4 Ekim 2024 Cuma

HDP: İmralı görüşmeleri yargılama konusu yapılamaz

HDP, kapatma davasına ilişkin ön savunmasının detayları ortaya çıktı. Ön savunmada, 'çözüm süreci' döneminde İmralı Adası'nda yapılan görüşmelerin yargılama konusu yapılamayacağı vurgulandı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) kapatılması talebiyle açtığı dava, 21 Haziran'da Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından kabul edildi. Dava kapsamında HDP'nin hazırladığı ön savunma, 5 Kasım'da Anayasa Mahkemesi'ne sunuldu. HDP'nin 173 sayfadan oluşan ön savunması, önceki gün AYM tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi.

HDP, ön savunmasında "Ön meseleler ve usule ilişkin itirazlarımız", "Demokrasilerde siyasi partiler ve HDP", "Kapatma davasının siyasi arka planı ve iddianamenin hazırlık süreci", "İddianamenin değerlendirilmesi", "AİHM içtihatları ve Venedik Komisyonu kriterleri ışığında HDP kapatma davası" şeklinde 5 temel başlık üzerinde durdu. Savcılığın ön savunmaya karşı bir ay içerisinde mütalaa vermesi bekleniyor.

TMK ve TCK AİHM'E AYKIRI
Mezopotamya Ajansı'nda (MA) yer alana bilgilere göre, usule ilişkin bir uyarı yapılmadığına dikkat çekilen HDP savunmasında, açılan kapatma davasının Siyasi Partiler Yasası'nın 102'nci maddesine aykırı olduğuna dikkat çekildi.

Savunmada, parti üye ve yöneticileri hakkında siyasi yasak istemine dair, "Siyasi yasak istenen partinin üye ve yöneticileri hakkındaki suçlamaların büyük kısmını oluşturan gerek örgüt üyeliği gerekse örgüt propagandasına ilişkin hükümler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi, hukuken öngörülebilir değildir" denildi. Savunmada, tartışmalı olan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından sorunlu bulunan Terörle Mücadele Kanunu (TMK), Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 220'inci sayılı maddelerin aykırılığına dikkat çekildi.

Devamında, "3713 sayılı Yasanın 2. maddesinin ikinci fıkrası, 5237 sayılı Yasanın 220. maddesinin altı ve yedinci fıkraları ile 314. maddenin üçüncü fıkrası ceza yargılamasında ve uygulamasında birlikte ele alınmaları nedeni ile söz konusu yasa maddelerinin Anayasaya aykırılığının birlikte ele alınması gerekmektedir. Yukarıda yaptığımız açıklamalar 5237 sayılı Yasanın 314. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları bakımından da geçerlidir. 3713 sayılı Yasanın 6. maddesinin ikinci fıkrası ile 7. maddesinin ikinci fıkraları yönünden de anayasaya aykırılık bulunmaktadır" maddelerinin ayrı ayrı aykırılıkları ele alındı.

YASAK İSTENEN SİYASETÇİLERİN DOSYASI AYM'DE
Ayrıca siyasi yasak istenen partililer hakkında devam eden davalar ve yargılamalarda olası AYM başvurularına yer verilen savunmada, "Siyasi yasak istenen kişilere yöneltilen ancak bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesinin önüne gelme olasılığı bulunan (bir kısmı AYM önünde olan) suçlamaların, bu aşamada Anayasa Mahkemesince görüşülerek karara bağlanması hem ihsası rey anlamına gelecek hem de mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkelerine aykırılık oluşturacaktır" ifadelerine yer verildi. Ayrıca savunmanın hukuki bölümünde tüm gerekçeler detaylı ve karşılaştırılmalı olarak işlendi.

HDP VE DEMOKRASİ İLİŞKİSİ
"Demokrasilerde siyasi partiler ve HDP" başlığında ise, siyasi partilerin demokrasideki önemi, HDP'nin tüzüğü, ilke ve programlarının evrensel hukuka dikkat çekildi. HDP'nin Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümünü savunduğuna vurgu yapıldı. HDP'nin hangi toplumsal ihtiyaçlarla ortaya çıktığının da anlatıldığı savunmada, ayrıca kapatılmasının milyonlarca seçmenin siyasi iradesinin yok sayılması anlamına geleceği kaydedildi. HDP, üye olduğu uluslararası demokratik hareketler ve çalışmaları da sıraladı.

KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜMÜ
HDP'nin kapatılmasında başat rol oynayan Kürt sorunu da kapsamlı bir şekilde ele alındı. Bu kapsamda detaylandırılan savunmada, "Türkiye'de Kürt sorununun tarihsel boyutu ve HDP'nin rolü" ana başlığı altında sorunun ortaya çıkışı, uygulanan politikalar sıralandı. Savunmanın devamında, Kürt sorununun tarihsel geçmişine dair detaylara da yer verildi.

