24 Kasım 2024 Pazar

Kadınlar Gazi Mahallesinde şiddete karşı mücadeleyi tartıştı

Kasım ayında on gün içinde üç kadının katledildiği Gazi Mahallesinde, kadınlar, kadın cinayetlerine karşı mücadeleyi tartıştı. Sultangazi Kent Meclisi bünyesinde kurulan Yunusemre Mahallesi Kent Meclisi'nin düzenlediği "Kadın cinayetlerini durduralım" panelinde, kadınların en yakınındaki erkekler tarafından katledildiği ve kadın katliamlarının daha çok ev içinde yaşandığı belirtildi. Panelde, Cumhur İttifakı'nın faşist, gerici, erkek ittifakı olduğu vurgulanarak, kadınların yan yana mücadelelerini büyüterek kazanımlarını koruma, yeni kazanımlar elde etmesinin önemine işaret edildi.

Sultangazi Kent Meclisi bünyesinde oluşturulan Yunusemre Mahallesi Kent Meclisi, Elmas Davet Salonu'nda "Kadın cinayetlerini durduralım" paneli düzenledi. Sevda Mor'un moderatörlüğünü yaptığı panelde Ekmek ve Gül Platformu'ndan Elif Turgut, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ndan Fidan Ataselim ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Av. Özlem Gümüştaş sunum yaptı.

Panele Yunusemre mahallesi halkının yanı sıra, muhtar adayları, DEM Parti Sultangazi İlçe yöneticileri, CHP'nin Sultangazi Belediye Başkanı aday adayları, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Tanya Kara da katıldı 

ATASELİM: KADINLAR EN YAKININDAKİ ERKEKLER TARAFINDAN ÖLDÜRÜLÜYOR
Yunusemre Mahallesinden kadın ve erkeklerin katıldığı panelde ilk sözü Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ndan Fidan Ataselim aldı. Gazi Mahallesi'nde kısa bir süre önce üç kadının katledildiğini hatırlatarak bu kadınları isimlerini sıralaraka anan Ataselim, 2023 yılında 315 kadının katledildiğini, 248 kadının şüpheli şekilde yaşamını yitirdiğini söyledi. Bu rakamların savaş zamanı ölümlere denk geldiğini söyleyen Ataselim, özellikle şüpheli kadın ölümlerine dikkat çekti. İntihar ettiği öne sürülen kadınların yanında hep bir erkek olduğuna işaret eden Ataselim, şüpheli kadın ölümlerinin büyük bir kısmının kadın cinayeti olduğunu vurguladı.

Kadınların boşanma süreçlerinde ya da boşandıkları erkeklerin ısrarlı takibi ve şiddetine rağmen korunmadıkları ya da genç kadınların sevgililerinden ayrılmak istediklerinde öldürüldüğünü anlatan Ataselim, faillerin kadınların en yakınındaki erkekler olduğunu söyledi. Ataselim, kadın cinayetlerinin yüzde 41'ini evli oldukları erkek, yüzde 14'ünün birlikte oldukları erkek, yüzde 9'unun eskiden evli olduğu erkek tarafından işlendiğini ve kadınların yüzde 81'inin en yakınındaki erkekler tarafından öldürüldüğü bilgilerini paylaştı.

Kamu kurumları ve bakanlıkların kaç kadının, nerede, kimler tarafından öldürüldüğü verileri tutmadığını ve açıklamadığını hatırlatan Ataselim, raporlarını kamuoyuna yansıyan ve kendilerine ulaşan verilerden derlediklerini aktardı.

'KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR'
Kadınların en çok evlerinde öldürüldüğünü bu oranın yüzde 65 olduğunu söyleyen Ataselim, kadın cinayetlerinin politik olduğunu anlattı. 2023 yılında en fazla genel seçimlerin yapıldığı Mayıs ayında kadın cinayeti işlendiğini aktaran Ataselim, "İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararının ardından, 6284 sayılı yasanın ortadan kaldırılması Yeniden Refah Partisi, Hüdapar gibi partiler tarafından gündeme getirildi. Siyasetçilerin 'kadınların beyanını dikkate almayın' sözleri kadınların karakola gittiğinde polisin yasal haklarını uygulamaması, beyanlarının kabul edilmemesi şeklinde sonuçlar çıkarıyor" dedi.

