22 Kasım 2024 Cuma

Kadınların yükselişi*

Geçen bir buçuk yıl içerisinde toplamda 10-15 milyon arası kişinin sokaklara çıkarak rekor düzeyde katılımın sağlandığı yürüyüş ve eylemlerde ırkçılığa, kadın düşmanlığına, yozlaşmaya ve bu düzenbaz yönetimin zulmüne karşı rahatsızlıklarını, öfkelerini dile getirdiklerine tanık olduk.
Bazen tek bir protesto, bir hareketin tüm ruh halini değiştirebilir. Trump'ın göreve başlamasından bu yana ABD'nin dört bir yanında 20 binden fazla gösteri gerçekleşti, Amerikan tarihinde daha önce gerçekleşenin çok çok üstünde bir sayı. Geçen bir buçuk yıl içerisinde toplamda 10-15 milyon arası kişinin sokaklara çıkarak rekor düzeyde katılımın sağlandığı yürüyüş ve eylemlerde ırkçılığa, kadın düşmanlığına, yozlaşmaya ve bu düzenbaz yönetimin zulmüne karşı rahatsızlıklarını, öfkelerini dile getirdiklerine tanık olduk.
 
Ancak tüm bunların yanında, 600 kadının "Çocuklarımız nerede?" ve "ICE'ye son" (ICE: ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi) sloganlarıyla Hart Senato binasının avlusunu ele geçirdiği 28 Haziran tarihine kadar gerçek anlamda bir kitlesel sivil itaatsizlik eylemi yaşanmamıştı. Öncesinde Trump başlığı altında doğrudan eylem örnekleri ortaya çıksa da bunlar çoğunlukla katılımcı sayısının mütevazı boyutlarda kaldığı olağan şüphelilerin, yani uzun yıllara dayanan protesto deneyimine sahip kıdemli aktivistlerin eylemleriydi. Trump'ın göçmen politikalarına karşı Capitol Hill'de gerçekleşen #WomenDisobey (#KadınlarİtaatEtmiyor) eylemi, bu tablodan büyük bir çıkışa ve Trump karşıtı direnişin taktik ve kararlılığında önemli bir değişime işaret etti. Zira bu eylem ABD tarihinin en büyük kadın sivil itaatsizlik eylemiydi ve Trump'ın göreve gelmesinden bu yana gerçekleşen en kitlesel doğrudan eylemi oldu.
 
Eylem, Kadın Yürüyüşleri ve Halk Demokrasi Merkezi (Women's March and the Center for Popular Democracy) aktivistleri ve onlara dahil olan ülkedeki en deneyimli doğrudan eylem örgütçülerinin bazıları tarafından sadece on gün gibi bir sürede örgütlendi. (Ben de eylem günü taktik koordinatör olarak görev yaptım.) Eylem, zaman olarak Yüksek Mahkeme'nin seyahat yasağına, işçi haklarına ve yeniden üretim özgürlüklerine yönelik acımasız kararlarıyla geçen korkunç haftanın sonunda ve ayrıca yargıç Anthony Kennedy'nin yakında emekliye ayrılacağı yönündeki yıkıcı haberlerin ardından geldi.
 
Sosyal medya, bir dizi kötü haberle sarsılan insanların iç karartıcı ve berbat açıklamalarıyla dolup taşarken, #KadınlarİtaatEtmiyor eylemi ise tüm bunlara karşı çok farklı türden bir yanıt niteliği taşımaktaydı: öfkeli, geleceğe bakan ve uzlaşmaz bir yanıt. Eylemden bir gece önce All Souls Kilisesi'nde toplanan yüzlerce kadın, iliklerimize kadar işleyen umut ve cesaretle dolu bu buluşmada sivil itaatsizlik eğitiminden geçtiler, DC Action Lab örgütünden Samantha Miller, toplanan kadınlara aktivistlik geçmişleri hakkında bir dizi soru yöneltti: Kimler 1970'lerden beri aktif? 1980'lerden itibaren olanlar kimler? 90'lardan? Her soruda alkış ve tezahüratlar eşliğinde yaklaşık bir düzine kadar kadın ayağa kalkıyordu, nihayetinde kıdemli aktivistlerin rolü büyüktü. Fakat, Miller "2016 seçimlerinden itibaren kimler aktif?" diye sorduğunda, toplananların yarısı kadarını temsil eden büyük bir cümbüş salonu inletmeye başladı. Salondakilerin büyük bir çoğunluğu, herhangi bir eylemde daha önce gözaltına alınmamış kadınlardan oluşuyordu. Onlar Trump dönemiyle birlikte yeni politize olmaya başlayan dalgayı temsil ediyordu ve Trump'ı alaşağı etmeye hazırlardı, hatta hazırdan da ötelerdi.
 
