25 Kasım 2024 Pazartesi

KBDH: Kadın dayanışmasının gücüyle en öne, eyleme

Faşist işgale karşı Türkiye ve Kuzey Kürdistan kadın hareketine bir adım öne çıkma, birleşik eylem hattını örme çağrısı yapan KBDH Genel Konseyi, "Rojava'nın işgaline, Kürt halkımızın ulusal, kolektif varlık hakkına dönük saldırılara karşı erkek egemenliğine, şiddete, işgale karşı 'Jin, jiyan, azadi' sloganlarını yükseltelim. Kadın devriminin gücüyle erkek egemenliğine, işgale karşı ayağa kalkalım. Kadın dayanışmasının gücüyle, en öne, eyleme" dedi.

Kadınların Birleşik Devrim Hareketi (KBDH) Genel Konseyi, faşist işgale karşı, Türkiye ve Kuzey Kürdistan kadın hareketini bir adım öne, birleşik eylem hattını örgütlemeye çağırdı. KBDH Genel Konseyi'nin açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

"Türkiye'de Kapitalizmin krizi ile faşist rejim krizinin iç içe geçtiği, gerici iç savaş stratejisinin yürürlükte olduğu bir sürecin içindeyiz. Faşist Türk burjuva devletinin, kontralaştırdığı güçlerle, Taksim'de halkın içinde bomba patlatmasının ve bu saldırıyı PKK-PYD-YPG'nin yaptığı yalanını dolaşıma sokmasının ardından, Rojava'ya dönük yeni bir işgal saldırısı devreye girdi. 19-20 Kasım 2022 tarihinde, Rojava devrim toprakları, Başur Kürdistan dağları, faşist Türk burjuva devleti tarafından savaş uçakları ve SİHA'larla bombalandı. Şehit yoldaşlarımızın ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.

'MAKBUL TOPLUM YARATMAK İSTİYORLAR'
Kürdistan'a yönelik sömürgeci siyasete, Kürt halkının kolektif varlık hakkına, Rojava halk devrimine yönelen faşist işgal saldırılarına karşı politik eylemli duruş geliştirmenin zorunluluk olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu gerçeklikle devrimci bir ilişki kurmak, insanlık görevidir. Devrimci olmanın, kadın eşitlikçi-özgürlükçü yaşam savunuculuğunun gereğidir. Güncel ve tarihi bir sorumluluktur. Kimse bu gerçekliğe gözünü kapatmamalıdır. Türkiye ve Kürdistanlı kadınların yeni işgal saldırısını anlama ve harekete geçme açısından tutumu oldukça önemli bir yerde duruyor. Halk ve kadın düşmanı olan bu rejim, temel yönetim biçimi olarak başvurduğu devlet terörüyle, halkları, kadınları, işçi sınıfını yapay bir şekilde ayrıştırıp, karşıtlaştırarak düşmanlaştırma politikası izliyor. Böylece zengin sınıfının çıkarlarına hizmet eden devlet-halk çelişkisinin de üstünü örtmeye çalışıyor. Faşist baskı ve yasakları arttırarak, sansür yasasını uygulayarak, dilsiz, sözsüz, 'makbul toplum' yaratmayı hedefliyor.

'MİLİS VE GERİLLADA SAF TUTAN HALKIMIZ MERHEM OLDU'
Taksim saldırısında olduğu gibi halkı katlederek Rojava ve Güney Kürdistan'a, özgür gerilla alanlarını işgal planlarına kılıf uyduruyor. Taksim'de halkı katlederek yapılmak istenen faşist AKP/MHP hükümetinin ilk kirli oyunu değildir. 'Türkiye'ye füze attırır savaş gerekçesi yaparım' diyende Taksimde halkı katleden de aynı faşist iktidardır. Bu kirli oyunlar gelenekçisi oldukları devletin politikasıdır. Rum halkına yapılan 6-7 Eylül Taksim pogromu, Çorum-Maraş-Sivas- katliamları, '77 Taksim 1 Mayıs'ı kontra tarzda planlanmış ve örgütlenmiş saldırıların sadece birkaçıdır. Geride bıraktığımızücadele sürecinde 2015 ve sonrası gelişen 'çöktürme' konseptinin, faşist erkek egemen saldırıların etkisini kıran, sokakları, alanları büyük bir iradeyle yeniden özgürleştirmeye kilitlenen bir kitle iradesi ortaya çıktı. Milis ve gerillada saf tutan halkımızın onurlu kadın ve erkek evlatları, gerçek adaletin uygulayıcıları olarak sevgi ve saygıyla karşılandı. Halkımızın yaşadığı acılara azda olsa merhem oldu.

'DURUM DEVRİMCİDİR, UMUT YÜKLÜDÜR'
Son olarak kimyasal silahın gerilla üzerindeki etkileriyle yüzleşen devrimci, antifaşist kesimler, tüm saldırıları göz alıp cesaretle, Taksim ve Silopi'de merkezi eylemlerle duruş gösterdiler. TTB başkanı sevgili Şebnem Korur Fincancı'nın duruşunda olduğu gibi gerçeklerin sesi oldular. Türkiye'de ve Kuzey Kürdistan'da faşist saldırılara rağmen, gerçeklerin savunuculuğunu yapma ısrarının sürdüğünü görüyoruz. Durum gerçeklerden yanadır, devrimcidir, umut yüklüdür.