"Kapatma davasının siyasi arka planı ve iddianamenin hazırlık süreci" başlığında ise tek başına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na kapatma yetkisi verilmesinin örgütlenme özgürlüğünün ihlali olduğu eleştirisi yapıldı. Bunun yanı sıra partilerine yönelik yapılan saldırıların detaylarına yer verilerek, "HDP, iktidar bloğu tarafından yürütülen düşmanlaştırma ve hedef gösterme politikaları nedeniyle binlerce saldırıya uğramıştır. Bu dava hukuki değil siyasidir; iktidar bloğu tarafından HDP'nin kapatılmasına yönelik yürütülen kampanyalar ve yapılan açıklamalar bunun açık kanıtıdır" diye kaydedildi.

İddianamenin 7 Haziran 2021 tarihinde AYM'ye teslim edilmesinin de siyasi mesaj içerdiğine işaret edildi. 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP'nin elde ettiği başarı ve AKP'nin tek başına iktidar olamamasının hatırlatıldığı savunmada, "İddianamenin Anayasa Mahkemesine veriliş tarihleri de siyasi mesaj içermektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan açıklamalar siyasi mesaj içermektedir" diye belirtildi.

İDDİANAMELER AYNI
"İddianamenin değerlendirilmesi" başlığında, şu değerlendirmelere yer verildi: "İlk iddianame ile ikinci iddianame arasında esas olarak hiçbir fark yoktur, Anayasa Mahkemesinin iade gerekçelerinin neredeyse hiçbiri giderilmeden iddianame özü itibarıyla tekrar edilmiş ve Yüksek Mahkemeye sunulmuştur. Kişilerin HDP kurulmadan ve/veya HDP üyesi olmadan önceki eylemleri HDP'nin kapatılmasının gerekçesi olamaz."

'ÇÖZÜM SÜRECİ YARGILANAMAZ'
Öte yandan iddianamede yer alan İmralı heyetinin PKK lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelerin suç kapsamına alınamayacağı vurgulanarak, devamında şu ifadelere yer verildi: "Çözüm süreci ve İmralı görüşmelerinin kapatma gerekçesi yapılması hem 6551 sayılı yasaya hem de evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. İmralı Adası'nda yapılan görüşmelere ait olduğu iddia edilen belgelerin delil niteliği yoktur. Çözüm sürecinde yapılan görüşme, temas ve açıklamalar yargılama konusu yapılamaz. Çözüm sürecinin 6551 sayılı yasa çerçevesinde değerlendirilmesi, AİHM'nin DTP/Türkiye kararı uyarınca çözüm süreci yargılama konusu yapılamaz."

AİHS 14 VE 18'E AYKIRI
Öte yandan "Uluslararası hukukta bir insan hakkı olarak tanımlanan 'Barış Hakkı' çerçevesinde çözüm süreci" tartışmalarına da yer verilen ön savunmada, iddianamenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 14'üncü (ayrımcılık) ve 18'inci (haklara getirilecek kısıtlanmaların sınırlandırılması) maddelerine aykırılığına değinildi.

GİZLİ VE AÇIK TANIK PARTİYİ BAĞLAMAZ
Bir diğer hukuki tartışma ve değerlendirme de gizli, açık tanık ve itirafçı beyanları üzerinden yapıldı. "Doğruluğu kesin olarak ortaya konulmamış, konulsa da parti tüzel kişiliğini bağlamayan tanık, gizli tanık ve itirafçı beyanları parti kapatma davasında delil olarak kullanılamaz" hatırlatması yapılan savunmada, beyan delili olarak tanıklık kurumunun hukuki niteliği, gizli tanık kurumunun delil değeri, itirafçı (etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen kişi) beyanlarının delil değeri ve iddianame kapsamında tanık, gizli tanık ve itirafçı beyanlarının delil değerine dair hukuk tartışması yapıldı.

"Hukuka aykırı arama ve el koyma kararlarıyla toplanan 'deliller', HDP'nin kapatılmasına gerekçe yapılamaz" hatırlatması yapılan savunmada, parti binalarında yapılan arama, el koyma işlemlerinde elde edildiği öne sürülen delillere dair de itirazlar yer aldı. Bu kapsamda HDP, ek süre talebinde bulunduğu dönemde AYM'den parti binalarına yönelik yapılan arama, el koyma kararlarının bir örneğinin taraflarına tebliğ edilmesi talebinde bulunmuştu. Ancak bu talep AYM tarafından reddedilmişti.

'MÜDAHALE MEŞRU DEĞİL'
Son bölümde ise kapatma davası AİHM içtihatları, Venedik Komisyonu kriterleri kapsamında ele alınarak, şunlar kaydedildi: "Müdahale kanunilik kriterini karşılamayacaktır, müdahale meşru bir amaca dayanmamaktadır. HDP'nin kapatılması demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı değildir."