24 Kasım 2024 Pazar

Ivana Benario yazdı | Belucistan'ın direnişi

Belucistan'ın tarihi boyunca çeşitli güçler tarafından işgal edilmesi Beluçları devletsiz bir halk haline getirdi. 19. yüzyılın sonunda Belucistan'ın tarihi toprakları İngiliz sömürgeciliği tarafından üçe ayrıldı. Bugün Pakistan, İran ve Afganistan arasında bölünmüş durumda. 1928'de İran, Belucistan'ın batı kısmını işgal altına alırken, doğu kısmı, 1947'de Pakistan devletinin kurulmasına kadar İngiliz kontrolü altında kaldı ve özerk yapılara dayanarak yönetildi.

İran ve Pakistan arasındaki karşılıklı hava saldırıları Belucistan'ı yeniden dünya gündemine taşıdı. İran'ın 16 Ocak'ta Ceyş el Adl (Adalet ve Eşitlik Ordusu) grubuna karşı Pakistan topraklarında düzenlediği hava saldırılarının ardından Pakistan Hava Kuvvetleri'nin İran'ın Sistan ve Belucistan eyaletindeki hedeflere misilleme yapmasına yol açtı. Her iki durumda da saldırılar, sırasıyla sömürgeci İran ve Pakistan devletleriyle savaş halinde olan Beluç militanlara yönelikti. Saldırılar son zamanlarda uluslararası ana akım medyanın dikkatini çekse de, Belucistan halkının sistematik ayrımcılığa ve baskıya karşı mücadelesi uzun bir tarihe dayanır.

PAKİSTAN'IN SÖMÜRGESİ BELUCİSTAN
Belucistan'ın tarihi boyunca çeşitli güçler tarafından işgal edilmesi Beluçları devletsiz bir halk haline getirdi. 19. yüzyılın sonunda Belucistan'ın tarihi toprakları İngiliz sömürgeciliği tarafından üçe ayrıldı. Bugün Pakistan, İran ve Afganistan¹ arasında bölünmüş durumda.

1928'de İran, Belucistan'ın batı kısmını işgal altına alırken, doğu kısmı, 1947'de Pakistan devletinin kurulmasına kadar İngiliz kontrolü altında kaldı ve özerk yapılara dayanarak yönetildi.

Pakistan'ın dört eyaletinden en büyüğü olan Belucistan, Pencap, Sind ve Hayber Pahtunhva'yı geride bırakarak ülkenin toplam yüzölçümünün beşte ikisinden fazlasını oluşturuyor. Ancak Belucistan toplam 242 milyon nüfuslu Pakistan'da sadece on beş milyon insan ile en küçük nüfusa sahip eyalettir.

Pakistan devleti, 1947 yılında Hindistan'ın eski sömürgecilik biçiminden kopuşma sürecinde Hindistan egemen sınıfının Müslüman kesimlerinin öncülüğünde dini milliyetçi bir hareketin yaratılmasıyla kuruldu. Başta Beluçlar ve Peştunlar olmak üzere Pakistan'daki etnik topluluklar yeni sermaye devletinin tekçi dini milliyetçiliği ile karşı karşıya kaldı. Kelat Hanlığı Pakistan'ın kurulmasından bir gün sonra, 15 Ağustos 1947'de Belucistan'ı bağımsız bir devlet olarak ilan etse de kısa süre sonra 1948'de Pakistan'a katılmayı kabul etti. Yeni kurulan Pakistan devletinin bölgeyi işgal etmesiyle bilindik bir sömürgecilik hikayesi yazıldı.

Feodal toplumsal ve siyasal yapılanmasıyla kabilelerin/aşiretlerin önemli bir etkisi olan Beluç toplumunda en yaygın ve etkili olan Mengal, Bugti ve Marri kabileleri, sömürgeciliğe karşı silahlı mücadelede önemli rol oynadı. 1948'de Beluç Ulusal Kurtuluş Komitesi'nin kurulmasıyla ayaklanma oldu. 1958 ve 1962'de Beluçlar yine ayaklandı. 1970'lerde Pakistan'ın Doğu Pakistan eyaleti Bangladeş'in bağımsızlığını kazandığı kanlı iç savaş sırasında Beluçlar da Pakistan'dan tamamen ayrılmayı talebiyle başkaldırdı, fakat askeri güç ile bastırıldı. Aynı dönem Belucistan Halk Kurtuluş Cephesi (BPLF) Marri kabilesi tarafından kuruldu. 2000'li yılların başından bu yana beşinci Beluç isyanı olarak bilinen sosyal, siyasi ve ekonomik talepli isyan başladı.

