Kadınların Kurtuluşu'ndan Coşkun: Sözleşme kadınlara nefes aldırıyor
Kadınların Kurtuluşu Koordinasyon üyesi Benazir Coşkun, İstanbul sözleşmesinin işler haline getirmenin nefes alabilmek demek olduğuna dikkat çekti. Coşkun, "Yekpare durmak zorunda olduğumuz bir savaşın içindeyiz. Maddeler belki çok küçük tedbirler olarak görünüyor ama erkeklerin saldırıları tam da bu küçük ama hayati görünen maddelerce bertaraf edilebilinir" diye konuştu.
2014 yılında imzalanan İstanbul Sözleşmesi devre dışı bırakılmak isteniyor. Türkiye sözleşmeden imzasını çekmeye hazırlanıyor.
İstanbul Sözleşmesi'nin anlamı ve kadınlara sağladığı olanaklar üzerine ETHA'ya konuşan Kadınların Kurtuluşu Koordinasyon üyesi Benazir Coşkun, kadına yönelik şiddet tablosunu hatırlattı. Coşkun, "Bu röportajı yaptığımız bugün (6 Temmuz), bir kadın bir erkek tarafından Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü önünde katledilmek istendi. Geçtiğimiz yıl ulaşabilinen kayıtlara göre 474 kadın erkek-devletin gözü önünde katledildi. Türkiye'de polis oranı yüzde 26 artarken, 21 bin bekçi alınırken bununla normalde ters orantılı olması beklenen ama aksi tüm bu teşkilatlanmayla doğru orantılı giden bir erkek şiddeti çetelesi var" diye konuştu.
Verilerin sadece kayıtlara geçenlerden oluştuğunu kaydeden Coşkun, "Mülteci ve göçmen kadınlara uygulanan şiddet çoğu zaman bu kayıtlara giremiyor bile. Nadira Kadirova örneğinde gördüğümüz üzere katledildiği çok açık olmasına rağmen katiller korunuyor. Tüm bu tablo iktidardan bağımsız olabilir mi? Tabii ki hayır. KBG olarak yaptığımız bir eylemde erkekler tarafından katledilen 100 kadının hikayesini aktardık. Bu hikayeler, cinayetlerin işlenme sürecinin patriyarkal kapitalizmden ve haliyle onun temsilcisi iktidar temsilcilerinden bağımsız olmadığını gösterdi. Oldukça ufak görünen ve çoğu İstanbul Sözleşmesi'nce güvence altına alınan tedbirler uygulansaydı bugün pek çok kadın bizimle birlikte olabilirdi" dedi.
"Peki hepimizin bildiğini bu iktidar bilmiyor olabilir mi?" sorusunu yönelten Coşkun, şöyle devam etti: "Aksine İstanbul Sözleşmesi'nin ardından yasallaşan 6284 sayılı yasasının erkek şiddetine karşı kadınları nasıl desteklediğini, onları yaşamda tuttuğunu çok iyi biliyor. Bunu bildiği için saldırıyor. İstanbul Sözleşmesi'nin pek çok maddesi şiddete karşı kadınlara pek çok hak sağlıyor. Yargı kararı beklenmeden korunma, acil ulaşılabilir şiddet hattı, fail erkeğin serbest bırakılma durumunun önceden bilgisi, sadece barışta değil savaşta da uyulmak zorunda olunması, sadece natrans kadınlara değil trans kadınlara tüm LGBTİ+'lara, herhangi bir ırksal, mezhepsel vb. ayrım gözetmeden tüm kadınlara karşı mutlak uygulanmak zorunda olduğunu belirtiyor. Bu kadınların, LGBTİ+'ların hem yaşaması demek ama bununla birlikte 'aileye' oradaki şiddete, erkeğe, heteropatriyarkaya bağımlı kalmadan da yaşamaları demek. İşte temel hedef de denklemin kendisi. Sözleşmenin önemi de burada."
'HİÇBİR ZAMAN EŞİT GÖRMEDİLER'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Sembolik de olsa bayan milletvekillerinden iki tanesini şöyle alalım" sözünü hatırlatan Benazir Coşkun, "Çok iyi biliyoruz bu iktidar için kadın 'sembolik, tane'; asla erkekle eşit değil. AKP için millet nasıl sadece kendine biat eden, sorgulamayan Türk, erkek, Sünni, üst sınıftan oluşuyorsa; kadın da aynı şekilde bu denklemin daha da altında vitrinde kısmen görünen, sebat eden, bu millet kurgusuna hizmet eden kadınlardan oluşuyor. AKP'ye göre hiçbirimiz kadın değiliz. Bu bağlamda uğradığımız hakaretler, kollukça uygulanan şiddet-cinsel şiddet, 8 Mart'ta kurdukları şiddet koridorları haliyle katledilmemiz de bu bağlamda onun mücadele ve müdahale alanı içinde değil. Hatta bu makbul kadını yaratmak için kullanmaktan çekinmeyeceği araçlar" şeklinde konuştu.
Uluslararası kadın hareketinin mücadelesiyle İstanbul Sözleşmesi'nin hazırlandığını aktaran Coşkun, "Bu mücadelenin sonucunda devletler bu anlaşmaya imza atmak zorunda kaldı" dedi.
Coşkun, "Bu sözleşmeyi işler hale getirmemiz, -metafor olarak söylemiyorum- gerçek anlamda nefes alabilmemiz demek. Yaşam ve ölüm arasındaki o çizgiye dair bizi yaşamda tutan güçlü bir antlaşma. Maddeler belki çok küçük tedbirler olarak görünüyor ama erkeklerin saldırıları tam da bu küçük ama hayati görünen maddelerce bertaraf edilebilinir" dedi.
'SİZ VURUN BİZ KORURUZ' MESAJI VERİLİYOR'
Sözleşmeye rağmen bir yılda 474 kadının katledildiğini hatırlatan Coşkun, "İmzadan çekinildiği durumda, bu alandaki savaşın daha kızışacağı anlamına geliyor. Bu sözleşmenin olmadığı koşullarda polislerin, yargının tutumunun ne olacağı oldukça net. Kadınlar üzerindeki bütün korumanın çekilmesi tamamen yalnızlaştırılması demek. Ayrıca erkeklere 'Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da sizinleyiz' mesajı verilecek. 'İnfaz yasası, haksız tahrik indirimleri vb. kolaylığı yanında artık İstanbul Sözleşmesi gibi bir derdiniz de yok' denilecek. Bu da 'Siz vurun biz koruruz' demek" diye konuştu.
'YEKPARE DURMAK ZORUNDA OLDUĞUMUZ BİR SAVAŞIN İÇİNDEYİZ'
'Ne yapılmalı' sorusuna Benazir Coşkun, "Kesinlikle birleşik ve örgütlü mücadele. Bunu büyük oranda başardık. Yıllardır çeşitli platformlarla bir aradayız. Feminist, sosyalist, anarşist, Kürt, Alevi Müslüman, LGBTİ+ bütün devrimci kadınlar olarak ayırımlarımızı değil, benzeşmeden ama asla bölünmeden, yekpare durmak zorunda olduğumuz bir savaşın içindeyiz. Tabii bu mücadeleyi her bir alanda, mahallede, sokakta, evde, şantiye, okulda vb. toplumsallaştırmak, kitleselleştirmemiz gerekiyor" yanıtı verdi.