20 Eylül 2024 Cuma

İHD Dünya Mülteciler Günü'nde çözüm çağrısı yaptı

Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla bir bilidiri yayınlayan İnsan Hakları Derneği özellikle Suriye savaşıyla birlikte ortaya çıkan zorunlu göç sorununa dikkat çekerek uluslararası kuruluşları mülteci sorununa eğilmeye çağırdı. 20 Haziran, 2001 yılından bu yana her yıl Dünya Mülteciler Günü olarak anılıyor. Türkiye'de bu sorunla ilgili uzun süredir mücadele çağrısı yapan İnsan Hakları Derneği tarafından yapılan açıklamada "Mültecilik; çatışma, şiddet ve zulüm sebebiyle meydana gelen bir sonuçtur. Hiç kimse evinden, yaşam alanlarından uzak olmak istemez ve mülteciliği tercih etmez. İkinci Dünya savaşından sonra; 2011 yılında başlayan Suriye savaşı ile dünya en büyük mülteci oranına ulaşmış bulunmaktadır. Birleşmiş Milletlerin Raporu’na göre 1996 yılında zorla yerlerinden edilenlerin sayısı 37.3 milyon iken 2017 Küresel Eğilimler Raporunda bu sayı 68.5 milyonu bulmaktadır. Bu sayının 25,4 milyonunu mülteciler, 43,1 milyonunu ise ülke içinden yerinden edilmiş kişiler oluşturmaktadır. Ve yüzde 52'si 18 yaş altı çocuklardan oluşuyor. 178 bin 800 çocuk ise refakatsiz ve ailelerden ayrı durumdadır" dendi.

Türkiye'deki göçmenlerin durumuna işaret eden İHD, "Suriye’de iç savaş ile birlikte başlayan yoğun göç dalgası nedeniyle, Türkiye diğer ülkelere göre en fazla mülteci sayısına sahip olmuştur. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Nisan 2018 Türkiye verilerine göre Türkiye’de bulunan mülteci sayısı toplamda 3.9 milyondur. Bunların 3.5 milyonu Suriyeli, 169 bini Afgan, 143 bini Iraklı, 35 bini İranlı, 4800’ü Somalili, 10 bin 800’ü ise diğer tabiyetlere sahiptir. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın 18.08.2018 tarihli bilgi notuna göre de Türkiye’de 3 milyon 576 bin 337 Suriyeli bulunmakta ve bunların 222 bin 566’sı AFAD Kamplarında barınmaktadır. Geri kalanları kendi imkânları ile yaşama savaşını veriyor" diye belirtti.

İHD açıklamasında şu bilgilere yer verildi: "Mülteciler özellikle Urfa, Antep, İstanbul ve Çukurova bölgesinde yoğun olarak bulunmaktadır. Ancak ülkenin hemen her yerine de az ya da çok dağılmış durumdadırlar. Barınma, çalışma, sağlığa erişim, eğitim ve hukuki sorunlar yaşamakta, bunların yanı sıra birçok şiddet vakası ile de karşılaşmaktadırlar. Çalışma sorunu anlamında emek sömürüsüne yoğun bir şekilde maruz kalmaktalar. Tarım, inşaat ve küçük sanayi alanında kayıtsız ve köle mantığı ile gün doğumundan gün batımına kadar neredeyse yok denecek kadar bir ücrete ya da barınma ve yemek karşılığında emek sömürüsüne uğruyorlar ve bu emek sömürüsü karşısında savunmasız durumdalar. Emeklerinin sömürülmesi konusunda hiçbir yasal hakka sahip değiller; gerek dil problemleri gerekse çalışma hakkına resmi olarak sahip olmadıklarından kaynaklı olarak hukuksal başvuru yapamıyorlar. Tarım alanlarında sağlıksız çadırlarda, sağlığa erişime ve kaliteli yaşama uzak çok kötü koşullarda hayatlarını devam ettirmek zorundalar.

"Şehirlerde ise küçük sanayi tesislerinde, merdiven altı imalathanelerde çalışarak, atık toplama işçiliği yaparak; çocuklar mendil ve su satarak, kadınlar dilenerek yaşamak zorundalar. Ayrıca en acı tablo da çocukların ve kadınların cinsel istismara açık olmalarıdır. Bu konuda da her türlü koruma mekanizmasından yoksunlar. Suriyeli kadınlar sınır illerinde özellikle 2. ve 3. eş olarak alınmaktadır. Çocuk yaşta evlilikler ve çocuk annelik oranı çok fazlalaşmıştır.

"Eğitim alanında ise; okul çağındaki çocukların bir kısmı doğrudan okullara kaydedilmiş ve Türkçe eğitim ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu husus, dil bilmeyen çocuk için de eğitimci için de büyük problemdir. Bu problemler nedeniyle çocukların çok azı okula gidebilmekte ve çocuklar, okuldan çıktıktan sonra tekrar mendil, su satmak veya dilenmek için tekrar sokaklara dönmektedirler."

İNSAN ONURUNA YAKIŞIR ÇÖZÜMLER ÜRETİLMELİ

İHD, "Ülkemizde tüm geri gönderme merkezleri ve kamplar denetime açılmalı, şeffaflaşmalıdır. Emek sömürüsünün önüne geçilmeli, çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere istismara karşı korunmalıdırlar. Eğitim ve sağlığa erişim hakları düzeltilmeli, yaşam alanları rehabilite edilmelidir. Kötü koşullarda yaşam alanlarından çıkartılarak insan onuruna yakışan alanlarda yaşatılmalıdırlar. 20 Haziran Dünya Mülteci Günü, insanlık zincirinin bu en zayıf halkası olan halklara karşı devletler ve tüm kurumlar insanlık görevlerini yerine getirmelidirler. İlgili tüm ulusal ve uluslararası kuruluşları mültecilerin sorunlarına eğilmeye, kesin ve insan onuruna yakışan çözümler üretmeye davet ediyoruz" çağrısında bulundu.