Belucistan'daki doğal kaynaklar arasında altın, bakır ve doğalgazın yanı sıra 770 kilometrelik uzun sahil şeridi de bulunmaktadır. Dünyanın en büyük altın ve bakır madenlerinden biri olan Reko Diq madenine ev sahipliği yapmaktadır. Doğal kaynaklar açısından zengin olmasına rağmen, Belucistan Pakistan'ın en yoksul eyaleti olmaya devam ediyor². 1950'lerde büyük petrol ve gaz yataklarının keşfedilmesiyle çatışmalar yoğunlaştı. Gaz keşfini takip eden on yıl içinde bazı Pencap şehirlerine tedarik edilmeye başlanmıştır; gazın kaynağı olan Dera Bugti bölgesine ise gaz ancak 1990'larda ulaşmıştır. Kendi topraklarındaki kaynaklar üzerine karar verme hakkı Beluç ulusal direnişinin öncelikli konularından biridir, fakat Beluçların kendi kaderini tayin etme girişimlerinin bütünü sömürgeci Pakistan tarafından varoluşsal bir tehdit olarak algılanıp bastırıldı. Bölgede askeri üsler kurularak militarizasyon gerçekleşti.

1990'ların başında Belucistan'da Gwadar Limanı'nın geliştirilmesi projesi ortaya atıldığında, bu limanın kendi kaynaklarının daha fazla sömürülmesi ve demografik değişim için kullanılacağından dolayı Beluçların tepkisini çekti ve Pakistan için de bir iç sömürge olma duygusunu daha da derinleştirdi.

Dolayısıyla "Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru" altyapı programlarına karşı sömürgeci Pakistan ordusunun yanı sıra Çin sermaye devletinin silahlı kuvvetlerine ortaklaşa askeri eylemler gerçekleşti. Tahminlere göre 2000 yılında kurulan Belucistan Kurtuluş Ordusu (BLA) kamyonlardan gaz boru hatlarına kadar çeşitli devlet altyapılarını hedef almaya başladı. Giderek artan sayıda Beluç olmayan insanın Belucistan'a getirilmesine, özellikle de Gwadar bölgesinde demografik yapının değiştirilmesi politikasına karşı Beluç olmayan işçi ve emekçiler hedef alındı.

2006 yılında Pakistan devleti 2000'li yıllardaki isyan dalgasının başını çektiği Bugti kabilesinin başı Nawab Akbar Bugti'ye suikast düzenleyerek çatışmanın daha fazla alevlenmesine neden oldu. Bu suikast, bölünmüş ve birçok rakip gruba ayrılmış ulusal kurtuluş hareketi için bir dönüm noktası oluşturdu. 2018 yılında, eskiden birbirine düşman olan üç grup arasında askeri bir birleşme gerçekleşti. Belucistan Kurtuluş Ordusu, Belucistan Kurtuluş Cephesi ve Beluc Cumhuriyet Muhafızları, ulusal kurtuluş mücadelesini yeni bir seviyeye taşımak amacıyla güçlerini birleştirdi. Gerilla gruplarına karşı sömürgeci Pakistan devleti ise 2000'li yıllardan bu yana şiddeti ve devlet terörünü tırmandırarak, Beluç akademisyen-aktivist Malik Akbar'ın belirttiği gibi Belucistan'ı "insan haklarından arındırılmış bölge" haline getirdi.

KAYIPLAR MÜCADELESİ
Tırmanışın önemli bir parçasını, binlerce insanın kaybedilmesi ve yargısız infazlar oluşturuyor. Pakistan sömürgecilerinin "öldür ve at" politikasının sonucunda, işkence kanıtı olan ve üzerilerine isimleri iliştirilmiş bir dizi ceset bulundu.³

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 2011 tarihli bir raporuna göre, 1999-2008 yılları arasında eski Cumhurbaşkanı Müşerref döneminde bin 102 Beluç kaybedildi. O zamandan bu yana Belucistan'daki kayıp kişi sayısı beş bine yükseldi. Beluçlar için son yirmi yılda kayıplar, yargısız infazlar ve işkenceye karşı direniş günlük mücadelenin parçası haline geldi.