'KAZANILMIŞ HAK VE MEVZİLER TEHDİT ALTINDADIR'
Onur ve özgürlük mücadelesinden yana taraf olan Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınlar, ezilen cinsel kimlikler! Çağrımız sizedir! 25 Kasıma yürüdüğümüz şu günlerde, erkek egemenliğinin ve şiddetinin her türlü görünümüne, saldırılarına karşı ortak mücadeleyi büyütmeliyiz. Bugün Rojava'da kadınlar ve çocuklar, erkek egemenliğinin kurumsallaşmış faşist aygıtı olan Türk ordusunun ve çetelerinin şiddeti altındadır. Savaş uçaklarıyla yaşam alanları, örgütsel iradelerini temsil eden devrim kurumları bombalanırken, şiddetin en ağırıyla karşılaşmaktadırlar. Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye halklarının, kadınlarının yaşamları, kazanılmış hak ve mevzileri tehdit altındadır.

'İSTENİLEN DAYANIŞMA DEĞİL'
Türkiye ve Kuzey Kürdistanlı kadınlar ne yapacaktır? Dayanışma değildir istenen. Alınacak tutum, gösterilecek duruş erkek egemenliğine ve faşizme karşı mücadelenin bir parçasıdır. Asli bir sorumluluktur. Rojava devriminde kadınların kazanılmış hak ve mevzileri kapitalist erkek egemen sisteme vurulmuş bir yumruk misalidir. Devrimi savunmak bugün kadın dayanışmasının bir gereğidir. Kadın dayanışmasının gücüyle, işgale, sömürgeciliğe, Rojava
devriminin tasfiye edilmesi planlarına geçit verilmemelidir. Erkek/devlet şiddetine karşı yaşasın jin, jiyan, azadi.

'FAŞİZM MÜCADELENİN GELİŞİMİNİ ENGELLEMEYE ÇALIŞIYOR'
AKP-MHP faşist iktidarı, içte sansür yasası çıkartarak, demokratik hakları gasp ederek, söz, eylem ve örgütlenmeyi yasaklayarak, gözaltı-tutuklamaları boyutlandırarak, devlet ve sivil faşist saldırılarının gücüne yaslanarak kitle hareketini bastırma ve ezme stratejisi uyguluyor. Böylelikle Rojava'ya ve Başur Kürdistan'a yönelik işgal saldırıları karşısında tam bir sessizlik ortamı yaratmak istiyor. Faşizm, Kürt halkının özgürlük mücadelesini tasfiye etmenin, politik özgürlük mücadelesinin gelişimini engellemekten geçtiğini düşünüyor.

'SOKAKLARI JİN, JİYAN, AZADİ SLOGANIYLA KUŞATALIM'
Faşizmin planlarını boşa çıkaralım! Türkiye halkları, kadınlar; Faşist erkek egemen Türk burjuva devletinin, tarihsel varoluş krizini derinleştiren Kürt halkının ve kadınların eşitlik-özgürlük mücadelesinden yana saf tutmalıdır. Türkiye ve Kuzey Kürdistan kadın hareketi birleşik, etkin bir eylem hattı örgütlemelidir. Ezilen cinsler olarak, ezilen Kürt ulusunun tarihsel acılarını hissederek sokakları Jin, Jiyan, Azadi sloganıyla kuşatalım.

'KADIN DAYANIŞMASININ GÜCÜYLE, EN ÖNE, EYLEME'
En güzel günler, en zorlu günlerin içinden çıkar. Gecenin ardı gündüz, karanlığın ardı aydınlıktır. Faşizmin ve erkek egemenliğinin en koyu dönemlerinden birinden daha geçmekteyiz. Nice sert saldırıları göğüsleyerek, büyük bedeller vere vere bugünlere getirdiğimiz cinsel özgürlük ve eşitlik mücadelemiz, Türkiye ve Kürdistan'da devrimin de mayası olacaktır. 21. yy kadın devrimlerinin, ayaklanmalarının, isyanlarının ayak sesleriyle sarsılacaktır. Bunu şimdiden görüyoruz. Rojava'dan sonra bugün Rojhilat Kürdistanı Jîna Amini'nin ardından başlayan isyan güncel bir örnek olarak, tüm kadınlara ve ezilen cinsel kimliklere güç veriyor. Rojava'nın işgaline, Kürt halkımızın ulusal, kolektif varlık hakkına dönük saldırılara karşı erkek egemenliğine, şiddete, işgale karşı 'Jin, jiyan, azadi' sloganlarını yükseltelim. Kadın devriminin gücüyle erkek egemenliğine, işgale karşı ayağa kalkalım. Kadın dayanışmasının gücüyle, en öne, eyleme!"