Bu politikaların kadınların evlerinde katledilmesinin önünü açtığına işaret eden Ataselim, "Bu yüzden kadın cinayetleri politiktir diyoruz. Fakat kadınların örgütlü politik mücadelesini hesaba katmıyorlar. Ve bunu hesaba katmadıklarında her defasında bizi karşılarında buluyorlar" diye konuştu.

'AİLE KUTSAL DİYEREK HAKLARIMIZI GASP ETMEK İSTİYORLAR'
Aile hukukunu yeniden ele alacaklarını söyleyerek bakanlığın toplantılar yaptığını hatırlatan Ataselim, bu toplantılara mücadele eden kadınların, katledilen kadınların ailelerinin katılmadığına dikkat çekti. "Aile kutsal, aile çok önemli" söylemleriyle kadınların eşitliğe dair hakkının gasp edilmek istendiğine işaret eden Ataselim, bu gasplar arasında nafaka hakkı, 6284 sayılı yasa olduğunu söyledi. Şiddet faillerinin tam olarak bu politikalar ve söylemlerden güç aldığını vurgulayan Ataselim, bu tablonun kadınların mücadelesiyle değiştirilebileceğine dikkat çekti.

TURGUT: 'AİLE BİRLİĞİ' VE YOKSULLUĞA KARŞI KADINLAR ÖRGÜTLENİYOR
Ardından Ekmek ve Gül Platformu'ndan Elif Turgut söz aldı. Boşanmalarda aile arabuluculuğu uygulamasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Turgut, kadınların boşanmaya çok zor karar verdiğini, çünkü ekonomik zorlukların bu konuda önemli bir belirleyen olduğunu söyledi. Özellikle çalışmayan kadınların boşanma kararı almakta zorlandığını aktaran Turgut, birçok kadının da şiddetten uzaklaşmak için nafaka hakkından feragat ederek boşandığını belirtti. Bu tablonun ardından bir de nafaka hakkının gasp edilmek istenmesine tepki gösteren Turgut, "Kadınların güçlendirilmesi için sığınak, kadınlara istihdam olanakları yaratma konusunda Aile Bakanlığı'nın bütçesinden sadece binde 8 pay ayrılıyor. Bakanlık, kadına yönelik şiddet bu kadar artmışken bir yılda sadece 5 sığınak açağını hedefliyor" diye konuştu.

'KADINLARA ESNEK ÇALIŞMA DAYATILIYOR'
"Aile birliğini" koruma adı altındaki uygulamalara işaret eden Turgut, arabulucuk uygulamasının da "aile birliği"ni koruma amacı taşıdığına dikkat çekti. "Aile birliğini" korumak ve "istihdam arttırma" adı altında kadınlara esnek çalışma dayatıldığını söyleyen Turgut, kadınların sigortasız, ucuz emek gücü olarak istihdama dahil olacağına dikkat çekti. Kadına yönelik şiddetin sadece evde değil, işyerinde de yaşandığını, mobbingin arttığını, taciz saldırıları yaşandığını aktaran Turgut, kadınların işsiz kalma tehdidi nedeniyle şiddet, taciz ve mobbinge sessiz kaldığını, sesini çıkaranların adınların ise beyanlarının esas alınmadığını söyledi.

Kadınların işyerlerinde örgütlenerek bu saldırılara karşı da direndiğini söyleyen Turgut, sendikalı işçilere yönelik tehdit ve işten atma saldırılarına ilişkin örnekler sıraladı. 3-5 çocuk doğurmaları dayatılan kadınların bu şekilde eve, aile içine kapatıldığına işaret eden Turgut, kadınların yoksulluğa, güvencesiz çalışmaya karşı mücadelesinin önemine dikkat çekti.

GÜMÜŞTAŞ: KAZANIMLARIMIZ TEK TEK ELİMİZDEN ALINMAK İSTENİYOR
Panelde son olarak ESP Eş Genel Başkanı Av. Özlem Gümüştaş söz aldı. İstanbul Sözleşmesi'nin kadına yönelik şiddeti, kadının kadın olmaktan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan ev ve evlilik kurumu, sevgililik ilişkisi içinde uğradığı şiddete karşı koruyan bir sözleşme olduğunu hatırlatan Gümüştaş, "İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı, kadın cinayetlerinin politikanın konusu olduğu mücadelemizin en somut örneğiydi" dedi.