Kasım ayında Terörle Mücadele Dairesi'nin (CTD) dört Beluç'u yargısız infaz etmesi üzerine Belucistan'ın Turbat şehrinden başkente 20 Aralık 2023'de uzun yürüyüş başlatıldı ve polis şiddetiyle dağıtıldı. Buna tepki olarak başkentte ve ülke genelinde gösteriler düzenlendi. CTD, bu dört kişinin güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürülen "terörist"ler olduğunu ileri sürdü. Ancak aileleri, dört kişinin zaten CTD'nin gözetiminde olduğunu ve CTD görevlilerinin cinayeti meşrulaştırmak için sahte hikaye uydurduğunda ısrar etti ve oturma eylemlerine başladı.

Kayıplar mücadelesinde Beluç Kayıpların Sesi (VBMP) ve Beluç Yakjehti Komitesi gibi örgütler kuruldu. VBMP son on dört yıldır kayıp yakınlarıyla Quetta'da oturma eylemi düzenleyerek kayıpların bulunmasını ve adaletin yerine getirilmesini talep ediyor.

İRAN'IN SÖMÜRGESİ BELUCİSTAN
Beluç halkına yönelik baskı ve zulüm sadece Pakistan sınırlarında gerçekleşmiyor, İran'da da Kürt halkı gibi sömürgeci boyunduruk altında yaşıyor ve asimile ediliyor. Çoğunluğu Sünni olan Beluçların, Şii egemenliğindeki İran'da dini baskılara maruz kalması ulusal direnişte dini faktörün ön plana geçmesini koşulladı. İran işgali altındaki bölgede Beluç ulusal hareketinin direnişi Pakistan'a kıyasla daha az gelişmiş. Molla rejimine karşı savaşan Cundullah (Allah'ın Askerleri) örgütü Beluçlardan oluşuyor.⁴

Gaz ve petrol de dahil olmak üzere çeşitli doğal kaynakların bulunduğu Sistan ve Belucistan eyaletleri yine İran'ın en yoksul eyaletleridir. Sanayi gelişimin olmadığı bu bölgede, nüfus büyük ölçüde tarıma bağımlı. Şiddetli kuraklığı beraberinde getiren iklim değişikliği insanların yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyor. Sistan ve Belucistan halkının yarıdan fazlası işsizlik, yoksulluk, eğitim-öğretim yoksunluğu ve gıda kıtlığı ile karşı karşıyadır.

İran-Rojhilat-Belucistan'da 16 Eylül 2022 tarihinde Jîna Amini'nin İran ahlak polisi tarafından katledilmesinin ardından patlak veren "Jin jîyan azadî" ayaklanması İran sömürgeciliği altındaki Beluçlar için de yeni bir sürecin başlangıcı oldu. Faşist molla rejimi altında kadınların, emekçilerin ve halkların özgürlük talebinin dışavurumu olan ayaklanma Kürdistan-Rojhilat'ta yoğunlaşırken, Belucistan bölgesinde de büyük yankı uyandırdı. İran devleti tarafından sömürgeleştirilmiş Kürtler ve Beluçların coğrafya kader birliğinden doğan eylem birliği halkların kardeşleşmesini sağladı ve Belucistan'da yükselen sloganlara yansıdı: "İran! Belucistan ve Kürdistan sana sırtını dönmeyecek". Kürdistan'da da Beluç halkı için dayanışma eylemleri düzenlendi.

