20 Eylül 2024 Cuma

İsviçre sığınma kampları ölüm kamplarına dönüyor

İsviçre iltica kamplarında mültecilerin maruz kaldığı hak ihlalleri ve yaşanan sorunlar nedeniyle mülteciler intihara sürükleniyor. İltica kampları devletten öze şirkete devredildi, tüm sorumluluğu üstünden atan devlet ölümlerin ve yaşanan sorunların üstünü örtüyor. ETHA’ya mültecilerin maruz kaldıklarını değerlendiren Av. Tamer, "Bu kampların olduğu yerlerde şehirlere ulaşım hem çok zor, ulaşım saatleri çok geç hem de pahalı. Amaç izole etmek ve yabancılardan arındırmaktır" dedi.

Yaşadıkları ülkelerde maruz kaldıkları hak ihlalleri, ağır hapis cezası ve ölüm tehditleri nedeniyle İsviçre’ye iltica etmek zorunda kalan mülteciler, iltica kamplarında sağlıksız ve güvensiz koşullarda kalıyor. Mültecilerin maruz kaldığı sağlık sorunlarında tedavi hakları karşılanmıyor, geç müdahale ediliyor; mülteciler başvuruları işlemlerin uzun sürmesi ya da deport tehdidi nedeniyle intihara sürükleniyor. Yaşanan ölümler ise İsviçre Göçmen Dairesi tarafından gizleniyor, üstü örtülüyor. Daireye bağlı iltica kampları devlet denetiminden özel şirketlere, taşeron firmalara devrediliyor. Devlet sorumluluğu üstünden atıyor.

İLTİCA KAMPLARINDA İKİ KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ
Bir ay kadar önce Luzern ve Bern kantonlarındaki iltica kamplarında iki kişi kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. 1 Kasım Çarşamba günü ise Luzern'de bulunan bir iltica kampında yaşanan kavga sonucu Faslı bir mülteci yaşamını yitirdi.

HASTA MÜLTECİ 'BİTKİ ÇAYI İÇ' DİYEREK ÖLÜME TERK EDİLDİ
Bern Kantonunun Gürnigelbad kampında kalan Bayram Hasgül, acil müdahale yapılmadığı için yaşamını yitirdi. Suriyeli Abd Alaal Muhammed Isaam isimli Suriyeli ise Luzern'de bulunan Glaubenberg iltica kampında üç gün süren şikayetlerine rağmen sağlık kontrolüne gönderilmedi. "Bitki çayı ve ağrı kesici iç iyileşirsin" telkinleri ile ölüme terk edildi. Özellikle merkezi yerlere ve hastanelere uzak yerlerde kurulan iltica kampları İsviçre'de mültecilere mezar oluyor. Henüz oturum hakları bulunmadığı için sigorta giderleri masraf görülen ve dil konusunda yetersiz olan mültecilerin yaşam hakları kamp yöneticilerinin insafına terk ediliyor.

MÜLTECİ ÖLDÜRÜLDÜ, TÜRKİYE VE KÜRDİSTANLI AİLELER AÇLIK GREVİNE GİTTİ
1 Kasım günü Luzern de bulunan Glaubenberg iltica kampında Afgan ve Faslı iki grup arasındaki kavgası sonucu Faslı bir kişi öldürüldü. Aynı kampta kalan Türkiye ve Kürdistanlı aileler yaşanan olay karşısında yetkililerin sessiz kalmasını protesto ederek açlık grevine başladı. Kamp yönetimi ise basına ve yetkililere "ölen yok ama yaralılar var" diyerek olayın üstünü örtmeye çalıştı.

AVUKAT TAMER: MÜLTECİLERİN SÖZ HAKKI YOK!
İnsan Hakları Dayanışma Derneği’nden Avukat Fazıl Ahmet Tamer konuya ilişkin ETHA'ya değerlendirmelerde bulundu. Tamer, İsviçre Göçmen Dairesinin kendi sorumluluğunda olan iltica kampları yönetimini özel şirketlere kar amaçlı devrettiğini ve bu politikanın insan hakları ve mülteci hakları mantığıyla uyuşmadığının altını çizdi. Kamplarda kalanlar mülteciler için yaşamın çok zor olduğu, yaşadıkları sorunlara ilişkin herhangi bir söz haklarının olmadığını belirten Av. Tamer, "Onların fikri alınmıyor şikayet mekanizması yok, haksızlıklara karşı kimse üst makama gidip itiraz edemiyor, tek yetkili kamp yönetimi o da özel firmalar ve onların ucuz iş gücü olarak çalıştırdığı eğitimsiz ve uzman olmayan kişiler" dedi.

'SEZGİN DAĞ AMBULANS GECİKTİĞİ İÇİN HAYATINI KAYBETTİ'
Dağ başında kurulan kampların merkeze uzak olmasının mültecilerin hayatına mal olduğuna dikkat çeken Av. Tamer, Suruç gazisi Sezgin Dağ’ın müdahale geciktiği için yaşamını yitirdiğini hatırlattı. Av. Tamer, "Sezgin Dağ örneğinde görülüğü gibi ambulansın gitmesi gecikmiş ve Sezgin, taksi ile hastaneye giderken yolda hayatını kaybetmişti" hatırlatmasında bulundu.

'AMAÇ İZOLE ETMEK VE YABANCILARDAN ARINDIRMAK'
Kampların şehirlerden uzak yerlere kurulmasının bir sebebinin ucuz binalar ve halkı mültecilerden izole etmek olduğuna dikkat çeken Av. Tamer, "Yaşamlarını sürdürmek için yeteri kadar ekonomik destek verilmeyen ve paraları olmadığı için toplu taşıma araçlarını sık kullanamayan yabancılar şehre gelmesin ve hayata karışmasın, sosyal çevreden uzak yaşasınlar istiyorlar. Bu kampların olduğu yerlerde şehirlere ulaşım hem çok zor, ulaşım saatleri çok geç hem de pahalı. Amaç izole etmek ve yabancılardan arındırmaktır" dedi.

'MÜLTECİLER İKİNCİ SINIF MUAMELE ALTINDA ÖLÜMLE KARŞI KARŞIYA'
Kamp çalışanlarının herhangi bir eğitimlerinin olmadığı, ucuz iş gücü olarak kamplarda çalıştırdıklarına vurgu yapan Av. Tamer, "Yaşanan en basit bir sağlık sorununa dahi nasıl müdahale edeceklerini bilmiyorlar. Buralarda sağlık personeli yok ve tedavi olanaklarından yoksun bırakılan mülteciler ikinci sınıf muamele altında ölümle karşı karşıya kalıyor" dedi.