21 Eylül 2024 Cumartesi

Hamburg'da İran halk ayaklanması konuşuldu

Hamburg'da düzenlenen panelde İran ayaklanması ve geleceği tartışıldı. Ayaklanmanın daha öncekilerden farkının ele alındığı panelde, İran halklarının yapması gerekenin kapitalist sistemin yıkılması gerektiği olduğunun altı çizildi.

Devrimci Parti ve Örgütlerin Enternasyonal Birliği (ICOR) ekim ayında ilan ettiği İranla dayanışma kampanyası kapsamında etkinliklerini sürdürüyor. Almanya'nın Hamburg kentinde "İran ayaklanması geleceği" başlığıyla panel düzenledi.

ATİF Kültür ve Dayanışma Derneği'nde gerçekleşen panelde İran'dan Halkın Fedaileri (Azınlık) ile İranlı Sosyalistler ve Özgür Düşünürler Meclisinden temsilcilerin yanı sıra Marksist Teori dergisi yazarı İbrahim Okçuoğlu ve Almanya Marksist-Leninist Parti (MLPD) temsilcisi 6 aydır süren halk ayaklanmasına ilişkin sunumlar yaptı.

Moderatörlüğünü ICOR Avrupa koordinatörü ve gençlik örgütü Young Struggle üyesi üstlenirken, açılış konuşmasında tüm ülkeye yayılan ayaklanmanın süreğenliğiyle yeni bir niteliğe ulaştığını, kadınların önde olmasının ayırt edici olduğunu vurguladı.

'HALKIN YOKSULLUĞUNUN NEDENİ YOLSUZLUKLAR, YANLIŞ YÖNETİM VE ÖZELLEŞTİRMELER'
Sosyalist ve Özgür Düşünceler Meclisi adına iki kişi panelde sunum yaptı. İran toplumunun burjuvazi ve proletarya olarak keskin bir şekilde ayrıldığı vurgulanan sunumda, "Burjuvazi ve iktidardaki mevcut faşist güçlerden Şah Rıza ve monarşistlerden ve Halkın Mücahitleri'nin bir kısmından oluşan üç katmanlı bir durumda. İlki emperyalist tekellere bağlı, ikincisi iktidara geçmek için yine emperyalistlerle iş birliği peşinde ve geçmişin bir hayaletinin peşinde. 1949-1952 tarihleri arasında başbakan olan Musaddık'ın 1952'de ABD destekli darbeyle yıkılmasının ardından bilinen Şah rejiminin ortaya çıkmasıyla ona karşı bir tür milli cephe oluştu ancak bir süre sonra bu cephe bölünmelere uğradı ve o tarihten bu yana İran'daki özgürlük güçleri bölünmüş bir şekilde mücadele yürütüyor. İran toplumunun yüzde 47'si kendi yaşam giderlerini karşılayacak gelire ulaşamadı, ortalama işçi ücreti 6 milyon toman ancak hayatı idame ettirmek için asgari 20 milyon toma gerek. Bu nedenle büyük bir kesim yoksulluk değil açlık sınırında. İran petrolün yanı sıra alüminyum, bakır, demir, uranyum gibi bir dizi zengin yer altı kaynaklarına sahip olmasına rağmen halkın bu denli yoksul olmasının nedeni yolsuzluklar, yanlış yönetim ve özelleştirmeler" denildi.

'İRAN HALKININ TEK ÇIKIŞI KAPİTALİST REJİMİ YIKMAK SOSYALİST TOPLUMU KURMAK'
İran'da özelleştirmeler yoluyla yüzlerce milyar dolarlık sanayisizleşme olduğu, şirketlerin kar ettikten sonra ülkeyi terk ettiğine dikkat çekilen Sosyalist ve Özgür Düşünceler Meclisi adına yapılan konuşmada, şu ifadeler yer aldı: "Sanayi işçisinin azalmasıyla işsizliğin artmasına eş zamanlı olarak devlet de daraldı. Eğitimin özelleştirilmesiyle çok sayıda öğretmen taşeron işçi konumuna düştü ve pek çoğu ek işlerde çalışma zorunda kaldı; taksici, fabrika işçisi öğretmenler yaygın. Özelleştirmeler aynı zamanda tamamen eş, dost, akraba gözetilerek usulsüz bir şekilde yapıldı ve rejim bunlara dayandı. Totaliter sistem karşısında tolum çoğunluğu duruyor, çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı giderek sola yaklaşıyor. Çoğu siyasi 700 bin tutsak var. İran halkını tek çıkışı kapitalist rejimi yıkıp sosyalist toplumu kurmak."

