19 Eylül 2024 Perşembe

Hayaldi gerçek olacak mı?

Adı "cumhur", özü AKP/MHP faşist ittifakı olan yeni seçim yasası apar topar Meclis'e getirildi. Yasa, iki amaca hizmet için kurgulandı: Birincisi ve temel olanı, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde, 16 Nisan referandumunda somutlaşan faşist cephenin devletin bekası açısından kalıcı birliktelikler yaratma ihtiyacıdır. İkincisi, buna bağlı olarak Erdoğan'ı sandıktan çıkarmak, MHP'yi barajın altında kalmaktan kurtarmak.
NAZIM KAYALAR- Hitler, büyük mali ve propaganda desteğiyle yüzde 43 oy alarak Almanya'nın başına geçtiğinde, sermayenin en gerici rejimi için planları hazırdı. Yemin ederek işe başlamasından sadece iki gün sonra, 23 Mart 1933'de, "Halkta ve İmparatorlukta Sıkıntının Kaldırılmasına Dair Yasa" adı altında Reichtag'ın (Almanya parlamentosu) tüm yetkilerini dört yıl süreyle kabineye devreden "yetki kanununu" çıkarttı. Aslında bu yasayı çıkarabilmesi için parlamentonun üçte iki çoğunluk kararı gerekiyordu. Bu da parlamentonun SA tarafından kuşatılması, bazı sosyal demokrat parlamenterin içeri alınmaması ve seçimlerden önce 81 komünist parlamenterin gözaltına alınmasıyla halledilmişti.
 
Muhalefetsiz bir ortamda, bir yıl sonra yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 89 oyla Hitler, kendini Führer ilan etti. Hitler, faşist dikta rejimini, daha hemen yolun başında kurmuştu.
 
AKP/Saray rejimi, siyasal üsluptan propaganda araç ve yöntemlerine kadar her adımda izini sürdükleri Hitler faşizmi gibi hemen sisteme çöreklenemedi. Devletle, kendi içinde ve halkla olan çelişkilerinden dolayı süreci zamana yaydı. Bugün, her şeyi ele geçirdiklerini düşünüyorlar ki, pervasızlıkta sınır tanımıyorlar.
 
OHAL düzeniyle Hitler'in "yetki kanunu"nu aratmayan keyfilikle devlet yönetiliyor. Parlamentodan "yetki" dahi almadan parlamentoyu devre dışı bırakarak, tek adam rejiminin bütün pratiklerini sergiliyorlar. Führere selam vererek "adalet dağıtan" yargı gibi, Sarayın her bir sözünü "emir" telakki eden bağımlı bir yargı hüküm sürmekte, hukuk tamamen askıya alınmış durumda. Kimin niçin ve ne amaçla gözaltına alınıp tutuklanacağı, diktatörün iki dudağı arasında siyasal gündeme göre belirleniyor. HDP'li vekillerin/seçilmişlerin tutuklanmasıyla da tıpkı Hitler'in yaptığı gibi yoldaki engeller de kaldırılmış oldu.
 
Diktatöre göre 2023 vizyonu hayal değil, gerçek artık!
 
Peki gerçekten öyle mi?
 
İç ve dış politikada, ekonomide kriz durumu, Efrîn'i işgal girişiminin yarattığı hezimet; tüm faşist saldırılara rağmen AKP/Saray açısından geleceğin hiç de güvencede olmadığını gösteriyor. Tam da bu nedenle adı "cumhur", özü AKP/MHP faşist ittifakı olan yeni seçim yasası apar topar Meclis'e getirildi. Yasa, iki amaca hizmet için kurgulandı: Birincisi ve temel olanı, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde, 16 Nisan referandumunda somutlaşan faşist cephenin devletin bekası açısından kalıcı birliktelikler yaratma ihtiyacıdır. İkincisi, buna bağlı olarak Erdoğan'ı sandıktan çıkarmak, MHP'yi barajın altında kalmaktan kurtarmak.
 
Bu amaca hizmet etmesi için gündemleştirilen yasa, "Osmanlı'da oyun çok" deyişini fazlasıyla hak ediyor. 16 Nisan hileleri, kelimenin gerçek anlamıyla yasalaştırıldı. 26 maddelik tasarının hangi maddesini ele alırsanız, bir seçim hilesinin güvence altına alınmasını görürsünüz.
Örneğin; aynı binada oturan seçmenler, farklı sandık bölgelerinde oy kullanacak. Böylece, mükerrer oy kullanımını sınırlayan doğal (seçmen) denetim zorlaştırılıyor.
 
Mühürsüz oy pusulası ve zarflar geçerli olacak.
 
Valilik kararıyla seçim ve sandık bölgelerinin taşınması veya birleştirilmesi mümkün olabilecek. Bu durumun Kürt illerinde nasıl bir sonuç doğuracağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok, yeterince veri var zaten.
 
