Kemalbay: Faşizmi direniş ve dayanışmayla ortadan kaldırabiliriz
HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, HDP hakkında açılan kapatma davasının gelişen bütün mücadele dinamiklerine yönelik bir saldırı olduğuna dikkat çekti, "Daha güçlü bir ittifaka ve mücadeleye ihtiyaç var. İttifakın, mücadelenin sokakta güçlendirilmesi gerektiğini ve meclisten sokağa kadar her yerin direniş, dayanışma ve mücadele alanı olması gerektiğini savunuyoruz" diye konuştu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında açılan kapatma davası sadece bir partiyi kapatmaktan ibaret değil. Gözaltı, tutuklama saldırıları ile durdurulamayan, dağıtılmaya çalışılan HDP şimdi de kapatılmak isteniyor. Asıl hedeflenen ise Kürt halkı ve Türkiyeli sosyalistlerin oluşturduğu birleşik gücü ortadan kaldırmak. Gelişen toplumsal mücadele dinamiklerinin yan yana gelmesini engellemek.
Newroz'da açığa çıkan işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler ve Kürtlerin mücadele dinamizmine yaslanarak bu saldırıyı püskürtmeyi amaçlayan HDP'ye yönelik kapatma saldırısını İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay ile konuştuk.
Faşizme karşı direniş ve dayanışma ile mücadelenin büyütülebileceğine kaydeden Kemalbay, "Direnişten, dayanışmadan ve mücadeleyi yükseltmekten başka bir panzehir yok faşizme karşı. Fakat şunu da biliyoruz ki sadece HDP'nin faşizme karşı direnişiyle mevcut faşist bloku ortadan kaldıramayız" diyerek birleşik bir mücadeleye işaret etti.
'İKTİDARLARINI SÜRDÜRMEK İÇİN PARTİMİZİ KAPATMAK İSTİYORLAR'
Kobanê davasının ardından partinizle ilgili kapatma tartışmalarının başlaması ve ardından kapatma davası açılmasının nedeni nedir?
Aslında çok yabancı olduğumuz bir durum değil. Türkiye'nin defaatle tekrar ettiği bir çıkmaz, bir açmaz. Temel sorunları çözmek yerine örtbas etmek ve muktedir bir kesimin kendi iktidarını sürdürebilmesine dayalı mekanizmanın, darbe dinamiğinin tekrar devrede olması.
Türkiye'de Kürt sorununun demokratik çözümüne yönelik inkarcı politikalar sürdükçe, halkın taleplerini ifade eden siyasi yapılanmalara yönelik de bu saldırılar kaçınılmaz oluyor. Mevcut iktidarlarını, statükoyu sürdürebilmek için halkın değişim taleplerini bastırmak, şiddet, zorbalıkla, gözaltı, tutuklamalarla, parti kapatmalarla yapılmasından başka bir yol da kalmıyor.
Partiler kapatılmaya çalışılıyor, demokratik siyaset tasfiye edilmeye çalışılıyor, ama bu taleplerin özneleri ortadan kaldırılamıyor. O yüzden de sürekli olarak dönüp dönüp aynı noktaya geliyor Türkiye egemenleri. Türkiye ezilen halkları da her defasında kendisini daha da geliştirerek, bu talepleri daha da geliştirerek ortaya koyuyor.
Geçtiğimiz hafta sonu Kadın Meclisi ve Parti Meclisi toplantınızı yaptınız. Orada yapılan tartışmaların fikriyatını, ruhunu aktarır mısın? HDP hangi hattan yürüyerek karşılayacak bu süreci?
Sadece bir partinin kapatılma davası, HDP'ye yönelik saldırılar olarak değil de demokratik topluma ve insanların değişim taleplerine yönelik bir saldırı olarak görüyor ve HDP bu saldırıya karşı konumlanıyor.
Şu an da Türkiye'de büyük bir ekonomik kriz var. Yoksulluk, açlık, işsizlik had safhada. Özellikle son 20 yılda, yoğun bir şekilde kentleşme yaşandı ve metropollere insanlar yığıldı. Toplum, şu an büyük bir yoksulluk, işsizlik bunalımı içerisinde.
Neoliberal kapitalizmin bütün saldırılarının sonuçları ortaya dökülmüş durumda. Bir taraftan bu ağır enflasyon, yoksulluk, işsizlik konuları bir taraftan da antidemokratik uygulamalar var. Kürt halkının demokratik taleplerinin bastırılması, iktidarın, AKP-MHP blokunun önümüzdeki dönemdeki seçimlerde seçilebilmeleri için, koltuklarını koruyabilmeleri için izlediği politikalar. Halkların taleplerinin bastırılması bütün bu meseleler birlikte ele alınıyor partimizde.
