İstanbul'da Esenyurt ve Sarıgazi'de sağlığın ticarileşmesine karşı eylemler
İstanbul'da Esenyurt ve Sarıgazi'de herkese eşit, nitelikli ve ücretsiz sağlık hakkı için eylem yapıldı. Bebek katliamının AKP'nin neoliberal politikalarla sağlığı ticarileştirmesinin sonucu olduğu kaydedilen eylemlerde, tüm suçun "yenidoğan çetesi"ne yıkılarak asıl faillerin gizlenmek istendiği kaydedildi. Esenyurt ve Sarıgazi'deki eylemlerde, ölüme mahkum eden düzene karşı örgütlü mücadeleye çağrıldı.
AKP-MHP iktidarının Sağlıkta Dönüşüm Programının sonuçlarından olan bebekleri katleden "yenidoğan çetesi"ne ilişkin eylemler sürüyor. Sağlığın ticarileşmesi sonucu toplumda yaşanan çürümüşlüğe dikkat çekilen İstanbul'un Esenyurt ve Sarıgazi ilçelerinde gerçekleşen eylemlerde ölümü reva gören bu sisteme karşı mücadele çağrısı yapıldı.
'AKP İKTİDARINDA UYGULAMAYA SOKULAN NEOLİBERAL PROGRAMIN ESERİDİR'
Esenyurt Dayanışma Platformu, "yenidoğan çetesi"nin kullanıldığı on hastaneden olan, eski Sağlık ve Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'na ait Avcılar Hospital önünde açıklama yaptı. "Sağlıkta ticaret, soygun ve ölüm demektir. Herkese eşit, parasız nitelikli sağlık şarttır" pankartının açıldığı eylemde, "Bugün içinde yaşadığımız kapitalist sistemde sürekli sorunlarla karşı karşıyayız. Eğitimden sağlığa tüm toplumsal alanlarda sistemin ne kadar çürümüş ve ne kadar halka karşı olduğunu görüyoruz. En son örneği SGK'dan ödeme almak için yenidoğan bebek sağlığının nasıl tehlikeye atıldığı ortaya çıktı. 'Yenidoğan çetesi' adı verilen içinde sağlık çalışanlarının, uzman doktorların olduğu suç örgütü yenidoğan bebekleri kendi anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakımlarına sevk edilmesini sağlayarak kazanç elde ettiği tespit edildi. Gereksiz tedavi verilmesi ve gerektiğinde acil müdahale yapılmaması nedeniyle 12 bebek öldürüldü. Ayrıca yoğun bakımda kullanılmayan fakat tüketilmiş olarak gösterilen ilaçlarında piyasada satışının yapıldığı belirlendi. Bu suç şebekesi sadece çalışanlardan oluşuyormuş gibi hastane sahiplerine dokunulmadan operasyon yapılarak, bir soygun ve ölüm makinesine dönüşmüş olan özel sağlık sistemi aklanmaya çalışılıyor. Oysa bu çürümüşlük Sağlıkta Dönüşüm Programı adıyla AKP iktidarında uygulamaya sokulan neoliberal programın eseridir" denildi.
'SAĞLIK KAMULAŞTIRILMALIDIR'
Toplumun sağlığı yerine sermayenin karına göre politikalar belirlenince, sağlık çalışanlarına bakılan hasta, yapılan tetkiklere göre prim verilince halk sağlığının yerini halk soygununun almaya başladığının altı çizilen eylemde, "Hasta garantili hastaneler, yatakları doldurulmuş yoğun bakım üniteleri, gereksiz tahliller, tetkikler, ameliyatlar, şişirilmiş reçeteler, iki-üç-dört katına varan ek ücretler, beş yıldızlı otel fiyatlarını katlayan yatak ücretleri ve daha birçok vurgun kalemi daha, say say bitmiyor. Hem yurttaş soyuluyor, hem de SGK. Neoliberal kapitalist program özel hastane ve özel sağlık kuruluşlarını yüksek kar garantili bir sektöre dönüştürdü. Devlet teşvikleri ve kredi destekleriyle açılan özel hastaneler yukarıda özetlediğimiz soygun yöntemleri sayesinde hızla çoğalarak devasa tesislere dönüştüler. Bu sistem sürdükçe sağlıkta sömürü, soygun ve ölüm artarak daha büyük skandallar yaratarak devam edecektir. Yani sıtma üreten bataklık orada dururken sivrisineklerle uğraşıyorlar. Bataklık kar amacına dayalı sağlık sistemidir, son verilmelidir. Tek çözüm sağlığın tamamen kamulaştırılmasıdır. Özel hastaneler ve özel sağlık kuruluşları ve özel tıp fakülteleri kamulaştırılmalıdır" ifadeleri kullanıldı.
