22 Kasım 2024 Cuma

Hepsi mümkün

Bir yol hep vardır ve idealleri çoğaltmak her şart altında mümkündür. Hayatı şimdide, anda, dar politik söylemlerin dışında ve ötesinde gündelik yaşamın her alanında üretmek, iktidarın istediği gibi genel bir muhalefet hareketine hapsolmanın panzehiridir.
Hakkında pek az bilgimiz var. İlk gençliği Nazi kampı Auschwitz’de geçen Yahudi bir kadın, anne babası yanında öldürülüyor, faşist komutanlara Bach çaldığı için öldürülmüyor, savaşın travmalarını üzerinde taşımış ancak buna yenilmemiş, maruz kaldığı acı onu teslim alıp zalimleştirmemiş ve İsrail’in Filistin’e zulmüne karşı çıkıp oradan ayrılmış, şimdilerde 90'lı yaşlarını sürüyor ve bu kez dünyanın en yaşlı rap müzik icracısı sıfatıyla anılıyor; adı Ester Bejarano.
 
Faşizm akla gelecek bütün kötülüklere maruz kalmak demekse kalple, dille, pratikle onu kabullenmemek ve müzik ya da başka bir yolla kendini üretmek de en elverişli karşı koyma biçimlerindendir. Bir yol hep vardır ve idealleri çoğaltmak her şart altında mümkündür. Sahaya, aktif politika düzlemine bakıldığında yarını bugünden kurma perspektifinin, düpedüz devrimin ötelere, çok ötelere atıldığı bir ruh haliyle siyaset etme yordamının bizzat iktidar tazyikiyle tutturulduğu görülüyor. Hayatı şimdide, anda, dar politik söylemlerin dışında ve ötesinde gündelik yaşamın her alanında üretmek, iktidarın istediği gibi genel bir muhalefet hareketine hapsolmanın panzehiridir.
 
Mükemmel planlar, maksimalist taleplerden başkasına burun bükmeler, sosyalizmden cefa kabilinden söz edişler yol yorgunluğunu baştan üreten yanlışlıklardan. ‘Faşizmdir yapar’, umursamazlığıyla ‘eyvah faşizm her şeyi yapar’ endişesi arasına sıkışıp kalmak değildir ezilenlerin kaderi. Suç dökümleri yayınlamaksa, demokrasi bilinci ve koparıp alma ruh haliyle donatılmayınca gerici bir barikata döner zamanla. Oysa her zaman bir yolu, bur mümkünü vardır. 200. doğum yılından geçtiğimiz Marks bir yolunu aradı ve buldu, Kızıldere’de yıldızlara karışan Mahir bir yolunu bulmakta da mahirdi.
 
Doğan Medya’nın satılması, eleştirel öğrencilere tehdit, özgürlük arayışçısı kadınlara ‘efendice durmazlarsa hadlerini bildiririz’ naraları, katmerlenen ve misliyle artacağı müjdelenen saldırılar, adliye-polis aygıtının Kürt ve devrimci karşıtlığı üzerinden limitini zorlayan çalışma düzeni ve diğerleri bize ne çok korktuklarını haber veriyor. Güçlü olan hiçbir iktidar salt bastırma yöntemlerine, çıplak zora dayanarak yönetmez. Şayet sopayla yönetmek devreye girmişse, rıza üretme kapasitesi daralıyor demektir, ‘majestelerinin muhalefeti’ merkez medyaya dahi tahammül edilemiyorsa en küçük itirazı kaldırabilme olgunluğu tükenmiş demektir.
 
Bunların tamamı süregelen ve bir türlü aşılamayan rejim krizine işaret eder. Faşizm kendisini aşamaz, sadece karşısındakileri bastırır, becerebildiği sürece asıl marifeti budur. Savaşsız, gerilimsiz yapamayan, şu günlerdeki gibi bu defa Fransa’ya atıp tutan siyaset etme biçiminin kalıcı sonuçlara yol açması mümkün değil. Tarihe bakalım, düşmansız yapamayan her rejimin akıbeti felaket olmuştur yeryüzünde.
 