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının ardından yerli, milli bir hukuk inşa edileceği söylenerek uluslararası izler taşıyan 6284 sayılı kanun ve Medeni Kanunun ortadan kaldırılmasıyla kazanımlarının tek tek ellerinden alınmak istendiğine dikkat çeken Gümüştaş, "Kadın katliamları söz konusu olduğunda erkeğin korunduğu, suçun kadında, onun yetiştirildiği ortamda arayan bir yargı zırhıyla karşı karşıyayız. Bu yargı zırhı erkekleri cezasızlıkla karşı karşıya bırakıyor. Ya suç bulunmuyor ya da erkeklere ceza indirimleri uygulanıyor ve neredeyse fail birkaç yıl içinde dışarı çıkıyor. Ya da iktidar her seçim döneminde uyguladığı kısmi aflarla kadın katillerini ilk olarak dışarı çıkarıyor. Bu yargılamaların içinde erkeğin teşhirini engelliyor, suçtan zarar gören tarafa yani kadın örgütlerine bu davalar kapatılıyor" diye konuştu.

'KADIN KATİLLERİNİN YARGILANDIĞI DAVALARDA KADINLARIN HAYATLARI YARGILANMAK İSTENİYOR'
Kadın katillerinin yargılandığı davalarda, katillerin değil kadınların hayatlarının yargılama konusu yapıldığına dikkat çeken Gümüştaş, "O saatte orada ne işi vardı", "O plazada ne işi vardı" soruları yöneltildiğini hatırlattı.

Kadınların adalete ulaşması ve adalet mekanizmalarından sonuç alabilmesinin olanaklarının tıkandığını söyleyen Gümüştaş, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi'nin son 1,5 yıllık sürece ilişkin raporunu hakkında bilgi verdi. İstanbul'daki davalarla ilgili hazırlanan raporun tüm Türkiye tablosuna ışık tuttuğunu aktaran Gümüştaş şunları söyledi: "6284'ün uygulanmasıyla ilgili artan sorunlar var. Şiddet gören, ölümle tehdit edilen kadınların tedbir kararları uygulanmıyor. Tedbir mesela bir saat gibi hızla uygulanması gerekirken mahkemeler bu kararları vermiyor. Eğer tedbir varsa ve erkek bunu ihlal ediyorsa, yargı bunları görmüyor. Erkek ihlal ederse tutanak tutulur, savcılığa bildirilir, zorlama hapsi uygulanır ama bu hiç uygulanmıyor. Erkeklere elektronik kelepçe uygulanması gerekiyor ama uygulanmıyor. Adli kontrol sistemleri çok uzun zamandır hayatımızda. Elektronik kelepçelerin kadınlara şiddet uygulayan erkekler için takılacağı söylenmişti, ama bu yaygın olarak Boğaziçi direnişindeki öğrencilere uygulandı. Kadınlara şiddet uygulayan erkekler için elektronik kelepçeler bulunamadı."

'6284 SAYILI YASANIN UYGULANMASINI SAĞLAMAK GÖREVİMİZ'
Kadınların 6284 sayılı yasadaki haklarını korumak için daha güçlü bir mücadeleye ihtiyacı olduğunu vurgulayan Gümüştaş, "Haklarımızı öğrenmek, farkındalık yaratmak, şiddete uğrayan kadınlar için uygulanmasını sağlamak bizim görevimiz. Katledilen her kadın arkadaşımız için mahkeme salonları önlerinde oluyoruz, onların adlarını unutturmuyoruz. Katledilen arkadaşlarımız hem siyasi mücadelemizin hem hukuki mücadelemizin parçası. Şule Çet Adalet Komisyonları, Gülistan Doku Adalet Komisyonları kuruldu. Kadınlar bir hukukçunun yapması gerekenleri bu davalarda yaptı. O yargılamayı bütün bir toplumla tartışan hak mücadelesine dönüştürüyoruz. Plazadan düşerek ölen Şule Çet'in nasıl katledildiği böyle bir çaba sonucu açığa çıktı. Gülistan Doku kayıp olgusudur, cumhurbaşkanı ağzını açmak, aileyi muhatap almak zorunda kaldı. Hem yasal haklarımızı korumalı, savunmalı, hem de bunların uygulanmadığı her yerde toplumsal adalet gücü olarak durmalıyız" diye konuştu.

