4 Ekim 2024 Cuma

Gökhan Güneş: Mücadele kısa sürede onların elinden alınmamı sağladı

Devletin kontra çeteleri tarafından kaçırılarak 6 gün işkenceli sorgudan geçirilen, ölüm ve tecavüzle tehdit edilen, işbirliği dayatılan Gökhan Güneş, yaşadıklarını ve o süreçte hissettiklerini ETHA'ya anlattı. Gökhan, ailesi ve yoldaşlarının onu aramaktan ve sormaktan asla geri durmayacağını düşünse de bu kadar kısa sürede sonuç alacak etkili bir mücadele yürütülmesinin beklemediğini de ifade etti.

Gökhan Güneş, 20 Ocak günü kaçırıldı. İşkenceli sorgulardan geçirildi. Ailesi, yoldaşları ve siper yoldaşlarının 5 gün süren fiili-meşru mücadelesi, kendini 'görünmeyenler' diye isimlendiren kontra çetelerinin elinden Gökhan'ı aldı. 

26 Ocak sabahı bırakılıp evine gittiği gün İHD İstanbul Şubesi'nde basın açıklaması yapan Gökhan yaşadıklarını ayrıntılarıyla anlatmıştı. 

Gökhan Güneş ile yaşadığı bu sürecin nedenlerini ve dışarıyla kurduğu duygu bütünlüğünü konuştuk.

İkitelli'de oturan elektrik işçisi Gökhan, her gün arkadaşlarıyla birlikte Başakşehir'deki işyerine gidiyor. Kaçırıldığı gün ise hastaneye uğradığı için öğlen saatlerinde tek başına işyerine gidiyor. Gökhan o anları şöyle anlatıyor.

"O gün hastaneye gittim. Öğlen saatlerinde işyerinde oldum. Ondan önce de başka bir yere gidecektim ama vazgeçtim. Otobüse bindim, benimle binen ya da inen olmadı. Otobüsten indim, kaldırıma geçtiğimde zaten kamera kayıtlarında da gözüküyor, orada 4-5 kişilik bir grup vardı.

Aralarından geçerken biri 'bakar mısın' dedi. Ben dönüp baktığımda, bir anda üstüme çullandılar. Arabaya sokmak istediler. Ben girmemek için direnince, elektroşok aleti kullandılar. Arabanın içine soktular. Ellerim plastik kelepçeylebağlandı, kafama siyah çuval geçirildi. 'Konuşacağız' tarzında birkaç şey söylediler."

ÖZEL HAZIRLANMIŞ SORGU MEKANI
Gökhan, önce binek bir araca ardından ıssız topraklı bir alan diye tahmin ettiği bir yerde bir minibüse bindiriliyor. Son yıllarda sıklıkla yaşanan kaçırma, işkence ve tehditle işbirliği, ajanlık teklifinde bulunup aynı gün bırakma tarzındaki bir saldırıyla karşılaştığını düşünüyor Gökhan. Fakat kısa süre sonra durumun böyle olmadığını anlıyor.

Gökhan, götürüldüğü yerin özel olarak hazırlanmış bir sorgu mekanı olduğunu şöyle anlatıyor: "Daha sonra bir yere götürdüler, götürecekleri yere vardığımızda arabadan indirdiler, üzerimi aradılar. Kıyafetlerimi aldılar. Kafamdaki çuvalı çıkarıp gözlerimi bağladılar göz bandıyla. Daha sonra bir hücreye koydular. Yukarısında tel kafes olan kamera, hoparlör ve aydınlatma için kullanılan projektör olan bir hücreydi. Kapısı falan komple izole edilmişti."

Özellikle ilk birkaç gün yoğun ve sistematik fiziksel işkenceye maruz kalan Gökhan Güneş, uygulanan psikolojik şiddeti de şöyle aktardı: 

"İlk götürdüklerinde bir gün sonra bırakabilecekleri bir durum olmadığını anladım. Açıkçası orada biraz kalacağımı düşündüm, gördüm. Zaten onlar da söyledi; 'biz istemediğimiz sürece seni buradan kimse alamaz, seni asla bulamazlar' şeklinde söylemleri vardı. Tabi, bir şekliyle şöyle düşünüyorsun onların dediği gibi uzun süre kalabilirim. Tutulduğum hücrede sürekli değişik müzikler çalıyordu. Bazen ırkçı, genelde daha farklı. Ki muhtemelen bu bilimsel bir alt yapısı olan, psikolojiye hitap eden müziklerdi. Işık ya sürekli yanıyor ya da hiç yanmıyordu. Zemin siyah olarak izole edildiği için ışık kapalıysa kendini kör hissediyorsun. Acaba aldığım darbelerden kör mü oldum hissiyatı oluşuyor insanda. Kamera var sürekli izleniyorsun. Seninle konuşup cevap alabildikleri hem megafon hem hoparlör olan bir mekanizma var. Psikolojik olarak yıpratmaya dönük mekanizmaları var, 'mezar' dediğimiz bir yöntem var."