'HDP BÜTÜN MÜCADELE DİNAMİKLERİNİN ÖZNESİ'
Dolayısıyla bir taraftan iş ve aş buluşmaları yaparak toplumun sesini, kadınların, işçilerin, işsizlerin, çiftçilerin, esnafın sesini duyurmaya ve onların temsilini yapmaya çalışırken bir taraftan da demokrasi mücadelesi, Boğaziçi Üniversitesi'nde kayyuma itiraz eden öğrencilerden tutalım da, İstanbul Sözleşmesinden çekilmeye karşı kadınların yükselttiği mücadeleye kadar pek çok mücadelenin öznesi olmaya çalışıyor partimiz. Bütün bu dinamikler içerisinde, demokrasi mücadelesinin en önünde yer alıyor. Bu konuda daha birleştirici bir fonksiyon üstlenmek istiyor. Hem PM toplantısında hem de Kadın Meclisi toplantısında mevcut iktidarın faşist karakterinin altı çizilerek buna karşı bütün ezilenleri birleştirecek bir mücadele hattı, demokratik siyasetin güçlü bir şekilde savunulmasına yönelik olarak en geniş dinamiklerle bir mücadele hattı tartışıldı. Bu konuda en ufak bir geri adım atılmayacağını, tek bir kişi kalsak bile bu mücadelenin Türkiye halkları için ne kadar elzem olduğunu tartıştık.
'FAŞİZME KARŞI MÜCADELE İTTİFAKINI SOKAKTA GÜÇLENDİRECEĞİZ'
Direnişten, dayanışmadan ve mücadeleyi yükseltmekten başka bir panzehir yok faşizme karşı. HDP bunu her zaman güçlü bir şekilde yerine getirdi. Fakat şunu da biliyoruz ki sadece HDP'nin faşizme karşı direnişiyle ve sadece demokratik mücadeleyi HDP'nin savunmasıyla, mevcut faşist bloku geriletebilsek de ortadan kalkmasını sağlamaya gücümüz yetmiyor. Daha güçlü bir ittifaka, demokrasi ittifakı ve mücadeleye ihtiyaç var. Biz ittifakın, bu mücadelenin sokakta güçlendirilmesi gerektiğini ve meclisten sokağa kadar her yerin direniş, dayanışma ve mücadele alanı olması gerektiğini savunuyoruz.
Genel olarak eylem, söz, örgütlenme özgürlüğüne yönelik bir saldırı bu. HDP'nin kapatılmak istenmesi de bundan bağımsız değil dediniz. Peki bu kuvvetlerle yan yana geliş bakımından HDP nasıl rol üstleniyor?
Yeni bir döneme girmek isteyen, otoriter bir rejim var. Bu dönemde hiçbir itiraz istemiyor ve toplumu da kendi bekasını güçlendirmek ve sürdürmek üzerine şekillendirmek istiyor. Her ne kadar kültürel hegemonyayı kuramadık dediyse de bugüne kadar Erdoğan, hani sopayla, baskıyla, şiddetle de bir şekilde bu topluma bu hegemonyayı kabul ettirmek istiyor. Hatırlayın birkaç hafta önce bir AKP sözcüsü çıktı dedi ki, '19 yıl sonra biz daha yeni başlıyoruz'. Kadınların özgür olmadığı, gençlerin, üniversitelerin, demokratik kitle örgütlerinin, toplumsal demokratik dinamiklerin kendilerini ifade edemedikleri tamamen siyasal İslam soslu bir Türkçü rejimi inşa etmek istediklerini gösteriyor ve bu rejim kendini kurarken de kadın bedeni üzerinden ve kadın kimliği üzerinden bu mimariyi şekillendirmek istiyor. O yüzdende kadınları hedefine alıyor. Kadını erkekle eşit görmeyen, erkek egemenliğini savunan bir iktidar ile karşı karşıyayız ve bu iktidar bunu topluma dayatacağını İstanbul Sözleşmesini kaldırarak ortaya koyuyor. Topluma geri çekilin çünkü ben yeni bir rejim inşa etmek istiyorum ve bu rejimi inşa ederken de karşımda bu güçleri görmek istemiyorum diyor.