MLPD: EMPERYALİST SİSTEM GİDEREK İSTİKRARSIZLAŞIYOR
Söz alan MLPD temsilcisi ise İran'da sonbahardan bu yana işçilerin, kadınların, gençlerin öncülüğünde devrimci bir mayalanmanın olduğunu ve dayanışma içinde olduklarını kaydetti. MLPD temsilcisinin konuşması şöyle devam etti: "Bazen kitlesel silahlı ayaklanmaya doğru giden mücadele İran'da şu an sindirilmeye doğru gidiyor ama kesinlikle bitti denilemez. Dünya açık siyasi, ekonomik, ekolojik krizler içerisindeyken emperyalist sistem giderek istikrarsızlaşıyor ve krizler giderek daha fazla tüm toplumu kapsıyor. Bu yüzden İran'daki durum dünyadaki tüm işçi ve devrimci hareket açısından önem taşıyor. Enternasyonal kapitalist üretim zincirinde 1990'dan itibaren 1990'dan itibaren İran Türkiye'ye yetişerek ilişki kurmaya başladı ve bölgesel hegemonya siyaseti uyguladı.

'SANAYİ PROLETERYASİ İŞÇİ SINIFI, KİTLE MÜCADELESİNİN OMURGASI'
İran yeni emperyalist oldu. Yüksek askeri makamlar, toprak sahipleri, şah dönemi egemenleri egemen kesimleri oluşturuyor. Rejimi tanımlarken politik islamcı demek yeterli değil, politik yönünü tanımlamak için faşist demek gerek zira bunlar emperyalist sistemin, tekelci sermayenin en gerici unsurları. İran'da demokratik haklar yok, kadınlar özgürlükten yoksun, siyasi tutsaklar ve idamlarla öncü güçler yok edilmek isteniyor. Aşırı gerici iç ve dış siyaset izleniyor. Bununla birlikte başta petrokimya, şeker üretimi, madencilik gibi sanayi proleteryası yerini tuttuğu işçi sınıfının, kitle mücadelelerinin omurgası.

'FAŞİZM YENİLMESİYLE MÜMKÜN'
Sendikalar ülke çapında ağlar kurarak güvenceli sözleşmeler elde ediyor, yanı sıra tutsakların ve kadınların taleplerini de sahipleniyor. Milyonlarca kadının uyanmasıyla kadınlar 'jin, jiyan, azadi' ile gelişmelerin merkezine oturdu. Ancak İran devrimine sadece kadın devrimi denemez, buna indirgenemez. Burjuvazi de sürekli kadın devrimi diye ifade ediyor. Ancak faşizmin yenilmesiyle devrim mümkündür, kapitalist iktidarın devrilmesiyle."

'ICOR SON DERECE ÖNEMLİ'
Son yıllarda ayaklanmalarda devrim talebinin yükseldiğini, iş, özgürlük talepleriyle birlikte işçi meclisleri talebinin, geçiş taleplerinin de belirdiğini kaydeden MLPD temsilcisi, "Şah uzantıları Batı'dan destek alarak demokratik devrimden söz etmesi büyük  sahtekarlık ve geçmişin üzerini örtmektir. Yirminin üzerinde sendika ve örgüt birleşerek açıkladıkları 12 madde devlet kurumlarını-devlet şiddetini hedef alan; ekoloji, çocuk işçiliği, nükleer talepleri içeren, esasen bir halk cephesi programına tekabul eden programı destekliyor. Bu programda halkın hükümüte doğrudan katılması, yerel ve bölgesel meclisler kurulması, bütün seçim ve geri çağırma hakkının tanınması sosyalist toplumun başlangıç adımları. Bilimsel sosyalizm daha fazla yer tutuyor ve genel grevlerin silahlı ayaklanmaya dönüşmesi için bazı koşullar olmalı. Mesela meclislerin kuruluşu bir geçiş talebi ama aslında bir yanılsama bu iktidarı almadan da olmaz. Yeni demokratik devrimler sosyalist perspektifte olmalı, devrimler dayanışmanın ürünü olabilir. ICOR bu nedenle son derece önemli" ifadelerini kullandı.

