düğünleri bile izne bağladılar. Kürdün düğününe bile karşı olan bir sistemle karşı karşıyayız. Allah aşkına dünyanın neresinde insanlar düğün yaparken sistemden izin alıyorlar. İşte biz böylesine bir sistemle mücadele ediyoruz. Emin olun düğünlerimizi de yapacağız. Düğünleri bile izne bağlayan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Biz Vanız onlar İstanbul'daki ırkçı saldırıdır. Biz beyaz tülbentleriyle barış diyen Kürt anneleriyiz onlar Kürtleri katleden Yeşil'in fotoğraflarıyla bizi tehdit edenlerdir. Biz barış diyoruz onlar savaş diyor. Biz ısrarla inatla dilimize kimliğimize geleceğimize çocuklarımızın ve gençlerimizin insanca yaşadığı barışçıl demokratik, özgür bir Türkiye'de yaşamalarını sağlayıncaya kadar mücadele sözü veriyoruz" dedi.

'MUHALEFET SORUMLULUK ALMALIDIR'
Muhalefete de çağrı yapan Bakırhan, "Kürt meselesi siyasete payanda yapılacak bir mesele değildir, ciddi bir meseledir. Türkiye'nin demokrasisini, özgürlüğünü, geleceğini ilgilendiren bir meseledir. Kürt meselesine sıradan yaklaşmayın. Bugün iktidarın böyle pervasızca yaklaşmasının sebebi muhalefetin, muhalefet partilerinin Kürt meselesindeki programlarının çözüm önerilerinin olmamasıdır. Bir an önce muhalefete Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesi için sorumluluk, inisiyatif almaya çağırıyorum. Bir çağrım da sivil toplum örgütlerine, demokrat insanlara, yüreğinde insanlık olan Türkiye halklarınadır. Bu yok sayan, fakirleştiren, zam, zulüm, soygun düzenini bir an önce göndermek için daha güçlü bir arada olmalı, ortak mücadele etmeliyiz. Van'ın, Dersim'in acısını Trakya'daki çiftçinin Sinop'taki balık üreticisinin acısını da sevdasını da taleplerini de beraber hissederek onların taleplerinin gerçekleşmesi için daha güçlü bir mücadele edelim" ifadelerini kullandı.

'SALDIRILARINIZI DURDURUN'
İktidarı, Güney Kürdistan'daki çatışma ve kaostan vazgeçmeye çağıran Bakırhan, şöyle devam etti: "Rojava'da insanların insanca yaşadığı o sisteme SİHA, İHA'larla, toplarla, tüfeklerle karşılık vermeyin. Onların uzatmış olduğu barış elini tutun. Bu savaş politikalarını, Kürdün kendi dilini konuşurken katledilmesine neden olan bu çatışma dilinden, ırkçı dilinizden vazgeçin. Gelin Kürtlerle insanca, diyalogla, müzakereyle, Kürt meselesinin nasıl çözüldüğünü Van, Amed, Adana, İstanbul tartışsın. Birlikte halklar karar versin. Savaş demek yoksulluk demek, emekçinin yoksulun cebine boğazına gidecek paranın topa tüfeğe gitmesi demektir. Bir an önce bu savaş politikalarını bitirelim Türkiye bütün renkleriyle Kürdü Türkü Arabı Çerkezi, Alevisi Sunisi Süryanisi ve Êzidisi ve diğer millet ve inançlarıyla birlikte kardeşçe ve bir arada yaşasın. İşte biz bunun için varız. Nazım Hikmet'in dediği gibi gündüzleri sömürülmeyen geceleri yataya aç girilmeyen bir Türkiye mücadelesi veriyoruz vermeye devam edeceğiz. 1 Eylül dünya günü başta sizler olmak üzere Kürtlere Türkiye halkların dünyada savaş ve zulüm altında ezilen katledilen bütün halklara barış ve kardeşlik getirsin."

