4 Ekim 2024 Cuma

HDP kayyum raporu: 4 milyon 356 bin 819 seçmenin iradesi gasp edildi

"İrade Gaspı ve Kayyum Gerçekleri" raporunu açıklayan HDP Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcüleri, HDP'li 48 belediyeye kayyum atandığını ve buradaki 4 milyon 356 bin 819 seçmenin iradesinin gasp edildiğini belirtti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcüleri Hediye Karaaslan ve Salim Kaplan, partisinin genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında "İrade Gaspı ve Kayyum Gerçekleri" başlıklı raporu düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

Toplantıda ilk sözü alan HDP Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, raporun Türkçe, Kürtçe ve İngilizce kitap olarak basıldığını belirterek, "İrade gaspını unutturmaya çalışsalar da asla unutmayacağız. Her gün ve her an seçmenlerimize anlatacağız" dedi.

Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcücüsü Hediye Karaaslan, raporu açıklamadan önce İçişleri Bakanlığı tarafından HDP'li belediyeler hakkında hazırlanan kitapçığa değindi. HDP'li belediyelere dönük uzun zamandır kara propaganda yürütüldüğüne dikkat çeken Karaaslan, "Bildiğiniz üzere siyasal iktidar ve İçişleri Bakanlığı bir süredir partimize, belediye eşbaşkanlarımıza, belediye faaliyetlerimize dönük bir kara propaganda yürütüyor. İlk kayyum atamasına başlandığı 2016 sürecinden bugüne kadar neredeyse kesintisiz bir şekilde bu propagandaya devam ettiler. Öyle ki her gün tek merkezden servis edilen çarpıtma iddialarla karşı karşıya kalıyoruz. Bakanlık geçen dönemlerde hızını alamayarak 3 ay önce kara propagandasını bir kitapçığa dönüştürdü. Kitapçık büyük bir telaşla hazırlanmıştı. Hazırlayanlar çarpıtma ve iftiraların yanı sıra belediyecilikten, toplumdan, halktan ve hatta belediye mevzuatından ne kadar bihaber ve uzak olduklarını bu kitapçıkla açık bir biçimde ortaya koymuşlardı" dedi.

'KAYYUM SİSTEMİ HALK VİCDANINDA ÇÖKMÜŞTÜR'
Bakanlık yetkililerinin telaş içerisinde olduğunu vurgulayan Karaaslan, "Çünkü kayyum sistemi gerçekten çöktü. Halk vicdanında, toplum vicdanında çöktü. Bakanlık yetkilileri, iktidarın memurları olan kayyumları 'hizmetler' adı altında meşrulaştırmaya çalışıyor. Bakanlık savunma çabası içerisine girmiş durumda. Bakanlık yetkileri telaş içindeler. Çünkü her gün kayyumların yolsuzluk, usulsüzlük, halk ve kadın düşmanı politikaları basına ve kamuoyuna yansımaktadır" ifadelerini kullandı.

HDP'Lİ 48 BELEDİYEYE KAYYUM ATANDI
Bakanlığın iftiralarına karşı çok kapsamlı bir rapor hazırladıklarını belirten Karaaslan, 19 Ağustos 2019'dan bugüne kayyumların halk iradesine atanmaya başlandığını belirterek, 3 büyükşehir 5 il 33 ilçe olmak üzere 48 belediyeye kayyum atandığını aktardı. 72 belediye eşbaşkanının bu süreçte gözaltına alındığını hatırlatan Hediye, "19 kadın arkadaşımız olmak üzere 37 belediye eşbaşkanımız cezaevlerinde tutsak edildiler. Hala Türkiye'nin değişik cezaevlerinde 15 belediye eşbaşkanımız tutsaktır. Bu dönemde iktidar 7 belediye eşbaşkanımıza ev hapsi verdi. 6 belediye eşbaşkanımız 10 aydır ev hapsindeler. Ne iddianame ne de cezaları var. Ev hapsi bu dönemde rutin bir uygulamaya dönüştürüldü" diye konuştu.

İktidarın bu dönemde gerçekleştirdiği irade gaspının en büyük yansımasının yerelde karar merci olan belediye meclislerinde gerçekleştiğini söyleyen Karaaslan, 807 belediye meclis üyelerinin görevini yerine getiremez hale geldiğini ifade etti. Hediye, kayyumların yerelin karar organı olan belediye meclisini fiilen kapattığını ve halkın yönetime katılma hakkını gasp ettiğini kaydetti.

4 MİLYON 356 BİN 819 SEÇMENİN İRADESİ GASP EDİLDİ
Bu süreç içerisinde 48 kayyum atanan belediye 4 milyon 356 bin 819 seçmenin iradesinin gasp edildiğini ifade eden Karaaslan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yani yurttaşlık hakkı seçme seçilme hakkı da bu süreçte halkın elinden alındı. Bu dönem siyasal iktidarın hiç olmadığı kadar kadın kazanımlarına ve eşbaşkanlığa yöneldiğini görüyoruz. Kadın kazanımları kayyum vasıtasıyla yok edildi. Kadın kazanımlarına yönelik çok ciddi saldırılar yaşandı. Yok edemediklerini de kendi makul ölçülerine dönüştürme çabası içerisine girdiler. Kadınların yerel yönetime, yerel siyasete katılımın en temel mekanizması olan eşbaşkanlık kriminalize edilmeye çalışıldı. Oysa iktidarların, iktidar adacıkları olan belediyelerin önü eşbaşkanlık sistemi ile açılmıştı."