OKÇUOĞLU: SİYASİ ORTAKLAŞMA İHTİYACI ÖNEMLİYDİ
Marksist Teori temsilcisi İbrahim Okçuoğlu da "Önceki ayaklanmalarla bugünkü ayaklanma arasındaki fark ne? İşçi sınıfı mı, öyleyse sınıfsal farka dikkat çekmek lazım. 3 tane temel muhatap var. İlki işçiler ve ezilenler, bunlar ayaklanmanın içindeler, yol arayışındalar. İkincisi molla rejimi ve üçüncüsü emperyalistler, ki bunlar devrimi çalmaya çalışıyorlar çeşitli hamlelerle" dedi. İran devriminin faşist molla rejimine karşı bir yol bulmak istiyorsa siyasi bir merkezin lazım olduğunu söyleyen Okçuoğlu, "Ama siyasi ortaklaşma ihtiyacı önemliydi. İsyan sürecinde sokağa çıkanların bir yerlerde buluşması lazımdı. Bugün bu bakımdan ne tartışılıyor" sorusunu yöneltti.

'DEVRİMCİ ÖRGÜTLERİN MERKEZİ İTTİFAKLARI, KOORDİNASYONLARI YOKTU'
Bir diğer sorunun egemen ulus emekçilerinin, ezen ulus olarak Azeri, Arap, Beluc, Kürt ve diğer uluslara karşı tutum değişiklikleri olduğuna dikkat çeken Okçuoğlu, "Bunun sağladığı olanakları nasıl değerlendirmeli? Üçüncüsü kitle silahlanması. Madem devrimden bahsediyoruz, bu ancak belli araçlarla olur. Dolayısıyla kitlelerin donanması lazım. Burada hangi aşamadayız? Dördüncüsü bir tane merkezi önderlik kurumunun inşası. Önceki isyanlarda da gördük. Kendisine komünist diyenlerin ya da devrimci örgütlerin merkezi bir ittifakları, koordinasyonları yoktu. Herkes kendi başına bir şeyler yaptı, bölünmeler arttı, herkes kendi güçlerine odaklandı. Mücadeleye zarar verdi bu. Bunun önüne bugün nasıl geçilir" dedi.

'HALK REJİMİ YIKMAK İSTİYOR, AYAKLANIYOR AMA KENDİLİĞİNDENCİLİK YETMİYOR'
Ayaklanmanın karakterinin devrim niteliğine ulaştığını söyleyen Okçuluğu, "Bize göre İran devrimi birleşik bir devrim karakterinde aynı zamanda. Yani birleşik devrimin önderliği görevi önümüzde. Değişik güçler birleşmeden işçi sınıfı ve ezilenler de bölük parçalı kalır. Bugünün görevi birleşmektir bu nedenle. Şu siyasi sonucu çıkarabiliriz; halk rejimi yıkmak istiyor. Kendiliğinden ayaklanıyor, devam ettirmek istiyor ama kendiliğinden hareketin kendiliğindenliği yetmiyor devrimi devam ettirmeye. Merkezi devrimci önderlik görevi bu nedenle acil. Bu olmadan İran'da yol bulmak zor. Marksist Leninist komünistler Türkiye'de programında Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimi diyorlardı önceden, yani Türkiye ve Kürdistan'ın bir kısmı diyorlardı. Şimdi ise sadece Türkiye'de değil, bütün Kürdistan'da mücadele edeceğiz. Bakur, Rojava, Başur ve Rojhilat da örgütleniyor. Bu perspektifler çalışıyorlar. İran ayaklanmasında kendimizi sadece enternasyonalistler olarak düşünmüyoruz. Çok içinden, sahiplenerek yer alıyoruz. Bu bizim içsel meselemiz, buna kendi sorumuz olarak bakıyoruz" ifadelerini kullandı.