24 Kasım 2024 Pazar

İsrail politikası: Müzakere et işgal et

Hamas ve İsrail arasında görüşmeler yapılırken Filistinliler, "düşmanla ateşkes konusunda herhangi bir taahhütte bulunmaktan kaçınma" çağrısında bulundu. Konuya ilişkin İsrail'i Boykot Girişimi aktivisti Nicola Saafin, "İsrail hep müzakere et ve daha fazla işgal et politikası yürüttü? dedi.
Mısır'ın arabuluculuğunda Hamas ve İsrail arasında ateşkes anlaşması görüşmeleri yapıldığı açıklandı. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) görüşmelere ilişkin yaptığı açıklamada, "Filistin'i özgürleştirmek demek, ulusal davamızı ve haklarımızı korumak, bölünmeyi sona erdirip ulusal birliği sağlamak ve düşmanla ateşkes anlaşması yapmamaktır" diyerek Hamas'a "düşmanla ateşkes konusunda herhangi bir taahhütte bulunmaktan kaçınma" çağrısında bulundu.
 
Hamas ve İsrail arasındaki görüşmelere ilişkin İsrail'i Boykot Girişimi aktivisti Nicola Saafin ETHA'nın sorularını yanıtladı.
 
Geçtiğimiz günlerde Hamas ile İsrail arasında bir anlaşma olduğuna dair haberler ortaya çıktı. İsrail Hamas'la neden böyle bir anlaşma yapma ihtiyacı duydu?
 
Yapılan açıklamalar müzakere sürecinin parçası, nihai bir anlaşmaya varılmış değil. Aslında bakıldığında arabulucularla yapılan, iki taraflı, ayrı ayrı müzakereler. Bir abluka var ve bu ablukanın geldiği nokta itibarıyla Gazze’de ağırlaşan hayat koşulları, insanların giriş çıkışlarının yasaklanması, inşaat malzemelerinin olmaması, tıbbi malzemelerin olmayışı, hastanelerin çalışamaz hale gelmesi, işsizlik ve ekonomik durumun çöküntüye doğru ilerlemiş olması gibi ağır koşullarda insanların direnişe daha fazla sarılarak kendi haklarını elde etmek için bir mücadele sürecine girdiklerini görüyoruz. Özellikle Mart ayında başlayan geri dönüş yürüyüşleri, her hafta düzenlenen yürüyüşlerde kitlesel katılımı görüyoruz. Hem yürüyüşlerin olması hem balon eylemleri, molotoflu uçurtmalar İsrail için büyük bir güvenlik sorunu yaratmıştı. Sadece İsrail saldırılarına karşı direnen değil, gündemi yaratan bir mücadele sürecini başlattık. Gazze’nin bu koşulları devam ederse Gazze civarında yaşayan İsrailliler’in de yaşama koşullarının zorlaştırılması gerektiği konusunda genel bir mücadele başlatıldı. Buna tepki olarak aslında İsrail, durum gittikçe ağırlaşırken aynı zamanda mücadelenin yükseleceğini, daha fazla insanın direniş sürecine katılacağını da biliyor. Gazze’de sağlık ve eğitim başta olmak üzere tüm alanlarda ablukanın devam etmesi, büyük bir çatışmanın yaşanacağını gösteriyor. İsrail, bunun önünü almaya çalışıyor. Burada Mısır önemli bir konumda. Bunu nasıl önleyebileceğine dair önerilerde bulunuyor. Yıllardır konuşulan ablukanın kaldırılacağına dair tartışmalar ve müzakereler devam ediyor. Kıbrıs üzerinden ya da başka bir bağımsız tarafta liman oluşturularak Gazze ablukanın kaldırılması düşünülüyor. Zaten bunların müzakere süreçleri devam ediyor. Hamas'ın daha önce de İsrail'le arabulucular aracılığıyla müzakere süreçleri mevcuttu. Doğrudan müzakerenin olmayışı önemli bir nokta. Yani aynı masaya oturmadan İsrail’in direnişe boyun eğmesi ve karşısında tutum alması.
 
Görüşmeleri ve ortaya çıkan çerçeveyi Filistin halkının bir kazanımı olarak değerlendirebilir miyiz?
 
Yani aslında şu an geldiğimiz noktada bunu Filistin halkı için kazanım olarak değerlendirmek mümkün. Gazze, İsrail’den kurtarılmış bir bölge olacak. Biliyorsunuz ki, 1948 yılında işgal edilen,  sonrasında 1967 yılında yeniden işgal edilen topraklar, halen işgal altında. Ve ilk defa Filistinliler özgür bir bölge hakkı aldılar. Direnişin son safhalarında olduklarını düşünüyorlar. Bunu İsrail'le müzakere masasına oturmadan direnişle kazanabileceklerini, tıpkı Hizbullah’ın '80lerde yapmış olduğu ve İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesinin müzakere olmadan, sadece ve sadece direnişle gerçekleşebileceğini gördüler. Geldiğimiz bu müzakerenin dolaylı bir müzakere olması bence önemli.
 
