22 Kasım 2024 Cuma

Gazeteciler polis şiddetine karşı İHD'ye başvurdu

Diyarbakır'daki özgürlük mitinginde haber takibindeyken polisin aldırısına uğrayan ve işkence gören gazeteciler basın açıklaması sonrası İHD'ye başvurdu. 

Demokratik Kurumlar Platformu öncülüğünde 13 Ekim'de Amed'de düzenlenen özgürlük mitingi sırasında haber takibi yapan gazetecilere yönelik polis engeli ve şiddetine karşı gazeteciler, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesine başvuruda bulundu. Yaşanan hak ihlallerine dair İHD'ye başvuran gazetecilere Dicle Fırat Gazeteciler Derneği ( DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği ( MKG) ve DİSK Basın-İş temsilcileri de destek verdi.

'MESLEKTAŞLARIMIZIN HAKLARINI SAVUNMAK İÇİN BURADAYIZ'
Gazeteciler ve meslek örgütleri başvuru öncesi açıklama yaptı. İlk olarak söz alan MKG Başkanı Roza Metina, gazetecilerin engellemeye uğradığı bir yerde insan haklarından söz edilemeyeceğini söyledi. Roza Metina, "Mitingde gazetecilerin sahada çalışmasına ve mesleklerini yapmasına izin verilmedi. Bugün burada meslektaşlarımızın haklarını savunmak için bulunuyoruz. Her özgür basın emekçisi gazeteci özgür bir şekilde alanlarda haber takibi yapabilmeli. Özgür bir şekilde düşüncelerini ifade edip mesleğini yapabilmeli. Bu saldırılar aynı zamanda fikir özgürlüğüne, toplumun haber alma özgürlüğüne, demokrasiye yapılmış saldırıdır. Bugün bir ülkede gazetecilere saldırılarla yüz yüze kalıyorsa o ülkede demokrasinin olmadığı, düşünce özgürlüğünün olmadığı anlamına gelir" diye konuştu.

'TECRİT TOPLUMUN HER ALANINDA YAŞANIYOR'
Haber takibi engellenen ve saldırıya uğrayan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Ceylan Şahinli,  kendisiyle dayanışan herkese teşekkür etti. Şahinli, "13 Ekim'de Amed'de bir miting gerçekleşti bizler de orada haber takibi yapan gazetecilerdik. O gün bu sebeple sokaklarda çekim yapıyorduk. Kameralarımız kayıttaydı. Gün boyunca engellemenin her boyutuyla karşılaştık. Bu müdahalelerle karşılaşan bir de eylemciler vardı. Onları da çekmeye çalıştık. Bu çekimler sırasında saldırıya uğradık. Orada yapılan ilk saldırı bizim çekimimizi engellemeye dönüktü. Eyleme katılanlara yapılan müdahaleleri, saldırgan tavırları çekmemiz istenmedi. Yaptıkları saldırıyı ifşa etmeyelim diye bizi engellemeye çalıştılar" dedi.

Hakikati yok sayılan bir halkın gazeteciliğini yaptıklarını söyleyen Şahinli, "Onların sözünün taşıyıcı köprüsüyüz. Sadece bu sözün taşıyıcısı olmanın bile bir bedeli oluyor. 13 Ekim'de Sayın Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecride dönük bir eylem düzenlenmişti. Bu tecrit sadece İmralı'da değil cezaevlerine ve Kürt halkının üzerinde uygulanıyor. Biz bunları çok iyi biliyoruz. Bunun söylenmesinin bile bir yargılama meselesi olduğunu da çok iyi biliyoruz. Bizler bunların hepsini göze alarak gazetecilik yapıyoruz. Kalemini devraldıklarımızın mürekkebini kağıda dökmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

'GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ'
Şiddete uğrayan bir diğer gazeteci MA muhabiri Heval Önkol ise haber takibi yaparken birçok kez engellenmeye çalışıldıklarını ifade ederek, şunları söyledi: "Sizin de bildiğiniz gibi 13 Ekim Pazar günü özgürlük mitingi gerçekleştirildi. Biz de bu miting için sokaklarda yapılan yürüyüş kollarının haber takibini yapıyorduk. Haber takibini yaptığım sırada sivil bir erkek polis tarafından basın kartım soruldu. Ben de basın kartımı gösterdim ancak polis, basın kartımı tanımadığını ve kabul etmediğini söyledi. Gazeteci olduğum konusunda ısrarcı olduğumda ise basın kartımın fotoğrafını çekerek, 'Seninle sonra görüşeceğiz' şeklinde tehdit edildim. Ardından ofis AZC Plaza yanında bulunan İş Bankası önünde bulunan yüksek bir yerde çekim yaparken biri kadın olmak üzere 2 erkek polis tarafından haber takibi yapmam engellenerek, bulunduğum yüksek yerden itilmeye çalışıldım. Görüntülere de yansıdığı üzere 13 Ekim'de gerçekleşen mitingde özelde kadın gazeteciler olmak üzere tüm gazeteci arkadaşlarımıza benzer fiziki ve sözlü şiddet uygulandı." 
 
Özgür basın emekçileri olarak, Gurbetelli Ersöz ve Ape Musalardan devraldıkları geleneği sürdüreceklerinin sözünü veren Önkol, "Hiçbir baskı, şiddet ve engelleme karşısında geri adım atmayacağımızı belirtmek isteriz. 13 Ekim'de Amed mitinginde bizi engelleyip, darp eden kolluk güçleri Silopi'de de 3 gazeteci arkadaşımızı darp ederek gözaltına aldı. Buradan bir kez daha özgür basına karşı yürütülen saldırıların son bulmasını ve 3 arkadaşımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz" dedi.

'VALİLİĞİN YASAKLAMALARI RUTİNE DÖNMÜŞ DURUMDA'
Son olarak konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, ilk olarak kayıp olan ve dün cansız bedeni bulunan Rojin Kabaiş'in ailesine başsağlığı dileyerek etkin bir soruşturma taleplerinin olduğunu belirtti. Özgürlük mitinginin hazırlığının uzun bir süre yapıldığını anımsatan Yılmaz, "Diyarbakır Valisi son 9 yıldır rutine dönüşen bir yasaklama kararı olduğunu sitesinde duyurdu. Açılan bir dava olduğu açılan bu davada bir toplantı ve gösteri hakkının engellendiğini buradan barışçıl bir gösteri düzenleneceğini belirtilmiş olmasına rağmen dava ile yürütmeyi durdurma talebi de ret edildi. Pazar sabahı itibari ile miting alanına çıkan bütün yollarda çok üst yüzey güvenlik önlemleri almıştı hatta aynı gün Amed Barosunun 49. Genel Kurulunun yapılacağı avukatların olduğu Can Amed dahi abluka altına alındı. Orada da polisin çok sert müdahalesi oldu ve yaralanan meslektaşlarımız oldu. Bugün o arkadaşlarımız da basın çalışanı arkadaşlarımız gibi bize başvuruda bulundu. Kadın meslektaşımızın birinin kaburgasında kırık var diğerinin parmağında kırık var. Bir bütün olarak Kürt halkı artık savaş ve çatışmaların sona ermesinin Kürt sorununun müzakere ile çözülmesini bu meselenin çözümünde rolü olan muhataplığı artık tartışma konusu bile olmayan Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridin kaldırılmasını talep ediyor. Bunu değişik şekillerde insanlar talep edebilir, bu konuda imza kampanyası, mitingler düzenleyebilirler. Bunların hiçbirinin suç olmadığını bir kez daha belirtmekte fayda görüyoruz" ifadelerini kullandı.

Basın toplantısının ardından gazeteciler İHD'ye başvuruda bulundu.