24 Kasım 2024 Pazar

Koçak: İçi boşaltılmış bir TİS masası karşımızda duruyor

Kamu emekçilerinin TİS sürecinde sona gelinirken süreci değerlendiren Eğitim Sen 3 No'lu Şube Başkanı Ayfer Koçak, siyasal iktidar ve Memur-Sen'in kamu emekçilerini açlığa mahkum etmekte ortaklaştığını belirtti ve grev hakkı kullanılmayan bir TİS sürecinin tiyatronun ötesine geçemediğini vurguladı.

1 Ağustos'ta başlayan ve yaklaşık 4 milyon memur ve iki buçuk milyon memur emeklisini ilgilendiren 7. toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde sona yaklaşıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'yla Memur-Sen, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Kamu-Sen arasında 22 Ağustos'ta gerçekleştirilmesi beklenen TİS görüşmelerinin sonuncusu gerçekleştirilmezken, yetkili sendika Memur-Sen ve Kamu İşveren Heyeti ilerleyen saatlerde kapalı kapılar ardında pazarlığa oturdu.

Taraflar arasında iş kollarına ilişkin ortaklaşma sağlanırken, ücret artışı konusunda uzlaşma sağlanamadığı öğrenildi. Bu nedenle görüşmelerde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu süreci başlayacak. 11 kişilik kurul, toplu sözleşmeye dair nihai kararını 31 Ağustos'a kadar verecek.

TİS süreci boyunca uyarı grevi, eylem ve basın açıklamalarıyla kamu emekçilerinin mahkum edildiği sefalet ücretine dikkat çekerek insanca yaşama koşulları talep eden ve son olarak pek çok noktada kurdukları grev sandıklarıyla TİS sürecine tepki gösteren KESK'e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) İstanbul 3 No'lu Şube Başkanı Ayfer Koçak, TİS sürecini, iktidarın ve yetkili sendika Memur-Sen'in yaklaşımını, KESK'in taleplerini ETHA'ya değerlendirdi.

'GREV OLMADAN GERÇEKLEŞEN TİS SÜRECİ TİYATRONUN ÖTESİNE GEÇEMİYOR'
7'nci TİS sürecini gerçekleştirdiklerini hatırlatan Koçak, 6 dönemdir dile getirdikleri gibi TİS sürecinin grev hakkı kullanılmadan anlamlı bir şekilde yürütülemeyeceğinin altını çizdi. "Dolayısıyla bir tiyatro oyunundan öteye geçemiyor" diyen Koçak, geçmişte de yandaş konfederasyon Memur-Sen'in "Ortaklaştık" diyerek duyurduğu sonuçların kamu emekçilerinin talepleriyle ilgisi olmadığını vurguladı.

İçinde bulunulan tabloda kamu emekçilerinin sürecin başından itibaren aldığı zamların karşılığının ortadan kalktığını, alım gücünde bir düzelme olmadığını, TÜİK'in duyurduğu sahte enflasyonun bile TİS'te ifade edilenin çok üstünde olduğunu belirten Koçak, içi boşaltılmış bir TİS sürecinin karşılarında durduğunu söyledi.

'MEMUR-SEN VE HÜKÜMET KAFA KOL İLİŞKİSİ KURDU'
Bu dönemde ayrıca hükümetin kendi usul ve yönetmeliklerine de aykırı bir biçimde yandaş sendika Memur-Sen'le son gün gece yarısı, diğer konfederasyonlar davet edilmeden görüştüğünü vurgulayan Koçak, "Sabaha karşı 02.00 itibariyle yandaş konfederasyon Memur-Sen'in kapalı kapılar ardında, ortaklarının dahil edilmediği görüşmeler 'kafa-kol ilişkisi'nden başka şekilde açıklanamaz. Bu görüşmelerde iş kolları üzerinde bir bağıtlama yapıldı ancak maaş zamları üzerinde bir ortaklaşma yaşanmadı. Sabaha karşı 04.00'da hakem heyetine gideceğine dair bir bilgi aldık. Bir ay boyunca yürütülen süreç bir bütün halde boşa çıkartılmış, anlamsızlığa itilmiştir" ifadelerini kullandı.

Kamu emekçilerinin artık TİS süreçlerine güvenmediğinin altını çizen Koçak, "Çünkü biz kamu emekçileri, oradan herhangi bir sonuç alınamayacağını ve alınmadığını maalesef defalarca pratikte de görerek anlamış olduk. Grev olmadan TİS sürecinden bir sonuç alınamayacağı yine açığa çıkmış oldu" dedi.

