İki cenaze, üç ajans* ve 'sosyalist birlik'
AKP-MHP faşist iktidarı devrimcilerin cenazelerine her türlü saldırı yöntemiyle görünmez kılmaya çalışırken bir görünmezlik darbesi de "sol-demokrat-devrimci" basın kuruluşlarından geliyor. Kamuoyunda "sol" basın olarak bilinen Sendika.org, SoL Haber ve İleri Haber gibi yayın organları Devrimci Yol'cu Gökhan Gür'ün cenazesine yapılan saldırıyı görürken HBDH-MLKP üyesi Ulaş Alankuş'un cenazesine yapılan saldırıyı görmüyor. Bu yayın kuruluşları ve bağlı bulundukları örgütsel yapılar bugün için bu tutum alışları ile bir "sosyalist birlik" noktasını değil bir ayrışma noktasına işaret ediyor. Bu anlamıyla "Sosyalist Güç Birliği" bu ayrışmanın temel adresi olarak kurulmuş oluyor.
Bu ay içerisinde iki sosyalist devrimcinin hayatlarını kaybetmesi üzerine düzenlenen cenaze törenlerine yapılan polis saldırılarına tanık olduk.
22 Ağustos'ta geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren Devrimci Yol'cu Gökhan Gür için Ordu'da düzenlenen cenaze törenine polis saldırdı. Polis cenazeyi kaçırarak törene engel olmaya çalıştı ve en az 10 kişiyi gözaltına aldı.
Diğer bir saldırı ise Ağrı'da çıkan çatışmada yaşamını yitiren HBDH-MLKP gerillası Ulaş Alankuş'un cenazesi Gazi Mahallesi'ne getirildikten sonra polis tarafından kaçırılarak gerçekleştirildi. Ulaş Alankuş'un cenazesi için geldikleri Gazi Cemevi önünde ablukaya alınan kitle de gözaltına alındı.
Bu saldırıların faşist devlet tarafından bilinçli yürütüldüğü, amacının hayatlarını kaybeden devrimcilerin mücadele üzerinde yarattıkları devrimci etkiyi kırma ve devrimci mücadeleye katılımı zayıflatma faaliyeti olduğu açıktır. Hem cenazelere yönelik kaçırma saldırıları hem de cenazeye gelen kitleyi gözaltına alma ve defini sessiz-gece yarısı yapmaya zorlama gibi yöntemler faşist Erdoğan iktidarının feyz aldığı Osmanlı devlet geleneğinin gayrimüslimlere yönelik uyguladığı asimilasyon politikasının bir benzeridir. "Ölüler gizli olarak gömülecek ve arkasından ağlanmayacak" kuralını Zimmîlere** karşı koyan Osmanlı'dan alınan görünmez kılmaya yönelik saldırı mantığının bir ürünüdür.
AKP-MHP faşist iktidarı devrimcilerin cenazelerine her türlü saldırı yöntemiyle görünmez kılmaya çalışırken bir görünmezlik darbesi de "sol-demokrat-devrimci" basın kuruluşlarından geliyor. Kamuoyunda "sol" basın olarak bilinen Sendika.org, SoL Haber ve İleri Haber gibi yayın yapan organlar Devrimci Yol'cu Gökhan Gür'ün cenazesine yapılan saldırıyı görürken HBDH-MLKP üyesi Ulaş Alankuş'un cenazesine yapılan saldırıyı görmüyor. Bu örneğin ilk olmadığı aşikar, bu yayın sitelerine girip hızlı bir tarama yapacak olursak silahlı mücadele yürüten ve hayatını kaybeden devrimci örgüt üyelerine ait haberleri de bulmak zorlaşıyor. Hem Kürt sorununda tavır alışları hem de enternasyonalist devrimcilikteki sınıf bakışları ile ideolojik bir ayrışma yaşayan bu yayın kuruluşları ve bağlı bulundukları örgütsel yapılar bugün için bu tutum alışları ile bir "sosyalist birlik" noktasını değil bir ayrışma noktasına işaret ediyor.