'TOPLUM EŞBAŞKANLIK SİSTEMİNİ ONAYLADI'
Eşbaşkanlık sisteminin demokratik ve kolektif yönetimin ortak karar almanın kimliği olduğunu söyleyen Karaaslan, aynı zamanda kimlik mekanizması olduğunu dile getirdi. "Eşbaşkanlık sistemini biz gizli saklı uygulamadık. Yerel seçimlerde 2014, 2019 yerel seçimlerine eşbaşkanlıkla gideceğimizi partinin yetkili organları tarafından açıklandı" diyen Karaaslan, sözlerine şöyle devam etti: "Aday olduk, seçim sürecini eşbaşkanlar olarak yürüttük. Propaganda sistemini eşbaşkanlar olarak yürüttük. Billboardlar, afişler, bütün basın ve propaganda çalışmamız eşbaşkanlık sistemini göz önüne alarak yürütüldü. Bu süreç içerisinde herhangi bir uyarı dahi alınmadı. Uygulamalarımızı meşruluğunu öncelikle toplumdan alıyoruz. Toplum eşbaşkanlık sistemimizi 2014'ten başlamak üzere onaylamıştır. Geri kalan meşruluk kısmını Anayasa ve yasalardan, uluslararası sözleşmelerden alıyoruz. Eşbaşkanlık sistemimize bu dönem bakanlık tarafından ciddi saldırılar yapılıyor. Eşbaşkanlık, iddianamelere konu ediliyor, suç duyurusunda bulunuyorlar. Ama ne bakanlık yetkililerinin ne de talimatla çalışan yargı sisteminin bir suç unsuruna rastlamadığını belirtmek isteriz."

'BELEDİYELERİN YÜZDE 90'INDA KADIN EŞBAŞKANLAR KAZANDI'
2019'da HDP'nin yerel yönetimlere kadın adayları eşbaşkan olarak göstermesi ile birlikte kazanılan belediyelerin yüzde 90'ında kadın eşbaşkanların kazandığına dikkat çeken Karaaslan, bu durumun kadın mücadelesi açısından, kadının siyaseti açısından muazzam bir gelişmeyi ifade ettiğini dile getirdi. Karaaslan, "Resmiyeti kıstas dahi alırsak ki bizim çalışmalarımızda kıstas değil. HDP'nin kazandığı belediyelerde yüzde 55 oranında kadın belediye eşbaşkanı temsiliyeti var. En yakın parti dahi yüzde 50 oranına dahi yaklaşamıyor. Yüzde 20'lerde kalan bir gerçeklik var. Onun için biz diyoruz ki eşbaşkanlık sisteminde ısrarcıyız. Özgür ve eşit yaşamda ısrar ettiğimiz sürece eşbaşkanlık sisteminde de ısrar edeceğiz. Bu dönemde kadın kazanımlarına kayyumların yöneldiğini, kadın düşmanı politikalar yürütüldüğünü ifade etmek isteriz" diye belirtti. 

'BAKANLIĞIN 194 TANE AÇTIK DEDİĞİ KADIN MERKEZİNİ BULAMADIK'
Bakanlığın hazırladığı kitapçıkta kadın kazanımlarını koruduğunu iddia ettiğini ifade eden Karaaslan, "Hatta bakanlık bütçe sunumunda 194 tane kadın merkezi açtığını ifade etmiş. Biz çok aradık ve sorduk yerellere baktık ama bir türlü açtıklarını iddia ettikleri kadın merkezlerine rastlamadık. Merak ediyoruz bu kadın merkezlerini nerede? Ne zaman ve kiminle açtılar? Bu araştırmamızda şöyle bir sonucu ulaştık: Yaptıkları epey kadın karşıtı uygulamaları da somutladık ve raporumuzda yer verdik" şeklinde konuştu.

'KAYYUM KADIN MERKEZİNİ KAHVEHANEYE DÖNÜŞTÜRDÜ'
Van'da kayyum geldikten sonra 11 kadın çalışanın açığa alındığına işaret eden Karaaslan, "Mardin Büyükşehir Belediyesi Kadın Politikaları Daire Başkanımız kayyumın gelmesiyle memurluktan ihraç edildi. Mardin'de, Batman'da, Sur'da kadın politikalar müdürlüklerine erkek atadılar. Mardin'de Alo Şiddet hattını kapattılar. Özalp'ta Kadın Kültür Merkezi'ni, Muradiye Ayşe Şan Kadın Kütüphanesi'ni ve Konuk Evi'ni kapattılar. Sur'da Amida Kadın Merkezimizi kahvehaneye dönüştürdüler. Bütün bu saydıklarımız sadece birkaç örnek" sözlerini kullandı.

