22 Eylül 2024 Pazar

Kayıp yakınları: Unutmadık, buradayız!

İstanbul, Batman ve Diyarbakır'da bir kez daha bir araya gelen kayıp yakınları, kayıpları aramaktan vazgeçmeyeceklerini, kaybedenlerden hesap soracaklarını vurguladı.

Kayıp yakınları İstanbul'da Galatasaray Meydanında, Diyarbakır'da Koşuyolu Parkında ve Batman'da İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. İHD İzmir Şubesi de eski Sümerbank önünde eylem yaparak, kayıpların akıbetini sordu, kaybedenlerin yargılanmasını istedi.

Cumartesi Anneleri'nin 987'nci hafta eyleminde 29 yıl önce kaybedilen oğlu Murat Yıldız'ın akıbetini soran Hanife Yıldız, "İşkencehanelerde canlarımızı yok ederek, mezarsız bırakarak unutturdunuz mu sandınız? Biz unutmadık, buradayız. Gözaltına da alsanız, kelepçe de taksanız bizi yıldıramadınız, siz kaybettiniz. Hakkımı size bırakmayacağım, oğlumu hep aynı alanda soracağım" dedi.

'GALATASARAY YASAĞINA, YARGI BASKISINA SON VERİN' 
Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen Cumartesi Annelerine, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Hapishaneler Komisyonu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyeleri de destek verdi. Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde basın metnini gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun okudu. 950'inci hafta eyleminde polis saldırısında gözaltına alınan 20 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşmasının 27 Şubat Salı günü İstanbul 39'uncu Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüleceği bilgisini veren Tosun, "Bariyerlerin önünden devleti yönetenlere sesleniyoruz, hiçbir anayasal, yasal zemini olmayan Galatasaray yasağına, kısıtlamalara ve yargı baskısına son verin. AYM kararlarına koşulsuz uyun, bariyerleri kaldırın, sınırlamalara son verin" çağrısında bulundu.

MURAT YILDIZ'IN AKIBETİ SORULDU
987'nci haftalarında gözaltında kaybedilişinin 29'uncu yılında Murat Yıldız'ın akıbetini sormak ve devlete "yaşam hakkı" karşısındaki sorumluluklarını hatırlatmak için Galatasaray'da bir araya geldiklerini kaydeden Tosun, "19 yaşındaki Murat Yıldız İzmir'de annesi ile birlikte yaşıyordu. Bir kafede otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek olay yerinden uzaklaştığı için polis tarafından aranmaya başladı. Annesi Hanife Yıldız'ı karakola götüren polisler, 'Murat hemen gelip teslim olursa ifade vererek serbest kalacak' dedi. Bunun üzerine 23 Şubat 1995 tarihinde Murat Yıldız, avukatı, kuzeni ve annesi ile birlikte İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne giderek Komiser Ramazan Kaya ile polis memuru Tahir Şerbetçi'ye teslim oldu. Aradan üç gün geçtiği halde Murat eve dönmeyince anne Hanife Yıldız, Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne gitti. Ancak sorularına net yanıtlar alamadı" dedi.

'FERİBOTTAN ATLADI' DEDİLER
Anne Hanife Yıldız'ın ısrarı üzerine polisin, Murat Yıldız'ın silahın saklandığı yeri göstermesi için bindikleri feribottan atlayarak kaçtığını, tüm aramalara rağmen bulunamadığını iddia ettiğini hatırlatan Tosun, "Anne Hanife Yıldız'ın, 'Oğlum kendi isteğiyle teslim oldu. Hapis cezasını bile gerektirmeyen bir suç isnadı karşısında neden kaçsın?' itirazı boşlukta kaldı. Murat'tan bir daha haber alınamadı. Hanife Yıldız, Bornova ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurdu. Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi, beş yıl süren yargılama sonucunda Murat Yıldız'ın feribottan atladığını gören tanık olmamasına rağmen sanık polislerin beyanını esas aldı ve onlara yalnızca 'görevi ihmal'den günümüz parasıyla 1 lira 18 kuruş para cezası verdi" sözleriyle yaşananları anlattı.