AİLESİNE, YOLDAŞLARINA HEP İNANDI
Bu sürecin kendisi için zorlu olduğunu, fakat dışarıdakiler daha zorlu olduğunun hep farkında olmuş. Onların psikolojik olarak örgütlemeye çalıştığı 'biz istemezsek buradan çıkamazsın" duygusu karşısında, dışarıda yürütülen mücadelenin onu oradan alacağına da hep inanmış.

Fakat bu sürecin bu kadar kısa olacağını, dışarıda bu kadar kısa zamanda bu kadar büyük bir mücadele yaratılacağını ve bu kadar büyük bir kamuoyu yaratılacağına pek ihtimal vermemiş.

"Ama psikolojik olarak şuna da hazırlanıyorsun; bir süre burada kalabilirim. Çünkü hayal kırıklığına uğramamak, psikolojik olarak daha fazla zarar görmemek adına kendini hazırlıyorsun. 

Dışarıdan yapılan o haykırışın, mücadelenin bir şekliyle seni oradan çıkarıp alacağını da biliyordum. Ailemin koşulsuz şartsız beni arayacağını, asla bir adım geri durmayacağını, ailemin, arkadaşlarımın ve yoldaşlarımın kaçırıldığımı tespit edebileceğinden emindim. Buna dair bir çaba sarf edeceklerinden de çok emindim. Bundan yana hiçbir kuşkum olmadı. 'Acaba beni arıyorlar mıdır' gibi bir şüphem olmadı, bundan çok emindim. Kaçırıldığımı bir şekilde dillendirdiklerinden, haykırdıklarından çok emindim" sözleriyle, dışarıda yürütülecek mücadelenin kendisini güçlü kıldığını anlatıyor.

Tahminine göre pazarı pazartesiye bağlayan gece kendisini bırakmaya yönelik hazırlıklar sezinlemiş fakat o gün bırakmayıp ertesi gün bırakmışlar. Kendisine temiz kıyafetler vermişler, vücudunu temizlemişler, işkence izlerinden mümkün oldukça arındırmaya çalışmışlar. "Biz seni böyle almadık, böyle bırakmayacağız" diyerek bu çabanın amacını açıklamışlar.

'MÜCADELEYLE BURADAYIM'
Gözleri bağlı başında çuvalla ıssız bir yerde bırakarak oradan ayrılmışlar. Hangi gün, saatin kaç olduğundan habersiz olduğunu, bütün bunları taksi şoföründen öğrendiğini anlattı Gökhan.

"İnsan bir an önce eve gitmek istiyor. Evdekilerin durumunu bilmiyorsun. Ben bir şekilde eve döneceğimi biliyorum, ne kadar zaman geçerse geçsin bir şekliyle eve döneceğimden umutluydum. Yaşadıkların arkada kalacak, hayatına kaldığın yerden devam etmeyi planlıyorsun. Ama geri bıraktıkların açısından durum daha zor. Karakola kayıp başvurusunda bulunulmuş, kaçırıldığına dair kamera görüntüleri teslim edilmiş ama bir cevap yok. Hiçbir yazışma yok. Başından sona gayriresmi bir sürecin içerisinde sen belki bir şeylerden habersizsin, kendini kişisel olarak iyi hissetmeye, güçlü olmaya çalışıyorsun ama geride bıraktıkların için durum daha zor. Çünkü yoksun; devletten, resmi kurumlardan bir açıklama yok. Arkandan iz sürebilecek bir imkan yok."

Çıktıktan sonra yürütülen mücadelenin boyutunu gördüğünü anlatan Gökhan, yürütülen mücadelenin kapsamı, gücü konusunda şaşırdığını büyük bir mutluluk içinde anlattı.

"Yaşanan süreci çıktıktan sonra daha iyi anlıyorsun. Ben bu kadar güçlü bir gündem yaratılacağını düşünmemiştim. Bu mücadele sonucu buradayım. Kaybetme politikası olmasa bile gayriresmi durumun kısa sürede sonuçlanması dışarıdaki mücadelenin sonucu, bunu net gördüm. İnsanlar bir şekilde sahiplendi, siyasi partiler, yoldaşlarım, ailem çok yoğun sahiplenmiş. Hepsine ayrı ayrı da teşekkür ediyorum. Birçok insan 'teşekkür edecek bir şey yok, bu mücadelenin gereği' diyecek ama bu dayanışma ruhu, birleşik mücadelenin gücü burada ortaya çıkıyor. En azından böyle bir mesele üzerinde de olsa birleşik mücadelenin önemini, gücünü görmek ayrıca güzel" sözleriyle, yürütülen mücadelenin gücünü anlattı.

Bırakıldıktan sonra ilk karşılaştığı ise işsiz kalmak oldu Gökhan'ın. Çalıştığı işyeri kaçırıldığı yönündeki başvuruları görmezden gelerek, üç gün işe gitmediği bahanesiyle Gökhan'ı işten çıkardı. Ama o uzun yıllardır emeğiyle geçinen bir sosyalist işçi olarak bundan rahatsız olmuyor. Çünkü bunun da kaçırılmasından bağımsız olmadığını biliyor. Şimdi söylediği ve yaptığı en önemli şey, sosyalist bir işçi olarak kaldığı yerden hayata, mücadeleye devam etmek.