İktidar ve Çalışma Bakanlığı'nın kamu emekçilerine teklif ettiği rakamların enflasyon öngörüsü üzerinden gerçekleştirildiğini söyleyen Koçak, enflasyon öngörülerinin en az 3-4 yıldır tutmadığını, sürekli yukarıya revize edildiğini ve bu revizasyona rağmen yıl sonunda öngörülenden çok daha yüksek bir enflasyon düzeyiyle karşılaşıldığını vurguladı.

'KAMU EMEKÇİLERİ YOKSULLUK DEĞİL AÇLIK SINIRINDA'
Dolayısıyla kamu emekçileri için görüşmelerde enflasyon öngörüsü üzerinden yapılan anlaşmaların bir anlamı olmadığını kaydeden Koçak, "Bir karşılığı olmuyor çünkü kamu emekçilerine yapılan zam enflasyon farkı üzerinden tanımlanmış oluyor. Kaldı ki bu enflasyon farkları da TÜİK'in sahte enflasyon rakamları üzerinden tanımlanıyor. Gerçek enflasyon, yani bizim sokakta, markette yaşadığımız enflasyonla hiçbir ilgisi yok. Tam da bundan kaynaklı kamu emekçileri artık yoksulluk sınırında değil. Kamu emekçileri olarak artık açlık sınırında maaşları tartışan, maaşlar alan ve bununla geçinmeye çalışan yoksullar haline gelmiş durumdayız" dedi. Uzun süredir yaşadıkları yoksullaşmayı sokakta ve işyerlerinde de ifade ettiklerini söyleyen Koçak, artık hiçbir kamu emekçisinin alım gücünün stabil kaldığını veya ilerlediğini düşünmediğine dikkat çekti.

'KİRA DESTEĞİ ÖNCELİKLİ BİR TALEP'
Bu TİS sürecinde öncelikli gündemlerinden birinin kira desteği olduğunu dile getiren Koçak, enflasyon rakamlarında açığa çıkmayan bir kira artışı olduğunu belirtti. Kamu emekçilerinin hiçbirinin bir ev sahibi olma hayali dahi kuramaz hale geldiğini söyleyen Koçak, "Artık ev sahibi olmayı bir kenara bıraktılar, ev değiştirme şansları dahi yok. Her dönemin başında kamu emekçilerinin en büyük gündemlerinden birisi ev sahipleriyle yaşayacakları tartışmalar" dedi. Pek çok ev sahibinin eski kiraları revize etmek yerine kiracıları evden çıkarmaya çalıştığına dikkat çeken Koçak, "Bu şartlar altında kira desteği verilmesi gerektiğinin altını çizerek ifade etmiştik ve bütün sendikaların ortaklaştığı konuların başındaydı. Ancak bu konuda da en ufak bir yaklaşım gerçekleşmiş değil" ifadelerini kullandı.

Bu koşullarda TİS sürecinde çok daha geri noktada bir tavırla karşılaştıklarını söyleyen Koçak, "Siyasal iktidar tarafından Merkez Bankası'nın vermiş olduğu enflasyon öngörüsünün çok daha altında bir zam oranı kamu emekçilerine reva görüldü. Açıkça şunu söylüyorlar bize; 'kamu emekçilerini biat ettirmek için açlıkla sınıyoruz ve açlıkla sınarken de zaman zaman lütuf şeklinde ödemeler gerçekleştirebiliriz'" dedi.

'SEYYANEN ZAMLARLA EMEKÇİLERİN GELECEĞİ ÇALINIYOR'
Bu "lütufların" seyyanen zamlar olduğunu dile getiren Koçak, seyyanen zamların maaş artışı gibi gösterilmeye çalışıldığını ancak herhangi bir ek ödeme olmadığı gibi emekliliğe de yansımadığını söyledi. Seyyanen zamların kamu emekçilerinin geleceğini çaldığını kaydeden Koçak, şöyle devam etti: "Çünkü örneğin temmuz ayında yapılan 8 bin küsürlük seyyanen zam önümüzdeki ocak ayında yapılacak zamda yok hükmünde olacak. Kamu emekçilerinin maaşlarını bu 8 bin lirayı da katarak 22 bin liranın üzerine çıkardıklarını iddia ediyorlar. O zaman ocak ayında yapacakları zamda 22 binin değil 14 binin üzerinden bir artış tanımlayacaklar ki öyle olacak, o zaman seçim döneminde verilen vaatler yerine getirilmemiş demektir. Çünkü ocak ayında en düşük memur maaşının 12 bin TL olması üzerinden bir zam gerçekleştirilecek. Bugün görüşülen zam oranları da bunun üzerinden olacak."