'AYM YENİDEN YARGILAMA YOLUNU AÇMALIDIR'
İHD avukatı Gülseren Yoleri'nin 2015 yılında Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak Murat Yıldız için yeniden soruşturma açılmasını talep ettiğini aktaran Tosun, "Açılan soruşturma iki yıl sonra takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlik kararına yapılan itiraz da reddedildi. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapıldı. Kamu görevlilerinin sorumlulukları altında meydana gelen ölümler veya kaybetmelerde suça karışanların hesap vermelerini sağlamak devletin görevidir. Murat Yıldız'ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili yürütülen adli süreç maddi gerçeği açığa çıkarmadı, faillerin cezalandırılmasını sağlamadı. Mahkemenin verdiği karar yaşam hakkını koruyan ulusal ve uluslararası hukukun ihlali suretiyle verildi. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi dosyada devam eden ihlali ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yolunu açmalıdır. Kaç yıl geçerse geçsin Murat Yıldız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz" dedi.

YILDIZ: HALA OĞLUMUN MEZARINI ARIYORUM
"29 yıldır ben neden buradayım" diye soran Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız da, "1995 yılında Baba Ocak, bu alanı bizim için açtı. Ben İzmir'den kalkıp buraya geldim kimseyi tanımadan. O gün bugündür buradayız. Burada olmamızın sebebi adaletin olmayışı, kayıplarımızın bulunmaması ve akıbetinin açıklanmaması" diye konuştu.

Annelerin çocukları için mezar istemeye mecbur bırakıldığını kaydeden Yıldız, "Hiçbir anne evladının kendisinden önce mezarı olsun istemez. Bu yaşa geldim ve oğlum için mezar istedim. O da verilmedi. Bir insanın yaşam ve mezar hakkını neden elinden alıyorsun" diye sordu.

'FAİLLERİ AKLADILAR, MEVKİ, MAKAM SAHİBİ YAPTILAR'
1996 yılında Ankara'ya gittiğini dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İçişleri Bakanı Meral Akşener ile görüşmek istediğini ancak talebinin kabul edilmediğini aktaran Hanife Yıldız, kayıpların AKP iktidarı döneminde olmadığını söyleyerek üstünü kapatmaya çalışanların bu hükümet döneminde katilleri, katliamcıları, işkencecileri akladığını, mevki, makam sahibi yaptığını vurguladı. "Biz hala bir mezar sahibi olamadık" diyen Yıldız, "Tansu Çiller, kendi oğlu için villalar, arsalar alıyor. Bense oğlum için bir mezar yeri alamıyorum, bulamıyorum. Bu insanlık mı, adalet mi" sözleriyle tepki gösterdi.

'OĞLUMU HEP AYNI ALANDA SORACAĞIM'
Yıldız, "Ey bizi görmezden gelenler, kulaklarını tıkayanlar, haykırışlarımızı duymayanlar, bizi susturarak, yasaklayarak, alanımızı kapatarak kayıplarımızı kapatamazsınız. Acılarımız da dinmiyor. İşkencehanelerde canlarımızı yok ederek, mezarsız bırakarak unutturdunuz mu sandınız? Biz unutmadık, buradayız. Gözaltına da alsanız, kelepçe de taksanız bizi yıldıramadınız, siz kaybettiniz. Açın şu alanı da ana da benim, anayasa da benim. Hakkımı size bırakmayacağım, oğlumu hep aynı alanda soracağım. Kirli siyasetinize bizi alet etmeyin" diye konuştu.

Eylem, Cumartesi Annelerinin Galatasaray Meydanı'na karanfil bırakmasıyla son buldu.

DİYARBAKIR
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları da Koşuyolu Parkındaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde 785'inci kez bir araya geldi. Eyleme, İHD yöneticileri, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) ve CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katıldı. Eylemde kayıpların fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı ve aileler, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarını taşıdı.