Konuşmanın ardından Bakırhan ve seçilmişler, barış güvercinleri uçurdu. Miting sanatçı Kasım Taşdoğan'ın sahne almasıyla sona erdi.

BATMAN
Batman'da kentteki siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri Sanat Sokağından Gülistan Caddesine "barış" yürüyüşü yaptı. "Savaşa hayır barış hemen şimdi", "Li hemberî şer aşitî, li hemberî tecrîdê tekoşîn. Li hemberî dagirkeriyê berxwedan" pankartları ve erbanelerle yapılan yürüyüşte sık sık barış sloganları atıldı. 

Burada dernek, sendika, meslek odalarının yer aldığı 52 kurumun imzacısı olduğu deklarasyon metnini okudu. İHD Batman Şube Eşbaşkanı Ahmet Şiray, "Savaş, çatışma ve şiddetin yarattığı yıkımı ve acıyı fazlasıyla yaşamış bir toplum olarak, barışın önemini çok iyi bilmekteyiz. Geçmiş yıllarda Kürt Meselesi'nin demokratik çözümüne yönelik başlatılan ve toplumun önem atfederek desteklediği süreçler, maalesef toplumsal beklentiler doğrultusunda neticelenemedi. Yeniden başlayan çatışmalar, operasyonlar ve şiddet olaylarına rağmen, toplumun tüm kesimlerinde; barışı önceleyen, diyalog ve müzakereyi esas alan bir çözüm sürecine dair beklenti ve umut hala güçlü şekilde varlığını korumaktadır" dedi. 

Kürt meselesinin çözümsüzlüğündeki ısrarla ve devam eden güvenlikçi politikalarla doğrudan ilintili olduğu tespiti yapılarak; yeni bir çözüm iradesinin oluşması gerektiği,silahların susması, aktörlerin rollerinin önündeki engellerin kaldırılması ve özellikler TBMM'nin bu can yakıcı meselenin çözümü konusunda sorumluluk üstlenmesi çağrısı yapıldığını hatırlatan Şiray, "On yıllardır süre gelen şiddetin, silahın, operasyonların ve güvenlikçi yaklaşımların Kürt meselesini çözmekten ziyade derinleştirdiği, güvenlikçi politikalarda ısrarın da toplumsal barışa ve birlikte yaşam iradesine zarar verdiği fazlasıyla deneyimlenmiştir" ifadelerini kullandı.

ADIYAMAN
Adıyaman Demokrasi Parkı önünde bir araya gelen Emek ve Demokrasi Platformu, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle basın açıklaması yaptı. "Barış İnsan Hakkıdır, Barış İnsan Teminatıdır" pankartı açan kitle, 'Barış Hemen Şimdi', 'Biji Aşiti' dövizlerini taşıdı. Açıklama metnini okuyan Adıyaman İnsan Hakları Derneği Şubesi Eşbaşkanı Dilan Güler, "Rojava'daki çatışmalı ortam binlerce sivil ölüme neden olmuştur. Birleşmiş Milletler raporlarında ağır silah kullanımının giderek arttığı, ayrım gözetmeyen orantısız saldırılar sonucunda sivil ölümlerinin beşte birinin 'kadın ölümleri' olduğu belirtilmektedir" dedi.

Güler, şöyle devam etti: "Emek ve Demokrasi bileşenleri olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle bir kez daha barış isteğimizi yüksek sesle dile getiriyoruz. Topluma dayatılan tekçilik, ırkçılık, milliyetçilik, ötekileştirmenin ve nefret dilinin son bulması için iktidarı insan haklarına dayalı barışçıl politikaları uygulamaya ve Türkiye'nin toplumsal barışına engel teşkil eden tecrit politikasından vazgeçmeye çağırıyoruz. İnsan Hakları Savunucuları olarak barışın tesis edileceği ana kadar mücadele etmeye devam edeceğimizi tüm kamuoyuna duyuruyoruz."