25 Kasım 2024 Pazartesi

Koç Üniversitesi Hastanesi işçileri: Sağlıkta taşeron istemiyoruz

Koç Üniversitesi Hastanesi'nde sendikalı oldukları için işten atılan taşeron işçiler, hem sağlıkta taşeron sistemiyle yaşanan sömürüyü, hem de maruz kaldıkları mobbing, taciz ve ağır çalışma koşullarını anlattı. Koç Holding'in her yerde teşhir edilmesi gerektiğini söyleyen işçiler, işe geri alınana ve tacizci, baskı uygulayan müdür işten atılana kadar direnişi sürdüreceklerini kaydetti.

Koç Üniversitesi Hastanesi'nde ağır çalışma koşulları, düşük ücret, mobbing ve tacize karşı DİSK'e bağlı Dev Sağlık-İş sendikasında örgütlendiği için işten atılan işçilerin hastane önündeki direnişi 8 Aralık'tan bu yana devam ediyor.

Koç Üniversitesi Hastanesi'nde alt işveren olan Euroserve firmasına bağlı taşeron işçiler, 300 taşeron işçinin çalıştığı hastanede sendikal faaliyet yürütmeye başlamaları ve sendikaya üye işçi sayısının yetki için gerekli çoğunluğa erişmek üzere olmasıyla mobbing ve tacizin katmanlı hale geldiğini söylüyor.

İşten çıkarılan Dev Sağlık-İş İşyeri Temsilcisi Kenan Güngördü ve Suna Erkoçak, işyerindeki çalışma koşullarını, işten çıkarılma süreçlerini ve taşeron çalışma sistemini ETHA'ya değerlendirdi.

GÜNGÖRDÜ: SENDİKALAŞMA ARTINCA KIYAMET KOPTU
11 aydır Koç Üniversitesi Hastanesi'nde taşeron işçi olarak çalışan Dev Sağlık-İş Temsilcisi Kenan Güngördü, çalışmaya başladığı andan itibaren baskı ve mobbingin farkına vardığını söyledi. Hastanede sendikal faaliyet yürütmeye başlamalarıyla baskının daha da arttığını ve işten atma tehditlerinin başladığını kaydeden Güngördü, sendikanın anayasal bir hak olduğunu anlattıklarını belirtti.

Taşeron işçilerin içinde bulunduğu yoğun çalışma koşullarına karşı ses çıkartma ve örgütlenme kararı aldıklarını söyleyen Güngördü, sendikanın işyeri temsilcisi olmasıyla yönetim tarafından hedef alındığına ve sendikal faaliyet yürütememesi için sürekli denetimde tutulduğuna dikkat çekti. Tüm baskı ve tehditlere rağmen 300 taşeron işçiden 128'inin sendikaya üye olduğunu aktaran Güngördü, "Asıl kıyamet o zaman koptu. 'Yetki alacağız, sözleşme yapacağız. Artık söz sahibi olacağız' dediğimiz anda baskı daha da arttı" ifadelerini kullandı. 

'EN DOĞAL HAKKIMIZA TAHAMMÜL EDEMEDİLER'
Sendikalaşma sürecinin ilerlememesi için sürekli çalışmaya zorlandıklarını, molalarını bile kullanamadıklarını dile getiren Güngördü, şöyle devam etti: "Bu zamana kadar çalıştığım hiçbir işyerinde bu kadar değersizleştiğimi, bu kadar aşağılandığımı görmedim. Bütün işçiler şu anda öyle. Koç'un o sosyal demokrat kimliği konu kar, sermaye, kendi hastanesi olduğunda kör, sağır oluyor ve işçiler bütün haklarından mahrum ediliyor. Biz sadece sendikalı olma hakkımızı, en doğal hakkımızı kullandık. Buna dahi tahammül edemeyip saldırmaya başladılar ve işten attılar. Bunu kabul etmiyoruz."

İşten atılma gerekçesi olarak "performans düşüklüğünün" öne sürüldüğüne işaret eden Güngördü, hastanede yaklaşık 50 hastaya bakmak zorunda bırakıldığını, bu koşullarda performans düşüklüğünden bahsedilemeyeceğini vurguladı.

'HERKES KOÇ HOLDİNG'İ TEŞHİR ETMELİ'
Sendikal engellerin kaldırılmasını, işe geri iadesini ve işyerindeki tacizci müdürün işten çıkarılmasını istediklerini ifade eden Güngördü, bu gerçekleşmediği koşullarda eylemlerinin büyüyerek devam edeceğini vurguladı. Koç Holding'in "sosyal projeler" ile "demokrat" görünmeye çalıştığına dikkat çeken Güngördü, hakları için sendikalı olmak istediklerinde işten atıldıklarında kendini "demokrat" göstermeye çalışan patronların işçi düşmanlığının ortaya çıktığını kaydetti. Çalışan işçilere zulmün sürdüğünü dile getiren Güngördü, Koç Holding üzerindeki baskıların artması, Koç Üniversitesi Hastanesi'ndeki taciz ve baskıyı teşhir etmesini istedi. "Biz burada sadece işimizi geri istemiyoruz, aslında buradaki haksızlığın ve tacizin bitmesini istiyoruz" ifadelerini kullanan Güngördü, Koç Üniversitesi Hastanesi yönetiminin derhal yaptığı yanlışlardan dönmesi gerektiğini vurguladı.