'SORUNLARI ÇÖZME GÜCÜ HALKIN ELİNDE'
Kayyum rejimi ile yönetilen Kürt coğrafyası var. Halkın seçtiği yöneticilerin tutuklanması ya da görevinden alınmasına sessiz kalan bir Türkiye toplumuna adım adım kendi kapısına dayanan bir zorba rejimle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Faşizmin adım adım herkesin kapısına dayandığı böyle bir süreçte neyle karşı karşıya olduğumuz, toplum tarafından, demokrasi güçleri tarafından daha iyi anlaşılıyor.
Son beş altı yıldır hiçbir zaman dozu azaltılmayan hatta her defasında daha da yükseltilen şiddet politikası ile toplumun antidemokratik, totoliter rejim şekillenmesine gösterdiği direnç bastırılmaya çalışılıyor. Bu saldırının yapıldığı kesimler olarak demokratik bir Türkiye'de yaşamak istiyorsak cesur bir şekilde adımlar atmamız gerekiyor. Her ne kadar Garê saldırısından bu yana, muhalefette bazı olumlu adımlar olsa da görüyoruz ki aslında muhalefet partilerinin kurumsal yapıları Kürt sorununa, demokrasi sorununa gerçekçi ve halkçı çözüm önerileri yok. Bu şekilde de ne faşizme karşı mücadele edilebilir ne sorunlar çözülebilir. O yüzden aslında sorunları çözme gücü halkın kendi ellerinde diye düşünüyoruz.
Kadınlar, öğrenciler, gençler, işsizler, Kod 29 ile atılan işçilerden tutalım da sermayenin saldırılarına karşı kendini savunmak için direnenlere aynı zamanda kolluğun saldırılarını görüyoruz. Biz HDP olarak bütün bu dinamiklerle daha geniş çerçeveli yan yana gelişleri sağlamak zorundayız. Bütün toplumsal dinamikler hangi partiye oy verirlerse versinler gerçek bir demokrasi için birleşmenin önemini kavrıyorlarsa kendi siyasi yapıları böyle yapmasa bile kendileri aşağıda birleşirse demokrasiden yana bir dönüşüm için gerekli adımları atabiliriz.
Süreç seçimle değiştirilebilecek bir süreç mi? Nasıl bir mücadele hattı oluşturmak gerekiyor?
Böyle bir formül vermek oldukça zor. Çözüm önerisi olarak yapılması gereken şey hep beraber öncelikle HDP'nin savunulması, demokrasinin savunulması, birincisi bu. İkincisi, HDP kapatılırsa HDP'nin oyları bize gelir diye uman birisi varsa HDP'nin çözümsüz, çaresiz olmadığını görmek gerekiyor. HDP her zaman üçüncü yolları geliştirebilmiş ve bu anlamda çok yaratıcı siyaset üretmiş bir gelenektir.
'HDP DEMOKRASİDEN YANA OLMAYAN PARTİLERLE YAN YANA KONUMLANAMAZ'
'Demokrasi'den yana olduğunu söyleyen yapılar hem Kürt sorununun demokratik çözümü, hemde kapitalizmin sınıfsal olarak bütün toplumsal kesimlere uyguladığı sömürü politikaları karşısında duruşları değişmediği sürece bir çözümde olamazlar. Dolayısıyla HDP'de kendini bu partilerle yakın bir konumda konumlandıramaz.
HDP üçüncü yolları tarif etmek, bulmakla yükümlü ve bu konuda da bunu hayata geçirecek öz güce de sahiptir. Önümüzdeki dönem elbette ki iktidarın atacağı adımlar, muhalefetin atacağı adımlar ve HDP'nin örgütlülüğünü, dayanışmasını, mücadelesini, birleştirici gücünü ortaya koyarak kendisini ileriye taşıma çabası olacak. Esas olarak halkın içerisinde olmak ve halkla birlikte bu sorunlara çözüm aramak bizim yöntemimiz olacaktır.
Eklemek istediğin bir şey var mı?
Kadın mücadelesinden çok şey öğrenebileceğimizi düşünüyorum. Kadınlar pek çok saldırıya karşı birleşerek ve mevcut yapıları dönüştürerek yol aldılar. Her zaman sokakta ve dayanışma içerisinde oldular. Son dönemde de kayyumcu rektöre karşı Boğaziçi Üniversitesi gençliği ve genel olarak gençlik ortaya koydu. Onları asla yalnız bırakmamak gerekiyor, yan yana olmak gerekiyor ve onlardan öğrenmek gerekiyor. Parti kapatmalara karşı halk Newroz'da sokaklara aktı ve bütün bu dinamiklerin moralleriyle parti kapatmaları karşısında yerimizi aldığımızı burada belirtmek gerekiyor.