28 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındıktan sonra kendisinden haber alınamayan Mehmet İnan'ın akıbetinin sorulduğu eylemde İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Ömer Saman söz aldı. Siirt il sınırında bir köyde ikamet eden ve inşaat işçisi olan Mehmet İnan'ın 28 Şubat 1994 tarihinde kaybedilmeden önce iki ay ara ile iki kez gözaltına alınıp, serbest bırakıldığı bilgisini veren Saman, İnan'ın Siirt merkezinde silahlı kişilerce bir araca zorla bindirilerek kaçırıldığını aktardı. Baba Ali İnan'ın, ertesi gün Siirt Cumhuriyet Savcılığı'na, Valiliğe ve Tugay Komutanlığı'na yazılı başvuruda bulunduğu, ancak bir sonuç alamadığını kaydeden Saman, "İnan'ın kayboluşundan yaklaşık 4-5 ay sonra, polisler baba Ali İnan'ı Siirt Emniyet Müdürlüğü'ne götürür. Orada kendisine bazı fotoğraflar gösterilir. Fotoğraftakilerin hiçbiri babaya tanıdık gelmez. Polisler babayı geç bir saatte eve bırakır. Ailenin tüm hukuki girişimlerine rağmen Mehmet İnan'dan o tarihten itibaren haber alınamaz" şeklinde konuştu.

Kayıp yakınları eylemlerini, açıklamanın ardından 5 dakikalık oturma eylemi yaparak sona erdirdi.

BATMAN
Batman'da İHD ve kayıp yakınları İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya gelerek Mehmet Mungan'ın akıbetini sordu.

Basın metnini okuyan İHD Batman Şube Sekreteri Rezan Baytar, Mungan'ın 18 Mart 1998 tarihinde Şırnak'ın Silopi İlçesi Yeniköy-Ceylan mezrasında askerler tarafından yapılan baskında gözaltına alındığı tarihten itibaren kayıp olduğunu aktardı.

Mehmet Mungan'ın ailesinin 2009 yılındaki Ergenekon davasında yargılanan bazı askerlerin çocuklarının kaybedilmesinden sorumlu olduğunu söyleyerek Şırnak Barosuna üzerinden Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunduğu hatırlatan Baytar, suç duyurusuyla ilgili bugüne kadar herhangi bir gelişme sağlanamadığını söyledi.

Kayıp yakınlarıyla birlikte yürüttükleri mücadelenin çeyrek yüzyıla dayandığını söyleyen Baytar, "İsimleri ve suçları belli olan yüzlerce fail, devlet tarafından korunmaya devam ediliyor. Yıllardır iş başına gelen bütün iktidarlara suçluların açığa çıkarılmasını ve yargılanmalarını devleti hukuk temellerine oturtmalarını karanlıkta kalmış olayları aydınlatmaları talebinde bulunuyoruz. Ve yıllardır bu alanlardan ayrılacağımız günün hayaliyle eşit yurttaşlık temelinde, insana yaraşır, barış ve huzurlu bir ülkede uyanmayı arzuluyoruz" diye konuştu.

İZMİR
İHD İzmir Şubesi de Konak eski Sümerbank önünde bir araya geldi. İHD Eş Genel Başkanı Küçükbalaban'ın söz aldığı eylemde Kürtçe ve Türkçe açıklama yapıldı.

21 Şubat 2013 tarihinde hayatını kaybeden Cumartesi Annelerinin simge isimlerinden Berfo Kırbayır'ın anıldığı eylemde, 29 yıl önce İzmir Bornova'da gözaltına alınıp kaybedilen Murat Yıldız'ın akıbeti soruldu.

Murat Yıldız'ın kaybedilmesinden İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'nde görevli komiser Ramazan Kaya, polisler Şahismail Öztürk ile Tahir Şerbetçi, dönemin İzmir Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, İzmir Valisi Kutlu Aktaş, Bornova kaymakamı Yüksel Ayhan, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Başbakan Tansu Çiller, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in sorumlu olduğu vurgulanan eylemde, "Bir kere daha görmeyen gözlere, duymayan kulaklara sesleniyoruz. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz. Bizler unutmuyoruz, vazgeçmiyoruz. Unutmak, işlenen insanlık suçlarının yeniden işleneceği ortamı yaratır. Son yıllarda olduğu gibi yeni kayıplara neden olur. Kaç yıl geçerse geçsin kaybedenlerin yargılanmasını sağlamak için mücadeleye devam edeceğiz" denildi.