ERKOÇAK: SAĞLIK İŞİ EKİP İŞİDİR AMA BİZİ AYIRDILAR
6 yıldır Koç Üniversitesi Hastanesi'nde taşerona bağlı destek elemanı olarak çalışan Suna Erkoçak, kadrolu pek çok sağlık emekçisiyle aynı işi yapmalarına rağmen daha uzun çalışma saatlerine tabi olduklarını ve asgari ücret aldıklarını kaydetti. Hasta ve hasta yakınlarıyla birinci derecede ilgilendiklerini, tıbbi destek de sağladıklarını aktaran Erkoçak, "Aslında sağlık işi ekip işidir ama bizi ekipten ayırdılar. Doktoru, hemşiresini bir yana koydular, biz destekçileri de bir yana. Ama baktığınızda aynı işi yapıyoruz, bir müdahale olduğunda ekip olarak hastaya müdahale ediyoruz" dedi.

Kadrolu ve taşeron sağlık emekçileri arasında "eşit işe eşit ücret" ilkesinin ihlal edildiğini söyleyen Erkoçak, Euroserve taşeron şirketinin duyarsızlığına dikkat çekti. Euroserve'in tamamen kar hırsıyla hareket ettiğini ve sürekli haksız ücret kesintilerine gittiğini anlatan Erkoçak, hastane ve taşeron firma yönetimiyle görüşmek, haklarını aramak için defalarca girişimde bulunduklarını, bu girişimlerinin sonuçsuz kaldığını kaydetti. 3 yıldır sürekli hak gasbına uğradıklarını ve muhatap bulamadıklarını vurgulayan Erkoçak, buradan bir çözüm üretememeleri üzerine sendikalaşma sürecine girdiklerini ifade etti. Sendikal faaliyete başlamalarıyla insanlık dışı bir mobbinge maruz kaldıklarını vurgulayan Erkoçak, sendikalı çalışma taleplerinin kabul görmemesine rağmen örgütlenmeye devam ettiklerini söyledi. 

'BASKIYA BOYUN EĞMEDİĞİMİZ İÇİN TACİZ DEVREYE GİRDİ'
Yönetimin tehdit, çalışma saatlerini uzatma, mobbing gibi yöntemlerine karşı yılmamaları üzerine tacizin devreye sokulduğunu anlatan Erkoçak, tacizci müdürün zaman zaman kadrolu çalışanlar da dahil olmak üzere çok sayıda sağlık emekçisini sistematik bir şekilde taciz ettiğini dile getirdi. Bu duruma da boyun eğmediklerini söyleyen Erkoçak, son olarak işten atmaların baş gösterdiğini ifade etti. "Biz gittik, 'Yapmayın, suç işliyorsunuz' dememize rağmen hiçbir şekilde dinlemediler bizi. Sebep ne? 'Biz sizle çalışmak istemiyoruz, yönetim istemiyor.' Ama biliyoruz ki sendikal çalışma yürüttüğümüz için" diyen Erkoçak, 6 yıl çalıştıktan sonra bir anda "performans yetersizliği" bahanesiyle işten atılmasındaki şaibeye de işaret etti.

'SAĞLIKTA TAŞERON İSTEMİYORUZ'
Dört temel talepleri olduğunu vurgulayan Erkoçak, taleplerini şöyle sıraladı: "Taşeron işçilere dönük insanlık dışı bir çanta araması var. Çantalarımızda en ufak bir yiyecek bulunduğunda, hırsızlıkla suçlanıp hiç uyarıda bulunulmadan işten atıyorlar. Çanta aramalarının son bulmasını istiyoruz. Kırmızı çizgimiz, o tacizci müdür gidecek. Kod 46'yla işten atılan arkadaşlarımızın kodu silinecek ve işe geri alınacaklar. Bizim işe iademiz sağlanacak."

"Biz sağlıkta taşeron istemiyoruz, sağlıkta taşeron cinayettir" diyen Erkoçak, kamuoyuna ve özellikle sağlık emekçilerine direnişi sahiplenme ve büyütme çağrısı yaptı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya da seslenen Erkoçak, taşeron sisteminin ortadan kaldırılması için gerekli adımların atılmasını istedi.