Hasta veya engelli seçmen bahanesiyle "seyyar sandık kurulu" oluşturulacak. Her seçimde hasta ve engelli nüfus patlaması kapıda demek ki!
 
Ve tabi ki, seçim barajı korunurken, ittifak yapan (MHP gibi) partilerin oyları, ittifakın toplam oyu üzerinden hesaplanarak, baraj sorunları ortadan kaldırılıyor.
 
Dedik ya, Osmanlı'nın torunlarında oyun çok!
 
Saray diktatörlüğünün geleceğini ve MHP'nin varlık sorununu güvencelemek için "burjuva demokrasisi"nin bütün incelikleri kullanılarak hazırlanan yasanın birinci hedefi, HDP'dir.
 
Tam da bu nedenle CHP'den yasayla ilgili özsel değil, şekilsel itirazlar yükselmektedir. Milletvekili paylaşımında aritmetik hesaplamanın ittifak lehine olacağı gerekçesiyle itirazını dile getiren CHP, ayyuka çıkmış seçim/sandık hilelerinin yasalaşmasına ses çıkarmamaktadır. AKP/MHP Üsküdar'ı geçtikten sonra "seçim barajının kaldırılması" için yasa teklifi hazırlamakla meşgulmüş gibi görünmektedir.
 
CHP aynı zamanda, yasanın iki partili sisteme geçiş olduğu "eleştirisi" getirmektedir. CHP'nin oynadığı misyon düşünüldüğünde, bu "eleştiri" hiç ama hiç inandırıcı değildir.
 
7 Haziran seçimlerinden beri AKP'nin HDP üzerinde oynadığı oyun neyse, CHP'ninki de aynıdır. Rejimin bekası açısından HDP hizaya çekilmeliydi. CHP için HDP, aynı zamanda kesişen hedef kitle potansiyeli nedeniyle siyasi bir rakipti ve tasfiye edilmesinde bir "sakınca" yoktu. Bunun için AKP'ye fazlasıyla kredi verdi.
 
Durum bu iken, iki partili bir sisteme gidişattan CHP'nin rahatsız olması düşünülebilir mi? Ve bu sistemde CHP'nin yeri "garanti" iken...
 
Ancak neredeyse üç yıl boyunca kriminalize edilen, güçten düşürülen, buna rağmen barajın altına bir türlü çekilemeyen HDP, rejim ve CHP açısından tehdit olmaya devam etmektedir. Yandaş medya, daha şimdiden CHP-HDP-İyi Parti ittifakını pazarlamakta, böylece bir taşla iki kuş vurmayı hedeflemektedir: Milliyetçi şovenist oyları AKP-MHP ittifakı hanesine toplamak, HDP'yi de CHP'nin arkasında düzene yedeklemek.
 
AKP/Saray, faşist seçim ittifakıyla sadece sandığı değil, siyaseti de kendi çıkarları doğrultusunda biçimlendirmek istiyor. CHP böyle bir "oyuna" gelmeyecek kadar devletçi, tekçi olduğuna göre, HDP'nin kapısını çalan olmayacaktır.
 
Seçim yasasının mantığı, ittifaksız seçime gideni tasfiyeyi amaçlamaktadır. Oy sayımından seçmen pusulasının oluşturulmasına kadar bütün kurgu bunun üzerinedir. Daha geniş bir değerlendirme konusu olacağından geçerken değinelim, yasa, bu yönüyle ezilenler cephesinden de turnusol işlevi görecektir.
 
***
 
Şeytanın bile aklına gelmeyecek Osmanlı oyunlarına rağmen Sarayın korkusu bitmiş değil. Oysa demokrasi güçlerinin gündeminde asıl olarak 2019 seçimlerinin değil, demokrasi mücadelesinin olduğu açıktır. AKP/Saray faşizminin azgınca saldırılarına rağmen, sokak iradesinin güçlendirilmesi seçim başarısının da güvencesi olabilir.
 
Onun için istedikleri kadar faşist ittifaklar oluştursunlar, hatta 1946'daki* gibi sandıklar kursunlar, nafile.
 
Ezilen halklarımız yaşayarak gördü ki, son sözü sokaklar söyleyecek; yasal hale getirilmiş hileli seçimler değil!
 
*Türkiye Cumhuriyetinin ilk çok partili genel seçimi olan bu seçim, adli denetim dışında, açık oy, gizli sayım ve çoğunluk sistemi esasına göre yapıldı. Bu usulsüzlüklerinden dolayı "şaibeli seçim" şeklinde de anılmaktadır. Haliyle iktidar partisi CHP 395, Demokrat Parti 66, bağımsızlar da 4 milletvekili çıkarabilmiştir.