KEB: Eğitim Sen kongresi sınıf mücadelesinin neresinde
KESK'e bağlı Eğitim Sen 11. Olağan Genel Kurulu'nu 28-29 Kasım günlerinde gerçekleştirmiş yeni yönetimini belirlemişti. Oldukça tartışmalı geçen genel kurulun ardından Kamu Emekçileri Birliği açıklama yaptı. Açıklamada, "Eğitim Sen 11. genel kurulu sınıf mücadelesinin neresinde" diye soruldu.
Eğitim Sen'in 28-29 Kasım günlerinde Ankara'da topladığı 11. Olağan Genel Kurulu'nda yaşanan tartışmalar sürüyor. Kongrede seçilen MYK dün açıklama yaparak Prof. Dr. Nejla Kurul'un Genel Başkanlık görevine getirildiğini açıklarken, MYK üyelerinin görev dağılımını da paylaştı.
Kamu Emekçileri Birliği (KEB), Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin seçilmesinden ibaret kongrede yaşanan tartışmalara ilişkin yazılı açıklama yaptı. KEB açıklamasında, Genel kurullarda, mücadeleyi büyütmek, sürece cevap üretmek ve gelecek dönem açısından ne yapıp yapılmayacağı tartışması yürütülmesi gerektiğine dikkat çekti, Eğitim Sen 11. Genel Kurulunun bu tartışmalardan uzak olduğuna vurgu yaptı.
Kamu Emekçileri Birliği açıklamasının tamamı şöyle:
"Mücadeleyi büyütmek, sürece cevap üretmek ve gelecek dönem açısından ne yapıp ne yapmayacağımızı tartışacağımız yerler genel kurullardır. Bu aynı zamanda AKP-MHP faşizminin saldırıları karşısında milyonlarca eğitim emekçisine umut olduğumuzu göstermek gibi önemli sorumluluklarımızı da gösterir. Eğitim Sen, 11. Genel Kurulunu farklı tartışmalarla beraber 28-29 Kasım'da gerçekleştirdi. Genel kurul, mücadele hattının geliştirilmesi ve yenilenmenin bir aracı olması gerekirken yürütme kurulu sayılarının nasıl paylaşılacağı ve başkanlık koltuğunda kimin olacağı tartışmalarının olduğu bir sürecin gölgesinde tamamlanmıştır.
'SAYILAR VE BAŞKANLIĞA ODAKLI TARTIŞMA'
"Pandemiden kaynaklı şube kongrelerinin düşük delege katılımıyla gerçekleştiği bir zamanda Genel kurul, bu gerçekliği görmeden sayılar ve başkanlık üzerinden son 10 günde yapılan tartışmalarla anlayışların sendikal mücadelenin ve eğitim emekçilerinin çıkarlarını gözetmekten uzak grup çıkarların dayatıldığı bir görüşme trafiği ile yapıldı. 511 delegeden 193 delegenin katılıp oy kullandığı bir seçim yaşandı. Kongre öncesi Devrimci Sendikal Dayanışma (DSD) başkanlık konusunda anlaşamamaları üzerine kongrede Genel Başkan olarak bulunduğu gerçekliğini yok sayan Feray Aytekin Aydoğan geçmiş dönemin sorumluluğunun taşımaktan uzak olan grup sözcüsü olarak konuşma yaptı. Daha sonra geçmiş dönemlerde kürsü işgalini eleştiren DSD grubundan bir kişi kürsüye işgal ederek yaşanan süreçte kendi başkanlık dayatmalarının ve taleplerinin bir etkisi yokmuş gibi eleştirilerini sıraladı. Ardından da grup olarak salonu terk ettiler. Devletin sendikal mücadelenin kazanımlarının tırpanlanmasına yönelik saldırılarının yoğun olduğu bir sürecin ağırlığını ve sorumluluğunu hissetmeyen, sendikalara çöreklenmiş, her şeyi nicelikle ölçen ve buna göre hareket eden siyasi anlayışların tartışmalarını görüyoruz.