Sürecin hızlandırılması talebi var, bunun karşısında silahsızlandırma talebinin olmadığı bir müzakere boşa çıkmış oluyor. Yapılan açıklamalara göre, her ne kadar Filistin’in başka tarafları Hamas’ı silahsızlandırmanın gündeme gelmemesi gerektiğine dair uyarılarıyla beraber aslında bu konu masaya yatırılmadan belki de başka taahhütler vererek Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılması tartışılmalı. Bunun karşılığında Hamas’ın elinde bulunan İsrail askerlerinin karşılıklı salınması, ablukanın kaldırılması konusu da gündeme gelebilir. Balonların durdurulması olabilir. Ablukanın kaldırılması karşısında aslında beş yıllık bir ateşkes sözleşmesi söz konusu. Anlaşmayı geçici bir durum olarak değerlendirmek daha doğru olur. Gazze, halkın ödediği bedeller karşısında anlaşma olabileceği kanaati en azından daha fazla.
 
Filistinli örgütler Hamas'la İsrail arasındaki görüşme sürecine nasıl bakıyorlar?
 
Diğer örgütlerin çok haklı bir şekilde bu müzakere süreçlerine karşı çıktıkları noktalar var. Bunlardan en önemlisi müzakere sürecine Hamas’ın tek başına katılıyor olması. Açıkçası Hamas’ın genel durumu zayıflatan bir pozisyon alacağına dair kanaatleri var. Daha önce El Fetih'in müzakere sürecine giderken direniş örgütlerinin pek fazla katılımı olmadan, kendi başına hareket etmesi ve Filistin halkı adına bir anlaşma yapmasının sonuçlarını bugün görüyoruz. Filistin halkı hiçbir kazanım elde etmedi. Çünkü, karşı taraf bölünmüş bir halkın ayrı ayrı iradeleriyle müzakereye oturmanın daha kolay bir yol olduğunu, Filistinliler toplu bir şekilde masaya oturduğunda daha fazla hak talep edeceklerini, direneceklerini biliyordu. O yüzden İsrail, bu müzakereleri örgütlerle ayrı ayrı yapma eğilimi içinde bulunuyor. Şu anda direniş örgütlerinin Hamas’a çağrılarını, açıklamalarını gördük. Bu müzakere sürecini tek başına değil de bütün örgütlerin katılımıyla sağlaması daha önemli olacak. Ve elbette bu çağrılara baktığımızda ulusal birliğin sağlanması daha önemli bir durum. Önce bir ulusal birlik, arkasından ulusal birliğin konsensüsü ile devam eden bir müzakere sürecinin daha olumlu ve Filistin halkına daha hayırlı bir süreç olacağı kanaatleri var. Diğer bir yandan da Hamas, bu yola tek başına girerken boyun eğmek durumunda olabilir. Silahsızlandırma meselesinin gündeme gelmesi karşısında bir tutum almak durumunda olabilir. Bunun da Filistin direnişinin tarihsel çıkışı bakımından olumsuz yansımaları olacağı kanaati var. Bir de beş yıllık bir anlaşmaya İsrail hakikaten bir uyum sağlayacak mı, zaten böyle bir şey İsrail pratiğinde görülmüş değil.
 
Kudüs’ü başkent yapan, Filistinliler’in evlerine, topraklarına el koyan İsrail bunu yapabilecek mi? En azından orta vadeli olarak?
 
Pratikte İsrail şimdiye kadar hep "müzakere et ve daha fazla işgal et” politikası yürüttü. Müzakere et ve daha fazla işgal et. Müzakere et ve Filistinliler’in hayatlarını daha fazla zorlaştır. Müzakere et, barış söylemlerini yükselt ama aynı zamanda ırkçı kanunlar çıkart. Müzakere ve barış süreci adı altında genel bir algı yaratarak kendi işgalini, kendi sömürgeci politikalarını sürdürme eğiliminde. Aslında bu konuda bir garantörlük söz konusu değil. Tek garantörlük, Filistin halkının kendi silahına sürekli olarak sahip olması. Mısır her ne kadar bir garantör gibi davransa da aslında bu söz konusu olmayacak. Mısır zaten İsrail’in karşısında taviz veren ve aynı zamanda yaptığı anlaşmalarla İsrail’e yaptırımı olmayan bir ülke haline geldi. Bu anlamıyla Mısır garantörlük olma gücüne sahip değil. Hem Sina Yarımadası'nda hem Refah Sınır Kapısı'nın kapatılmasında ablukanın ortağı olması, direnişin karşısında duruyor olması gibi. Aynı zamanda ABD ve İsrail’in istediği barış planlarına uyum sağlaması yani "Filistinliler’e Sina’da bir toprak verilsin, tarihsel kökenlerinden vazgeçsinler” projesine destek veriyor olması gibi. Bu nedenle  Mısır, Filistinlere, İsrail'in herhangi bir anlaşmaya sadık olmasının garantörü olamaz, çünkü onu yapabilecek düzeyde güce sahip değil.