'LEYLA QASIM'IN DR. İLHAN DİKEN'DEN NASIL BİR SUÇLU YARATILMIŞ'
"Bakanlığın hazırladığı kitapçığın neresinden tutarsak elimizde kalıyor" diyen Karaaslan, şunları dile getirdi: "Nereden bakarsak bakalım bir çarpıtmaya denk geliyoruz. Tam bir tutarsızlık içeriyor. Bu çarpıtmaları biz 22 madde üzerinde özetledik. Belediye belediye net detaylı cevaplarımızı verdik. Bu çarpıtma beyanlarını hatırlayanlar belediyecilikten bihaberler. Belediye mevzuatından hiç yanından geçmedikleri açık bir şekilde kitapçığımızda var. Bakanlığın birkaç iddiasını sizinle paylaşmak istiyorum. Bakanlık cadde, sokak, bulvar isimlerinin değiştirildiğini çarpıtarak ifade etmiş. Şöyle diyorlar; 'suçluların isimlerini buralara vermişler'. Detaya bakalım, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Doktor İlhan Diken'in adını bir caddeye vermesini suç unsuru olarak belirtilmiş. Kimdir İlhan Diken? Diyarbakır Tabip Odası Başkanı'dır. Bir önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmıştır kendisi. Kalp krizinden yaşamını yitirmiştir. Doktor İlhan Diken'den nasıl bir suçlu yaratılmış biz merak ediyoruz.

"Yine Kızıltepe Belediyemizin parka vermek istediği Leyla Qasım isminden suç yaratmıştır. Leyla Qasım kimdir? Bir Kürt kadınıdır. Saddam sistemine karşı mücadele yürüten ve 1974'te idam edilen bir Kürt kadınıdır. Leyla Qasım'dan nasıl bir suçlu yaratmıştır bakanlık? Yine bir faili meçhul cinayetle yaşamını yitiren Mehmet Sincar'ın ismini parka vermemizi bakanlık suç olarak değerlendirmiş. Kitapçıkta detayları var."

Hediye Karaaslan, devamında şöyle dedi: "Bakanlık yetkililer iyine şöyle bir iddiada bulunmuş. Milli bayramlara kasıtlı olarak katılmama diye bir suç icat etmişler. Yine mevzuattan ifade etmek isterim. Milli bayramların eşbaşkanların mazeret bildirip katılmaması durumunda yerine vekil tayin eder, yasa açık. Eşbaşkanlarımız burada vekil tayin etmiş olabilirler. Buradan nasıl bir kayyum suçu, örgüt suçu icat edilmiş biz de doğrusu merak ediyoruz. Kaldı ki HDP'li yöneticilere eşbaşkanlara yetkililerin yaklaşımı ötekileştirici, dışlayıcı yaklaşımları kamuoyuna yansımıştır. Belediye eşbaşkanımızın elini sıkmadı, kaymakam ve valiler. Randevuları kabul etmediler, hayırlı olsun ziyareti yapmadılar.

"Buradan bir örnek daha vermek istiyorum, oldukça trajikomik bir örnek. Batman'ın İkiköprü Beldesinde çöp hizmetlerini bakanlık şöyle tarif ediyor: 'Belediyeciliğin temel hizmeti olan çöp hizmetlerini yerine getirmediğini belirtmiştir.' İkiköprü Belediyesi 3 mahalleden oluşan bir belde belediyesi. Kaldı ki varsa bile çöp toplama işinin yapılmaması idari bir meseledir. Bu müfettiş raporları ve vatandaş şikayetleri ile somutlandırılabilir. Bakanlık böyle bir somutlamaya dahil gerek duymamış. Halbuki belediyemiz bu 3 mahalleye çöp konteyneri yerleştirmiştir. Anlaşılıyor ki bu kitapçıkta bu yalanlara başvuranlar masa başında hiçbir etik kaygı gütmeden oturup bir kitapçık kaleme almışlar ve kitapçıkta da böylesi sonuçlar ortaya çıkmış.

KAYYUM SİSTEMİ SANDIKTA MAHKUM EDİLMİŞTİR
"İktidar partisi 2014 seçimine giderken nüfusun yüzde 67.2'sinde yerel yönetimlerde söz sahibiydi. Kayyumların başlayan geriye gidiş 2019 seçimlerinde kendisini net bir şekilde ortaya koydu. İktidar yüzde 50'lik kayıpla nüfusun yüzde 39'luk kısmında belediyelerde söz sahibi olabildi. Görüldüğü gibi kayyum sistemi halkın vicdanında, toplumun vicdanında ve seçim sandıklarında mahkum edilmiş bir sistemdir. Kayyum sistemi mitolojik bir canavardır. Nasıl ki 2019'da sizi vurduysa, iktidarı sandığa gömdüyse bu mitolojik canavar er geç bu sistemi, sizi vuracaktır."
 
Toplantı, raporun Salim Kaplan tarafından Kürtçe okunmasıyla sona erdi.