'ÖZSAVUNMA HAKKINI KULLANAN KADINLARI SAHİPLENMELİYİZ'
Sadece katledilen kadınlar değil, kendisini öldürmeye kalkan erkeklere özsavunmasını uygulayan kadınları da savunmamız gerektiğini hatırlatan Gümüştaş, özsavunmasını uyguladığı için tutuklanan Name Öztürk'ün avukatlığını yaptığını söyledi. Kadınların mevcut tehdidi erkeği öldürmek, yaşamını böyle savunmak dışında bir seçeneği yoksa kadının meşru savunma, özsavunma hakkı olduğunu vurgulayan Gümüştaş, "Mahkemelerde de bunun meşru müdafa olduğunu anlatıyoruz. Biz aynı zamanda özsavunmalarıyla hayatta kalmış kadınları savunmalı, sahiplenmeli, onların davalarını da gündem yapmalıyız" diye ekledi.

'AKP-MHP FAŞİST İKTİDARI ERKEKLERE GARDİYAN ROLÜ VERDİ'
AKP-MHP faşist iktidarının, erkek egemen, kadın düşmanı bir iktidar olduğunu vurgulayan Gümüştaş bu ittifaka ilişkin şunları söyledi: "Bu iktidar İstanbul Sözleşmesinden çıkarken, 'ben bütün bir kadın hareketini kazanımlarıyla birlikte yok edeceğim' sözünü verdi. 'Kadınları evlerine göndereceğim', 'toplumsal ilkeleri, yaşamı, islami değerler bütününü, namus kavramımızı etkileyen davranışlarına son vereceğim', 'makbul kadın yaratacağım', 'böyle bir aile yapısı oluşturacağım' dedi. Erkeklere böyle bir yaşamın gardiyanı rolü verdi. Hüdapar, Yeniden Refah Partisi, adını sayamayacağımız cemaatler, Vatan Partisi'nin olduğu Cumhur İttifakı böyle bir gerici erkek ittifakıdır. Kadının yaşam tarzına, ilişkilerine doğrudan müdahale edeceğini söyledi, gözünü LGBTİ+'lara da dikti. Bu söylemlerin hepsi İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasıyla birlikte bütün topluma açıklandı. Bu aile yapısıyla topluma AKP'nin programında yer alan politik islamcı restorasyon dayatılıyor. Bunun en önemli yolu kadınların susturulması, bastırılması, bütün topluma özgürlük bilinci olarak yansımış olan haklarımız, kazanımlarımız, kadın özgürlükçü çizgimiz yok edilmek isteniyor. KCDP kapatılmak istendi, kadın özgürlükçü eşbaşkanlık sistemimiz ortadan kaldırılmak isteniyor."

'SALDIRILARA KARŞI KADIN İTTİFAKI OLARAK YAN YANA DURMALIYIZ'
Gümüştaş, bütün bu saldırılara karşı geniş bir kadın ittifakı olarak yan yana durmanın önemine vurgu yaptı, "Davalarda, sokaklarda tartışan özne olmamız önemli. Varlığını bize düşmanlıkla sürdüren erkek, gerici faşist iktidara karşı mücadelemiz, şef tipi aile yapısına karşı mücadelemiz çok önemli" diye ekledi.

'ERKEKLER İKİNCİ ERDOĞAN OLMAYI REDDETMELİ'
Panele katılan erkeklere de seslenen Gümüştaş, iktidarın aile yapısına karşı kadınlar ve erkekler olarak mücadele etmemiz gerektiğini vurguladı. Gümüştaş konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz kadınlar zaten her zaman sokaktaydık, bundan sonra da sokaklarda olacağız. Erkekler kadının evsel köleliğine, her türlü ezilmişliğine karşı gardiyan olmayı, ikinci bir Erdoğan olmayı reddetmeliler. Hemcinslerine bu çağrıyı yapmalılar. Eşit, özgür bir yaşam, aile için mücadele etmeliyiz. Erkeklere de kadınlara da burada çok iş düşüyor."

Sunumların ardından panele katılan kadınlar panelistlere sorular yöneltti, katkılarda bulundu.