30 Eylül'de Cuma namazından sonra Zahedan (Sistan ve Belucistan eyaletinin başkenti) sokaklarında büyük dayanışma eylemleri düzenlendi. Beluç bir kız çocuğunun cinsel istismar saldırısına uğraması da eylemlerin büyümesini tetikledi. Jîna'nın öldürülmesinden sadece birkaç hafta sonra, 15 yaşında bir kız çocuğunun İranlı polis şefi tarafından istismar edildiği ortaya çıktı. Sömürgeci devlet baskısının sivri ucu Belucistan'a yöneldi. Belucistan'ın ilk gösterisi sırasında 90'dan fazla kişi katledildi, o gün tarihe Kanlı Cuma veya Zahedan katliamı olarak geçti. Halk bu saldırı karşısında yılmadı ve her Cuma namazından sonra ayaklanmayı destekleyen imamların çağrısıyla sokaklara döküldü.

İran'daki gelişmeler Beluç kurtuluş hareketinin yeni bir nitelik ve süreklilik kazanmasını sağlamıştır. Kürtler ve Beluçlar arasındaki dayanışma sayesinde Belucistan'daki durum daha geniş kamuoyuna duyurulabildi. Ve son olarak, ezilen halkların, özellikle de kadınların direnişi molla rejiminin sarsılmasını sağladı.

Beluç kadınları İran rejimine karşı ülke çapında düzenlenen önceki isyanlara katılmazken, Jîna Amini'nin katledilmesinden hemen sonra gerçekleşen gösterilerde çoğunlukla genç kadınlar tutuklandı. "Jin, jîyan, azadî" pankartları taşıyan kadınlar, "İster başörtülü, ister başörtüsüz, devrime ileri" diyerek sömürgeci faşist molla rejiminden radikal kopuşu simgeledi. Yer yer Belucistan ayaklanmanın merkezine dönüştü.

Erkek egemen sömürgeciliğin bir parçası olarak devletin sistematik cinsel saldırılara maruz kalan, aynı zamanda Belucistan'ın toplumsal yapısından kaynaklı dindar ve kapalı aile ortamlarında hapsolan kadınlar açısından bu oldukça önemli bir gelişmeydi. Jin, jîyan, azadî ayaklanmasıyla birlikte Belucistan ulusal kurtuluş mücadelesinde kadınlar daha fazla özneleşerek ulusal direnişin devrimci-demokratik niteliklerini yükseltti.

Pakistan işgali altındaki Belucistan'da da kadınlar baskı ve ayrımcılığa karşı sokaklara dökülüyor ve kayıplar ve adalet mücadelesinin başını çekiyor. Pakistan'da devletin cinsel şiddeti direnişlerde önemli rol oynuyor. Örneğin 2000'li yılların isyanını yoğunlaştıran faktörlerden biri de 2005 yılında Pakistanlı bir yüzbaşının Bugti kabilesinden bir kadın hekime tecavüz etmesi ve cezasız kalmasına karşı öfkeydi.

Sistematik baskı, ayrımcılık, asimilasyon ve yoksulluğa maruz kalan Beluç halkının Pakistan ve İran'a karşı ulusal direnişi farklı bölgelerde, silahlı ve silahsız biçimlerde, değişen ideolojik yönelimlerle devam ediyor.

1) Büyük bölümü İran ve Pakistan topraklarında kalan Beluçların topraklarının en küçük bölümü Afganistan sınırları içindedir. 2009 yılı araştırmalarına göre; Afganistan'da 568 bine yakın Beluç yaşıyor.
2) 2019 Dünya Bankası raporuna göre; yüzde 24,3 olan ulusal yoksulluk oranına kıyasla yüzde 42,2'lik yoksulluk oranıyla Belucistan Pakistan'ın en fakir eyaletidir.
3) Pakistan İnsan Hakları Komisyonu (HRCP) 2023 tarihli "Belucistan'ın Umut Mücadelesi" başlıklı raporunda; "kaybetmelerin bir güvenlik taktiği olarak kullanılmasının hız kesmeden devam ettiği" ve "özellikle üniversite öğrencileri üzerinde ağır bir baskı oluşturduğu" belirtilmiştir. Kayıplar ve yargısız infazlar konusu o kadar ciddi bir hal aldı ki, federal hükümet 2011 yılında konuyu araştırmak üzere bir Zorla Kaybetmeler Araştırma Komisyonu kurmak zorunda kaldı.
4) İran'da geniş tutuklama dalgasının ardından Cundullah üyeleri en son hava saldırılarının hedefinde olan Ceyş el Adl örgütünü kurdu.