Eylem günü, felaket derecede sıcak bir Washington gününde, sabah yeni gelenlere eğitimlerin verilmesiyle başladı. Yaklaşık 1500 kişi (erkekler de destek görevi için davet edilmişti), Pennsylvania Bulvarı'ndan yürüyüşe başladı, Trump Otelini geçti ve yavaşça, sessizce Adalet Bakanlığı'nı kuşatıverdi. Orada yapılan oturma eylemi ve konuşmalardan sonra kitle esas eylem için Capitol Hill'e geçti. Kadınlar, bir anda Senato Binası'nın içine dolmaya ve işaret verilir verilmez tekrar tekrar "We care (Umursuyoruz)" sloganını atmaya başladılar. Diğer kadın ekipleri, balkonlardan ailelerin tutuklanmasına ve aile üyelerinin birbirinden ayrılmasına son verilmesi ve ICE'nin iptal edilmesi çağrısında bulunan pankartları sallandırdı. Trump yönetiminin göçmen çocukların hapsedilmesine yönelik gaddar kayıtsızlığının sembolü haline gelen yüzlerce gümüş renkli termal battaniyeler çıkarıldı. Otelin devasa boşluğunda yankılanan battaniyelerin hışırtı sesi, kadınların slogan ve tezahüratlarına rahatsız edici ve akıldan çıkmayacak bir tezat kattı. Yalnızca duygu selinin açığa çıktığı değil, kiliselerdekine benzer bir şekilde ruhların bir araya geldiği anlardan biri yaşanmaktaydı.
 
Amerikan tarihinde, en son kadınların öncülük ettiği doğrudan eylem dışında eylemselliği oluşturan pek çok şey olmuştur, ama bunlardan en önemlisi bu eylemlerin ırksal bileşimiydi. Ekim 1983'te Seneca Ordu Deposu'nda, 210 kadın tutuklandığında - önceki en büyük kadın sivil itaatsizlik eylemi buydu - kalabalık içinde farklı renkte bir kadın bulmanız neredeyse imkansızdı. 28 Haziran'daki tutukluların da çoğunluğu beyaz kadınlardı, ama farklı renkten kadınlar da koordinasyon ve liderlik görevinin çoğunu üstlendiler ve eylem empatik bir biçimde interseksiyonal feminist terimlerle çerçevelenmişti, yani Trump'ın politikalarından en ağır şekilde etkilenenlerin sesleri ve perspektifleri ön plana çıkarıldı.
 
Doğrudan eylem bir katalizör işlevi gördü: Bazı şeyleri tahmin edemeyeceğiniz bir şekilde harekete geçirdi. Capitol polisi daha uzay battaniyelerini toplamayı bitirmeden ve daha yüzlercesinin  gözaltı  işlemini yapmadan önce, eylem devam ederken ofisinden eylemcileri selamlamak için gelen Senatör Kirsten Gillibrand, ICE'nin dağıtılması çağrısıyla bir açıklama yaptı.
 
Öte yandan en dramatik hareketlenme ise belki de tabanda gerçekleşendi. Trump yemin edip ofisine adım attığı andan itibaren direnişe geçenlerin güçlü bir çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor ve onun bu aile ayırma politikası, kadınları halihazırda yapmış olduklarından daha cüretkar eylemler yapmaya itiyor. Anneler çoğunlukta olmak üzere ebeveynler, küçük çocuklarıyla birlikte ABD çapındaki ICE ofisleri etrafında "oyun günü protestoları" düzenliyorlar. Bu eylemlerden üçü #WomenDisobey (#KadınlarİtaatEtmiyor) protestolarıyla aynı gün gerçekleştirildi, ve daha çok sayıda eylem de önümüzdeki günler için planlandı. Bazı Amerikalılar, gözümüzün önünde büyüyen bu otoriter kabustan dolayı felç geçiriyorlarmış gibi hissetse de, kadınlar ayağa kalkıyor. Amerikan tarihindeki bu korkutucu ve belirsiz zamanda, bu umudun zeminini oluşturuyor.
 
*Ivana Benario ETHA için çevirdi