'MANİPÜLE EDİLEN RAKAMLARLA TOPLUM UYUTULUYOR'
"Gerçek rakamlar ifade edildiğinde aslında toplumun genelinin kamu emekçilerinin nasıl bir açlık noktasına itildiğini görmesi çok zor değil. Manipüle edilen haberler, manipüle edilmiş rakamlarla toplum uyutulmaya çalışılıyor" diyen Koçak, yetkili sendika Memur-Sen'in yaklaşımının ise çok talihsiz olduğunu vurguladı.

TİS yönetmelik ve yasalarının açık olduğunu belirten Koçak, 22 Ağustos'ta yapılması gereken toplantıya 3 konfederasyonun da katılması gerekirken böyle bir yan yana gelişe dahi tahammülü olmayan bir siyasal iktidarla ve bununla ortaklaşan Memur-Sen'le karşı karşıya olduklarını söyledi.

'MEMUR-SEN NE ŞİŞ YANSIN NE KEBAP DEDİ'
Son TİS görüşmesinin usule uygun gerçekleştirilmek yerine gece yarısı Memur-Sen'in çağırılarak ikna süreci yürütülmesine ve Memur-Sen'in de bu sürecin bir parçası olmasına tepki gösteren Koçak, şöyle devam etti: "Memur-Sen her ne kadar ücret artışlarında anlaşamadığını ifade etse de iş kolları üzerine önerilerin büyük kısmında ortaklaştığnı ifade ediyor. Yani şöyle yapıyor; ne şiş yansın ne kebap yansın. Ne kamu emekçilerinin yaşadığı yoksullaşma, açlık noktasına gelme halinin sorumluluğunu alıyor, ne de siyasal iktidarla karşı karşıya gelme sorumluluğunu üzerine alıyor. Hem siyasal iktidarla hukuka aykırı olarak uzlaşıp gerçek sendikaların sesinin çıkmasını engelliyor, hem de kamu emekçilerine 'ortaklaşmadık' iddiasında bulunuyor. Bunun hiçbir gerçekliği yok. Bir ortaklaşma ve satış sözleşmesinin paydaşı olma hali ortada. Eğer öyle değilse dün gece çağırıldıklarında hukuka uygun bir şekilde diğer konfederasyonların davet edilip edilmediğinden bağımsız gitmemesi gerektiğini bilmek zorundadır."

'TÜM SENDİKALAR GENEL GREV SÜRECİNİN ORTAĞI OLMALI'
Memur-Sen'in eğer iktidarla ortaklaşmadığı iddiasında bulunuyorsa ve teklif edilen ücret zammını kabul etmeyecekse buna dair bir eylem süreci geliştirmek zorunda olduğunu söyleyen Koçak, "Daha çok kamu emekçisinin üyeliğini almış konfederasyonun sorumluluğu çok daha büyüktür. KESK olarak bizim başlattığımız eylem ve etkinlikleri taçlandırmak için yürüttüğümüz genel grev sürecinin ortağı haline gelmelidir, bu ortak mücadele çağrımıza cevap vermelidir. Ancak böyle bir beklenti maalesef şu ana kadar karşılanmış değildir" ifadelerini kullandı.

KESK'in uyarı niteliğinde bir gün iş bıraktığını hatırlatan Koçak, "Önümüzdeki dönem için de genel grev meselesinin toplumun tüm kesimlerine açık bir şekilde çalışmasını yürütüyoruz" dedi. Grev sandıkları kurduklarını belirten Koçak, bu sandıkların sadece genel yaklaşımın ne olduğunu öğrenme değil aynı zamanda süreci örgütleme amacıyla yaptıkları bir çalışma olduğunu vurguladı.

"Önümüzdeki dönemde kamu emekçilerinin iradesini dikkate alan bir çalışmayla eylemliliklerimiz devam edecek" diyen Koçak, sürecin kendileri açısından tam bir fiyasko olduğunu vurguladı. Koçak, tüm konfederasyonları kamu emekçilerinin taleplerini sahiplenmeye ve emekçilerin haklarını almak için mücadele yürütmeye çağırdı.