Ne vakit devrimden bahsetsek, ne vakit sosyalizmin dünyanın ve bu toprakların geleceği olduğunu anlatsak bize dağ gibi sorunların olduğuyla yanıt verirler. İktidarın kuvvetinden, faşizmin saldırganlığından, sokakların sessizliğinden... Şu sayılanlar bile Türkiye’nin ‘karıncanın su içtiği’ bir coğrafya olamayacağını gösterir. Herkesin gördüğünü görmek, yakındığından yakınmak değildir marifet.
 
Sadece OHAL’e kilitlememeli saldırganlığı. Ondan evvel güllük gülistanlık değildi Türkiye. OHAL'den sonra da olmayacak. Bu gericilik dalgası sosyalizmin yenildiği bir dünyada daha rahat kıyılara vuruyor ve bunun için dahi dünyaya sosyalizm gereklidir. Bu eylemsizlik değil, bilakis gün gün ele geçirilmiş hak ve özgürlük maddelerini tekrar kazanma kararlılığı demektir. Bedeli ödenmiş, mücadelelerle kazanılmış demokratik hakların tamamını ve daha fazlasını faşizmden çatır çatır söküp alma hissiyatı ve davranış çizgisi politik özgürlükler mücadelesini misliyle güçlendirecektir.
 
Konunun ikili yanı var, biri hiçbir basınca boyun eğmeden, pasif savunma şöyle dursun, hızla ve olabildiğince geniş bileşenli yeni özgürlük konuları belirlemek ve üretmektir. Diğeri elde bulunan ve şimdiye kadar kullanıldığı halde çeşitli bahanelerle süresiz bir kesintiye uğrayan hakların fiilen kullanımını kapsar. Demokratik özgürlükler bahsinde bir araya gelinebilecek herkesle ortaklaşmak, ezilenlerin özgürleşmesi mücadelesinde tırnak ucu kadar yol alınabilecek herkesle yol almak ancak hiçbir zaman iyimserliği kaybetmemek önemlidir.
 
Faşizm aynı zamanda ölüme itme, terk etme ve mahkum etme, yapamadığında itibarsızlaştırma pratiklerinin sistematik hal almasıdır ve bu durum kendinden olmayana düşman ceza hukuku uygulamaya doğru daraldıkça yıkımın eşiğine gelir. Devrimin kuvvetinden çok karşı devrimin aczi ve tahammülsüzlüğü dikkate değerdir çoğu kez. Dekadans ve politik yozlaşma; faşizmde kol koladır bunlar. Sermeyenin pek az elde hızla toplanmasına varana dek hemen her gelişme bu dekadansı duyumsatır ve gösterir. Niteliksiz insanlarla iş görmeye çalışma ve bu arada durmaksızın çuvallama tabloyu tamamlar. Bunlar faşizmin hayatta kalma stratejisidir ancak tam da bu strateji onun çöküş seremonisine dönüşür.
 
Böyle bir durumda daimi ertelemecilik veya toplumun sadece dar bir kısmına dayanarak gettolaşmak kadere dönüşür ki iktidarın arzusu da budur. Ayrımsız bütün ezilenler için özgürlük, hayatın her alanında özgürlük; politik özgürlük mücadelesi bu şiardan geriye düşemez ve gettolaşamaz. Saklanan, toprağa gömülen hakikatleri eşelemek, ezilenleri özgürlük mücadelesiyle buluşturmaya yaşamları hasretmek bir davranış ilkesidir, dolayısıyla bunun yorgunluk değil enerji üretmesi kaçınılmazdır.
 
Morali çalınmış, neşesi gasp edilmiş politik özgürlük mücadelesinin anlamlı başarılar kazanması imkansızdır. Hakların kullanımında ısrar etmek yerine dirayetsiz davranmak boş vermekle, içe dönmekle neticelenir yalnızca. İçe dönen içe çöker, bu yüzden de sokak ve hayat odaklı bir mücadeleden başka istikamet yoktur. Sokaklar boş diyenleri ötelerden şöyle cevaplıyor kendisi de Mahirlerle birlikte davranan, hatta beylik tabancasını masaya koyup faşizme karşı mücadele etmeye hazır olduğunu söyleyen Turgut Uyar: “Bir bağırsa sesi bütün sokaklara yeter.”