'BU SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEK ANCAK HALKIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİYLE MÜMKÜNDÜR'
"Yenidoğan çetesi operasyonu"yla suç üreten sistemin aklanmak istendiği kaydedilen açıklamada, şunlar söylendi: "Oysa şebekenin başı prim alan çalışanlar değil asıl karı kasalarına dolduran hastane patronlarıdır. Eski sağlık bakanının hastanesinin de işin içinde olması sistemin iktidarla iç içe olduğunu açıkça gösteriyor. Eski sağlık bakanı da tutuklanmalıdır. Daha önce İstanbul sağlık müdürü olan yeni sağlık bakanı da istifa etmeli ve yargılanmalıdır. AKP iktidarı tüm kurum ve kurallarıyla devleti sermayenin hizmetçisi haline dönüştürürken kendi mensupları da kasalarını doldurmaktadırlar. Sağlık bakanlarının hastaneleri, Turizm bakanının otelleri, Milli eğitim bakanının okulları, İçişleri bakanın mafya ilişkileri…Herkesin bildiği şeyler. Böyle bir devletten halka baskı ve sömürüden başka bir şey düşmüyor. Sonuç olarak, sağlıkta yaşanan bu çöküşün nedeni ihmaller ya da istisnalar değildir. Bu sistemin tüm kademelerinin işleyişini belirleyen kapitalizmin bir sonucudur. İktidar bu gerçekleri örtbas etmeye çalışsa da, halk sağlığını hiçe sayan bu sistemi değiştirmek ancak halkın örgütlü mücadelesiyle mümkündür. Yaşasın örgütlü mücadelemiz."
Eylem, "Sağlıkta sömürüye son", "Sağlıkta ticaret ölüm demektir", "Hastane patronları da tutuklansın", "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek" sloganlarıyla sona erdi.
'SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ SONUCUDUR'
Sarıgazi'de de Sancaktepe Yerel Demokrasi Meclisi de "Hasta müşteri olursa bebekler ölür" pankartıyla açıklama yapıldı. Söz konusu olayın münferit bir hadise olmadığının altı çizilen açıklamada, "Sağlık sistemini özelleştirdiler. Sağlık alanında verilen tüm hizmetleri metalaştırdılar ve hastaneleri birer ticarethaneye çevirdiler. Yani ancak parası olanların sağlık hizmeti alabildiği bir sistem oluşturdular. Ancak artık paranız olsa da tuzağa düşürülebiliyor, zehirlenebiliyor veya doğar doğmaz, yaşam şansı bulamadan öldürülebiliyorsunuz. Karşımızdaki tablo daha fazla kar elde etmek dışında bir şey düşünmeyen piyasacı düzenin yarattığı kaçınılmaz bir sonuçtur. Sağlık sistemi dünyada neoliberal hakimiyetin kurulmayasıyla paralel biçimde ticarileştirilerek, özelleştirilerek ve piyasa kurallarına terk edilerek büyük bir çürümenin içine sokulmuştur. Tablo AKP'nin büyük bir başarı öyküsü gibi propaganda ettiği sağlık sisteminde dönüşüm adlı programın bir sonucudur" denildi.
'PİYASACI DÜZENE KARŞI MÜCADELEYİ BÜYÜTMEYE ÇAĞIRIYORUZ'
Piyasacı düzenin her yerde benzer sonuçlar ürettiği kaydedilen açıklama, şöyle devam etti: "Gıdada daha fazla kar elde etmek için hileli yöntemlerle halk sağlığı tehlikeye atılmakta, memleketin taşı toprağı maden arama adı altında talan edilmekte, zehirlenmektedir. İstanbul Sözleşmesi'ni iptal edip kadına yönelik şiddetin önünü açanlar, sağlık gibi barınmayı da e temel insan hakkı olmaktan çıkarıp binlerce insanı sokakta yaşamaya mahkum edenler, sokakta kedi köpek boğazlamayı teşvik edenler aynı güçlerdir. Çürümenin ve yozlaşmanın beslendiği kaynak orasıdır. Artık gerçek sorumluların yakasına yapışmazsak çok daha büyük felaketler bizi beklemektedir. Şimdi insanca bir yaşam için bir araya gelerek mücadele etme vaktidir. Parasız ve nitelikli sağlık hizmeti almak insanca yaşam hakkının en temel başlıklarından biridir. Ve bu hak devlet tarafından sağlanmalıdır. Sağlık kar konusu yapılamaz. Yapıldığında olan budur. Tüm kamuoyunu, halklarımızı bebeklerimize kıyan bu caniliğe karşı ses çıkarmaya, piyasacı düzene karış koymaya, parasız ve nitelikli sağlık hizmeti için mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz."