22 Kasım 2024 Cuma

Kadın iradesini bir gün her erkek tanıyacak!

Erkek iktidar karşısında nesne değil özne olan kadınlara, en büyük erkek olan devletten evdeki, okuldaki, partideki, sendikadaki erkeğe kadar her erkek alışacak. Her erkek, kadın iradesini tanımanın kendisinin de özgürlüğü anlamına geleceğini bir gün öğrenecek.
Kadınların isyanı dünyayı değiştirecek, insanlığın kurtuluşu olacak. Umudumuz kadın isyanında. 
 
Bunun elbette bir nedeni var.
 
Çünkü canları en çok yakılanlar kadınlar.
 
Çünkü şu hayatta, aldığı her nefesin bedelini ödemek zorunda bırakılanlar kadınlar.
 
Kendi coğrafyamıza bakalım; bir kadın olarak kendi kimliğine, bedenine, emeğine sahip çıkmanın bedeli ne kadar ağır?
 
Nevin Yıldırım hala hapiste. Neden? Hayatta kaldığı için hapiste değil mi? Eğer, o gün, kendine tecavüz eden erkeği öldürmeseydi, Nevin bugün mezarda, o katil erkek de aramızda olacaktı. Ama Nevin hayatına sahip çıktı ve şimdi erkek devlet Nevin'e hayatta kalmanın bedelini ödetiyor.
 
HDP'nin eski eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, iki yıldır hapiste. Neden? Saray diktatörlüğüne itaat etmediği için hapiste değil mi? Figen hepimize Saray faşizmine karşı nasıl direnileceğini göstererek, umut olduğu için hapiste. Bugün O'nun adı, hem dışımızdaki hem de içimizdeki erkek iktidarlar tarafından unutturulmak istenmiyor mu?
 
Ekin Wan'ın cansız bedenini çırılçıplak soyarak teşhir eden Saray iktidarı, Ekin şahsında tüm kadınlara özgür yaşamı tercih etmenin bedelini ödetmek istemedi mi?
 
Her gün 4 kadının canı, en yakınlarındaki erkekler tarafından alınıyor. Yani kocaları, babaları, ağabeyleri, kardeşleri, çocukları. En çok da kocaları. Neden? Çünkü boşanmak istiyorlar, erkeğin öldüren sevgisine biat etmek istemiyorlar. Bu nedenle erkek şiddetinin hedefi oluyorlar.
 
Kadınlar bedeli ne kadar ağır olursa olsun, kendileri olmak istiyor.
 
25 Kasım gecesi İstanbul Taksim'de sokağa dökülen kadınlar, bu isteğin fotoğrafıydı. 
 
Kadınların bu özgürlük ve eşitlik mücadelesi, her şeyin yolunda gittiği görünen kaleleri de sarsıyor. Örneğin; Holwood'da başlayan metoo hareketi. Dünyanın her yerinden kadınlar bu harekete katıldı. Bu isyan sinema dünyasındaki erkek iktidarların rahatını kaçırmadı mı? 
 
Geçtiğimiz günlerde müzisyen Sıla'nın yaptığı açıklama, kadın dayanışmasının, kadın isyanını sonucu değil mi? Sıla'nın da açıklamasında söylediği gibi; tüm kadınlar için ses çıkardı, itiraz etti. Sıla'ya bir çok kadından destek gelirken, meslektaşlarının da dayanışmasına geçtiğimiz günlerde tanık olduk. Gülse Birsel'in yazdığı "Jet Sosyete" filmindeki bir sahne, hem Sıla'ya destek hem de sinema alanındaki cinsiyetçilik ve kadın düşmanlığına bir yanıttı.
 
Sosyal medyada genişçe yer bulan sahnede, Gülse Birsel'in canlandırdığı karakterlerden Gizem'in "Düşmeyen dik duran kadınlara hepinizi teker teker alıştıracağız" mesajı tüm kadınların aklından yüreğinden geçen bir söz.
 
Erkek iktidar karşısında nesne değil özne olan kadınlara, en büyük erkek olan devletten evdeki, okuldaki, partideki, sendikadaki erkeğe kadar her erkek alışacak. Her erkek, kadın iradesini tanımanın kendisinin de özgürlüğü anlamına geleceğini bir gün öğrenecek.
 
Her erkek, kadınlar istemediği halde 25 Kasım eylemlerine katılmanın, devrimcilik olmadığını, aksine kadın iradesi tanınmadığı için cinsiyetçilik ve kadın düşmanlığı olduğunu bir gün öğrenecek.
 
Her erkek, kadınlar istemediği halde, kadın eylemlerinde boy göstermenin, erkeklik ile mücadele anlamına gelmediğini anlayacak. 
 
Her erkek, erkeklikleri ile yüzleşip mücadele etmek istiyorsa, öncelikle kadın adaletine güvenmeleri, kadın iradesini tanımaları gerektiğini öğrenecek. 
 
Kadınlar, kendi güçlerinin farkında.
 
Ve kadınlar durduğunda dünya durur.
 
Yavaş yavaş, bedel ödeye ödeye, kadınlar, tüm dünyayı değiştirecek.
 
Yaşasın kadın isyanı ve kadın yoldaşlığı!