Bu anlamıyla "Sosyalist Güç Birliği" bu ayrışmanın temel adresi olarak kurulmuş oluyor. Kendisini devrimci siyasetten en uzak noktaya konumlandırarak AKP-MHP faşist iktidarının uysal solcuları olmaya aday olduklarını ilan ediyor. Burjuvazi işine yarayacak olan SOL, bu güç birliğinde bulunuyor. 2 gün boyunca bu birliğin haberlerini NTV, CNN gibi yandaş kanallarda görüyor olmamızın temel nedeni de sermaye ile tatlı-sert ilişkiler sürdürebilecek, Kürt sorununda sesini çıkarmayacak ideolojik konumlanmalarında aramak gerekiyor. Bu güç birliği bugün sosyalistlerin değil sermayenin gücüne güç katacak liberalizmi, reformizmi bağrında taşıyor. Bu sebeple bugün burjuvazi tarafından sermayeye, iktidara karşı patlayacak olan sınıfsal öfkenin emniyet sibobu olmaları için parlatılıyor. Bu sebepten Dev-Yol'u bir nostalji olarak yayın organlarına taşırlarken bugünün silahlı mücadele güçlerine yer vermiyor. Bu ideolojik konumlanıştan çıksa çıksa bir güç birliği değil sosyalistlerin, işçi sınıfı ve ezilen halkların devrimci gücünü sömürecek bir birliktelik çıkar.
İkinci olarak konumlanmaları "Sosyalist Güç Birliği"nden daha farklı yerde olan ancak Ordu'yu görüp de devrimci siyasetin silahlı mücadelesini görmeyerek siyasal konumlanmalarında SOL'un solunda yer alan TİP ve Halkevi'nin¹ siyasal görüşleri doğrultusunda örgütlenen yayın organları bulunuyor. Bu yapılarında bulundukları HDP ve bileşenlerinin dahil olduğu 7'li ittifak masası var. HDP ve bileşenleri ile kurulan ittifak meclise kadar mı yoksa devrime kadar mı sorusunu sormak gerekiyor. Çünkü ittifaklık hukuku devrimci olanakların devrimci temelde paylaşımını ifade eder. Gökhan Gür'ün cenazesinden Ulaş Alankuş'un cenazesini ayıran nedir? Saldırıyı düzenleyen aynı devlet değil midir? Mezara konulanların ikisi de devrimci değil midir? Her iki devrimci de burjuvaziye karşı mücadele yürütmemiş midir? Sorması bile bu kadar zor geliyor, cevaplamasını kim nasıl yapacak?
Burada yine ideolojik konumlanmadaki farklılıklar söz konusu oluyor. Özellikle Haziran ayaklanmasından sonra Türkiye devrimci hareketinde büyüyen enternasyonalist atılım ve silahlı mücadele ihtiyacına cevap olan örgütler ile bunu gerçekleştiremeyen örgütler arasında ideolojik-pratik olarak kopuş yaşanmış bulunuyor. Yayın politikalarının temel belirleyini de bu kopuş oluşturuyor. Ancak devrimci mücadelenin her aşamasında emek harcamış, yaşamlarını devrim yolunda vermiş olanları sahiplenmek örgütsel bir birliği değil enternasyonal, devrimci bir bakış açısını gerektirir. Bu anlamıyla Terzi Fikri'den, Ulaş Alankuş'a, Aziz Güler'e, Gökhan Gür'e kadar devrim yolunda ölümsüzleşen tüm devrimciler devrim yolunu aydınlatır.
Son olarak silahlı mücadele Türkiye'de görünmez kılınmaya çalışıldıkça Ağrı, Dersim, İstanbul sınırlarına çoktan girmiş bulunuyor. Marksist leninist metotların kopmaz mücadele yöntemlerinden biri olan bu mücadele yöntemi işçi sınıfı ve ezilen halklar arasında faşizme karşı şantiyelerde, mahallelerde, fabrikalarda yükselen direnişlerde mutlaka örgütlenecektir.
*Üç ajans olarak belirttim fakat daha sonra araştırmayı genişlettiğimde Birgün gibi yayınlarında bu ajanslarla aynı kategoride yer aldığını fark ettim. Kuşkusuz bu sayı kendine sol diyen yayın kuruluşlarının tamamının incelenmesi ile artacaktır.
**Zimmî, İslam devletinin egemenliğini kabul eden gayrimüslim kişilerdir.
(1) Halkevleri bu yazının yazıldığı akşamı 7'li ittifak masasında yer almayacağını deklare etti. Ancak özel bir değişikliğe gerek duymadım. Aksine bu yazının içinde yer verdiğim konumu hak ettiğini düşündüğüm bir ayrışmanın tarafı olması sebebiyle bu haliyle bıraktım.