'SINIF MÜCADELESİNDEN UZAK ANLAYIŞLAR'
"Demokratik Emek Platformu (DEP) ve Devrimci Sendikal Dayanışma (DSD), sendikaların kuruluşundan itibaren grup çıkarları için sınıf mücadelesini görmezden gelen, bedel ödeyerek yaratılan değerleri koltuk tartışmaları ile hoyratça dağıttılar. Kendi dar grup çıkarları, sığ politika anlayışları ile ne yazık ki her gün üye kaybeden, mücadele iddiası ve çıtasını düşüren sendikalarımızın bu durumda olmalarından sorumludurlar. Kendileri yönetimlerde olunca her şey normal ve hak, kendileri olmayınca aksi davranan iki sendikal anlayış, günden güne güç kaybeden bir sendika yaratmışlardır. Her genel kurulda yaşadığımız yönetimin belirlenmesi, delege seçimi gibi süreçlerin grup çıkarlarının, delege sayısı fazla olanın egemenliğini dayatmasının yaşandığı delege saltanatının yarattığı yıkımın sonuçlarını yaşamaktayız. Kolektif yönetme anlayışından yoksunluk, sınıf mücadelesi iddiasıyla yola çıkanların dahi kendi dar yönetme erkini doğuruyor. Emek Hareketi ise şube kongrelerinden beri ihraç üyelerin yürütmelerde bulunmasının iş yerlerinden kopma anlamına geleceğini savunarak sendika üyelerinin sendikal haklarını dizayn etmeye girişmiştir. Bu dizaynın kabul görmediği her durumda ayrı bir liste çıkararak geçmiş dönemlerde ret ettikleri nispi temsil talebini dile getirmişlerdir. Gelinen aşamada kendi listesini de geri çekerek tartışmalı bir sürecin yönetiminde olmayı da istememiştir. Genel Kurullar azınlığın çoğunluk olma hakkını savunmalı, azınlığın iradesini, söz söyleme ve karar alma yetkisini her durumda savunmalıdır ki gerçekten demokratik bir işlevi olsun. Yıllardır savunduğumuz nispi temsil sistemi tam olarak bir eşitliği sağlamasa da mücadele eden siyasi anlayışların varlığının bir teminatı olarak görülebilir. Bu nedenle nispi temsile geçmişte oy vermeyenlerin neden şimdi savunduğuna dair özeleştiri vererek işe başlamaları gerekir.
'BİRLEŞİK EMEK MÜCADELESİNİ YERELDEN ÖRME ANLAYIŞINDAN UZAKLAŞMA'
"HDK Emek Meclisi olarak bir yıla yayılmış yerel ve merkezi çalıştaylar ile ortak tutum belgesi oluşturuldu. Bu tutum belgesine göre en geniş tabanı kapsayan, fiili meşru mücadele hattında yürüyecek bir şube yürütmeleri oluşturma perspektifi ile şube kongreleri yapıldı. Birleşik emek mücadelesini yerelden örmekte ortaklaşmasına rağmen Demokratik Emek Platformu (DEP) Genel Kurul için aynı perspektife bağlı kalmamayı seçti. Bu görüşme trafiği içinde sayılar ve başkanlık tartışmaları ile süreç tıkandı. Sonuç olarak ortaya geçmişten bu güne grup çıkarları ve delege sayıları üzerinden yapılan kongrelerin artık tıkandığı ve sendikal mücadeleyi ilerletmediği bir kez daha ortaya çıktı. Kongre verilen önergeler tartışılmadan, yedi saatlik bir sürede sadece MYK seçimine odaklanan bir kongre yapılmış oldu.
'FAŞİZME KARŞI MÜCADELENİN İHTİYAÇLARINA GÖRE HAREKET EDECEĞİZ'
"Kamu Emekçileri Birliği (KEB) olarak sınıf mücadelesinin önemli bir örgütü olan Eğitim Sen MYK'sında iki dönemdir görev almaktayız. Bu zorlu süreçte görev aldığımız her organda bilgi, birikim ve deneyimlerimizi mücadelenin ihtiyaçlarına göre konumlandırma ve buna uygun davranmaya çalıştık. Yaşanan ittifak süreçlerinin karşısında nispi temsil sistemini her daim savunduk. Ancak kimi zamanlarda süreci niceliğin belirlediği durumları yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. Ancak dün yaptığımız gibi bugün de mücadelenin ihtiyaçlarına göre hareket etmeye devam edeceğiz. Faşizme karşı mücadelemizde mücadeleden kaçanların, dar grup çıkarlarını mücadelenin önüne engel yapanların, kendi egemenliğini her şey görenlerin karşısında emekçilerin ve ezilenlerin mücadelesini büyütme sorumluluğuyla hareket edeceğiz.
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz."